Bilgilendirme : Bu konu 3881 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....
KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
Adamın biri sorar ?
Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden
Bu konu 392963 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse
392963 Reviews
-
- Offline
Uye No : 15638
Kıssadan Hisse
KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
Adamın biri sorar ?
Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?
Hz.Mevlana'nın cevabı şöyle olur:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar.
Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar.
Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur.
Köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar..!
Selam ve Dua ile....
-
17.Kasım.2015, 15:29
#209
- Offline
Uye No : 15638
ÖLÜMDEN Korkuyorsun ! KORKMA!..
Toprak altına girmek düşüncesi seni rahatsız ediyor.
Allah'ı razı edecek bir hayat yaşadıysan,KORKMA..!
Nasıl sana zerre kadar bir zahmet vermeden,
seni bu gördüğün kesecikte besledi, büyüttü, rahmeti ile seni korudu..
Ve en sonunda dünya cennetine misafir etti.
Binlerce nimetin içinde buldun kendini..
Hiç merak etme,
Allah kabirde de seni aynı anne karnı gibi hiç bir zahmet vermeden,
bir müddet bekletecek ve seni CENNETİNE misafir edecek.
Ve sonsuza kadar sevdiklerinle mutlu yaşayacaksın
Tek bir şart ile...
Allah'ın istediği gibi bir hayat yaşadıysan...
"Siz şükredip iman ettikten sonra Allah ne diye sizi cezalandırsın ki? Allah şükredenlerin mükâfatlarını bol bol verir ve her şeyi hakkıyla bilir." (Nisa, 4/147)
selam ve dua ile..
-
-
18.Kasım.2015, 13:53
#210
- Offline
Uye No : 15638
HANIMI ÜZEN BEYLER BU KISSAYI MUTLAKA OKUYUN
.
Sa’d bin Muaz hazretleri, Peygamber
efendimizin çok yakını, çok sevdiği bir zattı.
Müslüman olduğu için ona inanılmaz işkence
yapmışlardı. Neticede bu zat vefat etti.
Onun ölüm haberi Peygamberimizi çok üzdü,
evine gitti, teçhiz ve tekfinde bulundu.
Sonra kabristana giderken, önce hırkasını,
sonra ayakkabılarını çıkardı. Tabutun bir bu
tarafına, bir de öbür tarafına koşuyordu.
Eshab-ı kiram da şaşkın bir vaziyette
bakıyorlardı.
Resulullah kabre indi, kabri düzeltti ve onu
yerleştirdi. Her şey bitti, telkin verildi. Bu
arada Peygamberimiz çok üzgündü ve rengi,
benzi atmıştı. Eshab-ı kiram bu durumu merak
edip sordular:
- Ya Resulallah, tabutu taşırken neden
hırkanızı ve ayakkabılarınızı çıkardınız?
- Bütün meleklerin giyinişi böyle olduğu için.
- Peki, tabutun bir bu tarafına, bir öbür
tarafına koşmanızın sebebi nedir?
- Kardeşim Cebrail elimi tutup bırakmadığı için.
- Kabirden üzüntülü çıkmanızın sebebi neydi?
- Kabir onu sıkmaya başladığı için dayanamadım.
- Neden?
- Hanımını, evdekileri üzmüş, kul hakkı doğmuştu.
Allah’tan korkmalı. Rastgele birinden değil,
Cennetlik olan Eshab-ı kiramın büyüklerinden
ve kabilesinin reisi olan Sa’d bin Muaz
hazretleri gibi büyük bir zattan bahsediyoruz.
Bizzat Resulullah efendimiz onun cenazesini
taşıdı, cenaze namazını kıldı, kabre indirdi,
buna rağmen böyle mübarek bir zatı kabir
sıktı. O halde nasıl olur da, bir Müslüman
eşini üzebilir?
selam ve dua ile..
-
20.Kasım.2015, 12:29
#211
- Offline
Uye No : 15638
BÂYEZÎD-İ BESTÂMÎ (K.S.) VE OĞLU
Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) hazretleri gece teheccüde kalkmıştı. Küçük çocuğunun da kalktığını gördü. Gece soğuktu. Uykusuzluk ona zahmet vereceği için şefkatle:
“Ey oğul, gece uzun, sen uyu.”
“Ya siz niçin kalktınız?”
“Ey oğul, Rabbim bana kalkıp namaz kılmamı emretti.”
“Ben Allâhü Teâlâ’nın ‘Muhakkak Rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte birinde kalkıyorsun, beraberindekilerden bir topluluk da kalkıyor…’ (Müzzemmil sûresi, 20.) âyet-i celîlesini ezberledim. Bu âyet-i celîlede Resûlullâh Efendimizle birlikte gece namaza kalkanlar kimlerdir?”
“Ey oğul, Onlar Resûlullâh Efendimizin (sav.) Ashâbıdır.”
“Öyleyse sen de beni Allâhü Teâlâ’ya ibâdette seninle beraber olmaktan mahrum etme.”
“Ey oğul, sen henüz bâliğ (ibadet ile mükellef) olmadın.”
“Ey Babacığım! Annemi ateşi yakarken gördüm. Önce küçük odun parçalarını tutuşturuyordu. Ben eğer itaati terk edersem Allâhü Teâlâ’nın büyükleri yakmadan önce bizden başlamasından korkarım.”
Hz. Bâyezîd-i Bestâmî’nin gözleri yaşardı ve:
“Ey oğul, kalkabilirsin. Sen Allâh’a ibâdete babandan daha lâyıksın” dedi.
selam ve dua ile..
-
24.Kasım.2015, 12:09
#212
- Offline
Uye No : 15638
Öğretmen Olmak !!!
Bir öğretmenin öğrenciyi değerlendirmesi ile ilgili çok duygusal bir hikaye. Mutlaka dikkatlice okuyun!
Okulun ilk gününde 5.sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi.
Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini ayni derecede sevdiğini söyledi.
Ancak, bu imkansız idi, çünkü ön sırada, oturduğu yerde bir yana kaykılmış, ismi Teddy Stoddard olan küçük bir oğlan vardı. Bayan Thompson bir yıl önce Teddy´yi izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak, Teddy tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Thompson onun kağıtlarını büyük kırmızı bir kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (X) yapmaktan ve kağıdının üstüne büyük “F” (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Thompson´un okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Teddy´nin kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatini gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Teddy´nin birinci sınıf öğretmeni söyle yazmıştı, “Teddy gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli… Onun etrafta olması çok eğlenceli.
İkinci sınıf öğretmeni söyle yazmıştı, “Teddy mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor.”
Üçüncü sınıf öğretmeni söyle yazmıştı, “Teddy´nin annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Teddy elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evdeki yasamı yakında onu etkileyecek.”
Teddy´nin dördüncü sınıf öğretmeni söyle yazmıstı, “Teddy içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.”
Şimdiye kadar, Bayan Thompson problemi kavradı ve kendinden utandı.Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlarla sarılmış Noel hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissetti, Teddy´nin ki hariç. Teddy´nin hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı, Bayan Thompson onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Thompson paketten taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesi çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı… Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesini engelledi,bileziği takti ve parfümü bileklerine sürdü.
Teddy Stoddard o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı, “Bayan Thompson, bugün ayni annem gibi kokuyordunuz”. Çocuklar gittikten sonra, bayan Thompson en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Thompson Teddy´e özel dikkat gösterdi.Onunla çalışırken, zihni anlamaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar, Teddy sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiği yalanına rağmen, Teddy onun gözdelerinden biri idi.
Bir sene sonra, Bayan Thompson kapısının altında Teddy´den bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Altı yıl sonra Teddy´den bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı. Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Thompson´un tüm yaşamındaki en iyi ve en favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala karsılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu…Mektup söyle imzalanmıştı, Theodore F. Stoddard, MD. (tıp doktoru).
Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Teddy bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan Thompson´un damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.Şüphesiz Bayan Thompson bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Teddy´nin annesinin süründüğü parfümden sürdü.Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Stoddard, Bayan Thompson´un kulağına söyle fısıldadı,
“Bana inandığınız için teşekkür ederim Bayan Thompson. Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark yaratabileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim”
Bayan Thompson, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi, “Teddy, yanlış şeylere sahiptin. Bir fark yaratabileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum”.
kaynak : kisiselbasari
selam ve dua ile.
-
26.Kasım.2015, 22:19
#213
- Offline
Uye No : 15638
Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.
*** Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş.
Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıstım ve sadece 3000 akçe biriktirdim' Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış. Nasihat " KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR" ve yoluna devam etmiş...
*** İlerde yine köşe başında başka bir adam bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe" diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihati de satın almış. İkinci nasihat de: GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR" Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihati satın almış. Son nasihatte:
"HİÇ BİR İS ACELEYE GELMEZ". Parasız yoluna devam etmiş.
*** Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış.
Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki : Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var. Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı.
Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye" Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor.
Inince canavar hemen yakalamış ve yerine ***ürmüş.
Demiş ki: "Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım." Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve "söyle bakalım hangisi güzel?" demiş. Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur"
demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar,kurbağ anın> gözlerine aşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış. Almışlar krala ***ürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.
Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış.
Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karısı genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir iş aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.
KADERİNİZ ve YOLUNUZ AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ...
selam ve dua ile ..
-
01.Aralık.2015, 01:47
#214
- Offline
Uye No : 15638
DÖRT EŞLİ KRAL…
Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralının 4 eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini en iyisini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş.
Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır, üzerine titrermiş. İkinci eşini de severmiş kral. Kendisine karsı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, kralın ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur sorunun çözümünde ona destek verirmiş.
Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral birinci eşini sevmezmiş ve onunla hiç ilgilenmezmiş.
Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yapayalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.
En çok sevdiği dördüncü eşine ölüm yolculuğunda kendine eşlik etmek ister mi diye sorduğunda aldığı cevap kalbine bıçak gibi saplanan kısa ve net :
– "Mümkün değil" olmuş...
Hayatım boyunca seni sevdim. Sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin sorusuna üçüncü eşi de :
– "Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim" diye cevap vermiş.
Kral bir kez daha yıkılmış. Her sorunumda her zaman yanımda olan bana yardım eden sendin, bu sorunumda da bana yardımcı olur musun talebine karşı ikinci eşinden;
– "Bu sorunun için hiç bir şey yapamam, olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım" karşılığını almış.
Büyük bir hayal kırıklığı yasamakta olan kral birinci eşinin sesi ile irkilmiş.
– "Nereye gidersen git seninle olurum, seni takip ederim...
Hayatta hepimiz 4 eşliyiz aslında.
* Dördüncü eşimiz; Vücudumuz. Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir.
* Üçüncü eşimiz; Sahip olduğumuz servetimiz ve statümüzdür. Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.
* İkinci eşimiz; Ailemiz ve dostlarımızdır. Bütün sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.
* Birinci eşimiz ise; Ruhumuzdur. Bizimle gelir. O halde yatırım yapacaksak ruhumuza yapalım. Ruhumuzun gıdası ise bellidir; dua, ibadet ve tevekkül…
selam ve dua ile..
-
01.Aralık.2015, 01:49
#215
- Offline
Uye No : 15638
DÖRT ŞEY GÜZELDİR FAKAT DÖRT ŞEY ONDAN DAHA GÜZELDİR..!
1. Erkeklerin utanması güzeldir. Fakat kadınların utanması ondan daha güzeldir.
2. Herkesin adil olması güzeldir. Fakat emir sahiplerinin adil olması daha güzeldir.
3. İhtiyarın tevbesi güzeldir. Fakat gencin tevbesi daha güzeldir.
4.Zenginin cömertliği güzeldir. Fakat fakirin cömertliği daha güzeldir.
..................................
DÖRT ŞEY KÖTÜDÜR.FAKAT DÖRT ŞEY ONDAN DAHA KÖTÜDÜR..!
1. Gencin günah işlemesi kötüdür.
Fakat yaşlının günah işlemesi daha kötüdür.
2. Cahilin dünya işlerine dalması kötüdür.
Fakat alimin dünya işlerine dalması daha kötüdür.
3. İnsanların ibadette gevşeklik yapması kötüdür.
Fakat hoca ve talebelerin ibadette gevşeklik yapması daha kötüdür.
4. Zenginlerin kibri kötüdür. Fakat fakirin kibri daha kötüdür...
selam ve dua ile..
-
02.Aralık.2015, 13:30
#216
- Offline
Uye No : 15638
EBEDI HAYAT!
ÖLÜMDEN Korkuyorsun !
Toprak altına girmek düşüncesi seni rahatsız ediyor.
Allah'ı razı edecek bir hayat yaşadıysan,KORKMA..!
Nasıl sana zerre kadar bir zahmet vermeden,seni bu gördüğün kesecikte besledi, büyüttü, rahmeti ile seni korudu..
Ve en sonunda dünya cennetine misafir etti.
Binlerce nimetin içinde buldun kendini..
Hiç merak etme,
Allah kabirde de seni aynı anne karnı gibi hiç bir zahmet vermeden,bir müddet bekletecek ve seni CENNETİNE misafir edecek.
Ve sonsuza kadar sevdiklerinle mutlu yaşayacaksın
Tek bir şart ile...
Allah'ın istediği gibi bir hayat yaşadıysan...
"Siz şükredip iman ettikten sonra Allah ne diye sizi cezalandırsın ki?
Allah şükredenlerin mükâfatlarını bol bol verir ve her şeyi hakkıyla bilir."
(Nisa, 4/147)
selam ve dua ile..
Konu Bilgileri
Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)
Bu Konudaki Etiketler
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları