DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3748 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

Hakimiyet-İ Milliye’nin yeni matbaa makinalarını inceliyor. (24 Ekim 1929) I Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler Atatürk, “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker, komutan, diplomat, politikacı ve devlet adamı

Bu konu 41259 kez görüntülendi 28 yorum aldı ...
Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler 41259 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 41259 kez incelendi.

 
Sayfa 2/4 İlk ... 2 ... Son
  1. #1
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler

    Hakimiyet-İ Milliye’nin yeni matbaa makinalarını inceliyor. (24 Ekim 1929)
    I
    Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler
    Atatürk, “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır.
    Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker, komutan, diplomat, politikacı ve devlet adamı değildi. O, bir düşünürdü de… Atatürk’ün bu yönünü O’nun yazdıklarından, söylediklerinden, okuduklarından anlayabiliyoruz. Zaten Atatürk’ün düşünür yönü O’nu gazeteciliğe yöneltmiştir. Düşüncelerini ve yaptıklarını halka duyurmak için basının ne kadar önemli olduğunu bilen Atatürk, bu gerçeği daha Harbiye öğrencisiyken fark etmiştir. Bu önem Mustafa Kemal önderliğindeki siyasal eylem boyunca kendini göstermiştir. Böylece iç ve dış kamuoyuyla bağ kuran Mustafa Kemal’in yaptıkları, yapmak istedikleri daha iyi anlaşılmıştır.
    Atatürk, hayatının her döneminde basına verdiği önemi belli etmiştir. Örneğin, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şöyle demiştir: “Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göstermede, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın, başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”
    Mustafa Kemal’in gazeteciliğe olan ilgisi daha öğrencilik yıllarında başlamıştır. Henüz Harbiye öğrencisiyken yönetimin siyaset alanındaki yanlışlarını ve aksaklıklarını belirtmek amacıyla eleştiri niteliğindeki yazılar yayınlamak için el yazısıyla bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin yazılarını bizzat kendisi yazan Mustafa Kemal, Mektepler Müfettişi İsmail Paşa’nın takibine de uğramıştır. Harp Okulu’ndaki veteriner dershanelerinden birine giren Mustafa Kemal ve arkadaşları, çıkardıkları gazetenin yazılarıyla uğraşmaya başladıkları sırada, okul müdürü Rıza Bey tarafından suçüstü yakalanmıştır. Kendilerine önemli bir ceza verilmemiş, “izinsizlik” suçuyla yetinilmiştir.

  2. #9
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Minber gazetesinin, Enver ve Talat Paşalarla, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iç ve dış politikasına karşı olduklarını açıkça sergileyen yazılar, özellikle Ali Kemal’in Ali Fethi Bey ve MİNBER mensupları aleyhindeki haksız saldırılarına verilen cevaplardır.
    Yine, Aydın Mebusu Emanuelidi Efendi’nin Rumca gazetelerdeki ciddiye alınamayacak derecede gülünç açık mektubuna karşı Fethi Bey’in verdiği demeçtir.
    Tercüman-ı Hakikat gazetesinde (Fethi Bey’in Beyanatı) diye çıkan, kendisini ziyaret eden bir genç gazetecinin uydurma ve düzmecesi bir yazı, hemen Ali Kemal’in Sabah gazetesine de aktarılarak sert bir yazı düellosunun açılmasına sebep olmuştur.10
    Dahiliye Nazın Fethi Bey, Tercüman-ı Hakikat ve Sabah gazetelerinde yer alan bu kendisine ait gösterilen baştan aşağı değiştirilmiş sözlerini MİNBER’e verdiği bir demeçle açıklığa kavuşturmuştur.’’
    Bu tartışma yazılarından konuya ışık tutan bir önemlisi, (Fethi Bey’in Cevabı) başlığını ve (Ali Fethi) imzasını taşımaktadır:12
    Ali Kemal Bey, evvelisi günkü Sabah gazetesinde benim için firarileri “... o yâr-ı kadîmlerini (eski dostlarını) ne derece sahabet etmek (sahip çıkmak, korumak, yardım etmek) mümkün ise etti, lehülhamd maksûda erdi de çünkü bu dem caniler sahil-i selâmettedirler...” diyor.
    Diğer bir gazete dahi beni ve diğerlerini imaen “mebusluğu ve sefirliği yağlı kuyruk addettikleri için mesleklerini terketmiş, İttihat ve Terakki sayesinde bugünkü nüfuzlarına sahip olmuş kimselerdir. Bu fırkanın vasıta-i neşr-i efkârı olan (MİNBER) gazetesinin bütün neşriyatı kamilen İttihat zihniyetiyle malûldür...” diyor.
    Makalâtmın (makalelerinin) bütün esasatı (esasları) şahıslara karşı garazkârâne (garazkârlıkla) tecavüzlere (saldırılara) hatta iftiralara ibtinâ eden (dayanan, üzerine kurulan, bina edilen) Ali Kemal Bey’in tesvidâtında (karalamalarında) mantıktan ziyade hissiyât-ı âdiye ve hasise aramak lüzumunu iddia edenlerle beraberim. Bilirim ki sermaye-i muvaffakiyeti halkımızın dedikodu ihtiyacatını tatmin ve bir kısım ahali içün maatteessüf gayr-ı kabil-i inkâr bir meyil ve ibtilâ (esef olunur ki inkârı imkânsız bir gönül verme ve düşkünlük, tiryakilik) teşkil eden şahsiyyât ve levsiyyât (pis şeyler) ile iştigal (uğraşma) inhimakini (aşın düşkünlüğünü memnun etmekten ibaret olan mîr-i mûmâ-ileyh (yukarıda adı geçen) benim gibilere de itâle-i lisan (dil uzatma, sövüp sayma) etmekten men-i nefs edemeyecektir. Evet bu hasîsa (karakter) çoktan beri muharririn yazılarında tecelli etmiş (belirmiş) ve kendileri için yegâne sırr-ı muvaffakiyet olmuştur. Yalnız şurasını ihtar etmek isterim ki, firarilerin Ali Kemal Bey’in murat eylediği mânada yâr-ı kadimleri değilim.
    Firarilerden Enver, Cemal, Talat ile Meşrutiyet’in istihsâli gibi mukaddes gayeler için bundan on sene evvel teşrik-i mesaî (işbirliği) etmiştim. Sonradan bu zevatın millet nazarında adlarını kötüye çıkaran icraatlarına hiçbir suretle katılmadığım gibi, Meşrutiyeti hususî çıkarlarına âlet eyledikleri nazarımda tahakkuk eder etmez, onlara karşı bugünkü kahramanlar tarafından “Velî-yül-na’m Efendimiz” diye hitap edilirken mücadele meydanına atılan bendim. Meclis-i Mebusan’da bulunan ikiyüzelli zat huzurunda yaptığım bu mücadele hiçbir suretle kabil-i setr değildir (gizlenemez). Bu zevat içinde memlekete en muzır bir unsur olarak keşfeylediğim Enver’e karşı mücadelem ise bundan pek kadîmdir (eskidir) ve Trablusgarp Muharebesi’ne müsâdifdir (rastlar).
    Selânik’de teşrîk-i mesaî (işbirliği) ettiğim bu zevatın haysiyetleri ile birlikte şeref-i âcizânemin lekedâr olmaması için açtığım bu mücadele sevkiyledir ki 10 Ocak İnkılâp Hükûmeti’ni şiddetle takbih (kınama) ve kendileriyle kat-ı alâka eylediğimi tebliğ eylemiştim.
    Bu kat-ı alâkayı müteakip Talat ve elyevm İstanbul’da bulunan diğer bir zat o zaman mahal-li memuriyetime gelerek Enver’in badema bu gibi yolsuzluklarına meydan vermeyeceklerine dair birçok vaad ve vaidlerde bulunmuşlar ve makam-ı teminatta Merkez-i Umumî’ye gelip Kâtib-i Umumî sıfatıyla bilcümle anasır-ı münevvere arasında mümkün olduğu kadar itilâf ve hüsn-ü münasebat tesisine dair olan mesleğimi tatbike mezuniyet vermişlerdi.

  3. #10
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Minber gazetesi’nin başlığı
    Ancak bu yoldaki faaliyetim ve hatta Ali Kemal Bey ile görüşmüş olmaklığım diğer aza arasında şiddetli kîlü kah (dedikoduyu, söylentiyi) ve gıyabımda birçok entrikaları mucip olarak bilmecburiye Sofya Sefareti’ni kabul ettim. Binaenaleyh sevdiğim askerlik mesleğimi sefaret gibi yağlı kuyruk arkasında bazılarının sû-i zannı gibi terk etmedim. Bilakis neticesi meçhul bir mücadeleye atılmak için terk-i meslek ettim. Sofya Sefareti’ne tayinimi icabeden entrikalara vakıf olduktan sonra yani 1915 senesi Mayıs’ında istifa eyledim. Bu istifayı aynı senenin Kanun-ı evvelinde (Aralık’ında) tekrar ettim. Ancak 1917 Teşrin-i sânî’sinde (Kasım’ında) oradaki vazifeyi terk ile Mebus sıfatıyla yine meydan-ı mücadeleye atılmaya muvaffak oldum. Bulgaristan ahval-i siyasiyesinin en rakik (ince) zamanlarında her neye mal olursa olsun terk-i vazife ettiğimin esbabını şimdi burada tadat etmek (birer birer saymak, söylemek) istemiyorum.
    Şimdi diğer muharrire sorarım: Eğer sefareti yağlı kuyruk bilmiş olsaydım, bir kısım matbuatın (basının) pek bî-âr ve bî-hayâ (utanmaz ve hayâsız) bir suretle dalkavukluk etmekten çekinmedikleri Talat - Enver Kabinesi’ne karşı mücadele etmek için sefareti terk eder mi idim? Herhalde bu muharrir yedine böyle bir yağlı kuyruk geçirmiş olsaydı hiç şüphe yok pek pespaye (derecesi aşağı, bayağı) bir surette temellukatta (yaltaklanmalarda) bulunarak daha yüksek bir makama geçmeğe çalışacağı muhakkaktı. Çünkü kendilerinin zihniyeti şu satırlarda pek belli oluyor: “Memleketin büyük bir tehlikeye yuvarlandığını münevver sınıf pek iyi biliyorlardı. Fakat onların nazarında Türkiye nasıl olursa olsun inkıraza (çökmeğe) mahkûmdu. Benaenaleyh ittihatçılığa dahil olarak ne yaparlarsa kârdı. İşte onlar bu zihniyete tâbi oldular.”
    Bu satırları yazan ve münevver sınıftan madud olması (sayılması) lâzım gelen muharririn zihniyetine tâbi olmamakla müftehirim.
    Şimdi meydanı boş bulan dalkavuklar istedikleri gibi isnadatta bulunmakta, rast gelene sebb-ü şetm etmekte (sövüp saymakta) pek büyük cesaret gösterdikleri için mahzâ (ancak, yalnız) bunların arasına girmemek maksadıyla MİNBER’de mümkün olan ihtiyat ve teenniden (sakınma ve dikkatli davranmadan) ayrılmak istemiyorum. Bunu İttihatçı zihniyeti telâkki etmek pek fahiş bir galat-ı fikr ve fesad-ı ahlâka delâlet eder.
    Memleketimizin bu hale gelmesinin esbabı menfaat-i umûmiyeyi herşeyin fevkinde tutan mücadele-i hakikatta ahval-i zamana tâbi olmayarak her nevi tehlikeye karşı cesaret gösteren zevatın killerinde (azlığında, kıtlığında) ve fıkr-i kanunîyi kendi hevesat-ı şahsiyelerine (şahsî heveslerine) göre uydurmak istidadında bulunanların kesretindedir (bolluğundadır, çokluğundadır).

  4. #11
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Ben firarileri hiç bir veçhile sahabet (sahip çıkma, koruma, arkalanma, yardım etme) etmedim. Onları kaçırmamak için tevkif etmekten (tutuklamaktan) başka çare yoktu. Bir mahkemeden sâdır olmayan (çıkmayan, alınmayan) bir emirle her kimi olursa olsun tevkif ettirmek (tutuklatmak) hilâf-ı kanundur (kanuna aykırıdır, karşıdır). Bir takım su-i istimalâ-tın (suiistimallerin, kötüye kullanmaların) cinayâtın (cinayetlerin) hilâf-ı kanun (kanuna aykırı, yalan) olması Ali Kemal Bey’in mantıklannca bu tevkif muamelesini (tutuklama işlemini) muvafık-ı kanun (kanuna uygun) bulmakta ise, ne ben ne de erbab-ı vukuf ve hukuk buna iştirak edemeyiz (katılamayız).
    Muhasımlarımızın (hasımlanmızın, düşmanlarımızın) kalbgâhımıza kadar gelerek pek feci ve lerze-bahş (titreten) hükümleri muvacehesinde bulunduğumuz şu sırada velev bir müddet için olsun, etrafımızdan utanarak, kin ve gayz hislerini teskin etmek, sebb-ü şetm (sövüp sayma) heveslerini zapteylemek istemeyenler, matbuatımız ve binaenaleyh milletimiz hakkında ecanibin (yabancıların) pek fena hüküm vermesini mucip olmaktadırlar. Talat ve Enver gibi zevatın mazarratını (zararlarını, ziyanlarını) nasıl bütün bir millet çekiyorsa matbuat (basın) namına birkaç şahsın irtikap eylediği (kötü iş işlediği, rüşvet yediği) bu fenalıkları korkarım ki hepimiz çekmiş olmayalım.
    İşte bu fenalıklara karşı dahi mücadele etmeye vazife bilenlerdeniz. Vâki olacak tecavüzler iftiralar bizi bu maksattan ayırmayacaktır. Çünkü nazarımızda menfaat-ı umûmiye herşeyin fevkindedir.”
    Görüldüğü gibi, Fethi Bey bu cevabında kendisinin Enver ve Talat Paşalara karşı olan duygu, düşünce, durum ve tutumunu ayrıntılarıyla belirtmektedir. Yine MİNBER’de (Mustafa Kemal Paşa ile Mülakat)13 ve (Ahmed Hulki) imzası ile Mustafa Kemal Paşa hakkındaki (Nihüfte Bir Sima) başlıklı yazı14; MİNBER’cileri İttihatçılıkla suçlayan ve onlara iftiralar yağdıran Ali Kemal’in yazdıklarına15 verilen (Sabah Başmuharririne) başlıklı yazılarda16; imzasız olmakla beraber Ali Fethi Bey’in yazdığı kuşkusuz (Tehlike Karşısında)17 v.b. gibi başmakalelerde; İsmail Hami Bey’in (Bir Cürm-ü Meşhud) ve Ali Şükrü Bey’in (Sabah Sermuharriri Ali Kemal Bey’e)18 yazılarında gazete ve mensuplarının İttihat ve Terakki liderleri ile izledikleri, uyguladıkları politikaya karşı bulunduklarına dair pek çok bilgi ve açıklamalar bulunmaktadır.
    Millet ve vatanımızın büyük tehlikelerle karşı karşıya bulunduğu bu endişeli dönemde, hükümetleri sert tenkitleriyle uyarmaya ve İttihatçıların düştükleri hatalara düşmemeğe çağıran MİNBER’in Enver ve Talat Paşalara olduğu kadar Tevfık ve Ferid Paşalara karşı da şiddetle muhalefet bayrağı açan bir yayın yaptığı sabittir.
    Yukarıda andığımız Ahmet Hulki imzalı 18 Kasım 1918’de kaleme alınmış yazı ise, âdeta 19 Mayıs 1919’u haber veren şu gerçekten ilginç cümle ile son bulmaktadır: “Herhalde istikbâl-i vatan, MUSTAFA KEMAL PAŞA’dan büyük hizmetler beklemekte haklıdır.”
    Camilerde hatibin çıkıp hutbe okuduğu merdivenli kürsünün adı manasına gelen “MİNBER”, Ali Fethi Okyar’la Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaklaşa çıkardıkları bir yayın organı olarak Millî Mücadele’nin ilk müjdecisi, başlangıç adımıdır. Bize göre MİNBER, Millî Mücadele ile İttihat ve Terakki arasında yanlış ilişkiler kuran, gerçeğe ters düşen yorumlara kalkışan yanılmış yerli ve yabancı araştırmacıları düzeltmeye yarayacak değerli bir kaynaktır.
    1 Fethi Tevetoğlu: Atatürk’ün Davasını Yürütmekte tik Aklına Gelen Arkadaşı: Ali Fethi Okyar, Türk Kültürü, Ağustos 1987, Sayı: 292, ss. 9 - 17. Fethî Tevetoğlu: Ali Fethi Okyar’ın Günlük Hatıraları (30 Nisan 1921 - 16 Ekim 1921), Belgeler Türk Tarih Belgeleri Dergisi, Cilt: XII, Sayı: 16, ss. 113-130.
    2 Fethî Tevetoğlu: Ali Fethi Okyar’ın Serbest Fırka Hatıraları, Yeni Forum, 1 - 15 Nisan 1988, Cild: 9, Sayı: 206, s. 33-34
    3 Minber, 11 Kasım 1918 Pazartesi, Nu. 10, s. 2
    4 Minber, 14 Kasım 1918 Cuma, Nu. 13, s. 2
    5 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul 1969, s. 158 – 159
    6 Dr. Fethi Tevetoğlu: a.g.m., s. 119
    7 Minber, 2 Kasım 1918 Cumartesi, Nu. 2, s. 1
    8 Minber, 5 Kasım 1918 Salı, Nu. 5, s. 2
    9 Minber, 6 Kasım 1918 Çarşamba, Nu. 5, s. 1
    10 Sabah, 6 Kasım 1918 Çarşamba, Nu. 10405, s. 11 Minber, 7 Kasım 1918 Perşembe, Nu. 7, s. 1
    12 Ali Fethi: Fethi Bey’in Cevabı, Minber, 30 Kasım 1918 Cumartesi, Nu. 29, s. 1
    13 Minber, 17 Kasım 1918 Pazar, Nu. 16, s. 1 ve 2
    14 Ahmed Hulki: Nihüfte Bir Sîmâ, Minber, 19 Kasım 1918 Salı, Nu. 18, s. 1
    15 Ali Kemal: Ocak ve Ocaklılar, Sabah, 1 Aralık 1918 Pazar, Nu. 10431, s. 1
    16 Minber, 12 Aralık 1918 Perşenbe, Nu. 41, s. 1
    17 Minber, 14 Aralık 1918 Cumartesi, Nu. 43, s. 1
    18 Minber, 15 Aralık 1918 Pazar, Nu. 44, s. 1
    Fethi Tevetoğlu
    Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 13, Cilt V, Kasım 1988

  5. #12
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    III
    İRADE-İ MİLLİYE GAZETESİ
    Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketinin yayın organı olan “İrade-i Milliye” Mustafa Kemal’in çalışmaları sonucunda Sivas’ta çıkmıştı. Sivas Valisi Elhaç Ahmet İzzet Paşa tarafından 1878 yılında tesis edilen vilayet matbaası1 milli mücadele döneminin ilk gazetesi olan İrade-i Milliye’nin basım yeri oluyordu. Basının önemini çok iyi bilen Mustafa Kemal, henüz Sivas Kongresi’nin toplandığı ilk günkü oturumda bu konuyu ele almıştı. İsmail Hami Bey “... efendim, bendeniz hem yakında neşredilecek gazetemizde (İrade-i Milliye) meşgul olacağım...”2 diyordu. Bu konu, diğer günler araya önemli konuların girmesi üzerine böylece kapanmıştı. Nihayet 11 Eylül’de Rauf Bey, “propaganda için bir gazete çıkarılacaktı. Arkadaşlarımızdan bir heyet bazı evrakımızın neşri ve yazılar yazılmasıyla meşgul olmalıdır, kongre dağıldıktan sonra herkes hususi işleriyle meşgul olur, bunu şimdiden halletmelidir”3 diyordu.
    Mustafa Kemal’de 11 Eylül’de Sivas Kongresi sona ererken bu önemli silahtan mahrum olunduğunu görüyordu. Kongre azalarından Sivas’ın emektar muallimi Rasim Bey’e başvurarak:
    “— Bir gazete çıkaracağım. Mesul müdürlüğünü üzerine alacak itimada şayan biri lâzım.”4
    Rasim Bey de, derhal araştırmaya başlayarak, öğrencilerinden yirmi iki yaşındaki Selahattin Bey’i bulmuş, güvendiği bu gence teklifini yapmıştı. Selahattin Bey o günleri şöyle anlatmaktadır: “Atatürk, kendisiyle teması olan zevata Sivas’ta bir gazete çıkarmak kararında olduklarını ve bunun içinde bir münasib kimsenin kendisine tanıtılmasını emretmişler... Hemşehrilerim bu zata beni münasib görerek arzettiler ve Sivas Kongresi’nin naşiri efkarı olmak üzere bir gazetenin çıkarılması ve imtiyazının adıma alınmasını Büyük Ata bana emrettiler... Derhal mahalli hükümete müracaat ettim. İhtidamızı tahkikat bahanesiyle geciktiriyorlardı... Nihayet Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin beyannamesinin muamelesi ikmal edilirken bir yandan da bizim imtiyazımızı verdiler.
    Gazetenin ebadı 30X50 santimetre genişliğinde dört sayfadan ibaretti. Başlığı da, elde mevcut harflerin en büyüğü ile dizilmişti...”5

  6. #13
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Bir klişe yaptırmak mümkün olmadığından 36 punto nesih harflerle “İrade-i Milliye” adı dizilmişti. Gazetenin şekil ve sütunlarının durumu sermürettip Mahmut Efendi tarafından yapılıyordu.6 Sivas Vilayet matbaasında bulunan baskı makinası meşrutiyet döneminde getirilmişti. Anadolu’daki pek çok köhne makina gibi bu da kolla çevriliyordu. Matbaada bu köhne makina yanında iki kasa harf ve iki mürettib vardı. Vilayet matbaa müdürü Abdülkadir yanında, baş mürettip Mahmut ve ikinci mürettip Nadir Efendi’lerden oluşan üç kişinin çalışması sonucu kol dönmüş ilk nüsha çıkmıştı. “... Mustafa Kemal’in yaveri Ruhi Bey, daha mürekkebi yaş gazeteyi alarak, koridorun hemen ötesindeki bir odaya girmişti. Vilayet matbaasının bulunduğu binanın sağı mürettiphane, makine dairesi, solu da, idarehane idi. Başka yer bulunamamış; Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin merkezi bu idarehanenin bir odasına yerleşmişti... Mustafa Kemal de, sık sık buraya gelirdi. İrade-i Milliye’nin ilk nüshasına şöyle bir göz gezdirdiğinde canı da sıkılmamış değildi. Bir prensip kararı vardı: Gazetede imzalı yazı yok. Buna rağmen verdiği direktifle yazılmış yazının altında koca bir imza duruyordu: İsmail Hami.”7
    “Harekât-ı Milliye’nin Esbabı” adlı yazıyı Mustafa Kemal’den aldığı direktif üzerine yazan, İstanbul delegesi olarak kongreye katılan ve aynı zamanda bir gazeteci olan İsmail Hami idi. 14 Eylül 1919 da dört sayfa halinde çıkan İrade-i Milliye gazetesinin bu ilk sayıda bu yazıdan başka, kongre haberleri, Mustafa Kemal Paşa’nın kongreyi açış nutku, kongrenin Padişah’a çektiği tel, millete hitab eden beyanname, Mustafa Kemal’in Mayıs ayında Havza’dan Padişah’a yolladığı telgraf ve pek çok önemli yazı yer alıyordu.
    Gazete, ilk zamanlarda baskı bakımından pek çok sıkıntıya uğramıştı. Bunlar malzeme olduğu kadar, özellikle iki çalışanı olan Mahmut ve Nadir Efendi’lerin korkutulmasıydı. “... bu iki çalışkan mürettibi bazı fesatçılar ve bozguncular korkutmuşlar... demişler ki :
    — Padişah’a isyan mahiyetinde yazılar ile dolu olan İrade-i Milliye gazetesini çıkaranlarla beraber mürettipleri de ipe çekecekler...”
    Bunun üzerine elleri işten soğuyan bu mürettipleri, müdür Abdülkadir ve Selahattin, aydınlatarak durumun böyle olmadığını ve “... tuttuğumuz ve takip ettiğimiz bu yoldan başka vatanın kurtuluş yolu yoktur. Eğer vatan kurtulmazsa ne matbaa kalır, ne mürettip... Sizler millet yolunda birer kahraman işçilersiniz. Kahramanlar ne menfaat ve ne de korku bilmezler...”8 diyerek çalışmalarını temin etmişlerdi. Eğer bu iki mürettip işten çekilseydiler, İrade-i Milliye gazetesinin neşriyatı uzun süre aksayacaktı.
    İlk devrede bin kadar nüsha çıkarılan İrade-i Milliye gazetesine yurdun her tarafından telgraf ve mektuplarla abone talebleri ve tebrikler geldi. Bunun üzerine baskı sayısı gittikçe arttırıldı. Birinci ve ikinci nüshalarda sürüm tahmin edilemiyeceği için ve bir de bir vilayet matbaasında hayli fazla basılması mübalağalı göründüğü için az basılmıştı. Yapılan müracaatlar bunun yetmediğini gösterdiği gibi, günü geçmiş nüshaları yirmi değil, ikiyüz kuruşa dahi arayanlar vardı. Özellikle İstanbul’dan çok isteniyordu. 9

  7. #14
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    Çıkan nüshaların önemli bir kısmı propaganda için her tarafa, Müdafaa-i Hukuk Cemiyet’lerine, belediyelere, diğer cemiyet ve halk birliklerine gönderiliyordu. İşgal altındaki yerlerde uygulanan sansür, gazetenin buralara gitmesini engellediği için nafia başmühendisliği, maarif ve ziraat ve evkaf müdürlükleri gibi resmi damgalı zarflar içine koyarak yollama yolu benimsendi. Çünkü, İstanbul telgrafhanesi almış olduğu emir üzerine Sivas Kongresi’nin şehir postahanesinden yollamaya çalıştığı telgrafları dahi kabul etmiyordu. Onun için şüphe çekmeyecek bir yol düşünülmüş ve bu yol bulunarak vilayetin Nafia, Ziraat ve Baytar dairelerinin mühürlü zarfları içinde Anadolu ihtilalinin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın gazetesi istenilen yere gönderilebilmişti.
    O günlerde Sivas Ziraat Çiftlik Mektebi Müdürü olan Süleyman Fahri: “bir gün Heyet-i Temsiliye, bir tamimle İstanbul’la resmi muhaberesi olan dairelerden ellişer adet başlıklı resmî zarf istedi. Ben de, “Sivas Ziraat Çiftlik Mektebi” başlıklı zarflardan elli tane verdim. Bunların ne olacağını bilmiyordum. Fakat günün birinde İstanbul’daki “Halkalı Ziraat Mektebi Âlisi” müdürü Nazım Bey’den bir mektup aldım. Kendisine gönderdiğim İrade-i Milliye gazetesine teşekkür ediyordu. O zaman bu zarflar ile İstanbul’a İrade-i Milliye gazetesinin gönderildiğini anladım.”10
    Bu gazetenin bir nüshasını ele geçiren İngiliz’ler Bâb-ı Âli’ye gelerek protesto vermişlerdi. Üstelik kendilerinin Merzifon ve Samsun’u boşaltmalarından sonra Sivas halkının “Kahrolsun İşgal.” diye bağırdığını ve bunu İrade-i Milliye gazetesinin dahi yazdığını belirtmişlerdi. Dahiliye Nazın Damat Şefik Paşada, Sivas Valisi’ne gönderdiği telgrafta “Kahrolsun işgal.” diye bağırıldığını, bu gazetenin yazmasından şikayet ediyor, bu gibi neşriyatın önlenmesini istiyordu.
    Osmanlı devletinin malı ve onun kontrolü altında bulunan, bulunması gereken Sivas Vilayet matbaası bunları dinlemeyerek çalışmalarına devam ediyor, altmışlık mürettip Nadir Efendi kendisine verilen yazılan diziyordu. Yine böyle bir gün tezgah üzerinde duran kağıda iyice eğilmiş, okumuş, bir daha okumuştu:
    “— Allah, Allah. Bakalım. Yanlış mı, nedir?” Hemen matbaa müdürü Abdülkadir Bey’i bularak,
    “— Baksana şuraya.. “Hain Ferit” mi diyor? Bu, bizim sadrazam Damat Ferit Paşa olmaya?”
    “— Evet. Sadrazam Damat Ferit için söylüyor.”
    Osmanlı devletinin bir vilayetinde, hem de Vilayet matbaasında Sadrazam için “haindir” diyen bir yazı nasıl dizilirdi? Bunu dizenin başına neler gelmezdi? İhtiyar mürettibin aklı bir türlü bunu almıyordu. Matbaanın genç müdürü onu iknaya çalışmıştı:
    “— Bunu Mustafa Kemal Paşa yazdırmış, sen korkma, dizmeye bak.” Nadir Efendi yine de elleri titreyerek yazıyı dizip tamamlayabilmişti.12

  8. #15
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    İrade-i Milliye, Heyet-i Temsiliye’nin Sivas’ta bulunduğu müddet zarfında 19 sayı kadar çıktı. Bunlarda Ulusal Bağımsızlık Savaşı ile ilgili bilgiler, Mustafa Kemal Paşa’nın bildirileri, Heyet-i Temsiliye’nin kararları ve çeşitli yazılar yer alıyordu. İrade-i Milliye’nin ne olduğu, niçin bağımsızlık savaşına girişildiği, neler yapıldığı, memleketin neden bu duruma düştüğü, şu andaki durum, kamuoyuna bu gazete vasıtası ile duyurulmaktaydı.
    Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye ile birlikte İrade-i Milliye’yi de Ankara’ya ***ürmek istemişti. Fakat Sivas ileri gelenleri “İrade-i Milliye Sivas’ta intişara başlamakla bu memlekete tarihî bir şeref vermiştir, biz bu yüksek şerefi memleketde ebedileştirmek istiyoruz. Gazetenizi bize bağışlayınız. Aynı maksad uğrunda bu ışığı burada devam ettirelim”13 dediler. Mustafa Kemal de, bu isteğe uyarak gazeteyi Sivas’ta bıraktı.
    Önceleri haftada bir defa çıkan gazete sonraları haftada iki ve daha sonra da günlük olarak çıkmaya başladı. Fakat, Mustafa Kemal’in Ankara’ya hareketinden sonra gazete Mustafa Kemal’in kontrolünden de uzak kaldığı için bazı istek ve yakınmalara neden oldu. İrade-i Milliye hakkındaki yakınmalar kısa sürede Mustafa Kemal’e iletilmişti. Nitekim Niğde’deki II. Fırka Komutanı Mümtaz Bey, 30 Ocak 1920’de Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği şifre telde, Sivas’ta yayınlamakta olan İrade-i Milliye gazetesi adına abone olan kişilerin, abone bedeli olan ikibinaltmış kuruşu 8 Aralık 1919 da Sivas’taki İrade-i Milliye Gazetesi Müdürlüğüne gönderildiğini, ama bu gazetenin kendilerine yollanmadığını, artık bu gazete yönetimine itimadı olmadığını, bu yüzden de abone kaydının başarılı olamıyacağını belirtmekteydi. Mustafa Kemal Paşa, Sivas Heyet-i Merkeziyesine 15 Ocak 1920 de yazdığı bir yazıda İrade-i Milliye Gazetesinin abonelere sürekli gönderilmesi gerektiğini hatırlatmıştı. Mustafa Kemal Ankara’da olmasına rağmen, bu yakınmalarla yakından ilgilenmiş Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın önemli yayın organlarından biri olan İrade-i Milliye’nin her yere ulaşmasını sağlamak amacıyla gerekli girişimlerde bulunmuştu.14
    İrade-i Milliye Gazetesi 1922 yılı sonuna kadar üç yıl Sivas’ta çıkmaya devam etti. Yalnız bölücülüğe kayan ve aynı zamanda şahsi çekişmelere giden guruplardan birinin aleti oldu. Ankara’da “Hakimiyet-i Milliye” çıkmaya başlayınca da her geçen gün daha da söndü. İstiklal mahkemesince mahkum edilen Halis Turgut’un, müdür-ü mesul olduğu dönemde iki defa kapatıldı. 1921 yılının Şubat başındaki kapanışı iki buçuk ay devam etti. “... nihayet vilayet matbaasında gazetenin basılması imkanı olmadı ve yeni bir matbaa açmağa da malî kudretim müsait olmayınca gazeteyi kapadım. Sonraları memuriyetle taşrada iken matbaanın içindeki mevcut nüshalarla birlikte yandığını esefle öğrendim.”15
    İrade-i Milliye’nin kapanması ile diğer bir gurubun sözcülüğünü yapmak üzere Gaye-i Milliye gazetesi, 2 Mart 1921 de çıkmaya başladı. Milli Mücadele’nin en buhranlı günlerinde Sivas halkı ikiye ayrılmış ve bu gazetelerde bu ikiliği körükleyici neşriyat yapıyorlardı. Halis Turgut’un idaresi altında olan İrade-i Milliye özellikle Büyük Taarruz’dan altı ay önce bölücü faaliyetlerini şiddetlendirmiş, 1922 ilkbaharındaki belediye seçimlerinde şahsi kavgalara daha da bağlanmıştı. Son nüshasının ne zaman çıktığı ve kapandığı bilinmemektedir. 1922’nin Mart ayında son nüshasının çıktığı tahmin olunuyor.16 Bugün Ankara’da Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde 1-42 sayılar, ayrıca Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü kitaplığında da 1-42 sayılar bulunmaktadır.17 Sivas İl Kültür Müdürlüğü de, bu gazetelerin günümüz Türkçesine çevrilmesi ve bilim dünyasına kazandırılması konusunda uğraş vermektedir.

  9. #16
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    1 “1973 Sivas İl Yıllığı”, Önder Matbaa, Ankara, 173, ss. 197-198,
    2 Uluğ İğdemir, “Sivas Kongresi Tutanakları” Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1969, s. 1.
    3 İğdemir, a.g.e., s. 2.
    4 Ömer Sami Coşar, “Milli Mücadele Basını”, Gazeteciler Cemiyeti Yayını, No 5 (tarihsiz), s. 113.
    5 Selahattin Ulusalerk, “Ulus, 14.9.1941”, s. 5.
    6 Abdülkadir Sansözen, “Ulus, 14.9.1941”, s. 5.
    7 Coşar, a.g.e., s. 114.
    8 Ulusalerk, a.g.e., s. 5.
    9 Sansözen, a.g.e., s. 5
    10 Mahmut Goloğlu, “Sivas Kongresi”, Başnur Matbaası, Ankara, 1969, s. 254.
    11 Coşar, a.g.e., s. 115-118.
    12 Coşar, a.g.e., s. 112-113.
    13 Sansözen, a.g.e., s. 5.
    14 Yücel Özkaya, “Milli Mücadele Başlangıcında Basın ve Mustafa Kemal Paşa’nın Basınla İlişkileri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, cilt 1, sayı 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1984, ss. 903-904; Yücel Özkaya, “Milli Mücadele’de Atatürk ve Basın”, (1919-1921) Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989, ss. 60-61.
    15 Ulusalerk, a.g.e., s. 5.
    16 Coşar, a.g.e., s. 118 - Enver Behnan Şapolyo, “Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın”, Güven Matbaası, Ankara, 1969, s. 192. Halis Turgut daha sonra İzmir Suikasti nedeniyle idam edilmiştir.
    17 İzzet Öztoprak, “Kurtuluş Savaşında Türk Basını”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları No 230, Ankara, 1981, s. 385.
    Hüseyin Yıldırım
    Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 23, Cilt: VIII, Mart 1992

Sayfa 2/4 İlk ... 2 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. Atatürk'ün yazdiği kitaplar
    Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 9
    Son Mesaj: 08.Haziran.2015, 17:03
  2. ATATÜRK'ün arabaları
    Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan marem
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 27.Mart.2015, 01:18
  3. M.K.Atatürk
    Manidar sözler forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 25.Mart.2015, 17:10
  4. Atatürk Devrimleri
    Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 11.Şubat.2015, 19:07
  5. Atatürk’ü Çok Güldüren Bir Anı (Mazhar Osman ve Atatürk
    Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan megaxxy
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 11.Ocak.2015, 21:17

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş