DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3370 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..! Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder: Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir. Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder. Adamın biri sorar ? Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder. Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden

Bu konu 344692 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse 344692 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Kıssadan Hisse

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 344692 kez incelendi.

 
Sayfa 2/38 İlk ... 212 ... Son
  1. #1
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Icon14 Kıssadan Hisse

    KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
    Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
    Adamın biri sorar ?
    Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
    Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
    Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?
    Hz.Mevlana'nın cevabı şöyle olur:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar.
    Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar.
    Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur.
    Köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar..!


    Selam ve Dua ile....
    denizci56, Mest, satcom888 Bunu beğendi.

  2. #9
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Hastalıkla Gelen Rahmet

    Muâz b. Cebel (r.a.) şöyle der;
    Allah Tealâ bir kulu hastalandığı zaman, kötülükleri ve günahlari yazan soldaki meleğe şöyle der;
    Kalmeini kaldır, ona birşey yazma! sevap ve hayırları yazmakla görevli sağdaki meleğe de şöyle der;
    Bu kulumun işlemiş olduğu en güzel amelleri onun defterine yaz!'
    (Suyûtî)
    Bir hadiste şöyle buyurur:
    Kul hastalandığı zaman Allah (c.c.) ona iki melek gönderir ve, Bakın kulum ne diyor? der. Eğer kul elhmandülillâh diyorsa (Allah [c.c.] buna vâkiıf olmakla birlikte) melekler bunu Allaha bildirirler. Cenâb-ı Hak buyurur:
    Eğer kulumu bu hastalıktan öldürürsem, onu cennete koyaağım. Şayet ona şifa verirsem, etini daha hayırlı etle, kanını da daha hayırlı kanla değiştireceğim.
    (İmam Mâlik)

    selam ve dua ile..

  3. #10
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    ADALET

    Mekkenin fethi sırasında soylu bir kadın suç işlemiş ve cezaya mahkum olmuştu. Bu kadının affedilmesi için yakınları, Hz. Peygamber'in (sav.) sevdiği bir kişi olan Üsâmeyi aracı kıldılar. Üsâme Peygamberimizle (sav.) konuştu ve şu cevabı aldı:
    Üsâme! Seni, Allah ın koymuş olduğu herhangi bir cezanın uygulanmaması için aracılık yapar görmeyeyim. Şüphesiz, sizden önceki milletlerin helâk olmasının başlıca sebeplerinden biri, içlerinde soylu biri suç işlediğinde onu affetmeleri, zayıf ve fakir biri suç işlediğinde ise ona ceza uygulamalarıdır. Allaha yeminederim ki ğer suçlu Muhammedin kızı Fâtımada olsa, onu da cezalandırırdım.(Buhârî).
    Peygamber Efendimizin (sav.) Bu tavrı, adaletin temininde bütün insanlara çok güzel bir örnektir.
    Adalet; insanı mağdur etmez, mâmur eder. Ağlatmaz, bilakis yüz ağartır. Herkese eşit uzaklıktadır, hakkaniyeti temsil eder.

    selam ve dua ile..

  4. #11
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Kalp ve Dil

    Hz.Lokman(Lokman Hekim), yanında yardımcısı ile ava çıkmıştı. Avdan dönerken bir kabile reisi Lokman Hekime bir gece misafir kalması için ısrar etti. Lokman Hazretleri de kabul ederek o gece misafir kaldı. Kabile reisi Hz.Lokman için bir koyun kestirdi.
    Hz. Lokman çömezine:

    Kesilen hayvanın en temiz iki azasını kes bana getir, dedi. Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesti getirdi. Hazreti Lokman:
    Aferin bildin, dedi.
    İkinci gün başka bir kabile reisi, Hazreti Lokmana bir gece de kendisinde misafir kalması ve evini şereflendirmesi için ısrar edince, Lokman Hazretleri onu da kırmayıp bir gece de onun evinde kaldı.
    Orada da ziyafet olarak bir koyun kestiler. Hazreti Lokman gene çömezine bu sefer:
    Hayvanın bana en pis yerinden ikisini kes getir, dedi. Yardımcısı yine hayvanın dilini ve kalbini kesip önüne koydu. Lokman Hazretleri çömezine:
    Aferin bunu da bildin. Hakikaten insanın ve hayvanın en pis ve temiz yeri, kalbi ve lisanıdır, buyurdu.

    selam ve dua ile..

  5. #12
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Siz Cuma'yı Bilir misiniz?


    FAKİH Anlatıyor:

    -Babam bana şöyle anlattı:
    -Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazinı kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana uğradı. Kendi kendine şöyle dedi:

    -Tan yeri ağarıncaya kadar kalayım.
    Kabristanın içine girdi. İki rekat namaz kıldı. Bir kabre dayandı. Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar.
    Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarına oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dağıldı. Herkes kendi tabağını aldı; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldı.
    O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
    -Hey Allah ın kulu, sende gördüğüm bu üzüntü neden? Sonra gördüğüm bu hal nedir?
    Bana şöyle dedi:
    - Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
    - Evet, gördüm, deyince şöyle anlattı:
    - O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir.
    Daha sonra şöyle dedi:
    - Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık. Basra ya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oğlu olduğunu ve öldüğünü kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar.
    Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır.
    Sordum:
    -Senin ananın evi nerede?
    Onun yerini bana anlattı.
    Sabah oldu Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum.
    Yanına gittim,izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan:
    -Ben Salih Meriyim, dedim. İzin verdi, içeri girdim.
    Şöyle dedim:
    -Benim söyleyeceğim söz, senin söyleyeceğin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum.
    Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı.
    Şöyle sordum:
    -Sana Allah tan rahmet dilerim, çocuğun varmı?
    -Yoktur.
    Tekrar sordum:
    -Daha önce bir çocuğun olmuş muydu?
    Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi:
    -Benim bir genç oğlum vardı, öldü.
    Bunun üzerine durumu ona anlattım. Ağlamaya başladı.
    Sonra şöyle dedi:
    -Ey Salih! O benim ciğerparem, kalbim idi. İçim onun yuvası olmuştu. Göğüslerimden ona süt içirdim. Kucağım onun sığınağı idi.
    Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi:
    -O sevdiğim göz nurum için bunları dağıt. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacağım. Onun için sadaka vereceğim.
    Gittim, o bin dirhemi dağıttım.
    Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana uğradım.İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım. Yine dalmışım. Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Sevinçli ve mesrurdu.
    -Ey Salih! Allah bizim için seni mükafatlandırsın. Gönderdiğiniz hediye bize geldi.
    Ona dedim ki:
    -Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz?
    Şöyle anlattı:
    -Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine şöyle derler:
    -Bu faziletli gün için, selam,selam..

    selam ve dua ile..

  6. #13
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Rızkını veren Allah'tır. Kula Minnet Etme!


    Hz.Süleyman bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karinca da, bir bugday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Hz.Süleyman (as) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir bugday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır.

    Sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karinca bugday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Hz.Süleyman (as) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karinca da, Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (cc) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi.
    Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden yarısını bıraktım der. paylaşmak istedim.
    Rızkı veren Allah'tır ve Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamıştır.

    Yiyelim, lakin israf etmeyelim Buyrulduğu gibi: israf haramdır.

    selam ve dua ile..


  7. #14
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Böceğin Rızkı

    Hazret-i Süleymân (as.) bir gün, deniz kenârında oturmuşlar idi. Bir karıncanın geldiğini gördü. Ağzında bir yeşil yaprak tutardı. Deniz kenârına ulaşdı. Sudan bir kurbağa çıkdı. O yaprağı karıncadan alıp, denize döndü. Karinca geri döndü.
    Karıncadan sordular ki,
    Bunun hikmeti nedir.
    Karinca cevâb verdi ki,
    -Bu deryânın ortasında, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir taş halk etmişdir. O taşın içinde bir böcek halk etmişdir. Beni onun rizkına sebeb etmişdir. Ben her gün o nesneyi, ona yetecek kadar rizkı getiririm. Deniz kenârına ulaşdırırım. Allahü teâlâ hazretlerinin, kurbağa sûretinde yaratdığı bir meleği o rizkı benden alır, o böceğe verir. O böcek, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kudreti ile, fasîh dil ile söyler ki;
    -Sübhanallah ki, beni halk etıi, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân verdi. Benim rızkımı unutmadı. İlâhî, ümmet-i Muhammedi ümîdsiz etme!(Amin)

    selam ve dua ile..


  8. #15
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Un Haline Dönen Kum Taneleri

    Allah erenlerinden Dinar oğlu Malik devrinde iki kardeş yaşamaktadır. Bu iki kardeşten biri yetmiş, diğeri de tam otuzbeş yıl ateşe taparak hiçbir muratlarına kavuşamadığını anlayan küçük kardeş bir gün ağabeyine dert yanar, der ki: Ağabeyciğim! Bu kadar yıldır ateşi ilah bilerek ona tapındık.Fakat bakıyorum ki hiçbir dileğimize erişemedik. O yüzden bende ateşin ilah olmadığına dair bir şüphe uyandı. Bu şüphemde haklı olup olmadığımı araştırmak için seninle bir denemeye girişelim. Eğer ateş başkalarını yaktığı gibi bizi de yakarsa, kendisine bir daha asla tapınmayalım. Yok eğer yakmazsa ölünceye kadar ilahlığına iman ederek ibadetten geri durmayalım.
    Bu karardan sonra iki kardeş bir ateş yakarlar. Küçüğün büyüğüne Ateşe ilk önce elimizi hangimiz uzatacağız. Sen mi yoksa ben mi? diye sorar. Ağabeyi, Sen uzatacaksın deyince küçük kardeş elini hemen ateşe yaklaştırır. Bakar ki ateş elini yakıyor, hemen çeker. Ardından da Ey ateş!.. der yazıklar olsun sana! Bunca yıldır seni ilah bildim ve o yüzden de sana taptım. Ağabeyine der ki: gel buna tapınmaktan vazgeçelim diye yalvarıp yakarır. Fakat ağabeyi bir türlü vazgeçmez ve ateşe tapmaya devam eder.
    Ağabeyi devam ededursun. Küçük kardeş bu denemeden sonra ateşe tapmaktan vazgeçer Müslüman olmaya azmeder ve doğruca devrin büyük ermişlerinden Dinar oğlu Malik e başvurur. O anda Malik de oturmuş halka vaaz vermektedir. Vaazını bitirdikten sonra başından geçenleri bir bir kendisine anlatır ve ben Müslüman olacağım der.
    Bunun üzerine Malik ateşperest adamı karşına oturtarak Kelime-i Şehadet getirttikten sonra kendisine İslamın şartlarını ve bütün umumi prensiplerini bir bir izah eder. Yanında bulunan ailesi de İslama girince orada bulunan halk, bu her iki ateşperestin imana gelişini sevinç gözyaşları arasında kutlarlar. Ardından da biraz aramızda kalın da, aramızda size biraz öteberi toplıyalım dediler. Fakat yeni imana gelen adam ben dinimi dünyalık hiçbir şeye satmam diyerek asla bir şey kabul etmeyeceğini belirtiyordu. Daha sonra ailesini alarak şehrin kıyı mahallelerinden virane bir eve yerleştiler. Ne yiyecek, ne de içecek bir şeyleri yoktu. O gece Allah a ibadet ve taat ederek sabahladılar.
    Güneş doğup yeryüzüne ışıklarını yaymaya başlayınca günlük ekmek parasını kazanmak için bir iş bulup çalışmak gerekiyordu. Çünkü yaşamak için yemek, yemek için de çalışmak şarttı. Bu düşünceye daha ziyade kendini kaptıran kadındı. Yeni imana gelmiş bulunan adamın ise yemek içmek gibi bir dert umrunda bile değildi. Onun tek düşüncesi kainatın ortaksız yaratıcısı olan Allaha biraz daha fazla ibadet edebilmekti. Bu yüzden de kendisini ibadetten alıkoyan her şeye düşman kesilmişti. Bu ekmek parası için çalışmak mecburiyeti olsa bile.
    Fakat yine de muhakkak ki ekmek parasını kazanmak için çalışmak gerekiyordu. Nitekim hanımı durumu açarak taşı gediğine koydu. Bey efendi! dedi. Bugün şehre inin de belki bir iş bulup çalışırsınız. İnşaallah akşama kadar günlük nafakamızı kazanmış olarak dönersiniz. Bu ikaz karşısında kendisini toplayan adam şehre inip münasip bir iş aramaya koyuldu. Birçok kapı çalıp iş aradı, fakat ekmek parasını kazanacak bir iş bulamadı. Ama her nedense buna pek üzülmüyordu. Zaten bütün dileği Allah’a amelelik etmekti. Onun için Camilerden birine kapanarak akşama kadar bol bol Allaha ibadete daldı.
    Akşam olunca kendi namına Allaha bol bol ibadet etme fırsatını bulduğundan dolayı sevinç, karısının karşısına da eli boş çıkacağı için de üzüntü içinde karışık duygularla döndü. Kapıyı açıp içeri girdikten sonra selam verip bir köşeye oturdu. Karısına da bütün gün çalıştığını fakat ücretlerini yarın alacağını ifade etti. Karı koca geceyi aç açına ibadet ederek geçirdiler.
    Sabah olunca tekrar iş bulmak için şehre inen adam ne yaptıysa yine bir türlü ekmek parasını kazanacak bir iş bulamadı. Bulamadı diye üzülecek değildi ya. Camiye girerek akşama dek bol bol Allaha ibadet etti. O, sadece Allah’ına çalışıyordu. Tek üzüntüsü karısıydı. Zavallı kadıncağız artık açlığının son haddine gelmişti.
    Akşam olunca yine eli boş olarak eve döndü ve karısına aynı mazereti uydurdu. Böylece o geceyi de aç olarak geçirdiler. Ertesi gün, günlerden Cuma idi. Cuma günü de hafta tatili dolayısıyla bütün iş yerleri kapalıydı. Onun için herhangi bir iş bulup da çalışmaya imkan yoktu. En iyisi camiye gidip Cuma namazı kılmaktı.
    Eski ateşperest, yeni mü’min de aynı şeyi yaptı. Cuma vakti gelince doğruca camiye gidip iki rekat Cuma namazinı gönül huzuruyla kıldı. Ardından da ellerini göğe doğru açarak Allaha yalvarıp yakarmaya başladı. Ey Rabbim!. diyordu. İslam dinin ve bu Cuma gününün yüzü suyu hürmetine gönlümden ailemin geçim sikintisını at. Çünkü bir iş bulup çalışamadığım için aileme karşı mahcubum. Korkarım ki açlıkları daha fazla sürerse ağabeyimin dinine dönerler.
    Adam Cuma vakti camide dua ededursun. O sırada şehrin kenarında bulunan virane evinin kapısına biri gelerek kapıyı çalar. Karısı kapıyı açtığında bakar ki karşısında yakışıklı bir genç durmaktadır. Elinde mendille örtülü bir tabak bulunan genç tabağı kadına uzatırken Bunu alınız ve kocanıza da bunun bu Cuma Allah (cc.) için yaptığı ameleliğin ücreti olduğunu söyleyin. Çünkü böyle bir günde azıcık çalışmanın Allah (cc.) katında ücreti çok büyüktür der.

    Kadın hemen tabağı alıp üzerindeki mendili açınca ne görsün ki! Tabağın içinde çil çil bin tane altın. Altınlardan birini alarak hemen çarşıya çıkıp bir sarrafa ***ürür. Sarraf altını daha eline alır almaz şaşırıp kalır. Hele tartıya koyunca hayreti büsbütün artar. Altın bildiğimiz altınlardan değildir. Hem çok ağır basmakta, hem de üzerindeki nakışlarından başka bir dünyaya ait olduğu anlaşılmaktadır.
    Hayretini yenmek için kadına altını nereden bulduğunu soran sarraf hikayeyi olduğu gibi dinleyince durumu hemen kavrar ve kadına Ben de Müslüman olacağım. Bana İslamiyeti öğretir misiniz? der. Ardından da Müslümanlığı kabul ederek kadına bin tane dünyalık altın hediye eder.
    Öbür yandan genç Cuma namazinı kılmış eve dönmektedir. Yine her zamanki gibi eli boş olduğu için, bu defa mendilini kumla doldurarak yiyecek bir şeyler getiriyormuş gibi yapar içinden de Eğer karım ne iş yaptın dese, size un getirdim, diye cevap veririm düşüncesini geçirir. Bu düşünceler içinde boynu bükük ve mahzun mahzun kapıya gelir. Tam bu sırada içeriden etrafa yemek kokularının yayıldığını farkederek elindeki kumla dolu mendili kapının dibine bırakıp sevinçli içeri girer.
    Hoş beşten sonra karısından durumu sorup öğrenir. Ardından da sevinç gözyaşları içinde yüce Allaha şükür secdesine kapanır. Bu arada kapıya çıkan karısı kum dolu mendili görüp de eline alınca bakar ki içi unla dolup taşmaktadır. Kocasının unu neden içeri getirmediğini sorunca o da durumu öğrenerek şükür secdesine kapanır.
    Yüce Allah (cc.) cümlemizi Cuma namazinın faziletinden mahrum bırakmasın, amin.(Zübdetül Vaizin )
    selam ve dua ile..

  9. #16
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Şeytanla Adamın Konuşması

    Birisi her gece kalkıp Allah ı anıyor, O na dua ediyordu.
    Şeytan ona dedi:
    Ey devamlı Allahı anan kişi! Bütün gece Allah deyip çağırmana, yakarman karşılık seni buyur eden var mı ki?
    Sana bir tek cevap bile gelmedi, daha ne zamana kadar böyle yakarıp dua edeceksin?
    Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu ve hüzün içinde uyudu.
    Rüyasında ona şöyle dendi:
    Kendine gel uyan! Niye duayı, zikri bıraktın? Neden usandın?
    Adam:
    Buyur diye bir cevap gelmiyor ki Artık kapıdan kovulmaktan korkuyorum, dedi.
    Bunun üzerine dendi ki ona:
    Senin Allah demen, O nun buyur demesi sayesindedir. Senin yalvarışın, Allah ın senin ruhuna haber uçurmasındandır.
    Senin çabaların, çareler araman, Allah ın seni kendine yaklaştırması, ayaklarındaki bağları çözmesindendir.
    Senin korkun, sevgin, ümidin, Allah ın lütuf kemendidir. Senin her Yarabbi demenin altında, Allah ın buyur demesi vardır..
    Gafilin, cahilin gönlü bu duadan uzaktır. Çünkü Yarabbi demeye izin yok ona. Ağzında da kilit var onun, dilinde de.
    Zarara uğradığı zaman, ağlayıp sızlamasın diye Allah ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermedi. Artık anla ki, Allah a dua etmeni, O nu çağırmanı sağlayan dert, Dünya saltanatından daha iyidir. Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua ise gönülden kopar..


    selam ve dua ile..

Sayfa 2/38 İlk ... 212 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 3 kullanıcı var. (0 üye ve 3 konuk)

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş