 Bilgilendirme : Bu konu  3797 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....
Bilgilendirme : Bu konu  3797 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....
 
	
		
	
		
                            
		
		 Hakimiyet-İ Milliye’nin yeni matbaa makinalarını inceliyor. (24 Ekim 1929) 
I 
Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler 
Atatürk, “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır. 
Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker, komutan, diplomat, politikacı ve devlet adamı
		
                 Bu konu 41637 kez görüntülendi 28 yorum aldı ...
	
 
 
    
        
						
		
		
		
		
		
  
       
           Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler
                  
                   
        
       
                 
   41637 Reviews 
    
	
		
		 
	 
	
	
 
 
    
 
		
		
	
          
	
	
	
		
			
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 18:36
				
			
			
				
					#1
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					 Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler
					
						
							Hakimiyet-İ Milliye’nin yeni matbaa makinalarını inceliyor. (24 Ekim 1929)
 I
 Atatürk’ün Çıkardığı Gazeteler
 Atatürk, “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır.
 Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker, komutan, diplomat, politikacı ve devlet adamı değildi. O, bir düşünürdü de… Atatürk’ün bu yönünü O’nun yazdıklarından, söylediklerinden, okuduklarından anlayabiliyoruz. Zaten Atatürk’ün düşünür yönü O’nu gazeteciliğe yöneltmiştir. Düşüncelerini ve yaptıklarını halka duyurmak için basının ne kadar önemli olduğunu bilen Atatürk, bu gerçeği daha Harbiye öğrencisiyken fark etmiştir. Bu önem Mustafa Kemal önderliğindeki siyasal eylem boyunca kendini göstermiştir. Böylece iç ve dış kamuoyuyla bağ kuran Mustafa Kemal’in yaptıkları, yapmak istedikleri daha iyi anlaşılmıştır.
 Atatürk, hayatının her döneminde basına verdiği önemi belli etmiştir. Örneğin, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şöyle demiştir: “Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göstermede, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın, başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”
 Mustafa Kemal’in gazeteciliğe olan ilgisi daha öğrencilik yıllarında başlamıştır. Henüz Harbiye öğrencisiyken yönetimin siyaset alanındaki yanlışlarını ve aksaklıklarını belirtmek amacıyla eleştiri niteliğindeki yazılar yayınlamak için el yazısıyla bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin yazılarını bizzat kendisi yazan Mustafa Kemal, Mektepler Müfettişi İsmail Paşa’nın takibine de uğramıştır. Harp Okulu’ndaki veteriner dershanelerinden birine giren Mustafa Kemal ve arkadaşları, çıkardıkları gazetenin yazılarıyla uğraşmaya başladıkları sırada, okul müdürü Rıza Bey tarafından suçüstü yakalanmıştır. Kendilerine önemli bir ceza verilmemiş, “izinsizlik” suçuyla yetinilmiştir.
 
 
 
   
 
 
 
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 19:20
				
			
			
				
					#25
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					  
					
						
							İstanbul’un İngilizler tarafından işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması ile milletvekillerinin tevkifi haberi Konya’ya ulaşır ulaşmaz, Konya’da büyük bir miting düzenlenmiş ve olay şiddetle kınanmıştı. Hâkimiyet-i Milliye 13 Nisan 1920 tarihli sayısında bu miting dolayısıyle çekilen aşağıdaki telgrafa geniş yer ayırdı17.
 İngiliz Kuvâ-yı askeriyesi tarafından İstanbul’un bilumum devâir ve müessesât-ı milliye ve resmîyesiyle beraber en iptidaî esâsât-ı beşeriyeye mugayir bir suret-i gaddârânede cebren işgal olunduğu ve mebuslarımızdan bazılarının meclis-i millîden cebren alınarak şâir birçok vatanperverân ile beraber saltanat-ı milliyeyi takdis eden medenî milletlerin yüzünü ilelebet kızartacak bir şekilde tevkif edildiğini kemal-i teessür ve heyecanla işittik. Şu tedâbîr-i zecriye bütün âlem-i İslâm’ın kalbgâhı olan makam-ı hilâfeti ve yedi asırlık Osmanlı hükümet ve hâkimiyetini ve kadîm Türk-Müslüman milletinin hayat ve mevcudiyetini müdafaaya azmeylemiş olan biz Türk ve Müslümanları bu azm-i kavimizden çeviremez. Binaenaleyh yirminci asr-ı medeniyetin vaz’-ı esasını icra etmeğe çalıştığı milletlerin hürriyeti cebir ve tahakkümün izâlesi, serbestî-yi edyân ve ictihad prensiplerinin ayaklar altına alınarak yapılan şu hareket-i hak-şikenâneyi vicdan-ı umumî-yi beşere ilâm ve iblağ ediyoruz.
 Kavâid-i hakk u adle ve esasat-ı cemiyet-i beşeriyeye istinat eden Wilson prensiplerine müstenit bir mütareke ile esbâb-ı müdafaasından tecrit edilmiş olan millet-i Osmaniye’nin tarih-i milel ve ümemde emsali nâmesbük bir sûikasda mâruz bırakılması, beş seneden beri devam eden Harb-i umumînin esbâb ve avâmil-i esasîyesinden olarak ilân olunan “Kuvvetin zafiyete men-i tahakkümü” veya “ Zaîfin kaviye karşı muhafazası” prensibi ile kabil-i te’lif olmadığının takdirini, resmî Avrupa’nın değil, ilim ve irfan, fikir ve iz’an sahibi Avrupa ve Amerika vicdan-ı umumîyesine tevdi eyler ve bu hadiseden tahaddüs edecek vakayı ve mesuliyet-i azîme-i tarihîyeye nazar-ı dikkat-i beşeriyeyi celbederiz- Hilâfet, hükümet ve mevcudiyetimizi muhafaza uğrunda mücahedemizin meşruiyet ve kudsiyeti en müşkil anlarda bile inayet ve tevfîkat-ı samadanîyeye mazhariyetimizi mübeşşerdir.
 (Miting ve Belediye Reisi Vehbî, ulemâdan Ali Kemal, ulemadan Tahir, etibbâ-yı askerîye mütekaidi ve meclis-i idare azasından Yusuf Ziya, meclis-i umumî azasından Yusuf Ziya meclis-i umumî azasından Hilmi, Ticaret Odası Reisi Mehmed, belediye azasından Hilmi, Ticaret Odası reisi Mehmed, belediye azasından Mehmed Said, Gayret gazetesi müdürü, belediye hukuk müşaviri, vükelâ-yı deâvîden Refik, Ümran şirketi müdürü, Türk Ticaret Bankası müdürü esrafftan Mutyabzâde Rifat, belediye azasından Bakkalbaşızâde Şemşeddin, Bakkaliye şirketi Müdürü Mustafa, sultanî muallimlerinden Arif, Rençber şirketi müdürü Ahmed Hıfzı, vükelâ-yı deâvîden Eyüp Sabri, Belediye Mühendisi Ethem İzzet, meclis-i umumî azası ve tüccardan Tusuf, tüccardan Haazâde Mehmet Ali...)
 23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi 28 Nisan 1920 tarihli sayısında bu açılışı (Büyük Millet Meclisi) başlığı ile şöyle verdi18:
 
 
 
   
 
 
 
- 
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 19:21
				
			
			
				
					#26
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					  
					
						
							(Geçen nüshamızda yazmış olduğumuz veçhile Nisan’ın yirmi üçüncü cuma günü Büyük Millet Meclisi ne kadar vakur ve müdebdeb ise o kadar da kalbî ve samimî merasim ile açılmış, o gün Ankara şehri hakikaten tarihî bir vak’aya sahne olduğu gibi bu vakıa ile Osmanlı tarihine dahi kıymet ve ehemmiyeti çok yüksek yeni bir sahife ilâve olunmuştur. Uzun ve cihanşümul bir harbin bunca fedakârlıklarından sonra vatanın maruz bırakıldığı tehlike-i inhidam u indiras karşısında milletin müttehid ve azimkar bir harekete en yüksek derecesinde bir kabiliyet-i hayatîye göstermesi yalnız bizim tarihimiz için değil, bütün insaniyet tarihi için büyük bir vak’a-i inkılâbîye addolunsa yeridir. Harb-i umumînin hayat-ı insaniyette husule getirdiği yeni cereyan, milletlerin hürriyet ve istiklâl haklarının daha bariz bir şekil alması suretinde tecelli etmiştir. Onun içindir ki bugün cihanın bütün kavimleri hürriyet ve istiklâl his ve hareketleri içinde çalkalanıp duruyor. Asırlardan beri istiklâl ve hâkimiyetle yaşamış olan milletimiz için böyle bir hengâmede, hususuyle kendisine göre en hayatî maddeler olan istiklâl ve hâkimiyeti tehlikede görünürken, asabiyet ve heyecanla harekete gelmemek mümkün olmazdı, işte Büyük Millet Meclisi böyle ve bu kadar mukaddes bir heyecan ve asabiyetin mahsûl-i güzînidir.
 Bir ay zarfında ve fevkalâde bir surette icra kılman intihabat neticesinde taayyün eden mebuslar peyderpey Ankara’da toplanıyorlar, işgal ve esaret altına geçen ve dehşetli bir tazyik altına alman İstanbul’dan kaçabilen diğer mebuslar dahi yine Ankara’da onlara iltihak ediyorlardı. Nihayet Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan Cuma günü küşâd edilmesi karargir olarak o gün mebusân-ı kiram ile beraber küçük büyük bilumum memurîn-i hükümet ve eşrâf-ı ahali-yi memleket Hacı Bayrak Veli Cami-i şerifinde toplanmaya müsâraat ve bir cemat-i kübrâ ile cuma namazının edasından sonra önde lihye-i saadet ve sancak-ı şerifi hâmil bir heyet-i ulemâ ve meşâyih tekbir ve tehliller ile kulûb-ı müminine ruhanî feyzler saçtıkları ile Büyük Millet Meclisi dairesine muvasalat olunmuştur. Meclis-i Âlî’nin kapısında beliğ bir dua ile kurbanlar-zebhini müteakip herkes içeriye dahil olmuş ve lihye-i saadet ile sancak-ı şerif kemâl-i ihtiram ile kürsi-yi riyaset üzerine vaz’olunarak Zaten cami-i şerifte başlamış olan hatm-i Kur’an Ue Buhari-yi şerif kıraatinin son kısımları yümnen orada ikmak edilmiş ve buna da hal ve zamanın muktezâsma tamamen mutabık bir duayı müteakip Reis Sinop mebusu Şerif Bey riyaset mevki’ine çıkmasıyla Büyük Millet Meclisi açılmıştır.
 Büyük Millet Meclisi’nin birinci içtimaını aynen ve pek ziyade şâyân-ı dikkat beyanata sahne olan ikinci içtimaını da aksâm-ı mühimmesi itibariyle telhisen ikinci ve üçüncü sahifelere dercediyoruz- Bugün burada ilâve edeceğimiz bir şey varsa o da Büyük Millet Meclisi’nin mesaî-yi vatanperverânesinde muvaffak bil-hayr olması temenniyâtını tekrardan ibaret olacaktır.)
 Hâkimiyet-i Milliye’nin 28 Nisan 1920 tarihli sayısındaki bir önemli haber de İstanbul Hükümeti’nin Harbiye Nazın Fevzi (Çakmak) Paşa’nın gizlice Anadolu’ya geçerek, 27 Nisan’da Ankara’ya geldiği Ankara İstasyonunda Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal (Atatürk) ve pek çok mebus tarafından törenle karşılandığı, Fevzi Paşa’nın doğruca Meclis’e gelerek İstanbul’un işgali hakkında herkesi üzen ve ağlatan bir konuşma yaptığıdır.
 Hâkimiyet-i Milliye, zor şartlar altında bir hamle yaparak 47’nci sayısı ve 18 Temmuz 1920 tarihinden sonra haftada üç gün çıkmağa başladı. Bu sıralarda Ankara’da bir gazete daha çıkmağa başlıyordu. İstanbul’da yayınlanan Yeni Gün gazetesi sahibi Yunus Nad (Abalıoğlu) Anadolu’ya geçerek Ankara’ya geldi. 1 Ağustos 1920 gününden itibaren (Anadolu’da Yeni Gün) adıyla, gazetesini çıkarmağa başladı. İlk günler Ankara’da Vilayet Matbaası’nda basılan Anadolu’da Yeni Gün, cumartesi dışında her gün çıkıyordu. Yunus Nadi gazetesi için İstanbul’dan mürettipler (dizgiciler) getirmişti. Bunlardan birkaçı Hâkimiyet-i Milliye’ye verildi19.
 
 
 
   
 
 
 
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 19:23
				
			
			
				
					#27
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					  
					
						
							1920 yılı Eylül ayında Eskişehir’de Yeni Dünya adında gündelik bir gazete çıkmaya başladı. Gazeteyi Çerkeş Etem destekliyor ve Rusya’dan yardım görüyordu. Söylenenlere göre Eskişehir’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin halktan toplanan paraları ile Eskişehir’de iyi bir durumda olan Ticaret Matbaası satın alınmış, Çerkeş Ethem’in emriyle bolşeviklik propogandası yapmak üzere gazeteci Arif Oruç’a verildi. Aynı yılın aralık ayında Yeni Dünya gazetesi Ankara’ya getirildi. Çerkeş Ethem, olayından sonra onun ihanetini paylaşan Yeni Dünya’ya el konularak, dizgi kasaları ve makineleri Hâkimiyet-i Milliye gazetesine devredildi20.
 Atatürk, Hâkimiyet-i Milliye’ye her gün çıkartmak kararındaydı. Yeni Dünya Matbaası’nın Hâkimiyet-i Milliye’ye devrinden sonra bu mümkün olabilirdi. Gazetenin 100. sayısı 22 Ocak 1921 de çıkmış, ondan sonra yayınına iki hafta ara verilmişti. Gazeteci Ömer Sami Coşar bundan sonrasını şöyle yazıyordu21.
 (Matbaa makinesi, Taşhan karşısındaki Velihan’ın ahırına yerleştirilmişti. Bu ahırı kova kova su dökerek temizlemeye çalışmışlar, harf kasalarını da bir köşeye dizmişlerdi. Teni makinenin yanında Vilâyet Matbaası taş devrinden kalma bir yaratığa benziyordu. Hele yeni makinenin bir gaz motoru vardı ki, bunun yardımı ile sahifeleri basabiliyor, elle çevirmeye lüzum kalmıyordu. Ahırın biraz ötesinden dar merdivenlerle çıkılan iki oda. Yıllar boyu kimbilir kimler yatmış buralarda? Odalardan biri gazetenin yazı odası, diğeri de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin merkezi.
 Anadolu’nun bu tarihî hanın ahırı mürettiphane olduğu sıralardaydı. Mustafa Kemal Paşa yatıp kalktığı istasyondaki binada Hüseyin Ragıp’ı (Boydur) karşısında oturtmuştu.
 “HÂKİMİYET-İ MİLLİYE”yi her gün çıkaracağız. Bununla sen meşgul olacaksın. Her gün de oraya başmakale yazacaksın!”
 Ankara, çete devrinden muntazam ordu kurma yoluna yeni girmiş, bir ay önce de I. İnönü Caferi’ni kazanmıştı. Daha önünde nice badireler vardı. Gene de Mustafa Kemal o andan itibaren gazetesi ile ana fikirlerini yayarak devletin, yeni rejimin temellerini atmak azmindeydi. Fikrini açıkladığı Hüseyin Ragıp, meşrutiyetin yetiştirdiği genç kıymetlerden biriydi. Tarih, coğrafya öğretmenliği yapan, lisan bilen bu genç vazifeyi kabule hazırdı fakat benimsediği inkılâp fikirlerine rağmen bir ihtilâlci değildi. İleri bir şart sürmüştü:
 “- Paşam, sizden direktif almak sortiyle başmakaleleri imzam altında yazarım. Fakat sizin bunları görmeniz şartiyle!”
 Mustafa Kemal kabul ediyordu. Ve 6 Şubat 1921 sabahı, Velihan’ın ahırını gürültüye boğan makineden HÂKİMİTET-İ MİLLİYE’nin ilk günlük nüshası çıkıyordu. O sabah güneş daha yeni yükselmişti ki, şehirde mevcut tek otomobil hanın avlusuna kadar giriyordu. Mustafa Kemal gelmişti. Köhne merdiyenin her basamağı, çizmelerinin altında ayrı ayrı ses vermişti. Yazı İşleri odasında iskemlelerden birine ilişmiş, günlük başlayan gazetesinin bu ilk nüshasını bir müddet sevinçle seyretmişti. Öylesine mesuttu ki! Tek yapraklı da olsa şu gazete ile, çok karışık bir manzara arzeden Meclise de istikâmet verebilecekti.
 
 
 
   
 
 
 
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 19:24
				
			
			
				
					#28
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					  
					
						
							Bu defa (cumartesinden maada her gün neşrolunur) cümlesini başlığına yerleştiren HÂKİMİYET-İ MİLLİYE’de bir değişiklik daha vardı. Başyazarının Hüseyin Ragıp olduğu da ilân ediliyordu. Ankara Hükümeti temsilcilerinin davet edildiği Londra Konferansı hakkında olan başyazının altında da Hüseyin Ragıp’ın imzası bulunuyordu. Gazete, günlük intişarını da şöyle bildiriyordu:
 “HÂKİMİYET-İ MİLLİYE iki senelik mücaheheden sonra bugünden itibaren yevmi olarak ve karilerinden mazhar olduğu teveccühe daha lâyık bir surette intişara başlıyor. Hâkimiyet-i Milliye karilerinin bu muhabbet ve teveccühüne istihkak için tekemmülüne ait bütün tedbirlere tevessül edecektir. Bunun için karilerini Hükümeti Millîyenin dahili ve harici siyasette takip edeceği hareket ve icraatından muntazaman haberdar edecek ve devrin edebi, ilmî ve fennî cereyanlarını mütehassıs imzalarla sahifelerinde nakleyliyecektir. Hâkimiyet-i Milliye, bütün sevahilimizde Paris, Roma, Berlin, Budapeşte, İsviçre ile Amerikada da muhabirler temin etmiştir. Bu tedarikanın gazeteye verebileceği kemali şimdiden söylemekten ziyade zaman ile göstermeyi daha muvafık buluyoruz. Tevfik Allah ‘tandır.”
 O günleri yaşayan gazeteci ve yazar Enver Behnan Şapolya da şunları söyler22!
 İşte bu sıralarda, İstanbul’dan kaçıp gelen Ziya Gevher Etili, Hâkimiyet-i Milliye yazı işleri müdürü oldu. Gazetenin kadrosu da tamamlandı. Baş mürettipliğe Ahmed Ulus, geldi. Mahiyetinde altı mürettip vardı. Muhabirliğe Ali Baba, İhsan Beyler bakıyordu. Bu kadro ile Hâkimiyeti Milliye mükemmel bir surette çıkmaya başladı. Gazeteye can veren Ziya Gevher Bey oldu. Ankara’da bulunan mebuslar ve münevverler Hâkimiyet-i Milliye’ye çok değerli yazılar yazdılar..
 1922 yılında Hâkimiyet’e girmek için arkadaşım Kemaleddin Kamu beni Ziya Gevher’e takdim etti. Ziya Gevher beni karşısına alarak dedi ki: “Gazetecilikte birinci şart, hadiseleri günü gününe takip etmek, ikinci şart da havadisi almak için kapıdan kovulursan bacadan girip havadisi alacaksın. Haydi, hayırlı olsun!” dedi..
 6 Şubat 1921 tarihinden itibaren günlük olarak yayınlanmaya başlayan Hâkimiyet-i Millîye, giderek makinelerini yeniledi, yazı kadrosunu genişletti. O günlerde Ankara’da yayınlanmakta olan Yunus Nadi’nin çıkardığı (Yeni Gün) Gazetesinden ayrı olarak, Konya’da çıkmakta olan (öğüd) Gazetesi de 7 Temmuz 1922 gününden itibaren Ankara’da günlük olarak yayınını sürdürdü23. Bu üç gazete, Millî Mücadele boyunca yayınlarına ara vermeden her gün taze bir heyecanla milletin mücadele gücünü arttırdılar.
 Hâkimiyet-i Milliye Büyük Zaferden sonra da yayınıyla yeni Türkiye’nin kurulmasında görev alıyordu. O günlerde Hâkimiyet-i Milliye kadrosunda yer alan yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu hatıralarında şöyle der24:
 İstilâ orduları topraklarımızdan çekikti henüz birkaç ay olmuştu. Ankara bir kerpiç ve tezek yığınından ibaretti. Hâkimiyet-i Milliye’nin yazı ve idare merkezi dört direk üstüne kondurulmuş iki derme çatma odasıyla bir leylek yuvasını andırıyordu. Lâkin biz bu leylek yuvasında kendimizi kartallar gibi kuvvetli buluyorduk. Memleketin harap, geri ve perişan hah, ne şahsî tedirginliklerimiz, sıkıntılarımız, mahrumluklarımız bize zerre kadar fütur vermiyordu. Hatta biraz evvelki Millî Mücadele devrinin yorgunluklarından, bitkinliğinden bile tamamiyle kurtulmuş, yeni ve daha çetin bir mücadeleye atılmak şevki içinde kanat çırpıyorduk. Biz Hâkimiyet-i Millîye’nin kırık ayaklı masaları başında kendimizi böyle bir hamleye de hazır buluyorduk..”
 Hâkimiyet-i Milliye, Cumhuriyet’ten sonra 1934 yılına kadar aynı adla Ankara’da yayınını sürdürdü ve 4794 sayıdan sonra adını (Ulus) olarak değiştirdi. Ulus gazetesi Yeni Ulus, Halkçı adlarıyla da yayınlandı. Yayınına zaman zaman ara verdi. Tekrar eski adına döndü. Şimdi de aynı adla yayınına devam etmektedir.
 
 
 
   
 
 
 
- 
	
			
				
					 09.Haziran.2015, 19:26
				
			
			
				
					#29
				
				
				
			
	 
		
			
			
			
				  
-   Offline 
  Uye No : 15638 Uye No : 15638
 
			
				
				
				
					  
					
						
							1 İhsan Ilgar, Mütarekede Yerli ve Yabancı Basın, İstanbul, 1973.
 2 Mehmet önder, Millî Mücadele’nin Yanında ve Salında öğüd Gazetesi, Ankara, 1986.
 3 Yücel Özkaya, Millî Mücadele’de Atatürk ve Basın, s. 18-28, Ankara 1989.
 4 a.g.e. s. 25-34.
 5 Atatürk’ün Doğumunun 100. yılı dolayısiyle Türkiye İş Bankası, İrade-i Milliye gazetesinin ilk sayısını tıpkı basım, ayrıca Türk alfabesiyle yayımlanmıştır.
 6 Fuat Süreyya Oral, Türk Basın Tarihi, II., s. 42, Ankara, 1968.
 7 Mazhar Müfit Kamu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, II., s. 503, Ankara, 1968.
 8 Enver Behnan Şapolyo, Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın, s. 192, Ankara 1960.
 9 Ömer Sami Coşar, Millî Mücadele Basını, s. 125, İstanbul, 1963.
 10 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Atatürk Arşivi, D 4/162. Ayrıca bk. Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, IV., s. 162, Ankara, 1964.
 11 Yücel Özkaya, a.g.e. s. 69.
 12 Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Atatürk Arşivi, Klasör: 29/336.
 13 Aynı Arşiv, Klasör: 29/23.
 14 Aynı Arşiv, Klasör: 20/B.
 15 Bu telgraflar için bk. Yücel Özkaya, a.g.e. s. 66-68.
 16 2 Şubat 1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi. Ayrıca bk: Devrim Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal (Hazırlayanlar: Mehmet Kaplan-lnci Enginün-Birol Emil Nejat, Birinci-Abdullah Uçman), İstanbul, 1981.
 17 13 Nisan 1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi.
 18 28 Nisan 1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi.
 19 Enver Behnan Şapolyo, a.g.e. s. 124.
 20 Ömer Sami Coşar, a.g.e. s. 128-129.
 21 Ömer Sami Coşar, a.g.e. s. 130, Ayrıca bk. Naşit Hakkı Uluğ, Hemşehrimiz Atatürk, s. 95, İstanbul, 1973.
 22 Enver Behnan Şapolyo, a.g.e. s. 197.
 23 Mehmet önder, a.g.e. s. 25.
 24 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ulus’a Dönüş, 18 Haziran 1955 tarihli Ulus (Ankara) gazetesi.
 Dr. Mehmet Önder
 Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 20, Cilt: VII, Mart 1991
 
 
 
   
 
 
 
 
	
	
	
	
	
     
	
	Konu Bilgileri
	
		
			Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar
			
				Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)
				
					
				
 
		 
	 
	
	
	
		Benzer Konular
		
			
			- 
  
    
    
      Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan Dadaloglu
     
 
    Yorum: 9
       
        Son Mesaj: 08.Haziran.2015, 17:03
       
 
- 
  
    
    
      Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan marem
     
 
    Yorum: 1
       
        Son Mesaj: 27.Mart.2015, 01:18
       
 
- 
  
    
    
      Manidar sözler forum içinde, yazan Dadaloglu
     
 
    Yorum: 0
       
        Son Mesaj: 25.Mart.2015, 17:10
       
 
- 
  
    
    
      Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan Dadaloglu
     
 
    Yorum: 0
       
        Son Mesaj: 11.Şubat.2015, 19:07
       
 
- 
  
    
    
      Mustafa Kemal ATATÜRK forum içinde, yazan megaxxy
     
 
    Yorum: 0
       
        Son Mesaj: 11.Ocak.2015, 21:17
       
 
 
	 
	
	
	
	
	Bu Konudaki Etiketler
	
	
	
		
		
			
				 Yetkileriniz
				Yetkileriniz
			
			
				
	
		- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz  Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz  Yok
-  
Forum Kuralları