DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3368 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..! Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder: Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir. Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder. Adamın biri sorar ? Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder. Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden

Bu konu 344553 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse 344553 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Kıssadan Hisse

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 344553 kez incelendi.

 
Sayfa 30/38 İlk ... 2030 ... Son
  1. #1
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Icon14 Kıssadan Hisse

    KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
    Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
    Adamın biri sorar ?
    Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
    Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
    Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?
    Hz.Mevlana'nın cevabı şöyle olur:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar.
    Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar.
    Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur.
    Köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar..!


    Selam ve Dua ile....
    denizci56, Mest, satcom888 Bunu beğendi.

  2. #233
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    iyilik yap denize at, balık bilmesse HALIK Bilir...!

    Bir gün Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri bir deniz kenarında gezerken bir Mecusî, yanına bol miktarda yem almış, denizdeki balıklara yem atıyormuş. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

    - Ne yapıyorsun böyle?
    - Sevap kazanmak için balıklara yem atıyorum.
    - Senin sevap kazanman için, evvela iman etmen lâzım. Sen Müslüman değilsin ki, hangi sevaptan bahsediyorsun?
    - Peki benim bu balıklara yem verdiğimi o bahsettiğin Allah görüyor mu?
    - O'nun bilmediği, O'nun görmediği bir şey yoktur ki…
    - Bu da bana yeter.
    Aradan 3-5 sene geçmiş, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri hacca gitmiş, tavaf ederken bakmış, deniz kenarında balıklara yem atan Mecusî de tavaf ediyor. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri sormuş:
    - Burada senin ne işin var?
    - O beni gördü.
    - Nasıl gördü?
    - Sen gittikten sonra içimde bir nûr parladı, baktım, balıkların hepsi Kelime-i şehâdet getiriyor. Ağaçlara baktım, Kelime-i şehâdet getiriyor, ben de Kelime-i şehâdet getirmeğe başladım.
    Senin Rabbin beni gördü, O gördüğü için de buraya geldim. Sana bir nasihat vereceğim:
    İyilik yap denize at, balık bilmesse HALIK Bilir...!

    selam ve dua ile..
    Mest, Yakutix Bunu beğendi.

  3. #234
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    BEHLÜL DANA VE ÇÖPLÜK
    Halife Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken;
    "Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.
    Bunun üzerine hazret-i Behlül;
    "Müsaade ederseniz bir danışayım." dedi.
    Halife;

    "Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi.
    Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı.
    Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halifeye bildirmişlerdi. Behlül huzura girince, halife Hârûn Reşîd ona;

    "Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevabı." dedi.
    Behlül;
    "Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi.
    Halife heybetle;
    "Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi.
    Behlül de;

    "Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;
    "Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar

    arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler. Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı...

    Selam ve dua ile..
    Mest, Nouma27, Yakutix Bunu beğendi.

  4. #235
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    BİR KASE ÜZÜM
    Suffa ehlinden bir fakir elinde bir kase dolusu üzümle Rasulullah sav’e gelir ve hediye eder.
    Rasulullah (sav)hediyeyi kabul eder ve üzümden yemeye başlar…..
    Bir tane yer ve tebessüm eder….
    kincisini yer ve tebessüm eder…..
    Öyle ki hediyeyi getiren adam sevincinden uçacak duruma gelir…..
    Sahabeler de dikkatlice Rasulullah sav’i izlemeye koyulurlar fakat gittikçe şaşkınlıkları artar…..
    Rasulullah sav’e ne hediye edilse ashabıyla paylaşırdı……
    Fakat bu sefer paylaşmadı……
    Ve her habbeyi yiyişinde de tebessüm etmeye devam ediyordu…..
    Öyleki anam babam ona feda olsun…
    Kâsedeki üzümü bitirdi……
    Sahabeler çok şaşkınlar…..
    Fakir adam ise sevincinden uçuyordu.
    Adam çıkıp gittikten sonra…..
    Sahabeden biri sordu.
    -Ya Rasulullah neden bizi de yediğinize ortak etmediniz?
    Rasulullah sav tebessüm ederek buyurdu ki;….
    Adam getirdiği bir kâse üzümden dolayı ne kadar mutluydu…
    Bir tane alıp yediğimde üzüm acıydı….
    Sizi yediğime ortak ettiğimde gayri ihtiyari yediğiniz üzümün acılığından dolayı yüzünüzü ekşitip o adamın sevincini bozmanızdan, mutluluğunu yarıda bölmenizden endişe ettim ve korktum……
    (SEN YÜCE BIR AHLAK ÜZERESİN)
    Allahım! Bizleri de peygamberimizin ahlakıyla ahlaklandır...
    Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)

    selam ve dua ile..
    Mest, Nouma27, Yakutix Bunu beğendi.

  5. #236
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Bişri Hafi Hazretleri




    Dönemin büyük velilerinden olan Bişr-i Hafi’nin gençlik yıllarıdır Bişr-i Hafi bu yıllarda meyhaneden ayrılmamakta, günlerini günah bataklığının içinde geçirmektedir. Bir gece sarhoş bir halde meyhaneden evine doğru giderken yerde çamur içinde kalmış bir kağıt görür. Bişr-i Hafi, kağıdı yerden alır ve kağıtta ne yazdığına bakar. Kağıtta “Bismillahirrahmanirrahim” yazılıdır. Bişr-i Hafi, Allah'ın adının geçtiği bu kağıdın yerde çamur içinde olmasına üzülür, gönlü onun bu halde kalmasına razı olmaz. “Allah'ın ismi yerde olur mu, çamur içinde kalır mı?” diyerek kağıdın çamurlarını temizler. Eve gidince de besmele yazılı kağıda güzel kokular sürer, ardından bu kağıdı evinin en güzel yerine asar.

    Bişr-i Hafi’nin besmeleye gösterdiği bu hürmetin gecesinde alimin biri, bir rüya görür. Rüyasında alime, “Git, Bişr’e söyle! Dün yaptığı bir işten dolayı Ben Bişr’den razı oldum. O, Benim ismimin yazılı olduğu kağıdı nasıl temizlediyse Ben de onu günahlardan temizledim! O, ismimi nasıl güzel kokulu hale getirdiyse Ben de onu güzel edeceğim; ismini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eyleyeceğim.” denilir. Alim, sabah olunca hemen Bişr’i aramaya koyulur. Bu arama esnasında onun meyhane de olduğunu öğrenince meyhaneye gelip Bişr’e, “Sana yücelerden bir haber getirdim!” der. Bişr, haberin Allah’tan geldiğini anlayınca,
    – “Rabbim bana kızıyor mu?” diyerek ağlamaya başlar.
    Alim, rüyasını Bişr Hazretleri’ne anlatır. Bişr-i Hafi buna çok sevinir, arkadaşlarına “Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra beni buralarda göremeyeceksiniz!” dedikten sonra günahlarına tövbe eder.

    Allah’ın ismine gösterdiğin hürmet karşılıksız kalmaz. Kim Allah’a muhabbet beslerse Allah’da ona muhabbet besler.

    selam ve dua ile..
    Mest Bunu beğendi.

  6. #237
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Abdülkadir Geylani Hazretleri ve Altıyüz Dirhem İp Hikayesi

    Vakti zamanında Bağdat’ta yaşayan dul bir kadın vardı. Bu kadın 6 öksüz çocuğu ve yaşlı annesiyle yaşıyordu. Kadın bu 6 öksüzün ve ihtiyar anasının rızkını karşılamak için el emeği, göz nuru iplik örer ve pazarda satardı.
    Vakti geldiğinde bu dul kadın vefat eder ve 6 öksüzün bakımı ihtiyar kadına kalır. Kadın her hafta pazara çıkamıyor evde devamlı ip örüyordu. Bir gün baktı ki 600 kadar ip örmüş. Ördüğü ipleri pazara ***ürüp satmaya karar verdi.

    – Ya Rabbi! Bu öksüzlerin, yetimlerin rızkını ver, diyerek sabah erkenden pazarın yolunu tuttu. Yolda giderken Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretlerinin evinin önünden geçiyordu. . Şeyh müridleriyle sabah namazından çıkmıştı, yaşlı kadını görünce duraklayarak
    – Hoş geldin bacı, nereye gidiyorsun?
    – Bir miktar ipliğim var, pazara ***ürüp satacağım.
    – Ver bakalım. Benden altıyüz dirhem ip isteniyor, bunu ver de ben satayım.
    – Memnuniyetle, lütuf buyurmuş olursunuz, efendim dedi ve ipi verdi.
    Abdülkadir Geylani Hazretleri eline aldığı ipi şaka yollu mescidin damına atınca hemen nereden geldiği belli olmayan büyük bir kuş gelip, ipi kapıp gider. Kadın bu ne biçim şaka diye kendi kendine söylenmeye başlayınca, müritler kadına itiraz etmemesi için işaret ettiler, kadında daha fazla bir şey demedi.
    Hazreti Şeyh kadına dönerek.
    – Hatun canını sıkma, ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar ettiyse alırsın.
    – Pekala, diyerek gider, ertesi gün gelir.
    – İpilik satıldı mı?
    Abdülkadir Geylani Hazretleri:
    – İplik satıldı, fakat parası henüz gelmedi. Bir hafta hadar bir zaman içinde gelir.
    Kadın bir hafta sonra gelir, para henüz gelmemiştir, kadına:
    – Yarın gel, paranı al.
    Kadın, pazara niye gitmedim, şimdi param elimde olurdu diyerek hayıflana hayıflana evine gitmek üzere iken, Mürütler:
    – Bir gün daha sabret bakalım mevla ne gösterecek, derken bu işin sade bir şaka olmadığının farkında idiler.
    Ertesi gün oldu. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna o ana kadar görülmeyen bir heyet geldi. Bin altın takdim ettiler. Müritler heyete bu kadar paranın ne olduğunu, niçin Şeyhe takdim ettiklerini sordular. Gelenler tüccar olduklarını belirterek:
    – Altınlar Hazreti Şeyhindir. Denizde yolculuk yaparken fırtına sebebiyle geminin yelkeni delindi, yol alamaz olduk, denizin ortasında kalacaktık. Kaptana bir çaresi yok mu diye sorduğumuzda:
    – Altıyüz dirhem ip olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik ama, şu anda nerede bulacağız, dedi.
    Biz ellerimizi kaldırarak Allaha dua ettik ve duamızda:
    – Ya Sultanul Arifin bize altıyüz dirhem kadar ip gönder, sana bin altın vereceğiz diye yalvardık. Bir de baktık ki, bir kuş gelip altıyüz dirhem ipliği geminin güvertesine bırakıp uçtu gitti. Şimdi o adağımızı yerine getirdik, dediler.
    Tüccarlar ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar kadın gelip sordu.
    – Para geldi mi efendim?
    Şeyh bin altını kadına verirken:

    – Benim satışım seninki kadar kârlı olmuş mu?

    Kadın bir anda zengin olmuştu. Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne teşekkür ederek huzurdan ayrıldı.


    selam ve dua ile..
    Mest, Yakutix Bunu beğendi.

  7. #238
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Bugün onlarin dogum günüydü..
    Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı; “Biraz bekleyeceksin hocam. İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum.” dedi.

    Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu.
    Selâm verdikten sonra, fırıncının tezgâhına yaklaşarak; “Ekmeklerimi alayım! Benim ikizler acıkmıştır.” dedi.
    Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgâhın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden 4-5 tane çıkardı.
    Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgâhın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fırıncıya sordum:
    - Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak dedin ya!..
    - Bayat ekmekleri kendisi istiyor. Çok fakir bir adam. Ona bayat ekmekleri yarı fiyatına veriyorum.
    - Kim bu adam?
    - Kendisi Kore gazilerinden. Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefât edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşı var.
    Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum. Fırıncıya yavaşca dedim ki:
    - Aradaki farkı ben vereyim. Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.
    Fırıncı, teklifimi kabul etti. Biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgâhın altına koyarken ihtiyara takıldı:
    - Bugün çok şanslısın hacı amca. Çocuklar için sana pasta gibi ekmek vereceğim.
    Yaşlı adam, bir evlât sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırarak kapıdan çıkarken bana döndü ve dedi ki:
    - Allah, senden razı olsun evlâdım. Bugün onların doğum günüydü...

    selam ve dua ile..

    Mest, Nouma27, Yakutix Bunu beğendi.

  8. #239
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    HÂTEM-İ ESAM HAZRETLERİNDEN HİKMETLER

    Horasan evliyâsından olan Hâtem-i Esam Hazretleri (v. 852) Şakîk-i Belhî’nin (rah.) talebesidir.
    Hâtem-i Esam Hazretleri buyurdular ki:
    • “Her sabah kalktığımda şeytan bana: “Ne yiyeceksin, ne giyeceksin, nerede kalacaksın?” der. Ben de:
    • “Ölümü yiyeceğim, kefeni giyeceğim ve kabirde kalacağım.” diye cevap veririm. (Risâle-i Kuşeyriyye)
    • “Üç yerde nefsine karşı şöyle taahhütte bulun: Bir şey yaparken Allâhü Teâlâ’nın hâzır ve nâzır olduğunu, bir şey söylediğin zaman Allâhü Teâlâ’nın seni işittiğini, susup konuşmadığında da Allâhü Teâlâ’nın senin kalbinden geçenleri bildiğini hatırında tut, unutma.” (Tabakâtü’l-Evliyâ)
    • “Kendin için ne arzu edersin” diye sordular. Buyurdu ki: “Sabahtan akşama kadar âfiyet isterim.” Sen bütün günlerinde zaten âfiyette değil misin ki denilince “Benim âfiyette olduğum gün, Allâhü Teâlâ’ya hiç isyan etmediğim gündür” buyurmuştur. (Risâle-i Kuşeyriyye)
    • “Dört şeyi yapmadan dört şeyi iddia eden yalancıdır:
    Rabbini sevdiğini iddiâ ettiği hâlde onun haram kıldığı şeylerden sakınmayan,
    Cennete girmeyi istediğini iddiâ ettiği hâlde, Allah yolunda malından harcamayan,
    Resûlullah (sav)’i sevdiğini iddia ettiği hâlde onun sünnetlerine uymayan,
    Yüksek derecelere nâil olmak istediği hâlde fakir ve miskinlerle arkadaş olmayan.” (Tenbihü’l-Gâfilîn)

    selam ve dua ile..

    Mest, Yakutix Bunu beğendi.

  9. #240
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    HAZRET-İ MUÂVİYE’NİN KENDİNİ İMTİHÂNI

    Muâviye bin Ebî Süfyân (ra.), bir cuma günü minbere çıktı. Hutbesinde dedi ki:
    “Muhakkak mal bizim malımızdır. Ganîmetlerin de hepsi bizim. Dilediğimize veririz, dilediğimize vermeyiz.”
    Kimse ona cevap vermedi. -Üzüntülü hâlde minberden indi- Bir sonraki cuma günü yine minbere çıkıp hutbesinde aynı sözü söyledi. Yine kimse cevap vermedi. Üçüncü cuma günü aynı sözü tekrar edince bir zât çıktı ve dedi ki:
    “Hayır, mal bizim; yani ümmet-i Muhammedin ve beytülmalındır. Ganîmet de bizimdir. Malı dînin emrettiği yerden alıp da dînin emrettiği yere vermeyen, onu hak sâhibinden men eden olursa, onu kılıçlarımızla yola getiririz.”
    Muâviye (ra.) minberden indi. Sonra o adamı yanına getirtti. Oradaki topluluk adama ne olacağını merak ettiler. Bilâhare Muâviye’nin (ra.) huzûruna girdiklerinde adamı tahtta yanına oturtmuş ve ona iltifât etmekte olduğunu görüp hayret ettiler. Hz. Muâviye dedi ki:
    “Şu zât beni ihyâ etti, -Allâhü Teâlâ da onu ihyâ etsin-. Ben Peygamber Efendimiz’den (sav.) işittim, şöyle buyurmuşlardı:

    “Benden sonra emîrler gelir, -dîne uymayan- söz söylerler, kimse onlara cevap vermez. Onlar maymunların ateşe atıldıkları gibi cehenneme atılacaklardır.”


    Ben birinci cuma o sözü söyledim. Kimse bana cevap vermedi. Peygamberimiz’in (sav.) haber verdiklerinden olduğumdan korktum. Sonra ikinci cuma söyledim, yine kimse cevap vermedi. Kendi kendime ‘ben her halde onlardanım’ dedim. Üçüncü cuma söylediğimde bu zât beni ihyâ eyledi, Allah da onu ihyâ etsin. (Taberânî, Kebîr)

    selam ve dua ile..

    Mest, Yakutix Bunu beğendi.

Sayfa 30/38 İlk ... 2030 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •