DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3699 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

TASAVVUFÎ TERİMLER (Y) ..:: 1 ::.. YABANCI : Türkçe, tanımadık kimse anlamına gelen, aynı zamanda Japonca'da aynı manada olmak üzere bulunan bir kelime. Başka tarikattan

Bu konu 8284 kez görüntülendi 1 yorum aldı ...
Tasavvufî terimler (y) 8284 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Tasavvufî terimler (y)

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 8284 kez incelendi.

 
  1. #1
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.396
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart Tasavvufî terimler (y)

    TASAVVUFÎ TERİMLER (Y)
    ..:: 1 ::..
    YABANCI : Türkçe, tanımadık kimse anlamına gelen, aynı zamanda Japonca'da aynı manada olmak üzere bulunan bir kelime. Başka tarikattan olanlara veya tasavvufla alâkası olmayan avam kesimine, yabancı denir. Aynı tasavvuf okulu mensuplarına "ihvan" (kardeşler) denir. Yabancılara, aynı zamanda zahir ehli veya zahir de denir. Mevleviler, başka tarikat mensuplarına, "sofu dervişi" derler. Yabancı tabiri, tasavvuf ıstılahında, ağyar şeklinde de kullanılır.

    YÂD-DAŞT: Farsça, hatırda tutmak, zihinde tutmak manalarına gelen bir tâbir. Bu, Nakşibendî ıstılahıdır. Allah'ın sürekli görmekte ve bilmekte olduğunu bilmek ve bunun bilincinde olmaktır. Buna, ihsan da denir, huzur ber-gayret olarak tanımlayanlar da vardır. Kalp, Allah'ı düşünmekle güç bulur, meleke kazanır. Yad-daşt, her ân Allah'ın huzurunda olma halidir ki, buna murakabe de denir.

    YÂD-GERD: Farsça, zikretmek, hatırlamak demektir. Murâkebe mertebesine ulaştıktan sonra, sâlikin, muayyen sayıda nefy ve isbât (la ilahe illallah) zikri yapması. Bu şekilde kalbin pası giderilir ve müşahedeye ulaşılır. Bu zikir, ağız ve göz yumularak yapılır. La, kalbi tarayan bir süpürge gibi, olup, kalbin içindeki "ilahe" (put) leh kafa istikâmetine doğru çekip, söküp hârice atarak, kalbi masiva pisliğinden kurtarır. Arapça "lamelif" şekil olarak ters çevrilmiş süpürgeyi andırır. Boşaltılan kalbe, omuz hizasından darb usulü ile "illallah" yerleştirilir. Bu işlem, bir nefesde 21 defa tekrarlanılır, sonunda nefes salıverilirken "ilâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî" denilir. Bu, şuur altına veya insanın özüne (ruhuna), mutlak mükemmel varlık olan Allah fikrini yerleştirip, onu şuur hâline, yani hayata aktarabilecek hâle getirmesi ameliyesidir. Şuur altına, güzel bir ev satın almayı, sürekli o hedefi düşünerek yerleştiren kişide, ev sahibi olma şuur haline gelir; günlük davranışlarını, bu şuur motive eder. Bu durumdaki kişinin, bütün problemi, biraz para kazanabilmek ve onunla bir ev almaktır. Bu yüzden onun yatması, kalkması, uykusu, konuşması, davranışları, yaptığı işler, hep bu hedef doğrultusunda tahakkuk eder. Sahip olduğu şuur, bunu gerektirmektedir. Bu, sürekli olarak evi zikretmekle (anmakla, düşünmekle) şuura (özüne) yerleştirmiştir. Günlük hareketler, işte bu şuur tarafından yönlendirilir motive edilir. Kişi, sürekli Allah'ı zikretmekle (anmak) ve tefekkür etmekle, O'nu şuur altına yerleştirir. En mükemmel özelliklerle süslü olan bu mükemmel Zat, zikir yolu ile bir insanda bilince yerleşirse, O, insanda, meydana gelen hareketlerin motive edicisi olur. Yani o kişi, şuur altına Allah'ı yerleştirirse, hareketlerine, Allah'a ait güzel ve mükemmel ahlâk kabiliyeti ölçüşünce yansır, ve sonunda, Allah'taki güzel özellikleri yansıtan kişi (mütehallık bi-ahlâkıllah) haline gelir. Kul, zikir yolu ile yani kendi kendine telkin yolu ile, mükemmeli, ruhunun derinliklerine (şuur altına) yerleştirir. Kişi şuur altına hangi objeyi yerleştirirse, onun, gerek bu dünyası, gerekse âhiret dünyası ona göre, şekil kazanır. İnsan ruhunun gerçek gıdası, Allah'ı anmasıdır. Ruh, Allah'tandır. Allah'ı anan, aslına dönmüş, ruhunu çeşitli kabiliyetlere açık biçimde güçlendirmiş olur. Nefy ü isbat zikrinde bir tek nefes alınır ve diyaframın arka kısmına yerleştirilir. Yukarıda tarif edildiği gibi, bir nefes-de, kalbten kötü sıfatların silinip yerine mükemmel varlığın yani Allah'ın yerleştirilmesi işlemi yapılır. Bu zikir çekilirken son yedisinde, özellikle nefy ü isbat zikrine yeni başlayanlarda, vücut, parmak uçlarına kadar iğnelenmiş gibi, tatlı bir maneviyat dalgası (takşa'ırru) ile sarsılır. Bu etki, eğer var ise, kişide uyku ağırlığını, aç ise yemek yeme isteğini azaltır, insanı yoğun bir Allah tefekkürüne yöneltir. Zikrin, psikosomatik açıdan, vücutta özellikle göğsün üst kısmında, tatlı bir hararet oluşturduğu, yapanlarca ittifâken savunulur. Zikrin sonunda bir tür gaybet hali teşekkül eder. Onu muhafaza lâzımdır. Zira, o hal ihsan'ın başlangıcıdır.

    YÂFİ'İYYE: Abdullahi'l-Yafi'î Aliyyü'l-Kadirî tarafından kurulmuş, Kadirîliğin kollarından bir tasavvuf okulu.

    -: Arapça, ey o, anlamında bir tâbir. Zikir sırasında dervişler, bazan "yâ hû" diye zikrederler. Buradaki hû zamiri, Allah'ı ifâde etmektedir.

    YA'İZZİYYE: Mağrib'li Ebu Yâiz Cevad b. Meymûni'l-Hazmiri'l-Hankurî tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.

    YAKAZA: Arapça, uyanıklık demektir. Cürcanî bunu şöyle tanımlar: " Hak'tan gelen ve zecrden (yasaktan) neyin kastedildiğini bildiren idrâke, yakaza denir. Nurların tecellîsi sebebiyle, insanın kendine gelişi, gafletten kurtuluşu, uyanma.

    YAKÎN: Arapça kesin, açık bilgiyi ifade eden bir kelime. Kuşeyrî üç türlü yakînden bahseder: 1. İlme'l-Yâkin: Bir şey hakkında habere dayanan bilgi. 2. Ayne'l-Yakin: Bir şey hakkında, görmek suretiyle elde edilen bilgi, 3. Hakka'l-Yâkin: Bir şeyi bizzat yaşamak suretiyle elde edilen bilgi. Yakîn'de şüpheye yer yoktur, kalp bir şeyin hakikati konusunda, tatmin durumundadır. Yine yakin, delil ile değil inanç kuvveti ile apaçık görmeyi ifade eder. Tehânevî kişinin yakîn ile, su ve ateş üzerinde yürüyebileceğini, onlar katında belanın nimete, nimetin de belaya dönüşebileceğini, ilmin, sufiyi kullanırken, yakînin onu taşıdığını kaydeder.

    YAKTIĞIN ÇERAĞI SÖNDÜRME : Bir kerecik kusur işleyen mürid hakkında, şeyhe niyaz tarzında söylenen söz ki bu affetmeyi ihtiva eder.

    Merhem koyup onarma sînemde kanlı dağı.
    Söndürme öz elinle yandırdığın çerağı.
    Fuzulî

    YA'KÛBİYYE: Bir adı da Harrâziyye'dir. Hızriy-ye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu.

    YAKUTE-İ SAHRA: Arapça, sahranın, çölün yakutu anlamında bir tamlama.Nefs-i külliye. Bu ismin veriliş nedeni, nuraniyyetin karanlık olan zulm ile karışmasıdır. Cisimden ayrı olan akıl, böyle değildir. O, sırf nur olduğu için, "dürr-i beyzâ" (beyaz inci) adını almıştır. Kaşanî ve Cürcanî nefs-i küllî'ye yâkût-ı ahmer(kırmızı yakut) derler.

    YALANLA İMAN BİR ARADA OLMAZ : Bu atasözü, bir hadise istinad eder. Bkz. : Künûzu'l-Hakâyık, c. II., s. 133. Yalanın imana aykırılığı, bu sözle açık seçik vurgulanır.

    YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL : Bu söz Mevlânâ'ya aittir. Riya (gösteriş) nın, kötü bir şey olduğu vurgulanır, ikiyüzlülük, yerilen bir ahlâktır.

    YAPMAK GÜÇ, YIKMAK KOLAY :Bu atasözü gönül yapmanın zor, yıkmanın kolay olduğunu ifade eder. Ancak bu, maddî manada da kullanılır. Bir binanın yapımı bir kaç yıla sığarken, yıkımı, modern dinamitleme teknikleriyle on saniye içinde gerçekleşmektedir. Ancak yıkılan bir binanın tekrar yapımı kolay iken, kırılan bir gönlün yapılması, o kadar kolay değildir. Câmî şöyle der:
    -Ka'be Âzer'in oğlu İbrahim'in yapısıdır,
    Gönül ise Allah'ın baktığı bir yerdir.
    Kabe İbrahim(a) tarafından taştan topraktan yapılmıştır, şu ana kadar, pek çok defa yıkılmış, pek çok defa yapılıp tamir edilmiştir. Ancak insanın gönül evinin mimarı, Allah'tır. Dolayısıyla yıkılırsa, yapması güçtür.

    YÂR: Farsça, sevgili dost demektir. Bütün yaratıkların şekillerini meydana getiren İlâhî sıfatlar. Sâlikin haline en uygun isim budur. Zira kelime-i tevhidin esâsı budur. Tehanevî, bunu, şuhûd âlemi ve Hakk'ın zâtını görmek diye tarif eder.

    YÂR-I GAR: Farsça-Arapça, mağara arkadaşı, mağara dostu demektir. Hicret sırasında Hz. Peygamber (s), Hz. Ebu Bekir (r) ile Sevr mağarasına sığınmış ve orada gizlenmişlerdi. Müşrikler, ağzına kadar geldikleri halde, güvercinin yuva yapması, örümceğin ağını örmesi sebebiyle, onların mağara içinde olmadıklarını zannederek orayı terketmişlerdi. işte bu tehlikeli olayla, Peygamber Efendimizin (s) arkadaşı Hz. Ebu Bekir'e Mağara Arkadaşı anlamına gelmek üzere, "yâr-ı gar" denmiştir.
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  2. #2
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.396
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    TASAVVUFÎ TERİMLER (Y)
    ..:: 2 ::..
    YARATILMIŞI HOŞ GÖR, YARATAN'DAN ÖTÜRÜ :Bu sözler Yunus Emre'ye ait olup, kulların hatâlarının affedilmesini salık vermektedir. Allah hatırı için, Allah'ın yapısı bu kulların affı, onların hoş görülmesi sosyo-moral açıdan büyük bir önemi hâizdir, bu manzumenin tamamı şöyledir:

    Elif okuduk ötürü Pazar eyledik ***ürü,
    Yaratılmışı hoş gördük Yaratan'dan ötürü.

    Yunus'un bu şiirinden etkilenen Türâbî ona benzer mahiyette şu şiiri yazmıştır:

    Elif okurlar ötürü
    Pazar ederler ***ürü
    Yaratılmışı hoş görür
    Yaratan'dan ötürü
    Kemer-beste, miyan-beste
    Gül-destedir Bektaşîler.

    YAŞ KESEN EL KURUR : Kurumamış ağacı kesmemek gerek. Çünkü bir ağacın yetişmesi uzun yıllara ve hatta masraflara mal olmaktadır. Çağımızın çevrecilik hareketi, orijinal değildir. Bizim kültürümüzde, ağacı, ormanı, yeşili sevmek, korumak, atasözlerimize girerek, kamu vicdanında, dinî bir mahiyet halinde asırlar boyu yaşamıştır. Anadolu'nun bazı yerlerinde, ormanlardan ağaç kesmenin insanın başına belâlar getireceği inancı, bir kült olarak yaygındır. Çubuk yakınlarındaki bir ormanda, halk ağaç kesmekten kaçınır. Buna sebep, orada ormanı koruyan bir yatır vardır, kim oradan ağaç keserse, mutlaka başına bir felâket getirir, inancıdır.

    YATIR : Ölmüş veliler ve mezarları hakkında kullanılır bir tâbir. Halk, yatırlara büyük saygı gösterir. Allah rızası için, o mahallerde, Allah için kurbanları keser, o yerin teberrük açısından ayrıcalığı olması münasebetiyle, orada Allah'a bazı isteklerinin yerine gelmesi için dua eder. Ancak şu acı gerçeği ifade etmekte de yarar var: Cehalet sebebiyle yatırlar ve türbeler çevresinde, islâm'ın esprisine yakışmayan pek çok bid'at türünden davranışlar dikkat çekmektedir. Halkın bu tür davranışlar konusunda, bilinçlendirilmesi, kanaatimizce, bu tür sakatlıkları ortadan kaldıracaktır: Mum yakma, çaput bağlama, taş yapıştırma vs. gibi çok sayıdaki bu tür davranışlar, dikkatle incelendiğinde, kökeninin İslam dışı dinlere dayandığı görülür.

    YAZILI HARP GÖMLEĞİ: Eskiden, harp sırasında yaralanmaktan korunmak üzere, hazırlanmış bir tür gömlek. Bu ipek veya pamuktan olurdu. Üzerine de, kötülükten koruyacağına inanılan birtakım Kur'an-ı Kerim ayetleri yazılırdı. Sultan Yavuz Selim'e ait böyle bir gömlek, İslam Türk Müzesi'nde teşhir olunmaktadır.

    YEDÂN: Arapça, iki el demektir. Allah'ın celâl ve cemâl isimleri. Karşılıklı mânâları ifâde eden isimler: Nâfi-Dârr, Latîf-Kahhâr vs. gibi.

    YEDİ : Yedi rakamına ait geliştirilmiş bir inanç vardır ki, muhtemelen bunun kökeni, Kur'an-ı Kerim'de "Yedi sema" (Bakara 29) "Yedi deniz" (Lokman 27) "Yedi başak" (Bakara/261 Yusuf/46) "Yedi çift" (Hicr/87) "Yedi kapı" (Hicr/44) "Yedi gün" (Bakara/196) "Yedi gece" (Hakka/7) "Yedi yol" (Mü'minin/17) "Yedi kıtlık yılı" (Yusuf/43) "Yedi sene" (Yusuf/47), "Yedi zayıf inek, yedi şişman inek" (Yusuf/ 46), ayetlerine dayanmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de yedi rakamı, 20 yerde 24 defa geçmektedir. Bir haftanın yedi gün oluşu, Allah'a en yakın olma anı olan secdenin yedi uzuv üzere yapılışı gibi tevafuklar da ilgi çekicidir. Ancak, varlığın bütün sırrını, espirisini yediye bağlamanın doğru olmadığını da vurgulamak gerek. Yediler denilen ri-cal-i gayb grubunun manevî alanda, kendine göre manevî bir fonksiyon icra ettiği hususu, tasavvufî literatürde önemli bir yer işgal eder. Konuyla ilgili bir atasözü: Yedi kat binadan düş, evliyanın gözünden düşme: Allah'ın veli kullarını sevmenin önemini vurgulayan bir atasözüdür. Bir veliyi, a) Allah'ı seviyor diye severiz b) Allah rızası için severiz.

    YED-İ BEYZA: Arapça, beyaz el demektir. Hz. Musa'nın beyaz el mucizesi. Hz. Musa sağ elini cebine sokup çıkardığında lekesiz (min gayri-sû) süt gibi bembeyaz bir halde parlıyordu. (Bkz. Taha/24, Nemi/12, Kasas/32, Şuara/33, Araf/108). Keramet ve harikulade hallere, yed-i beyza denmiştir.

    YEDİLER: Veliler hiyerarşisinde yer alan yedi büyük veli. Bunlar, Hz. ibrahim'in kalbi yani ruh yapısı üzere şekillenmiş olup, insanlara rıfk ve hilm ile muamelede bulunurlar. Bunlara Ricâl-i ula veya Ricâl-i Me'aric-i ula da denir.

    YEDU'LLÂH: Arapça Allah'ın eli anlamında bir isim tamlaması. Kur'an-ı Kerimde 4 yerde (Al-i İmran/73, Maide/64, Feth/ 10, Hadid/29) geçen bu tâbir, Allah'ın kudreti manasmdadır.

    YEMANİYYE: Bkz. Esediyye.

    YENÂBÎ-İ HİKMET: Arapça, hikmet pınarları demektir. "Kırk gün helâl yiyenlerin kalbindeki pınarlardan ve çeşmelerden, nur fışkırır" (Aclûni, II, 224) hadis-i şerifinde de belirtildiği gibi hikmet pınarları müminlerin kalbindedir.

    YE'S: Arapça, ümidi yitirmek anlamındadır. Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın rahmetinden kafirlerden başkası ümidini yitirmez" (Yusuf/87) buyurulur. Kabz (tutukluk) hali.

    YESEVİYYE: Hoca Ahmed Yesevî (Ö.562/ 1166)'ye dayandırılan bir tasavvuf okulu olup Hâcegâniyye'nin kol-larındandır.

    YEVM-İ CUM'A : Arapça, cuma günü demektir. Ayn-ı Cem'e erme ve buluşma vakti.

    YEVMİYYE: Arapça, günlük demektir. Anadolu'da giyilen oniki terekli sûfiyye tacı. Ebu Mansur Mâturîdi'den geldiği rivayet edilir.

    YIKMAK : Yıkmakla ilgili iki atasözü dikkat çeker: "Yıkma elin kalbini, sen de yıkılırsın", "yıkma, yıkılırsın": Gönül sırçadan yapılmıştır, kırıldı mı yapacak ustası yoktur, derler. Kırılmış, mazlum kişiden yükselen ateşli bir âh, Rahman'ın katına şimşek hızıyla çıkar ve hızla kabul görür. Zulüm yapıp, gönül kıran, en kısa zamanda cezasını bulur. Hz. Süleyman (a)'ın bir karıncayı bile incitmeyişi, tasavvuf yolunda, gönül yıkmama açısından güzel bir örnek oluşturmuştur.

    YİĞİTBAŞİYYE: Bkz. Ahmediyye,
    YOL :Tarikat kelimesinin Türkçesi. Yol ile ilgili deyimler ve atasözleri şu şekildedir:
    Yolsuz, Yolsuzluk : Tarikata uymayan bir iş yapmak.
    Yol Vurmak : Ehil olmadığı halde, Şeyhlik iddiasında bulunup, etrafında adam toplayan, sahte olduğu için insan yetiştiremeyen kişilere yol vurguncusu denir. Kuttâ-ı tarîk.
    Yolca Giden Yorulmaz : Tarikatın metotlarına tam anlamıyla uyan kişi, yorulmaz, hedefine az zahmetle kavuşur. Usulsüz vusul olmaz.
    Yol, iz Bilmez, Yol, Yordam Tanımaz : Edebe, örfe aykırı davranış sergileyen kişiler için kullanılan bir söz. Bu, tarikat edebinden yoksun müridler için de kullanılır.
    Yolcu Yolunda Gerek : Yola koyulanın, hedefine varana kadar öteberiyle uğraşmadan yoluna devam etmesi icabeder. Aksi halde hedefine geç varır.
    Yol Çalısız, Kul Delisiz Olmaz : Yolda bir takım engellerin bulunabileceğini gösteren bu ikazlı mesaj, yola rehbersiz, öğretmensiz, gidilmeyeceğini de işaret eder.
    Yol Oğlu : Mürid
    Yol Rehberi : Tarikata girmeden başkasına rehberlik yapan kişi.
    Yola Girmek, Yola Getirmek, Yola Sokmak : Tarikata girmek anlamındadır.
    Yoldan Çıkmak : Tarikattan çıkmak.
    Yolda Kalmak : Tarikatta ilerlemenin durması, müridin feyzinin kesilmesi.
    Yol Göstermek : İrşad etmek.

    YUF BORUSU : Yuf olsun veya yuh olsun tabirleri, yazıklar olsun anlamındadır. Yuf borusuna, nefir adı da verilir. Boynuzdan yapılma boru şeklindeki enstrüman. Bunu daha ziyade gezgin dervişler taşırlardı. "Yuf borusu çalmak" ifadesi, birinin, artık hiçbir işe yaramadığını bildirir.

    YÛNUSİYYE: Şeybanî (ö. 619/1222) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.

    YUSUF-I KUDSÎ: Arapça, kutsal Yusuf demektir. Ruh. Yusuf'un karanlık kuyudan çıkıp Mısır'a sultan olduğu gibi, tasavvufî terbiyede, ruhun da maddî pislikler kuyusundan kurtulup yüceliklerine padişah olması söz konusudur.

    YUSÛFİYYE: Şaziliyye kollarındandır. XVI. yüzyıl. Yeri Milan'dır.

    YÜKSEKTEN ATMAK, YÜKSEKTEN BAKMAK : Tasavvufta tevazu esastır. Allah tevazu edeni yükseltir, kendini büyük göreni, de alçaltır.

    Meskenette buldular kimde erlik varışa,
    Nerdibandan iterler yüksekten bakarısa.

    YÜZ : Yüz ile ilgili deyişler ve atasözleri şu şekildedir: Yüz Yüzden Utanır: Kusurlu kişi insanlardan utanır. Yüz Karası : Şerefsiz, namussuz kişiler için kullanılır.
    "Peygamber Efendimiz (s)'in yüzü suyu hürmetine bizi bağışla ya Rab!" ifadesi secdelerde "ümmetî" diye dökülen gözyaşlarının hürmetine, o gözyaşlarının ifade ettiği mana ve Allah katındaki değeri için bağışlanmayı dilemekten ibarettir.
    Yüzsüz : Utanmaz.
    Yüzden Düşmek : itibardan düşmek, saygınlık kaybetmek.
    Yüz Suyu : Şeref.
    Yüzün Hâk Etmek : Yüzünü Allah'ın huzurunda yerlere sürmek.
    Yüzünün Suyu Kalmamış : Meymenetsiz adamlar için kullanılır. Bakınca insanın içini karartan kişi.
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. Tasavvufî terimler (g)
    Kuran-ı kerim forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 4
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 02:14
  2. Tasavvufî terimler (h)
    Kuran-ı kerim forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 17
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 02:12
  3. Tasavvufî terimler (ı-i)
    Kuran-ı kerim forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 8
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 02:00
  4. Tasavvufî terimler (j)
    Kuran-ı kerim forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 01:57
  5. Tasavvufî terimler (z)
    Kuran-ı kerim forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 3
    Son Mesaj: 18.Mart.2014, 02:49

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş