DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3209 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

ORUCUN MAHİYETİ 1- Oruç, ikinci fecirden başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi kesmek, demektir. Oruç kelimesinin Arabçası, siyam ve savm'dır ki, nefsi tutmak ve engellemek manasındadır. "Siyam" sözü, Savm'ın çoğulu olarak da kullanılır. Din deyiminde "Müftırat" (oruç bozucu) denilen şeylerden nefsi gerçekten veya hükmen yasaklamak bir imsak (oruç tutmak)'tır. Yanılarak ve unutarak bir şey yeyip içildiği takdirde hükmen imsak bulunmuş olacağından

Bu konu 19509 kez görüntülendi 26 yorum aldı ...
ORUC Hakkinda Bilgiler, 19509 Reviews

    Konuyu Değerlendir: ORUC Hakkinda Bilgiler,

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 19509 kez incelendi.

 
Sayfa 4/4 İlk ... 4
  1. #1
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart ORUC Hakkinda Bilgiler,

    ORUCUN MAHİYETİ

    1- Oruç, ikinci fecirden başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi kesmek, demektir.
    Oruç kelimesinin Arabçası, siyam ve savm'dır ki, nefsi tutmak ve engellemek manasındadır. "Siyam" sözü, Savm'ın çoğulu olarak da kullanılır. Din deyiminde "Müftırat" (oruç bozucu) denilen şeylerden nefsi gerçekten veya hükmen yasaklamak bir imsak (oruç tutmak)'tır. Yanılarak ve unutarak bir şey yeyip içildiği takdirde hükmen imsak bulunmuş olacağından oruç bozulmuş olmaz. Bu konu ileride açıklanacaktır.


    2- İmsak sözünün karşıtı İftar'dır. Şöyle ki: Hiç oruç tutmamak bir iftar olduğu gibi, güneşin batışından sonra orucu açmak da bir iftardır. Oruçlu iken orucu bozacak bir şeyin yapılması da bir iftardır. İftar eden kimseye "Muftır" denildiği gibi, orucu bozan şeylerden her birine de "Muftir" denilir. Bunun çoğulu "Muftırat"dır.


    3- Ramazan-ı Şerif ayına Şehr-i Sıyam (oruç ayı) denir. Ramazan bayramına da, imsaka son verileceği için İd'-i Fıtır (İftar bayramı) denilir. Bayram anlamına gelen İd'ın çoğulu, A'yad'dır.


    4- Ramazan orucu, Peygamberin hicretinden bir buçuk sene sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılınmıştır. Bunun farziyeti kitab, sünnet ve icma ile sabittir. "Oruç size farz kılındı." (Bakara sûresi, âyet: 183) âyet-i kerîmesi bunu emretmektedir.
    Bu çok mübarek ve pek feyizli ibadete gereği üzere devam edenlere müjdeler olsun!..

  2. #25
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    İTİKAFA DAİR BAZI MESELELER

    265- Belli bir mescidde, Mescid-i Haram'da itikâfa niyet eden kimse, başka bir mescidde itikâfa girebilir.


    266- Bir ay itikâf adansa ve bundan yalnız gecelere veya gündüzlere niyet edilse, bu niyet sahih olmaz. Çünkü ay, belli mikdardaki geceler ile gündüzlerden ibarettir. Onun için geceli ve gündüzlü bir ay itikâf gerekir.


    267- Yalnız gündüzleri itikâfda bulunmaya niyet edilmesi sahihdir. Bu durumda her gün fecrin doğuşundan önce mescide girip güneşin batışından sonra çıkılır. Fasılasız itikâfa niyet edilmemişse, istenilen günlerde itikâf yapılabilir. Bir gün için itikâfa niyet edildiği zaman da, buna gece dahil olmaz. Fakat fasılasız şu kadar gün itikâfa denilerek nezredilse, geceler de bu nezre girer. Aksi de böyledir. Bu durumda itikâf için güneşin batışından önce mescide gidilir. Belli olan geceler ve gündüzler mescidde kalınır. Son günün güneş batışından sonra mescidden çıkılır. Böylece itikâf sona erer.


    268- Muayyen bir ramazan ayını itikâfla geçirmeğe nezredilse, o ramazan orucu bu itikâf orucu içinde yeterli olur. Böyle bir nezir yapıldığı halde, ramazan orucu tutulup da itikâf yapılmasa, başka bir zamanda oruçlu olarak fasılasız bir ay itikâf edilmesi gerekir. Eğer itikâf yapılmaksızın diğer bir ramazan girecek olsa, artık bunda yapılacak itikâf yeterli olmaz. Çünkü bu takdirde kazaya kalan itikâfın orucu, insan üzerine düşen bir borç olmuştur. Bu, ikinci ramazan orucu ile ödenmiş olamaz.


    269- Belirtilmeksizin bir ay itikâf yapmayı nezreden kimse, ramazanda bir ay itikâfda bulunmakla bu nezrini yerine getiremez. Çünkü bu itikâf için, bir ay oruç tutmayı da bu nezirle üzerine yüklenmiş bulunur. Ramazan orucu ise, kendisine ayrıca farz olan bir ibadettir.


    270- Bir kimse nezrettiği bir itikâfı yapmadan ölecek olsa, her gün için bir fidye ödenmesini vasiyet etmiş olması gerekir. Çünkü vacib olan bir itikâf, orucun bir parçasıdır. Onun için oruçtaki fidye, bunda da gerekli olur. Ancak fakir ise, o zaman Yüce Allah'dan af ve mağfiret dilemelidir.

  3. #26
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    İTİKAFI BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER

    271-İtikâf halinde olan bir kimsenin dinî ve tabiî ihtiyaçları için zaruri olarak mescidden dışarı çıkması, itikâfı bozmaz.
    Örnek: İtikâfda bulunanın (mutekifin) cuma namazını kılmak için mescidden çıkması, din bakımından bir özür olduğundan itikâfına engel değildir. Zaten cuma namazının süresi bilinmiş olduğundan, adağın dışında kalmış olur.
    Yine, abdest ihtiyaçlarını gidermek ve gusletmek için çıkması da tabiî bir özür olduğundan itikâfa zarar vermez.
    Yine, bulunduğu mescidin yıkılmaya yüz tutması veya oradan zorla çıkarılması da zarurî bir özür olduğundan itikâfa zarar vermez.
    (Şafiî'lere göre, cuma namazı için başka bir camiye çıkılıp gidilmesi itikâfı bozar. İtikâf bir hafta devam edecekse, cuma namazı kılınan bir mescidde itikâfa girmelidir.)


    272- Cuma namazını kılmak veya ihtiyacı gidermek için en yakın olan yere gidilir, arkasından mescide dönülür. Bir özürden dolayı mescidden çıkılınca, başka bir mescidde o itikâf tamamlanır.


    273-Bir özür olmaksızın mescidden çıkmak itikâfı bozar. Onun için itikâf yapan bir kimse, geceleyin veya gündüzün özür bulunmaksızın bir müddet kasden veya sehven mescidden çıkarsa itikâfı bozulur. Bu müddet, iki İmama göre, bir günün yarısından ziyade bir zamandır. Bir görüşe göre de, günün belirsiz bir saatinden ibarettir. Kadın da itikâf ettiği odadan özürsüz evinin içine çıksa, itikâfı bozulur.


    274- Şu işleri yapmak için mescidden dışarıya çıkmak da itikâfa engel olur: Hasta ziyaretinde bulunmak, cenaze hizmetinde bulunmak, cenaze namazı kılmak, şahidlik etmek, bir hastalık sebebiyle bir saat kadar dışarı çıkmak da itikâfı bozar. Ancak itikâf adağı yapılırken, hastaları ziyaret ve cenaze namazında bulunmak şart kılınmışsa, bunlar için çıkılması itikâfı bozmaz.


    275- Pek az rastlanan bir özürden dolayı da dışarı çıkmak itikâfı bozar. Boğulmakta olan veya yangına düşmüşü kurtarmak için dışarı çıkmak itikâfı bozduğu gibi, cemaatın dağılmasıyla dışarıya çıkmak da bozar.


    276- İtikâfda bulunan bir kimseye, bu ibadeti esnasında birkaç gün baygınlık veya cinnet gelse, itikâfı bozulur. İyileşip kendine gelince yeniden itikâfa başlar. Öyle ki, bu durum devam ederek birkaç sene sonra üzerinden kalksa, yine itikâfı kaza etmesi gerekir.


    277- Yukarıda anlatılan meseleler, vacib olan itikaflar içindir. Nafile olan itikaflarda, bir özür bulunsun veya bulunmasın, dışarı çıkmakla veya hastayı ziyaret etmekle itikâf bozulmaz.


    278- Vacib olan bir itikâf bozulunca, onun kazası gerekir. Meselâ: Belli bir ay için yapılan itikâf esnasında bir gün oruç bozulsa veya dışarıya çıkılsa, yalnız bir günlük itikâf için kaza gerekir. Fakat belirsiz olarak fasılasız bir ay için nezredilmiş bir itikâf esnasında, böyle bir gün oruç bozulacak veya dışarıya çıkılacak olsa, yeniden bir aylık itikâfa başlamak gerekir. İtikâf yapan kimse ister kendi iradesi ile oruç yesin ve dışarı çıksın, ister iradesi dışında olarak cinnet ve bayılma durumuna düşsün, eşittir.


    279- Başladıktan sonra bırakılan nafile bir itikâfın, tercih edilen görüşe göre, kazası gerekmez.


    280- İtikâf eden kimse için, zevcesi ile cinsel ilişki kurmak veya buna sebeb olacak öpme ve okşama gibi herhangi bir hareket, gerek gündüz ve gerek geceleyin olsun, haramdır. Cinsel ilişki ister kasden, ister unutarak olsun, itikâfı bozar. İnzal olması şart değildir. Diğer hareketler ise, inzal olmadıkça itikâfı bozmaz. Bakmak ve düşünmek sonunda meydana gelecek inzal ve ihtilâm da itikâfı bozmaz.


    281- İtikâf halinde olan kimse, muhtaç olduğu şeyleri mescidde bulundurmaksızın mescidde satın alabilir. Mescide zarar vermeyecek şeyleri mescide getirebilir. Mescid içinde yer-içer. Mescid içinde hazırlanmış uygun bir yer varsa orada abdest alıp gusledebilir. Böyle bir yer yoksa, dışarıya çıkar ve en yakın yerde abdestini alır ve yıkanır, beklemeksizin hemen mescidine döner.


    282- İtikâfda olan kimse, ezan okumak için minareye çıkabilir. Minarenin kapısı mescidin dışında olsa bile zarar vermez.

    "Allahım, bizi kendini senin kulluğuna adamış, emirlerine ve yasaklarına titizlikle uyan kullarından eyle. Amin. Ve övgü, âlemleri terbiye eden Allah'a mahsustur.

    (Alinti Kaynak:Ömer Nasuhi Bilmen/Büyük islam ilmihali/Oruc kitabi)

    selam ve dua ile..

  4. #27
    Dadaloglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 15638
    Üyelik tarihi
    27 Aralık 2014
    Konum
    Yurtdisi
    Mesajlar
    2.142
     
     Uydu Alıcısı
     
     Korax ipplus HD 

    Standart

    FİTRE SADAKASI

    109- Fitre sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisab mikdarı bir mala sahip bulunan her müslüman için verilmesi vacib olan bir sadakadır. Buna yalnız "Fitre"de denir. Fıtrat sadakası, sevab için verilen yaratılış ikramı demektir.


    110- Fitre sadakasının vacib olması, zekatın farz kılınmasından öncedir. Orucun farz kılındığı yıla raslar. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir.


    111- Fitre sadakası, Ramazan Bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacib olursa da, bundan önce ve bundan daha sonra da verilebilir. Önceden verilmesiyle fakirler bayramlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.
    (Üç İmama göre, fitre sadakası Ramazanın son akşamında güneşin batmasından itibaren vacib olur. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.)


    112- Fitre sadakası, nisab mikdarı bir mala sahib olan her hür müslüman için vacibdir, ister çocuk olsun, ister mecnun olsun...
    Bunların velileri, bunların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre, bunlara fitre sadakası vacib olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasileri bu sadakayı onların mallarından verirlerse, onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacib olur. Fitrelerini babalar kendi mallarından verirler.


    Bu nisabdan maksad, iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunlann kıymetine denk bir maldır. Bu mal, temel ihtiyaçlardan (borçtan, oturulan evden, ev eşyasından, bineceği at ve kuşanacağı silahdan, ailesinin bir aylık veya bir yıllık geçiminden) fazla bulunmalıdır. Bu fazla malların para veya ticaret malı olması şart değildir. Bu fazla olan mal üzerinden bir yıl geçmesi de aranmaz.


    İşte bu mikdar bir mala sahib olan her müslüman için zekat almak veya vacib olan sadakaları kabul etmek haramdır. Üzerlerine kurban kesmek de vacibdir.
    (Üç îmama'a göre, Bayram günü ile bayram gecesine mahsus olmak üzere, kendisi ile aile halkının yiyeceklerinden ve temel ihtiyaçlarından fazla fitre mikdarı bir mala sahib olan bir müslüman için fitre sadakası vacib olur.)


    113- Ramazan Bayramının ilk günü fecrin doğuşundan önce vefat eden veya fakir düşen veya fecrin doğuşundan sonra dünyaya gelen veya (İslama giren) bir müslümana fitre sadakası vacib olmaz. Fakat fecirden sonra ölen bir müslümana vacib olur. Eğer vasiyet etmişse, terekesinin üçte birinden ödenir. Varislerin kendi mallarından vermeleri de caizdir.


    114- Nisab mikdarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa fitre düşmez, çünkü verilmesi için önceden bir imkan hasıl olmuştu. Zekat ise böyle değildir, onda kolaylığı gerektiren bir imkan gereklidir.


    115- Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vacibdir. Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...


    116- Nisaba malik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür. Köle ve cariyeleri müslüman olmasalar da, bunlar için fitre vermesi yine vacibdir. Fakat ticaret için olan köle ve cariyelerden ötürü fitre vermek gerekmez. Çünkü bunlar zekata bağlıdırlar. Bir maldan hem zekat, hem de fitre vermek olmaz. Bunlar birleşmez.
    Yukarıda açıklandığı gibi, İmam Muhammed'e göre, zengin olan çocuklar için de fitre sadakası vermek babalarının malına düşen bir borçtur.


    117- Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba malik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih görülen bir görüşe göre, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacib olmaz.


    118- Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evladının fitre sadakasını vermekle yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan her biri kendi başına tasarruf hakkına sahib mükellef kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisaba malik ise, zekatını kendi malından vereceği gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda sadakalarda bir ibadet manası vardır. Koca, zevcesine ait bir ibadet görevini yüklenmek için evlenmemiştir.


    119- Bir kimse, zevcesinin veya büyük yaştaki evladının fitrelerini onların izinleri ile kendi malından verecek olsa yeterli olur. Bunlar kendi idaresinde ve geçimi altında bulundukları takdirde izinleri olmaksızın vermesi de yeterlidir. Çünkü bu durumda adet bakımından izin var sayılır. Aile arasında bulunan diğer şahıslar hakkında da hüküm böyledir. Gerçek yönden veya adet bakımından izin gereklidir. Çünkü fitre sadakasında niyet bulunmalıdır, niyetsiz verilemez. Böyle bir izin ise, niyet yerine geçer.
    (İmam Şafiî'ye göre, zevcenin fitre sadakası, kendisi zengin olsa bile, kocasına aittir. Kendilerine ücret tayin edilmeyen hizmetçiler hakkında da hüküm böyledir.)


    120- Bir kimse, kendi geçimi altında bulunsalar bile, babasının ve annesinin fitre sadakasını vermekle yükümlü değildir. Baba fakir olduğu halde mecnun ise, fitresini vermek zorundadır.


    121- Fitre sadakası dört cins maldan belli bir mikdarda verilir. Şöyle ki: Buğdaydan yarım sa'(Irakî) ki, beş yüz yirmi dirhem verilir. Buğday unu ile kavutu da, buğday hükmündedir. Arpadan, kuru üzümden ve kuru hurmadan da bir sa'(bin kırk dirhem) verilir. Bunların yerlerine kıymetlerinin verilmesi de caiz hatta daha faziletlidir. Fakat fakirlerin ihtiyacı bunların kendilerine daha çok ise, o zaman kendilerini vermek daha iyi olur.(*)


    122- Burada dirhemden maksad, zekat nisabında olduğu gibi, Şer'i dirhemdir. Bununla beraber her beldenin Örfde kullandığı dirhem ölçüsünü esas kabul etmek gerektiğini söyleyenler de vardır. Örfi dirhem daha fazla olduğu için, fitre sadakasını bundan vermek ihtiyata uygundur ve ziyade sevabı vardır.
    (Üç İmama göre, fitre sadakası buğdaydan da bir sa'dır. Fakat bu sa'dan maksad, Irak sa'yi değil, Hicaz sa'yi olan 693 1/3 dirhem mikdarıdır.)


    123- Fitre sadakası için buğday, arpa, üzüm ve hurma birer değişmez ölçüdür. Çünkü bunlardan maksad, fakirin bir günlük ihtiyacını gidermektir. O da bunlarla karşılanır. Eğer belli bir para ölçü olarak gösterilmiş olsaydı, ,bu gaye elde edilemezdi. Çünkü yiyeceklerin fiyatı zaman zaman değişmekte olduğundan, belli para bazı yıllar bu maksadı karşılar ve bazan da karşılayamazdı.


    124- Fitre sadakası, zekat gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir. Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.


    125- Fitre sadakasını, aralarında zevciyet veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine vermesi sahih değildir. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.


    Fitre sadakası, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî'ye göre, fakir olan zîmmîlere de verilemez. Fetva da bu şekildedir. Çünkü bunun verilmesindeki maksad, bayram gününde fakir müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama sevinçle katılmalarını sağlamaktır. Bu maksad, fitrenin zimmîlere verilmesi ile elde edilmez. Bununla beraber, fitrenin zimmîlere verilebileceğini söyleyen alimler diyorlar ki: Bu sadakadan asıl maksad, mutlak olarak fakirlerin ihtiyacını bir ibadet niyeti ile karşılamaktır. Bu maksad, fakir zimmîlere verilmekle de kazanılır. Çünkü onlara verilecek sadaka da bir ibadettir.


    126- Bir kimse fıtresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de, fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.
    Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.


    127- Birkaç fitre, gerek aynen ve gerek kıymet olarak sahiblerinin izni ile karıştırılmış bir halde fakirlere verilebilir. Her fitreyi diğerinden ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber fitrelerin ayrı ayrı verilmesi ihtiyata daha uygundur.


    128- Fitre sadakası, yükümlünün bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.

    "Eksiklikten ve fazlalıktan münezzeh ve yüce olan Allah, doğruyu daha iyi bilir ve O'nun kereminin kemâlinden başarıya ulaştırması ve mükâfatlandırması umulur."

    (Alinti Kaynak:Ömer Nasuhi Bilmen/Büyük islam ilmihali/Zekat Kitabi


    selam ve dua ile..

Sayfa 4/4 İlk ... 4

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. Oruc'un vucudumuza verdigi bazi faydalar!.
    Mübarek gün ve geceler forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 31.Mayıs.2016, 19:09
  2. Oruc ve Soda tüketimi!.
    Mübarek gün ve geceler forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 31.Mayıs.2016, 16:19
  3. Receb'in ilk günü cuma ve oruç.
    Mübarek gün ve geceler forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 07.Nisan.2016, 00:44
  4. NAMAZ Hakkinda Bilgiler
    Gusül-Hayz-Abdest-Namaz forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 59
    Son Mesaj: 15.Ekim.2015, 21:18
  5. Kurban ve Av Hayvanlari Hakkinda Bilgiler
    Mübarek gün ve geceler forum içinde, yazan Dadaloglu
    Yorum: 12
    Son Mesaj: 15.Ağustos.2015, 00:41

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş