Hz.MUHAMMED ALEYHİSSELAMIN NÛRU

Allâhü Teâlâ, Hz.Muhammed Mustafa (sav.)’in mübârek nurunu Hazret-i Âdem’i yarattığında sırtına koydu. Melâike-i Kirâm, Âdem aleyhisselamın ardında saf olup hz.Muhammed aleyhisselamın nurundan istifâde eder, nimetlenirlerdi.

Hazret-i Âdem, Rabbine niyâz ve duâ ederek:

“Bu Melâike-i Kirâm niçin ardımda saf durmaktadırlar” dedi.

Hak Teâlâ şöyle buyurdu:

“Meleklerim, Habibim Muhammed aleyhisselâmın nuruna bakmaktadırlar. O peygamber senin soyundan çıkacak, onun nuru nesilden nesile ve secde edenden secde edene (yani mü’minden mü’mine) intikâl ederek sâhibine ulaşacaktır. O, peygamberlerin ve resullerin sonuncusudur, evvel ve âhir yaratılanların efendisidir.”

Hazret-i Âdem Rabb’inden, melekleri karşısında görmek için bu nuru alnına nakletmesini istedi. Nûr-i Muhammedî Hazret-i Âdem’in alnına intikâl eyledi. Melekler Hazret-i Âdem’in önüne geldiler. Nûr-i Muhammedî, Hazret-i Âdem’in alnında sabah güneşi gibi parlamaya, hatta ondan daha güzel ve latîf nurlar saçmaya başladı.


Hazret-i Havvâ vâlidemiz bu nuru Hazret-i Âdem’in pâk alnında görünce:

“Alnındaki bu nur da nedir, beni hayret içinde bıraktı” dedi. Hazret-i Âdem:
“Yâ Havvâ! Seni hayran bırakan, evlâdımdan mübârek bir peygamberin nurudur. O, Allâhü Teâlâ’nın yarattıklarının en üstünü ve Allah katında en kıymetlisidir” dedi.

Sonra Hazret-i Âdem, Allâhü Teâlâ’dan o nuru bakabileceği ve görerek istifâde edebileceği bir azasında bulunmasını diledi. Allâhü Teâlâ duâsını kabul etti ve nûru şehâdet parmağına nakletti ve Hazret-i Âdem’in gözünü onunla nurlandırdı. Hazret-i Âdem zikir ve hamd ile meşgul olduğunda o nur da onunla zikreder ve hamdederdi.

Yeryüzüne inince yine önceki yerine iâde olundu.

selam ve dua ile..