FATİH’İN VASİYETİ VE DUASI

“Ben ki, İstanbul Fatihi aciz bir kul, Fatih Sultan Mehmet, bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’ un Taşlık mevkiinde bulunan, hudutları belli olan 136 adet dükkanımı aşağıdaki şartlar gereği vakfı sahih eylerim. Şöyle ki; bu gayr-i menkulümden elde edilecek gelirlerle, İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler ve yerlere tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, günlük ücretleri yirmişer akçe alsınlar; diğer kalan paralarımı da hastalara, yoksullara dağıtıla, zinhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalar.” dedi.
Fatih Sultan Mehmet, Bizans’ın alınmasından hemen sonra, İmparatorluk sarayını gezip incelediği sırada, zindanda yaşlı bir papazı gördü. Yanına vardı ve ona; ” Efendi! Neden hapsedildin, suçun neydi?” diye sordu, Oda; ”Sultanım! İstanbul kuşatıldığı sırada İmparator beni huzuruna davet etti ve bana; “Aziz Peder! Türkler İstanbul’a girebilecek mi?” diye sordu. Ben de ilmime güvenerek Ona; ” Efendim ne yazık ki, Türkler buraya hakim olacaklar“ dedim. İmparator hiddetlendi, işkenceyle beni buraya hapsettirdi.” dedi. Fatih bu olaydan oldukça etkilendi ve papaza şu soruyu yöneltti; “Aziz Peder! İstanbul, bir gün gelir de bizim elimizden de çıkar mı?” dediğinde Papaz;” İçinizdeki fesatçılar, düşmanlar, kendi çıkarlarını düşünüp, devleti soymaya kalkarlarsa ve birde taşınır, taşınmaz mallarını yabancılara satıp, onlardan medet umar duruma düşerlerse, o zaman İstanbul bir başkasının eline geçer” dedi. Bu söz üzerine Fatih’in tüyleri ürperdi ve oracıkta dizlerinin üzerine çöktü, ellerini açıp “Ya Rab! Ülkemde böyle fesatçılara, devlet düşmanlarına fırsat verme. Onları gazabına uğrat, birlik ve beraberliğimizi bozma “ diye niyazda bulundu. Burada, papazın sözlerini ve Fatihin duasını, aklı selim olan bu günün insanı, bir kez daha düşünmelidir.