DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3973 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..! Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder: Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir. Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder. Adamın biri sorar ? Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder. Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden

Bu konu 398124 kez görüntülendi 298 yorum aldı ...
Kıssadan Hisse 398124 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Kıssadan Hisse

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 398124 kez incelendi.

 
Sayfa 7/38 İlk ... 717 ... Son
  1. #1
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Icon14 Kıssadan Hisse

    KOYUNLARIN KÖPEKLERDEN FAZLA OLMASININ NEDENİ..!
    Hz.Mevlana seher vakti uykusunu şöyle izah eder:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Sabahın nasıl bir bereket vakti olduğunu, sabahta uyanık olanların nasıl bir berekete nail olduklarını Hz.Mevlana verdiği bir cevapta şöyle ifade eder.
    Adamın biri sorar ?
    Efendim der, koyun nesli hem kasaplık hem de kurbanlık olarak kesildiği halde bir türlü tükenmez, aksine daha da çoğalıp devam eder.
    Ama köpek nesli hem de birkaç tane birden yavruladığı ve kasaplık olarak kesilmeyip korunduğu halde bir türlü çoğalmaz.
    Koyun gibi sürüler haline acaba neden gelemez..?
    Hz.Mevlana'nın cevabı şöyle olur:
    Sabaha karşı seher vakti bereket vaktidir.
    Bu bereket vaktinde koyunlar asla uyumaz, hep uyanık olurlar.
    Köpekler ise hiç uyanık olmaz hep uykuya dalar, gaflette olurlar.
    Onun için koyun nesli seherin bereketine nail olur.
    Köpekler ise bereketsizliğine maruz kalırlar..!


    Selam ve Dua ile....
    denizci56, Mest, satcom888 Bunu beğendi.

  2. #49
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Hz.Ömer ve Çocuk
    Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:

    - İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.
    Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki:
    - Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?
    Hazret-i Ömer buyurdu ki:
    - Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir.
    Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi:
    - Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
    Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki:
    - Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.

    selam ve dua ile..

  3. #50
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    KARINCA MİSALİ...
    Bir gün yere bir damla bal düştü.
    Küçük bir karınca geldi balın tadına baktı ve gitti.
    Bal hoşuna gitmişti.
    Bir zaman sonra tekrar geldi,biraz daha yedi gitmek istedi ama bal lezzetli gelmişti bir türlü bırakamadı.
    Kendini balın lezzetine kaptırdı ve bal damlasının içine girdi ancak çıkmak isteyince buna güç yetiremedi,debelendikçe daha da battı ve balın içinde can verdi.
    Karınca biraz bal ile yetinseydi elbette ölmeyecekti.

    Hikmet ehli der ki;
    Dünya büyük bir bal damlasıdır.
    Kim ondan yetecek kadarıyla iktifa ederse kurtulur.
    Kim de ona dalarsa, karınca misali battıkça batar ve helak olur.

    selam ve dua ile..

  4. #51
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Hz.Ali'nin (r.a) Yorumu

    Ashabtan (Peygamberimizin arkadaşları) Abdullah oğlu Cabir bir rüyasında, büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (camilerde imamın hutbe okuduğu yer) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu. Bunun önemli bir mesajı olmalıydı.

    Bu rüyayı yoracak kişi olarak ilk defa Hz. Ali aklına geldi. Hz. Peygamberin "İlim beldesinin kapısı" diye nitelediği Hz. Ali ancak güvenilir bir açıklama getirebilirdi. Bu düşüncelerle rüyasını yordurmak üzere Hz. Ali´ye müracaat etti.

    Rüyasını tane tane anlattı ve ne anlama geldiğini yormasını rica etti.

    Hz. Ali "Yanlış yorumdan Allah korusun" diyerek söze başladı ve şöyle devam etti.

    - "Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, yetki ve mevkilerini halkı soymak için kullanan görevlileri (amir ve memurları); hastaların sağları ziyaret etmesi, yoksulların hallerini arzetmek için zenginlerin peşinde koşmasını; kuru çay kenarında bulunan yemyeşil bahçeler, uzaktan veya dışardan bakıldığında çok büyük sanılan ve öyle ünlenmiş ama aslında içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarını; minberde duran koca koca putlar ise, layık olmadığı halde ilmin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükselmiş kimseleri ifade eder."

    selam ve dua ile..

  5. #52
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Kendimden ÖZÜR diliyorum...
    Yaşadığım süre boyunca hep MERHAMETİMİN
    arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada BIRAKTIM.
    Kimseden bir şey BEKLEMEDİM, doğrusu bu sanıyordum çünkü.
    Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı İÇİMDE sakladım,
    SUSTUM bastırdım olsun dedim İNSANLIK bende kalsın.
    Verdim, hep VERDİM karşılığını alıp alamadığıma BAKMADAN,
    aslında güçlü olmak değildi istediğim, ama olmak ZORUNDAYDIM ve oldum..
    Kendimi hep ERTELEDİM.
    Kimsenin beni anlamadığını bildiğim halde hayatıma girenleri bana
    verilmiş KUTSAL bir görev olarak gördüm.
    Herkesi mutlu etmek zorundayım ZANNETTİM.
    Benimde mutlu olmam gerektiğini UNUTMUŞUM..
    Görevim neyse en iyisini yapmalıydım ki VİCDANIM rahat etmeliydi.
    Birilerinin de bana karşı GÖREVLERİ olduğunu hiçe saymışım oysa..
    NE YAZIK Kİ;
    Karşımdakilerin EKSİKLERİNİ tamamlamaya çalışırken,
    onların HATALARINI görmeye vaktim kalmamış SANKİ.
    Beni ÜZMELERİNE bakmadan,
    karşılığında ne ALDIĞIMA ne hissettiğime
    ALDIRIŞ etmeden hep VERDİM..
    Kendime HAKSIZLIK ettim,kimseye etmediğim kadar.
    Kendime geldiğimde ise YORGUN, yılgın, bitkin bir
    köşede saklanıp ağlayan ÇOCUK olarak buldum.
    Ve ona elimi uzattım diyebildiğim tek şey " GEÇTİ ", bir
    daha seni kimse ÜZEMEYECEK.
    Şimdi senden ÖZÜR diliyorum.
    Seni bu kadar HİÇE saydığım için,
    insanların seni bu kadar ÜZMELERİNE müsade ettiğim için,
    seni hiç bir zaman DİNLEMEDİĞİM için,
    üzerine bu kadar SORUMLULUK yüklediğim için,
    hakkın olan bütün duyguları sana YAŞATAMADIĞIM için..
    Şimdi tekrar SÖYLÜYORUM.
    İNSANLIĞIMDAN, KALBİMDEN, DUYGULARIMDAN,
    ÇOCUKLUĞUMDAN, HİSLERİMDEN çok ÖZÜR diliyorum... !
    Galiba ben almadan vermenin
    ALLAH'a mahsus olduğunu UNUTMUŞUM

    selam ve dua ile..

  6. #53
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Ey oğul!
    Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsini düzelt! Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış! Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım.
    Kendinde ıslaha muhtaç bir hâl var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma! Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hâl bulunduğu hâlde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!
    Başkalarını nasıl ve hangi hâllerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere ***ürebilirsin?
    Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere ***ürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah’a ***ürmesi mümkün değildir.
    Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere ***ürebilir.
    Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir.
    Aynen bunun gibi, Allah’a insanları ancak O’nu tanıyan birisi ***ürebilir. Allah’ı tanımayan kişiye gelince, O’na giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?
    Sana Allah’ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum! Sen O’nu seversin, amellerini sırf O’nun rızası için yaparsın! Asla O’ndan başkası için yapmazsın! O’ndan korkarsın, O’ndan başkasından asla korkmazsın!
    (Seyyid Abdulkadir Geylani k.s)

    selam ve dua ile..




  7. #54
    Mest - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 581
    Üyelik tarihi
    15 Ocak 2014
    Konum
    Türkiye
    Mesajlar
    2.461
    Yaş
    54
     
     Uydu Alıcısı
     
     VU 

    Standart



    "BİR ANNENİN OĞLUNA YAZDIĞI İBRETLİK BİR MEKTUP"

    Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.
    Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.
    Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.
    İlk okulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.?
    Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım...
    Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, "..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!" Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı.
    O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.
    Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:
    -"Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!.."
    Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...
    Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi...
    Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur'a okumaya gittim.
    Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım.
    Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum...
    Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.
    Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.
    "Babaanneniz" diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:
    -"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!" Dedim
    Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:
    -"Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!" Dedi ve çıktı-gitti...
    Aradan yine uzun bir zaman geçmişti.
    Bir gün "mezunlar toplantısı" için okulumdan bir mektup aldım.
    Karıma; "..iş seyahatine gidiyorum" diye bahane uydurdum.
    Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.'Sadece meraktan' eski evime gittim.
    Eski komşularımıza sorduğumda, "annemin öldüğünü" söylediler.
    Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.
    Ben şaşkınca beklerken, "bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını" söylediler.
    Açtım ve okumaya başladım:
    _En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.
    Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm...
    Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.
    Ama; "seni görmek için yataktan kalkabilir miyim" diye çok düşündüm...
    Seni büyütürken, 'tek gözümle' sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm... biliyormusun biricik oğlum. .?
    Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım...
    Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.
    İşte ,şimdi o yeri boş olan gözüm var ya , onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. "O gözle, biricik oğlum görüyor ya..." diye çok mutlu oluyordum . ana yüreği ya oğul, sana 'sen benim gözümle görüyorsun 'diyemedim ..
    Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.
    Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun...
    Bütün sevgilerimle... Annen.

    Sadece 1 Anneniz Var.Annenizi Üzmeyin.
    Allah C.C.Annelerimizi Başımızdan Eksik Etmesin.. Amin..

  8. #55
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Vesilenin tesirli olmamasinin hikmeti,

    İki kör, Ümmü Cafer in yolunun üzerine otururlar. Ümmü Cafer keremi, cömertliği ile bilinen bir kadındı. Amalardan biri ile evli ve çoluk çocuk sahibi, digeri ise bekar.

    Çoluk çocuk sahibi olan kör, şöyle dua eder:

    - "Ey Allah ım! Bana çok geniş olan fazlı kereminden rızıklar ihsan et." Bekar olan ise, şöyle dua eder:

    - "Ey Allah ım! Ümmü Cafer in fazlından bana rızık ver."

    Ümmü Cafer, rızkı Allah tan isteyene her gün iki dirhem gönderir. Kendi fazl u kereminden rızık isteyene ise, iki pide, bir de içine on dinar koymuş olduğu pişmiş tavuk verir. Bunu istemeyen kör, diğerine:

    - "Bu iki pide ve tavuğu al, bana iki dirhemi ver" der.

    Diğeri de buna razı olur. İki dirhemi verir. İki pide ve pişmiş tavuğu alır.

    Bu hal böylece bir ay devam eder. Bir ay geçtikten sonra Ümmü Cafer bekar köre adam gönderip:

    - "Bizim ihsanımız onu zenginleştirmedi mi " diye haber ister. Kör şöyle cevap verir:

    - "Ona ne verdin diye sorun. Gelip Ümmü Cafer e sorarlar:

    - "Üç yüz dinar verdim" diye cevap verir. Kör:

    - "Hayır, Allah a yemin ederim ki, bana o her gün iki pide ile bir tavuk gönderirdi. Ben onları arkadaşıma iki dirheme satardım" der. Ümmü Cafer:

    - "Adam doğru söylüyor. Çünkü öteki Allah tan istedi. Allah da onu ummadığı yerden zengin etti. Bu ise rızkı bizim fazlımızdan istedi. Allahü Teala insanların fakir ve zengin olmasının Allah tan olduğunu bilmeleri için bunu rızıktan mahrum etti. Allahü Teala nın takdir buyurduğu her şey mutlaka olur."

    selam ve dua ile..

  9. #56
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Kesilen Dostluk,

    Hiç kimse o dostluğun kesileceğinden, daima birbirinin hizmetçisi olan, o iki arkadaşın birbirlerinden ayrılacaklarından şüphe etmezdi. Halk, onlardan birini kendi esas isminden daha ziyade arkadaşının ismiyle tanıtıyordu ve onun adını hatırlamak isterlerken, asıl ismine teveccüh etmezlerdi ve .... Arkadaşı derlerdi.

    Evet o, İmam Sadık (k.s.) ın arkadaşı diye tanınmıştı. O günde, her zaman beraber oldukları gibi birlikte kunduracılar çarşısına girdiler. Acaba hiç kimse onların, daha çarşıdan çıkmadan önce, dostluk bağlarının, tamamen kesileceğini zanneder miydi

    O gün, her zaman olduğu gibi, İmamın yol arkadaşıydı. Birlikte kunduracılar çarşısına girdiler, zenci kölesi de o gün onunlaydı ve arkasından geliyordu. Adam, çarşıda, bir ara arkasına baktı, köleyi görmedi. Birkaç adım sonra, tekrar geriye baktı, yine köleyi görmedi. Üçüncü defa yine arkasına baktı ve hala, etrafı seyretmekle meşgul olan ve sahibinden uzak kalan köleden, bir haber alamadı. Başını, dördüncü defa geriye çevirdiğinde, köleyi gördü. Ona öfkelenerek Anası filan kimse, neredeydin dedi

    Bu cümle ağzından çıkınca, İmam Sadık (k.s) şaşkınlık ifadesiyle elini kaldırdı ve kuvvetlice alnına vurdu: Sübhanallah, Annesine mi küfrediyorsun Annesine yakışmayan bir işi nispet ediyorsun. Ben seni takvalı ve dindar bir adam zannederdim, fakat sende, takva ve dindarlık olmadığı belli oldu. buyurdu.

    - Yebne Resulullah ın, bu köle aslen haramzadedir ve annesi de haramzade ehlindendir. Sen de bilirsin ki, onlar müslüman değildirler. Evet, bu kölenin annesi müslüman olsaydı, o zaman suçlamam haksız olurdu.

    - Annesi kafir olmuşsa olsun, her kavmin evlenmede, bir kanuna göre hareket ettikleri takdirde, yaptıkları işi zina, çocuklarını da gayri meşru saymazlar.

    İmam bu açıklamadan sonra artık benden uzak ol buyurdu.

    O hadiseden sonra hiç kimse artık, İmam Sadık (k.s) la onun, bir arada bulunduklarını görmedi.

    selam ve dua ile..

Sayfa 7/38 İlk ... 717 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 3 kullanıcı var. (0 üye ve 3 konuk)

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş