Bilgilendirme : Bu konu 3877 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....
KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
Adamın biri sorar ?
Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden
Bu konu 392603 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse
392603 Reviews
-
- Offline
Uye No : 15638
Kıssadan Hisse
KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
Adamın biri sorar ?
Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?
Hz.Mevlana'nın cevabı şöyle olur:
Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar.
Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar.
Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur.
Köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar..!
Selam ve Dua ile....
-
25.Temmuz.2015, 00:01
#137
- Offline
Uye No : 15638
Hz.Ömer ve Çocuk
Çocuğun biri yakaladığı bir serçe kuşuyla
oynayıp duruyordu. Oradan geçmekte olan
Hazret-i Ömer çocuğa sordu:
— Küçük bey, bak zavallı kuşun kanatlarından
tüyler dökülüyor, çırpına çırpına da tâkattan
düşmüş görünüyor. Ne olur bırak
hayvancağızı!
Çocuk yaramaz olduğu kadar da
merhametsizdi.
— Hayır, ben bu kuşla oynuyorum. İsterse
kanatlan
kopsun, karşılığını verdi.
Ha**** buna üzülmüştü. Bir teklif daha yaptı:
— Sana bir altın versem kuşcağızı bırakır
mısın?
— Hayır bırakmam.
— Ya iki altın versem.
— Hayır, yine bırakmam.
— Peki üç altına ne dersin? Küçük yaramaz
buna dayanamadı:
— Üç altına razıyım. Hazret-i Ömer:
— Al sana üç altın, deyip parayı uzattı ve serçe
kuşunu alıp havaya doğru fırlattı. Pırıl pırıl
çırpındığı kanatla¬rıyla bir anda gözlerden
kaybolan serçenin arkasından sevinçle bakan
Ha****:
— Hayvanlara merhamet etmemiz lâzım.
Hayvana acı-mayana Allah da acımaz, diyerek
yoluna devam etti.
Seneler sonra, vefat etmiş olan Hazret-i Ömer'i
mübarek bir zat rüyasında gördü. Şöyle bir
sual sordu:
— Yâ Ömer, Rabbin seni nasıl karşıladı, rahatın
nasıl?
Şöyle cevap geldi:
— Rabbim beni çok iyi karşıladı. Rahatım çok
iyi.
— Ne sebebten Allah seni iyi karşıladı? Hazret-i
Ömer şu bilgiyi verdi:
— Ben bir serçe kuşunu yaramaz bir çocuğun
elinden kurtarmıştım. Meğer kuşcağızın
yuvada aç bekleyen yavrusu varmış. Yaramaz
çocuk onu öldürseymiş, yavrusu aç kalacak,
yuvada ağzını aça aça ölecekmiş. Ben üç
altın verip de serçeyi kurtarınca yavrusunu
da ölümden kurtarmış olduğumdan Rabbim
bundan memnun olmuş. Bu yüzden beni
cehennem ateşinden kurtardı, iyi karşıladı.
Hazret-i Ömer'in bu cevabı Peygamberimizin
şu hadîsini hatırlatmaktadır:
— Siz yeryüzündeki canlılara acıyın ki,
gökyüzünde melekler de size dua etsin,
merhamet dilesinler. Allah'ın merhametini
kazanasınız.
selam ve dua ile..
-
-
25.Temmuz.2015, 12:43
#138
- Offline
Uye No : 15638
TESBÎH
Abdullâh İbn-i Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
Allâhü Teâlâ arşı yaratınca meleklere onu taşımalarını emretti. Onu yüklenmek meleklere ağır geldi. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ onlara şu emri verdi: "Sübhânallâh" deyiniz. Melekler "Sübhânallâh" deyince onu yüklenmek onlara hafif geldi. Ve onlar yıllar boyu "Sübhânallâh" dediler. Hz. Âdem (as) yaratıldıktan sonra aksırdı. Allâhü Teâlâ ona "Elhamdülillâh" demesini ilhâm etti. Hamd edince, Allâhü Teâlâ ona şöyle buyurdu:
"Yerhamukellâh: Rabbin sana merhâmet eder. Seni bunun için yarattım." Hz. Adem'in cümlesini duyan melekler dediler ki Bu bizim için ikinci güzel ve şerefli kelimedir. Onu bırakmamız doğru olmaz.
Bundan sonra: Sübhânallâh, Elhamdülillâh" demeye başladılar. Allâhü Teâlâ Hz. Nûh (as)'a halkına anlatmak üzere: "La ilâhe illallâh" Kelime-i tevhidini söylemelerini vahyetti. Ancak bu şekilde onlardan râzı olabileceğini anlattı. Bunu duyan melekler dediler ki: Bu da güzel, şerefli bir kelime, bunu bırakmak da bize yakışmaz. Ve duâlarına bunu da eklediler. Senelerce "Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâh..." dediler.
Hz. İbrahim'e (as) Allâhü Teâlâ kurban emrini verdi. Kurban için kendisine bir koç gönderildi. Koçu görünce sevindi; "Allâhu Ekber" dedi. Melekler bunu duyunca: Bu, dördüncü güzel bir kelimedir, dediler ve duâlarına eklediler. Bundan sonra hep şöyle dediler: "Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhû vallâhû ekber" Cebrâil (as) bunu hikâye edince Rasûlüllâh (sav.)'ın hoşuna gitti."Lâ havle velâ kuvvete illa billâhil-aliyyi'l-azîm." dedi. Bunu duyan Cebrâil (as) şöyle dedi: Bu cümleyi de öbürlerine ekle. İsrafil (as) Peygamber Efendimize (sav.) geldi ve şöyle dedi: "Yâ Muhammed (sav.), bir kimse "Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm." tesbihini bir defa okursa Allâhü Teâlâ ona beş haslet ihsân eyler:
1. Allâh (c.c.) onu çok zikreden zümre arasına yazar.
2. Gece ve gündüzde kendisini zikredenlerin en fazîletlisi eyler.
3. Bu tesbihler, onun için cennette dikili ağaçlar olur.
4. Bu tesbihler, o kimsenin günahlarını döker. Tıpkı bir ağacın kuru yapraklarını döktüğü gibi.
5. Allâhü Teâlâ onu gözetir. Allâhü Teâlâ bir kimseyi gözetirse ona azâb etmez.
Selam ve dua ile..
-
25.Temmuz.2015, 13:00
#139
- Offline
Uye No : 15638
Allah Rizasi için okuyun!
Maddi durumumuz küçükken çok yoktu,
babam eve biraz baklava almıştı.
O akşam çayla beraber bir güzel yedik.
Ertesi gün yerli malı haftası vardı sınıfta...
Annem de kavanozun içine 1 tane baklava koydu
bir kaba da zeytin peynir falan,
her neyse sınıfa girdim herkesin önünde börekler falan...
Sınıfın en gıcık çocuğu başıma dikildi ve gülmeye başladı..
-O baklavayı fareler için getirdin galiba dedi
Ben o anda utancımdan yerin dibine girdim herkes gülmeye başlamıştı. Ağlayarak okuldan çıktım eve gelip anneme bağırmaya başladım.
-Nasıl bir tane baklava koyarsın sınıftakilerin çantalarında bir sürü yiyecek vardı bende ise bir baklava biraz zeytin yarım ekmek beni rezil ettin dedim. O anda annem kırgın bir şekilde;
-Baklavalardan benim payıma düşen sadece buydu yavrum dedi.
O anda kendimden nefret ettim anneme sarılmaya bile yüzüm kalmamıştı...Biliyorum annem bana kırılmaz ama ben kendime kırıldım böyle bir anneye bunu yaptığım için 10 yaşımdan beri her gece Allahın beni affetmesi için dua ederim...
O zamandan bu zamana ağzıma almadığım tek tatlıdır baklava...
selam ve dua ile..
-
27.Temmuz.2015, 12:49
#140
- Offline
Uye No : 15638
YERMÜK HARBİNDE BİZANSLI GENERALİN MÜSLÜMAN OLMASI
Yermük Harbinde (M. 634) (Doğu Roma) Bizans generallerinden meşhur Yorgi harb meydanına gelip Hâlid bin Velîd Hazretleri ile aralarında şöyle konuşma geçti:
Yorgi: “Ey Hâlid! Sizin Peygamberinize gökten bir kılıç indi de o da sana mı verdi ki onunla hangi kavim üzerine hücum etsen onları bozuyorsun?” dedi.
Hazret-i Hâlid: “Hayır” dedi.
Yorgi: “O halde sana niçin ‘Seyfullah (Allah’ın kılıcı) denildi?”
Hazret-i Hâlid: “Allâhü Teâlâ, bizlere Peygamber gönderdi. Ben, onu yalanlayıp onunla harp edenler içinde idim. Sonra bana ilâhî hidayet erişip ona tâbi oldum. Peygamberimiz (sav.) bana: ‘Sen, Allâh’ın müşrikler üzerine sıyırdığı kılıcısın” dedi ve Allâh’ın bana yardım etmesi için duâ etti’ dedi.
Yorgi: “Neye davet ediyorsunuz? Bana söyle.” dedi.
Hazret-i Hâlid: “Ya Müslüman olun, ya cizye verin, yoksa sizinle harp ederiz. Bu üç şeyin birine davet ederiz,” dedi.
Yorgi: “İslâm’ı kabul edenlerin rütbesi nedir?” dedi.
Hazret-i Hâlid: “Onun rütbesiyle bizim rütbemiz birdir?”
Yorgi: “Onun için de sizin gibi ecir ve mükâfat var mıdır?”
Hz. Hâlid: “Evet. Belki o, bizden daha faziletlidir. Zira biz, Peygamberimiz sağ iken ona inanıp tabi olduk. Bize gaybden haber verirdi. Ondan acayib şeyler ve mucizeler gördük. Gördüğümüzü gören ve işittiğimizi işiten kimsenin Müslüman olması lâzım gelir. Siz ise, bizim gibi görmediniz, bizim gibi işitmediniz. Sizden samimiyet ile İslâm dînine giren bizden daha faziletli olur” diye cevap verdi.
Yorgi, Hz. Hâlid’in telkiniyle kelime-i şehâdet getirdi, gusül edip iki rek’at namaz kıldıktan sonra hemen kılıcını çekip Hâlid ile beraber düşman üzerine hamle etti. Böyle meşhur bir generalin harp meydanında müslüman oluvermesi Bizanslılar’ın pek gücüne gitti.
Başkumandan Hz. Hâlid ve General Yorgi, pek şiddetli ve uzun muharebeler ettiler. Gündüzün son vaktinde General Yorgi şehid oldu. Bir gün içinde çok büyük bir dereceye kavuştu. Rahmetullahi aleyh.
selam ve dua ile..
-
28.Temmuz.2015, 13:27
#141
- Offline
Uye No : 15638
Edep Haya Namus

Bir zamanlar vâlilik yapan birisinin çok güzel bir bahçesi vardı. Rengârenk çiçeklerle donatılmış, tam bir zevk ve sefâ yeriydi. Bir gün vâli, bu bahçeye geldi. Vâli, bir bahane ile kadının kocası olan bahçıvanı, bir iş için dışarıya gönderdi. Kadına da dedi ki:
-Bahçenin kapılarını kapat. Hiç bir kapı açık kalmasın!
Kadın, akıllı ve namuslu idi. Vâlinin kendisine kötü niyet taşıdığını anladı. Gidip bir ağacın arkasına saklandı ve biraz sonra gelip dedi ki:
-Kapıları kapattım. Yanlız bir tanesi kaldı. Onu kapatmaya gücüm yetmiyor. Ne kadar uğraşsam da kapatamıyorum.
-O, hangi kapıdır?
-Bu kapı, Allahü teâlânın (Basir) sıfatıyla bizi gördüğü kapıdır. Vâli, bu sözü duyunca, pişman olup tövbe etti. Bir daha aklına böyle kötülükler getirmemek için, Allahü teâlânın sevgili kullarından birinin bulunduğu yere gidip, onun sohbetinde yetişti. Allahü teâlânın sevgili kullarından biri oldu.
Basir: Her şeyi gören.
Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel olamaz. Allah'ın, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki gizliliklei, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkara bir taşın üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür , duyar, bilir. İbadette ihlas, kulun Allah'ı görmemesine rağmen, Allah'ın onu gördüğünü bilmesi ve onu görür gibi ibadet etmesidir.
selam ve dua ile..
-
29.Temmuz.2015, 13:15
#142
- Offline
Uye No : 15638
KUL HAKKI VE ÖNEMi
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
“Rasûlullah (sav.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:
“Ümmetimden iki kişi Allâh’ın huzuruna gelirler. Birisi,
-Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der. Allah Teâlâ da ötekine,
-Hakkını ver, buyurur. Adam,
-Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der. Cenâb-ı Hakk,
-Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur. Adamcağız,
- O halde benim günahlarımdan alsın, der. Rasûlullah (sav.) Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve, “O gün büyük bir gündür. İnsan; günâhının alınmasını ister” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine,
-Başını kaldır ve cennete bak, buyurur. Adamcağız,
- Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten apartmanlar ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir? der. Allah Teâlâ,
-Bunlar, bana ücretini verenler içindir, buyurur. Adamcağız,
-Bunların hakkını kim ödeyebilir? der. Hz. Allah,
-Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur. Adam,
-Nasıl olur, yâ Rab? deyince, Cenâb-ı Hakk,
-Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur. Adam,
-O halde ben bunu affettim, der. Allahü zû’l-Celâl hazretleri de,
-Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.
Sonra Rasûlullah (sav.) Efendimiz,
‘Allah’tan korkun, Allah’tan korkun ve siz de kendi aranızı düzeltin. Bakınız, bizzat Hazret-i Allah mü’minlerin arasını buluyor’ buyurmuşlardır.
_________________
Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir
Beş vakit namazı cemaatle kılan,Sırat köprüsünü şimşek gibi geçer
Peygamberin sünnetini (önemsemeyip) terk eden kâfir olur!
Kişi mahşerde sevdiğiyle beraberdir!
HZ. MUHAMMED (SAV)
selam ve dua ile..
-
30.Temmuz.2015, 11:29
#143
-
31.Temmuz.2015, 13:47
#144
- Offline
Uye No : 15638
NİMETLERE ŞÜKÜR
Allâhü Teâlâ, İbrâhim Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesinde (meâlen):
“...Eğer siz (nimetlerime) karşı şükrederseniz, size olan nimetlerimi arttırırım. Ve eğer nankörlük ederseniz şüphe yok ki benim azâbım pek şiddetlidir.” buyurmuştur.
Bu âyet-i kerîme Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsîri’nde şöyle îzâh edilmiştir:
“Eğer kavuştuğunuz nimetlerin değerini bilir, Allah’ın dininden, ona itâatten ayrılmazsanız elbette size kat kat nimetler ihsan ederim. Ve eğer küfür ile (Allâh’ın dininden çıkıp) isyanlar ile (nehyettiklerini; yapmayın dediklerini yaparak) nankörlükte bulunursanız, o nimetlerin değerini bilmemiş olursunuz. Verdiğim nimetlere karşı nankörlük edip şükrünü yerine getirmeyenler hakkında azâbım pek şiddetlidir.
Evet.. Bir nimetin kadrini bilip şükretmek, o nimetin artmasına sebep olur. O nimetin kadrini bilmeyip nankörce hareket edenler bilâhare o nimetten de mahrum kalırlar.
İşte Cenâb-ı Hak, bu husustaki vaad ve tehdidini kullarına bildiriyor ki, uyansınlar, hareketlerini tanzim etsinler; itikatlarını, amel ve ahlaklarını düzeltsinler. Böyle bir hareket ise sırf kulların menfaatleri icabıdır. Yoksa Cenâb-ı Hak, kullarının şükretmesine ve ibâdetlerine -hâşâ- muhtaç değildir.”
“EKMEĞE HÜRMET EDİNİZ...”
Peygamber Efendimiz (sav.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:
“Ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ Allâhü Teâlâ onu rızıkların en şereflisi kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.”
“Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün (yağmur ve toprağın) bereketindendir. Sofradan düşen kırıntıyı kim yerse günâhları mağfiret olunur.” (Feyzu’l-Kadîr)
selam ve dua ile..
Konu Bilgileri
Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar
Şu an 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 konuk)
Bu Konudaki Etiketler
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları