DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3875 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..! Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder: Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir. Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder. Adamın biri sorar ? Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder. Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden

Bu konu 392470 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse 392470 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Kıssadan Hisse

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 392470 kez incelendi.

 
Sayfa 22/38 İlk ... 122232 ... Son

Karışık Görüntüle

  1. #1
    Mest - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 581
    Üyelik tarihi
    15 Ocak 2014
    Konum
    Türkiye
    Mesajlar
    2.461
    Yaş
    54
     
     Uydu Alıcısı
     
     VU 

    Standart



    Her abdest aldığınızda, Peygamber Efendimizin (sav) bu sözünü aklınıza getirip, siz de mutlu olun.

    Birgün, Hz. Osman (ra) abdest alıyor.
    Abdest bitiyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor.
    Yanındakiler, hayırdır İnşallah diyorlar.
    Hz. Osman (ra) onlara soruyor:
    Ne için güldüğümü, niye sormuyorsunuz..?
    Yanındakiler de soruyorlar:
    Efendim affedersiniz, niye gülüyorsunuz..?
    Hz. Osman (ra) anlatıyor:

    Birgün, benim şu abdest aldığım yerde, Resulullah (sav) abdest alıyordu, biz de oradaydık.

    Resulullah (sav) abdestini aldı, gülmeye başladı.
    Neden güldüğümü niye sormuyorsunuz, buyurduğu hatırıma geldi.
    Ya Resulallah (sav) niye güldünüz, diye sorduk.
    Cevaben buyurdu ki:
    Bir müminin abdestte yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum.
    Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum.
    Ümmetim kurtuluyor diye sevinip, ben gülmeyeyim de kim gülsün..?

    Güzelce abdest alan, günahlarından sıyrılmış olur. [Buhari]
    Hiçbir günahkar yoktur ki, güzelce abdest alıp 2 rekat namaz kılarak mağfiret dilesin de, affedilmiş olmasın.

    [Tirmizi]

  2. #2
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart



    Namaz için ağlanırmı ?
    Yıllar önce bir otobüsle yolculuk ederken sabah namazının vakti girmişti. Her yolculukta yaşadığım “namaz sancısı” her yanımı öylesine kaplamıştı ki, uyuyamıyordum. Şoför bir türlü mola vermiyor, vakit gittikçe daralıyordu.

    Birlikte yolculuk ettiğimiz arkadaşıma yöneldim:

    — Namaz geçmek üzere. Ben şoföre namaz için ricada bulunacağım. Durmazsa ineceğim, dedim. Kaşlarını çattı, alaycı bir ifadeyle:

    — Ya sen aklını mı kaçırdın, dedi.

    Şaşırdım, üzüldüm, kırıldım. Namazlarını kılan bir kimseydi o. Gerçekten ben aklımı mı kaçırmıştım? Otobüste mışıl mışıl uyuyup, Rabbimi düşünmeden oturmalı mıydım?

    Kendimi sorguladım. Sabah namazını bu kadar düşünmekte haksız mıydım?

    Oysa bir gece dayısına misafir olan babam, sabah hıçkırık sesleriyle uyanıyor. Dayısının oğlu çocuk gibi gözyaşı döküyor. Sebebini sorduğunda aldığı cevap ilginç:

    — Sabah namazına kalkamadık. Baksana, güneş doğmuş; onun için ağlıyorum.

    Evet, namaz için ağlanır, namaz için akıl kaçırılır, ona can ve canan feda edilir. Ne yazık ki, şimdi bu gerçek tam anlaşılmıyor.

    Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sabah namazını düşünmek “delilik”, kalkamayınca ağlamak “gariplik” olabiliyor! Gerçekten sabah namazını kaçırınca üzülmemiz gerekmez mi?

    “İmandan sonra en büyük ve en mühim mesele olan namaz”ın bir vakti geçirilince hiçbir şey olmamış gibi normal mi karşılamalıyız?

    Sabaha kadar dünya kupası maçlarını izlemek mantıklı, ama Kur’an’da en fazla emredilen ibadet olan namazı düşünmek gereksiz mi? Oysa sabah uyanamadığı için üniversite sınavını kaçıran bir genç, üzüntüsünden, kahrından, yeri göğü yıkabiliyor.

    Peki, Peygamberimizin (sav.), iki ayrı hadiste, “Dünya ve içindekilerden hayırlıdır” dediği sabah namazının sünneti ve farzı, bir maç kadar önemli değil mi? Dünya ve içindeki tüm hazinelerden daha değerli olan sabah namazı, bir üniversite imtihanı kadar ehemmiyet taşımıyor mu?

    Bir ankete göre, ülkemizde namaz kılanların oranı yüzde 25, kılmayanlar ise yüzde 75. Beş vakit namaz kılan mü’minler içinde, haftada, ayda veya birkaç ayda bir namazını kaçıranların sayısı oldukça fazla.



    Oysa sabah namazı ve tüm farz namazlar, başta Peygamberimiz (sav.) ve onun güzide ashabının üzerinde titrediği muhteşem bir ibadettir. Bir mü’min namazını kaçırdığında “aklını kaçırmış gibi” deli divane olmalı, dünyası kararmalı, yemek yiyecek bir iştah bulamamalı, kendini cezalandırmalıdır.

    Ve hepsinden önemlisi, namazı kaçırmayı kesinlikle “sıradan” bir olay gibi görmemeli, “olabilir” kabul etmemeli; nefsine, gaşetine, uykusuna isyan etmelidir. Hemen, “Nerede hata ettim? Hangi tedbiri almalıyım ki, bir daha bu acıklı azaba düşmeyeyim?” diyerek çözüm arayışına girmeli, çözümü bulmalı ve derhal uygulamalıdır.

    Çünkü söz konusu olan çocuk oyuncağı değil, basit bir hadise değil, üç günlük dünya hayatını ilgilendiren bir mesele değil. Sözünü ettiğimiz; bizim, kâinatın ve her şeyin Sahibi, Sultanı, Yaratıcısı olan Allah’ın huzuruna girme; Onun dergâhında secdeye kapanma; canımız, cananımız, biricik varlığımız, sevenimiz, sevgilimiz olan Zât-ı Zülcelâle ibadet etme meselesidir.

    Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz. Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hata bizdedir. Kulu olmakla iftihar ettiğimiz Rabbimiz bizden namaza karşı umursamazlık, vurdumduymazlık istemiyor. Ümmeti olmakla şereflendiğimiz sevgili Peygamberimiz (sav.), bize ihmalkârlığı değil, aksine hassasiyeti emrediyor.

    Namaz konusunda nasıl bir durumda olursak olalım, ister onu haftada bir, ister yılda bir, hatta birkaç yılda bir kaçırıyor olalım; yeni bir ubudiyet şuuruyla donanmak, yeni bir cehd ve gayret kılıcını kuşanmak, yeni bir tebliğ ve ikaz harekâtı başlatmak durumundayız.

    selam ve dua ile..

  3. #3
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Hz.ÖMER r.a Adaleti

    Hz. Ömer adaletiyle cihanın dört bir yanına nam salmış bir ha****dir.

    Hz. Ayşe annemiz, Hz. Ömer hakkında, “Ömer denince adâlet, adâlet denince Allah hatırlanır” diyor. Peki Hz. Ömer’in adalet dağıtırken haksızlık yapmamasının sırrını merak ediyor musunuz? O zaman bu yazıyı okuyun lütfen.

    Hiçbir suçluya keyfî ceza verilemez!

    Abdullah bin Ömer (r.a.), babası Hz. Ömer’le (r.a.) birlikte hacc’da idi. Bir ara adamın biri onlara yanaştı ve hiçbir şey söylemeden hüngür hüngür ağlamaya başladı. Hz. Ömer adama hitâben:
    “Ne oldu? Eğer borçlu isen, yardım edelim. Bir şeyden korkuyorsan seni koruyalım. Fakat birini öldürdünse, elimizden bir şey gelmez, kısas yapılır. Komşularından memnun değilsen, seni başka bir yere gönderelim…” dedi.
    Adam, Hz. Ömer’den bu samimi ilgiyi görünce, derdini anlatmaya başladı:
    “Ben Teymoğulları’ndanım. Bazı taşkınlıklar yapıp bir takım suçlar işlemiştim. Vâlimiz Ebû Musa bana ceza olarak sopa attırdı. Fakat bu ceza ile yetinmeyip saçlarımı da kestirdi. Yüzümü siyah boya ile boyattı. Sonra da beni halk arasında dolaştırdı.
    Halka, “Bununla beraber ne oturun, ne de yemek yiyin.” diye emretti. Halk, artık benim yüzüme bakmaz oldu. Şeref ve itibârım hiçe indi. Bu duruma son derece üzüldüm. Düşündükçe vâliye karşı öfkem de arttı. O hiddetle kendi kendime şu üç şeyden birini yapmayı düşündüm:
    Ya silahımı alıp Ebû Musa’yı öldürecektim veya sana gelerek Şam’a gönderip orada beni yerleştirmeni isteyecektim. Yahut da düşman ülkeye sığınıp onların arasında dilediğim gibi hür yaşayacaktım. Birinci ile üçüncü şıkkı yapmayı îmânım engelledi. Sonunda size gelip durumu anlatmaya karar verdim.”

    HZ. ÖMER, VALİSİNİ ÇAĞIRIYOR

    Hz. Ömer adamın anlattıklarından çok duygulandı ve ağlamaya başladı. “Bu düşündüklerinden hiçbiri hoşuma gitmedi.” dedi. Sonra da vali Ebû Musa’ya şu mektubu yazdı:
    “Allah’ın selamı üzerine olsun. Teym kabilesinden falan oğlu falana şöyle şöyle yapmışsın. Geldi bana anlattı. Vallahi, bir daha kanunların gerektirdiği ceza ile yetinmez, haddi aşarsan; ben de senin yüzünü boyar, halkın arasında dolaştırırım. Ne demek istediğimi anlarsın…
    Halka emir ver, o adamla yiyip içsinler. Cezasını çektiği suçtan dolayı bir daha onu kınamasınlar. Eğer tövbe ederse, şahitliğini de kabul et.”
    Hz. Ömer, bundan ayrı olarak, adama bir binek, 200 dirhem de para vererek, memleketine geri gönderdi.

    HZ. ÖMER’İN BAŞARISININ SIRRI NEYDİ?

    Bu ibretlik tarihî hâdisede, Hz. Ömer’le ilgili yorumu aşağıdaki anekdotlara havâle ediyoruz:
    Hz. Ömer bir gün halka:
    “Bildiklerimin içinden en hayırlısını size vâli tâyin eder, sonra ona adâletle hükmetmesini emredersem, ha****lik vazifemi lâyıkıyla yerine getirmiş sayılır mıyım?” diye sordu. Halk,
    “Evet” diye cevap verdiler. Hz. Ömer ise:
    “Hayır, benim vazifem bununla bitmiyor. Tâyin ettiğim kimsenin, emrettiğim şeylerle amel edip etmediğini kontrol etmedikçe vazifemi tam olarak yerine getirmiş sayılmam.” dedi.
    Hz. Ayşe, Hz. Ömer hakkında şöyle der:
    “Ömer denince adâlet, adâlet denince Allah hatırlanır. Allah hatırlanınca da rahmet iner.”

    selam ve dua ile..

  4. #4
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Bes mutluluk kaynagi

    Hz. Ali R.a. şöyle buyurur;
    “şu beş şey kişi için saadet vesilesidir;
    – Hanımının kendine münasip bir eş olması,
    – Çocuklarının iyi, salih kimselerden olması,
    – Kardeşlerinin arkadaşlarının takva sahibi olması,
    – Komşularının salih kimselerden olması,
    – Rızkını, geçimini kendi beldesinde sağlaması,”
    İmam Şa’rânî, Tenbîhü’l-Mügterrîn.


    selam ve dua ile..

  5. #5
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    SADAKA ÖMRÜ UZATIR, BELAYI DEFEDER

    Hz.Sâlih aleyhisselamın kavminde halka eziyet eden bir adam vardı. İnsanlar:
    “Ey Allâh’ın Nebîsi! Şu adamdan kurtulmamız için duâ edin” dediler. Hz. Sâlih:
    “Gidiniz, muhakkak isteğiniz olmuştur” buyurdu.
    O adam her gün odun toplamaya çıkardı. O gün de yanında iki parça ekmekle odun toplamaya çıktı. Birini yedi, diğerini sadaka olarak verdi. Odununu toplayıp sağ salim geri döndü.
    Şikâyet edenler hemen Sâlih aleyhisselâmın yanına geldiler ve:
    “Bu adam başına hiçbir şey gelmeden odunuyla sağ salim geldi” dediler.
    Hz. Sâlih adamı çağırttı ve:
    “Bugün ne yaptın” diye sordu. Adam:
    “Yanımda iki parça ekmek alıp odun toplamaya çıktım, birini sadaka verdim, diğerini yedim” deyince;
    “Yükünü çöz” buyurdular.
    Çözdüğünde odunlar arasına siyah bir yılanı da odun diye aldığını gördü. Hz.Sâlih aleyhisselâm:
    “İşte şu verdiğin sadaka sebebiyle ölümden; bu yılanın sokmasından kurtuldun” buyurdular. (İmâm Ahmed, Kitâbü’z-Zühd)

    Selam ve dua ile..


  6. #6
    Mest - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 581
    Üyelik tarihi
    15 Ocak 2014
    Konum
    Türkiye
    Mesajlar
    2.461
    Yaş
    54
     
     Uydu Alıcısı
     
     VU 

    Standart


  7. #7
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Hz.Mevlana

    Güzel sesli bir hafız Kur’an okuyordu. Kulağına gelen bu güzel sesten etkilenen Hz. Mevlânâ da gözyaşıyla dinliyordu. Bu sırada elini ağzına kapayarak esneyen bir adam, Mevlânâ’nın bu gözyaşlarına bir mana veremeyerek sordu:
    -Efendi Hazretleri niçin ağlıyorsunuz, ağlanacak bir şey mi var ortada?
    Mevlânâ esneyen adama anlayacağı dilden cevap verdi:
    -Güzel sesli hafızlardan gelen Kuran sesi bana, cennet kapısının açılış sesi gibi geliyor da onun için.
    Esnemeye devam eden adam da başını sallayarak:
    -Bana da cennet kapılarının açılış sesi gibi geliyor, dedi. Mevlânâ küçük bir düzeltme yaptı:
    – Aramızda ince bir fark var, dedi. Senin duyduğun ses, cennet kapısının açılış sesi değil kapanış sesi olmalıdır. Çünkü dedi, açılış sesi gözyaşı döktürür, kapanış sesi ise uyku getirir.

    selam ve dua ile..

  8. #8
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    İSTANBUL FETHEDİLDİ “ALLAH BİZE FETHİ MÜYESSER EYLEDİ (NASÎB ETTİ)..”


    İstanbul fethedildi…Günlerden Cuma… Fatih Sultan Mehmed Han, Cuma Namazi kıldırarak hâkimiyetini ilân edecek.Tekbir alıyor.
    Bütün ordu arkasında!
    Herkes ulvî bir sesle tekbir alıp, ellerini bağlıyor.
    Mehmed, birden selâm veriyor. Sonra bir daha tekbir alıyor. 300 bin kişi bir daha tekbir alıyor!
    Sultan, sonra yine selâm veriyor; tekrar tekbir alıp, üç tekbir de namazı kıldırıyor.

    Hocası Ak Şemseddin, namazdan sonra talebesi olan Sultan’a:
    -“Yazıklar olsun sana! İstanbul’u fethettim diye kibre kapılıp, namazı 3 kere de kıldırırsın!” diyor.

    Fatih’in gözleri yaşlı…
    Dönüyor hocasına, diyor ki:
    -“Hocam eğer bu sitemin olmasa idi, söylemeyecektim. ‘Birinci tekbir de aklıma bir şey girdi. Bu kilisenin yönü Kıble değil, selâm verdim. Sonraki tekbir de yine evham geldi, tekrar selâm verdim; üçüncü tekbiri alırken, Kâbe bütün ihtişamı ile önümde belirdi! Rahatladım ve namazı kıldırdım’…”

    Bunun üzerine Ak Şemseddin de Fâtih Mehmed’e şunları söylüyor:
    -“Bende, sen bunu anlatmasa idin, asla anlatmaz idim. ‘Sen birinci tekbiri alınca: Eyvah! Buranın yönü Kıble değil; yetiş Allah'ım imdâda!” dedim, sen selâm verdin. İkinci tekbir de yine Allah’a yalvardım, sen selâm verince rahatladım. Sen üçüncü defa tekbir alır iken, Hızır (aleyhisselam) geldi, parmağını Camii’nin duvarına sokup Kıbleye çevirdi ve dedi ki:

    “Allah bize fethi müyesser eyledi (nasîb etti)..”

    "Atalarimizin Emanetine Sahip Çikmamiz Dilekleriyle"

    selam ve dua ile..

Sayfa 22/38 İlk ... 122232 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 3 kullanıcı var. (0 üye ve 3 konuk)

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş