Asýl adý Numan b. Sabit olan Ýmam-ý Âzam Ebu Hanife hazretleri rh.a., hicri 80 (m. 699) yýlýnda, Irakýn Kûfe þehrinde doðdu. Babasý Sabit b. Zuta, Hz. Ali r.a. ile görüþmüþ, kendisi, evladý ve zürriyeti için onun duasýný almýþ salih bir zattýr. Aslen Fars olduðu, soyunun Ýrandan geldiði rivayet edilmektedir.
Ýmam-ý Âzam Kûfede büyüdü, orada yetiþti. Babasýndan üstün bir terbiye ve din bilgisi aldý. Çok küçük yaþta Kuran-ý Kerimi ezberledi. Kýraati,yedi kurradan biri olarak bilinen Ýmam Asýmdan aldý. Arapçanýn sarf, nahv, þiir ve edebiyatýný öðrendi. Rasulullah sav in ashabýndan Enes b. Malik, Abdullah b. Ebi Evfa, Vasile b. Eska, Sehl b. Saide ve Ebu Tufeyl Amir b. Vasileyi gördü. Onlarýn sohbet meclislerinde bulunup hadis dinledi. (Allah hepsinden razý olsun.)
Kendisine Ýmam-ý Âzam diye hitap edilmesinin sebebi kendi asrýndaki alimler arasýnda seçkin bir yere sahip olmasýndandýr. Ýslâm alimleri, Buharî ve Müslimde geçen Efendimiz sav Ýman Süreyya yýldýzýna çýksa, Farisoðullarýndan biri elbette alýp getirir.hadis-i þerifinin Ýmam Âzam rh.a. hakkýnda olduðuna kanaat getirmiþlerdir.
Ticaret, ilim ve siyaset
Zengin bir tüccar ailenin çocuðu olan ve kendisi de ticaretle uðraþan Ýmam-ý Âzam, ilim öðrenmeye baþlayýþýný þöyle anlatýr:
Bir gün alimlerinden Ebu Amr eþ-Þabi nin yanýndan geçiyordum. Beni çaðýrdý ve:
Nereye devam ediyorsun, dedi.
Çarþýya, dedim.
Maksadým o deðil, alimlerden kimin dersine devam ediyorsun, dedi.
Hiçbirinin dersinde devamlý bulunamýyorum, dedim.
Ýlim ile uðraþmayý ve alimler ile görüþmeyi sakýn ihmal etme! Ben senin zeki, akýllý ve kabiliyetli bir genç olduðunu görüyorum, dedi.
Þabi nin bu sözü beni etkiledi. Ticareti ortaðýma býrakýp ilim yolunu tuttum.
Ýmam-ý Âzam rh.a. önce kelâm ilmini ve münazara bilgilerini Ebu Amr eþ-Þabi den öðrendi. Kýsa zamanda bu ilimlerde parmakla gösterilecek bir seviyeye ulaþtý. Ýmam-ý Âzamýn talebesi Züfer b. Hüzeyl þöyle demiþtir: Hocam Ebu Hanife der ki: Önce kelâm ilmini öðrendim. Daha sonra Hammad b. Ebi Süleymanýn ders halkasýna katýlarak fýkýh ilmine baþladým.
Fýkýh ilmine nasýl baþladýðýný, talebelerinin bir sorusu üzerine þöyle anlatmýþtýr: Bu, Allah Tealâ nýn tevfik ve inayeti iledir. Ona daima hamd olsun. Ben ilim öðrenmeye baþladýðým zaman bütün ilimleri göz önüne aldým. Her birinden bir kýsým okudum. Neticesini ve faydalarýný düþündüm. Sonra fýkýh ilminde karar kýldým. Çünkü fýkýh ilminde alimlerle bir arada bulunmak, istikamet, güzel ahlâk ve takva üzere olma imkaný mevcuttur. Ayný zamanda farzlarý iþlemek, ibadet etmek, Rasulullahýn sünnetine uymak da fýkhý bilmeden mümkün olmaz.
Ýmam-ý Âzam, dinini öðrenip öðretmekle geçirdiði hayatýnýn elli iki yýlýný Emevîler yönetiminde, on sekiz yýlýný da Abbasîler devrinde yaþamýþtýr. Her iki dönemde de ha**** ve valilerin yaptýklarý hatalara, zulümlere de karþý çýkmýþ, hakký söylemekten asla geri durmamýþtýr. Hatta bu yüzden hapse atýlýp iþkence görmüþtür. Diðer taraftan Ehl-i Sünnet itikadýnda olan insanlarý saptýrmaya çalýþan dinsizlerle ve sapýk fýrkalarla da mücadele etmiþtir.
Ýlim ölmesin diye
Ýmam-ý Âzam rh.a, devrinin seçkin alimlerinin pek çoðuyla görüþüp ders almýþ olsa da, asýl hocasý Hammad b. Ebi Süleymandýr. Benim yanýmda ders halkasýnýn baþýna Numandan baþka kimse oturmayacakderdi. Ýmam-ý Âzam, hocasý Hammadýn derslerine on sekiz yýl devam etti. Bu sýrada sýk sýk Hicaza gidip Mekke ve Medinede çoðu Tabiînden olan alimler ile görüþür, onlardan hadis dinler ve fýkýh müzakerelerinde bulunurdu. Ehl-i Beyte olan saygý ve muhabbetiyle de bilinirdi. Muhammed Bâkýrýn ve Zeyd b. Alinin (Allah onlardan razý olsun) sohbet meclislerinde bulundu.
Hocasý Hammad rh.a. vefat ettiðinde Ýmam-ý Âzam kýrk yaþýnda idi. Talebeleri, arkadaþlarý ve halkýn ileri gelenleri ondan hocasýnýn yerine geçmesini istediler. Ýlmin ölmesini istemem!deyip talebe yetiþtirmeye ve halkýn meselelerini çözmeye baþladý.
Her gün sabah namazýndan öðleye kadar halkýn sorularýný cevaplandýrýr, öðle vakti bir miktar uyur, ardýndan yatsý namazýna kadar talebelerine ders verirdi. Sonra evine gidip biraz istirahat eder ve tekrar camiye gelip sabaha kadar ibadet ederdi.
Sorulara cevap vermeden önce mesele açýk olarak müzakere edilir, talebeleri meseleyi çözmeye çalýþýrdý. Meselenin müzakeresi bittikten sonra kendisi yeniden ele alýp gerekli incelemeleri yapar ve cevaplandýrýr, fetvayý bizzat söylemek suretiyle talebelerine yazdýrýrdý. Bu yazýlar daha sonra fýkýh kaideleri haline gelmiþtir. Talebeleri ve ilim meclisinde bulunanlar fýkhî bir mesele sonuca ulaþtýrýlýnca þükür için tekbir getirirlerdi. Kûfe mescidi tekbir sadalarýyla dolardý.
Yaklaþýmý ve içtihat usulü
Ýmam-ý Âzam rh.a., karþýlaþtýðý olaylar ve sorularla ilgili olarak sayýsýz ictihadda bulunmuþtur. Bu durum karþýsýnda bazýlarýnýn ayet ve hadisle amel etmeyip sadece kýyasla içtihat ediyor þeklindeki ithamlarýyla karþýlaþmýþtýr. Ýmam-ý Âzam buna karþý kendisini þöyle savunmuþtur: Biz önce Allah ýn Kitabýnda olaný alýrýz. Onda bulamazsak Hz. Peygamberin Sünnetine bakarýz. Orada da bulamazsak Ashabýn ittifak ettiðini benimseriz, ihtilaf etmiþlerse aralarýndan istediðimizi seçeriz. Baþkalarýnýn görüþlerini onlara tercih etmeyiz.
Ýlmini nerden aldýn diye soranlara da: Hz. Ömerden ilim alanlar vasýtasýyla Hz. Ömerden, Hz. Aliden ilim alanlar vasýtasýyla Hz. Aliden, Abdullah b. Mesuddan ilim alanlar vasýtasýyla da Abdullah b. Mesuddan aldým buyurmuþtur. (Allah onlardan razý olsun)
Ýmam-ý Âzam rh.a. kýyas metodunu da sýkça kullanmýþtýr. Çünkü bulunduðu ortam, pek çok olayýn meydana geldiði ve çözümün arandýðý bir bölgedir. Ýmam Âzamýn içtihat metodu, yetiþtirdiði talebelerin verdikleri fetvalardan da anlaþýlmaktadýr. Bu talebelerin arasýnda Ebu Yusuf, Züfer b. Hüzeyl gibi kýyasta ileri derecede bulunanlar da vardý.
Ýmam-ý Âzam rh.a. meselelerin inceliklerini görür, onlarý kolayca anlardý. Ayrýca halkýn uygulamalarýný da göz önünde bulundurur, dinin temel ilke ve esaslarýna aykýrý olmadýðý sürece bunlarý delil olarak görürdü. Asla zorluk taraftarý deðildi.
Yetiþtirdiði talebelerin sayýsý dört bine ulaþmýþtýr. Bunlardan yedi yüz otuzu ilimde iyice yükselmiþtir. Bazý müellifler onun derslerinde yetiþen talebelerinin isim ve künyelerini, mensup olduklarý þehirlerini tespit edip yazmýþlardýr.
Ýslâm alimleri, Ýmam-ý Âzamý bir aðacýn gövdesine, diðer alim ve evliyayý da bu aðacýn dallarýna benzetmiþler, onun her bakýmdan büyük ve üstün olduðunu, diðerlerinin ise bazý yönleriyle üstünlüðe erdiklerini belirtmiþlerdir.
Ýmam-ý Âzam hakkýnda þahitlikler
Ýmam Gazalî rh.a. hazretlerinin, Marifeti tam bir arif olarak tarif ettiði Ýmam-ý Âzam, diðer alimlerin övgüsünü kazanmýþ bir kiþiydi. Bir seferinde Ýmam Malikin yanýna gittiðinde Ýmam Malik rh.a. ayaða kalkýp ona hürmet göstermiþ, o gittikten sonra da yanýndakilere: Bu zatý tanýyor musunuz? Bu zat, Ebu Hanife Numan b. Sabittir. Eðer þu aðaçtan direk altýndýr dese ispat eder demiþti. Sonra Süfyan-ý Sevri yanýna gelmiþ, onu Ebu Hanife nin oturduðu yerden biraz daha aþaðýya oturtmuþ, çýktýktan sonra da onun fýkýh alimi olduðunu söylemiþtir.
Ýmam Malike, Ebu Hanifeden bahsederken onu diðerlerinden daha çok övüyorsunuz dediklerinde, Evet öyledir. Çünkü o insanlara ilmi ile faydalý olmakta. Onun derecesi diðerleri ile mukayese edilemez. Ýsmi geçince insanlar ona dua etsinler diye onu hep methederim buyurmuþtur.
Ýmam Þafiî rh.a. de: Ben Ebu Hanife den daha büyük fýkýh alimi bilmem. Fýkýh öðrenmek isteyen onun talebesinin ilim meclisinde otursun, onlara hizmet etsin buyurmuþtur. Bir keresinde de, Ebu Hanife ile teberrük ediyorum. Onun kabrini ziyaret edip faydalara kavuþuyorum. Bir ihtiyacým olunca iki rekât namaz kýlýp Ebu Hanife nin kabrine gelerek onun yanýnda Allah Tealaya dua ediyorum ve duam hemen kabul olup isteklerime kavuþuyorum demiþtir.
Ahmet ibn Hanbel rh.a.: Ebu Hanife, vera (haramlara düþme korkusuyla þüphelilerden sakýnan), zühd (dünyaya düþkün olmayan) ve isar (cömertlik) sahibiydi. Ahirete olan arzusunun çokluðunu kimse anlayacak derecede deðildi buyurmuþtur.
Ýmam Rabbanî ve Muhammed Parisa hazretleri de buyurmuþlardýr ki: Ýsa Aleyhisselam gökten inip Ýslâm diniyle amel edince ve içtihat buyurunca, içtihadý Ýmam-ý Âzam rh.a.in içtihadýna uygun olacaktýr. Bu da onun büyüklüðünü, içtihatlarýnýn doðruluðunu gösteren en büyük þahittir.
Yahya b. Muaz hazretleri de buyurmuþtur ki: Peygamber Efendimizi rüyada gördüm ve ey Allahýn Rasulü, seni nerede arayayým? dedim. Cevabýnda, Beni Ebu Hanifenin ilminde ara buyurdu.
Son asrýn, zahir ve batýn ilimlerinde kâmil, dört mezhebin fýkýh bilgilerinde mahir, büyük alim Seyyid Abdülhakim Arvasî k.s. buyurdu ki: Ýmam-ý Âzam, Ýmam Yusuf ve Ýmam Muhammed de, Abdülkadir Geylanî gibi büyük evliya idiler. Fakat alimler kendi aralarýnda iþ bölümü yapmýþlardýr. Yani her biri zamanýnda neyi bildirmek icap ettiyse onu bildirmiþlerdir. Ýmam-ý Âzam zamanýnda fýkýh bilgisi unutuluyordu. Bunun için hep fýkýh üzerinde durdu. Tasavvuf hususunda pek konuþmadý. Yoksa Ebu Hanife, nübüvvet ve velayet yollarýnýn kendisinde toplandýðý Cafer-i Sadýk hazretlerinin huzurunda iki sene bulunup öyle feyz, nur ve varidat-ý ilâhiyeye kavuþmuþtur ki, bu büyük istifadesini O iki sene olmasaydý, Numan helak olurdu!sözü ile anlatabildiler. Altýn Silsilenin en büyük halkasýndan olan Cafer-i Sadýktan tasavvufu alýp, velayetin (evliyalýðýn) en son makamýna kavuþmuþtur. Çünkü Ebu Hanife, Peygamber Efendimizin vârisidir. Hadis-i þerifte, Alimler peygamberlerin vârisleridir buyuruldu. Vâris, her hususta veraset sahibi olduðundan, zahirî ve batýnî ilimlerde Peygamber Efendimizin vârisi olmuþ olur. O halde her iki ilimde de kemaldeydi.
Vefatý
Talebelerinin derlediði, Fýkhul-Ekber,El-Fýkhül-Ebsat,El-Âlim vel-Müteallim,Er-Risâle,El-Vasýyye adlý eserleri de býrakan Ýmam-ý Âzam Ebu Hanife hazretleri, hicri 150 (m.767) yýlýnda Baðdatta vefat etti.
Vefatýyla ilgili bilgiler ihtilaflýdýr. Ha**** Mansurun kadýlýk teklifini kabul etmeyince kýrbaçlandýðý ve hapse atýldýðý kaynaklarda geçmektedir. Bazý kaynaklarda hapisteyken gördüðü iþkence sonucu güçsüz düþtüðü ve vefat ettiði bildirilmektedir. Ýmam-ý Âzamýn hapisten çýktýktan sonra zehirlenerek öldürüldüðü hakkýnda da rivayetler vardýr.
Vefat haberi, duyulduðu her yerde büyük üzüntü ve gözyaþýyla karþýlandý. Cenazesini Baðdat kadýsý Hasan b. Ammare yýkadý. Yýkamayý bitirince þöyle dedi: Allah Tealâ sana rahmet eylesin. Otuz senedir gündüzleri oruç bozmadýn. Kýrk sene gece sýrtýný yataða koyup uyumadýn. En fakihimiz sendin. Ýçimizde en çok ibadet edenimiz sendin. En iyi sýfatlarý kendinde toplayan sendin!
Cenazesinin kaldýrýlacaðý sýrada Baðdat halký oraya toplanýp büyük kalabalýk oldu. Bu sebeple ikindiye kadar altý defa cenaze namazý kýlýndý. Sonuncusunu oðlu Hammad kýldýrmýþtýr. Baðdatta Hayzeran kabristanýnda topraða verildi. Ýnsanlar günlerce kabrinin baþýnda toplanýp ona dua ettiler.
Büyük hadis alimlerden Þube ye vefat haberi ulaþýnca, Ýlim ýþýðý söndü, ebediyen onun gibisini bulamazlar dedi. Ýslâm alimleri, Yüz elli yýlýnda dünyanýn ziyneti gider hadis-i þerifinin de Ýmam Âzama iþaret ettiðini bildirmiþlerdir.
Selçuklu Sultaný Melikþahýn vezirlerinden Ebu Sad Harezmî, Ýmam-ý Âzam hazretlerinin kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptýrdý. Daha sonra Osmanlý padiþahlarý bu türbeyi defalarca tamir ettirdi. Allah Tealâ ona rahmet, bizi de þefaatine mazhar eylesin.


Selam ve Dua ile...