Kibrisin Fethi Mektubu





Kıbrus fethi mektubudur;

İstidâmet-i devlet-i ebed-peyvend-i rûz-efzûn ed´iyesine ve istikâmet ü haşmet-i ser-bülend-i saâdet-makrûn esniyesine resm-i ihlâs ve kâide-i ihtisâs üzere bi´l-gudüvvi ve´l-âsâl müdâvemet ü iştigâl gösterildikden sonra zamîr-i münîr-i mihr-tenvîr ve hâtır-ı âtır-ı müşterî-tedbîrlerine ma´rûz-ı saâdet-hâh budur ki adû-yı fitne-cûy u dalâlet-hûya müteallik olan kılâ-ı üstüvâr-ı nâmdârdan esâs-ı üstüvârı ka´r-ı zemîne lenger ve kulle-i felek-süvârı kavs-i kuzah gibi çarh-ı berîne kemer salup top u tüfeng ile etrâf u cevânibi tertîb ü tezyîn olup me´vâ-yı erbâb-ı dalâl ve makarr-ı melâîn-i dalâlet-meâl olan kal´a-i Lefkoşı bâ-emr-i hazret-i Zülcelâl-i lâ-yezâl sene semâne seb´în ve tis´a-mie(978) Saferü´l muzafferinin yirmi beşinci günü muhâsara olınup üzerlerine âteş-feşân toplar merdüm-gıdâ darb-zenler havâle olınup asâkir-i ikbâl-ittisâl ile rûz u leyâlde top u tüfeng ile ceng-âşûb olup der ü dîvârları gırbâl u kefgîr-misâl harâb u yebâb olup ve bu cânibden dahi tedârük olunan toprak mahalline varup yer yer kulleler yapılup lâkin cebr ile kal´aları içine idhâl itdükleri reâyâ ve berâyânun yürüyüş mahallinde murg-ı rûh-ı bî-fütûhları çengâl-i şâhîn-i ecelpervâzda halâs eylemek murâd olunmağın âyîn-i bâtılları üzere defeâtla muktedâ-yı erbâb-ı fesâd ve pîşvâ-yı zümre-i pür-inâd olan beglerine ve kapudanlarına umûmen melâhide-i müşrikîne mektûblar yazılup fe-kûlâ lehu kavlen leyyinen yetezekkeru ev yahşâ muktezâsınca itâat ve inkıyâd semtine da´vet olundukda ol kavm-i anîd ve ceyş-i pelîdün jeng-i tab´ı ve küdûret-i cibillîsi kâbil- i terbiye vü ıslâh ve mütehammil-i tasfiye vü felâh olmaduğı ecilden ihtiyârları ile virmege ikdâma cür´et itmeyüp ârâ-yı bâtıla

ve inkâr-ı fâsideleri muktezâsınca asâkir-i İslâm ve cünûd-ı ehl-i îmânun yürüyüş mahallinde hücûm ve cümlelerin def´ itmek içün hisârları içinde tekrâr handaklar ve metrisler peydâ itdükde mübârizân-ı cevşen-pûş u âhenîn-ten ve dilîrân-ı migfer-külâh-ı düşmen- şiken gürûh-ı melâhide-i seffâk ve şirzime-i müfsid-i nâ-pâkün ol makûle mekr ü iğfâline iltifât itmeyüp sene-i mezbûre Rebîü´l-âhirinün sekizinci güni bârekallah es-sebtü ve´l-hamîsuhu müsted´âsınca şîrân-ı rûzigâr ve dilirân-ı rûzigâr olan asâkir-i nusret-şi´âr ol hisâr-ı üstüvârun etrâfını hemvâr ihâta idüp nısfu´l-leylden namâz u niyâza âgâz idüp rûy-ı recâ-yı cenâb-ı kâr-sâza tutup vakt-i sabâh ve hengâm-ı felâh irişdükde ol hazret-i müfeyyizü´n-nevâlün inâyet- i fütûh-bahşâları ve kâfile-sâlâr-ı bezm-i hidâyet şem´ ü cem´-i risâlet dürre-i tâc-ı kâyinât ve maksûd u murâd-ı âferîniş-i mevcûdât peygamber-i âhirü´zzamân hazretlerinün mu´cizât-ı bâhiretü´l-burhânları ve nücûm-ı zâhire-i âsmânı velâyet ve büdûr-ı kâmile-i semâ-yı hilâfet sahâbe-i kirâm-ı büzürgvâr-ı enâm çehâr-yâr-ı izâm-ı saâdet-fercâmun himem-i ervâh-ı tayyibe-i zafer-ihtiyâmları müsâadesiyle sag koldan emîrü´l-ümerâi´l-izâm İskender Paşa ve şîr-i dilîr-i meydân-ı heycâ emîrü´l-ümerâ-i kişver-güşâ Cezâyir beglerbegisi ve kapudan Ali Paşa, Karaman beylerbegisi Hasan Paşa ve şecâat-şi´âr ve şehâmet-disâr emîrü´l-ümerâi´l-kirâm Haleb beglerbegisi Derviş Paşa ve müstecmi-i cemîü´lmeâlî ve´z-zafer Kıbrıs beglerbegisi Muzaffer Paşa dâme ikbâlühümâ kendülere müteallik olan begleri ve sâir sipâh-ı nusret-şi´âr ve bu mûr-ı bî-mikdâr ve zerre-i hâk-sâr dahi üzerimizde hâzır olan âdemlerimüz ile tamarda olan hûn-ı şecâat cûşa ve bî-ihtiyâr hurûşa gelüp cümle-i mü´minîn ve âmme-i muvahhidîn cân u cenândan sadâ-yı Allah Allah ve derûn-ı dilden nasrun minallah deyüp kal´a-i merkûmun yemîn ü yesârından muhkem yürüyüş idüp her tarafdan darb-zen ve topun dûd-ı duhânı ebr u sâika gibi âsumâna peyveste olup ve tüfenk ü nâvek ü zenbûrek yagmur gibi yağup ve nâr-ı kunbaradan niçe kimesneler harîk olup âftâb-ı âlem-tâb kubbe-i felege çıkınca bir ceng-i azîm ü acîb ve bir kıtâl-i mehîb ü garîb vâki´ olmışdur ki ta´bîr ü takrîri dâire-i imkândan bîrûn u ba’îddür. Mu´cizât-ı hidâyet-mertebet-i hazret-i risâlet-menzilet asâkir-i İslâm ve cünûd-ı ehl-i îmânun rehberi olmağın ol tâife-i fesâd-pîşe ve gürûh-ı mekr ü kabâhatendîşe ceng ü cidâl ve harb ü kıtâle tâkat getürmeyüp yevme yefürrü´l-mer´ü min ahîhi mûcibince tahammül ü sükûna karârı kalmayup hemân ol sâat yüz döndürüp ma´reke-gâhdan bâr-ı sepîd-rûz-ı pür-nûr şeb-i deycûrı sürdügi gibi kaçurup şehrleri ve evleri içine tahsîn eyledüklerinde guzât-ı müslimîn ve asâkir-i muvahhidîn münkirân-ı dîn-i nebevî ve müstekbirân-ı millet-i Mustafavî olan melâîn-i makarr-mekînden sekiz bin mikdârı bî-dîn ve begleri ve kapudanları kılıçdan geçüp ol esnâda bakiyyetü´s-süyûf olanları dahi evlerinden ve tamlarından tüfenk ve darb-zen ile haylî ceng idüp âkıbetü´l-emr devletlü ve saâdetlü pâdişâh-ı zıll-ı İlâh ve saâdet-destgâh lâ-zâle makrûnen bi-himâyetillah hazretlerinün hayr duâsı ve safâ-yı himmeti berekâtıyla burc-ı bârûlarında olan livâ-i nühûset-nümâ ve tug-ı bî-fürûg-i hezîmet-sezâlarına İslâm sancakları dikülüp İnnâ fetehnâ leke fethen mübînen muâvenet-i şerîfleri ile ebvâb-ı fütûh açılup asâkir-i müslimîn üzerine nûr-ı İlâhî saçılup hisâr-ı üstüvârun fethi müyesser oldukdan sonra cümle tevâbi-i mesâfât ve levâhik-i mülhakâtı ile ekâlîm-i mahmiye-i husrevânîden kılınup âyîn-i dîn-i kavîm ve kavânîn-i şerâyi´-i Nebiyy-i Ekrem aleyhi´t-tahiyyeti ve´t-teslîm icrâ olınup kefere-i fecerenün savâmi´ ve meâbidlerinün ebvâbı meftûh ve mekşûf kılınup âyîn-i dîn ve sünen-i seyyidü´l-mürselîn üzere cum´a namâzı kılınup saâdetlü pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerinün eyyâm-ı humâyûnlarında envâ´ yüz aklıkları vâki´ olup umûmen asâkir-i nusret-şiâr sâlim ü gânim devlet-i ebed-peyvend-i pâdişâhîye iştigâl üzeredür el-hamdü lillah alâ-âlâihi ve´ş-şükrü alâ-na´mâihi hemîşe bu asl tâze ve mücedded vilâyet ve memleketler zamîme olmakdan hâlî olmayup dâyimâ fesâd-ı hezîmet-âsâr arsa-i rûzgârda süyûf-ı nusret-me´lûf ile mahkûk ve ma´dûm kılınmakdan hâlî olmaya âmîn bi-hürmeti rûhu´l-emîn. Ziyâde nedîmün lâzımdur hemîşe âftâb-ı ikbâl ve mâh-tâb-ı iclâl tâbân u dırahşân bâd bi-rabbi´l-ibâd bi´n-nûni ve´s-sad.



Kıbrıs’ın Fethi Mektubu Türkçe(1570);

Sonsuza değin yaşayacak uzun ömürlü devletin devamlılığına dualar ve mutlulukla başı dik olanın haşmet ve istikametine senalar etmeye sabah akşam samimi bir şekilde devam ve meşguliyet gösterildikten sonra, güneş gibi aydınlatıcı kalplerine ve Müşteri tedbirli güzel kokulu gönüllerine mutluluk isteyenin dilekçesi budur: fitne çıkarıcı sapkın düşmana ait sağlam kalelerden olup sağlam temeli yerin dibine lenger ve felek yürüyüşlü kulesi kavs-i kuzah gibi yüksek çarha kemer salan, top ve tüfengle etrafı donatılmış ve melunlarla sapkınların yuvası olmuş olan Lefkoşe kalesi Allah’ın izniyle 978 (1570) Safe’inin 25. günü kuşatılıp, üzerlerine ateş saçan ve insan yiyen toplar atılıp, bahtiyar askerlerle gece gündüz top ve tüfengle savaş içinde kalıp, kapı ve duvarları elek ve kevgir gibi harap olup, bu yandan da tedarik olunan toprak mahalline varılıp yer yer kuleler yapılmıştı. Fakat zorla kale içine sokulan halkın açılmamış gönül kuşları ecel şahininin çengelinden kurtarılmak istenildiğinden defalarca fesat ve inat dolu bu zümrenin beylerine, kaptanlarına ve umumen müşrik mülhitlerine mektuplar yazılıp “ona yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır, yahut korkar” hükmü gereğince itaate çağırıldıklarında o inatçı kavmin tabiatı düzelmeye yatkın olmadığından kendi istekleriyle kaleyi vermeye yanaşmayıp inkarları ve batıl görüşleri gereğince İslâm askerlerinin hücumunu püskürtmek için hisarları içinde tekrar hendekler kazdıklarında çelik zırhlı ve miğferli Müslüman askerler kan dökücü pis mülhit gürûhunun bu hilesine iltifat etmeyip 978 Rebiülahir´inin 8. günü o sağlam kalenin etrafı kuşatılıp gece yarısından namaz ve niyaza başlanılıp sabah olunca fetihler bahşedici Allah’ın inayeti, Hz.Peygambe’in mucizesi ve büyük sahabelerin himmetiyle sağ koldan İskender Paşa, Cezâyir beylerbeyi ve kapudan Ali Paşa, Karaman beylerbeyi Hasan Paşa, Halep beylerbeyi Derviş Paşa ve Kıbrıs beylerbeyi Muzaffer Paşa beyleri ve askerleriyle ve bu bir karınca ve bir toz zerresi kadar küçük ve değersiz olan kul da dahil cûş u hurûşa gelinip hep birlikte Allah Allah sesleriyle kalenin sağ ve solundan hücum edildi; her taraftan top dumanları bulut ve yıldırım gibi göğe ulaştı; mermiler yağmur gibi yağdı; güneş orta noktaya gelince dilin anlatamayacağı büyük bir savaş vaki oldu. Yüce Peygamber’in mucizeleri İslâm askerlerinin rehberi olduğundan o fesatçı ve hilekarlar daha fazla savaşa dayanamayıp “o gün kişi kardeşinden kaçar” hükmü gereğince hemen o anda, tıpkı apaydın beyaz günün karanlığı sürmesi gibi dönüp savaş meydanından kaçıp şehirleri ve evleri içine sığındıklarında müslüman askerler din düşmanlarından bey ve kaptanları da dahil sekiz bin kadarını kılıçtan geçirip, kılıçtan arta kalanları da evlerinden epey savaşıp sonunda yüce padişahın hayır duasıyla burçlarındaki uğursuzluk gösteren sancakları indirilip yerine İslam sancağı dikildi; “İnnâ fetehnâ leke fethen mübînen” ayeti ile fetih kapıları açılıp müslüman askerler üzerine İlâhî nûr saçılıp sağlam kale fethedildikten sonra her yeriyle birlikte tamamen padişahın ülkeleri arasına katıldı, İslam kuralları uygulandı, kafirlerin mabetlerinin kapıları açık tutuldu ve cuma namazı kılındı. Mesut padişah hazretlerinin zamanında daha birçok yüz aklıkları vaki oldu; elhamdülillah muzaffer askerler daima padişahın uzun ömürlü devletine çalışmaktadırlar. Sürekli böyle yeni vilayet ve memleketler eklenmekten boş kalınmayıp, fesat da zaman arsasında daima muzaffer kılıçlarla kazınıp yok ola; âmîn.

(KAYNAK: ELİAÇIK, Muhitten; Lefkoşe Kalesinin Fethini İlk Elden Anlatan Mühim Bir Mektup; Türkiyat Araştırmaları Dergisi).

selam ve dua ile..