Evliya Çelebi 1611 yılında İstanbul da doğmuştur. Bir gün rüyasında peygamberi görür. Peygamberden ‘ şefaat ‘ dileyeceği yerde seyahat diler.
Bu düş üzerine İstanbulu gezerek gördüklerini yazmaya başlar.

29 Yaşında iken ilk kez İstanbul dışı bir yolculuğa, Bursa yolculuğuna çıkar. Kısa süreli bir yolculuk planladığı için kimseye bundan haber vermez. Eve dönüşünde babası onu ‘gel bakalım Bursa seyyahı ‘ diye karşılar. Şaşıran Evliya çelebi nereden bildiniz Bursa da olduğumu diye babasına sorar. Babası da ‘ o senin ortadan kaybolduğun Muharrem gecesinde nice dualar okudum. Ve surei inna a’tayna yı bin kere kıraat ettim. Ol gece düşümde seni gördüm i Bursa da Emir Sultan hazretlerin ziyaret edip yardım dileyerek seyahat rica edip ağlardın. Ol gece bana nice evliyau’llahlar rica edip senin seyahate gitmen için izin istediler. Ben dahi ol gece cümlenin rızasıyla sana destür verip fatiha okudular.
Gel imdi, bundan böyle sana seyahat göründü. Allah mübarek eyleye amma sana bir nasihatım var ‘ diyerek huzurunda diz çöktürüp sağ eliyle sol kulağına şu öğüde başlar;
Oğul, adem yoksul olur, besmelesiz yemek yeme. Sır verecek sözün varsa sakın avratına deme. Giysinin söküğünü üstünde dikme. Cenabetken yemek yeme. İyi adını keme takma ve keme yoldaş olma, zararın çekersin. Yürü ileri, geri kalma, alay bozma; tarla basma. Dostlar ayağına sarkma. Komadığın yere el uzatma. İki kişi söyleşirken dinleme. Ekmek ve tuz hakkını gözet. Namahreme bakıp ihanet etme. Davetsiz bir yere varma. Varırsan güvenli yere, namuslu kimseye var. Sır arkadaşı ol. Her mecliste duyduğun sözleri hafızanda tut. Evden eve konukluk edip söz gezdirme. Yergiden, çekiştirmeden, kovculuktan, kötülükten arı ol. Herkesle iyi geçin. İnatçı ve dil uzatıcı olma. Senden uluların önünden gitme. İhtiyarlara saygı göster. Daima temiz olup haram olan ve yapılmaması buyurulan şeylerin hepsinden perhizkar ol. Beş vakit namazla aranı kesmeden kılıp bilgi edinmeye çalış.
Ve oğul, dünya cihetinden nasihatım odur ki, daima hoş huylu olup minnetsiz ol ki( minnet etme) hem meclisinde bulunduğun vüzera ve ayan kibarlara (yüksek tabakaya) cihet-i dünya için bir şey ricasında olma. Senden nefret edip kovumsamayalar. Rıza lokmasına kanat eyle. Eline giren malı israf etme. Kanaatle geçin, kanaat , tükenmez bir hazinedir demişler. Sağlıkta ve hastalıkta lazım olur. Dünyalık akçeyi saklayıp namerde muhtaç olma. Çünkü; Düşmana kalırsa kalsın. Dosta muhtaç olma tek
Gezip dolaştığın yerde iki yerden gayret kuşağın kemerine bend edip kendini daima muhafazada ol. Su uyur yabancılar ve gaddar düşman uyumaz. Büyük evliyalar ziyaretleriyle meşgul olup cümle ziyaretgahları ve her diyarın menzillerinde olan ova ve sahra, yüce dağ, garip ağaç ve taşları, beldeleri, ibret olucu yapıları, kalelerini, fatih ve kurucularını, çepeçevre büyüklerini yazarak seyahatname adıyla bir tomar telif eyle. Ahirin ve akıbetin hayrola. Düşman şerrinden olup yüce aziz tanrı yardımcın olup dünyada güvenlik, son nefeste iman müyesser edip peygamber sancağı dibinde haşr olalım. Bu öğütlerimi kulağına küpe et. Deyip enseme bir pehlivan sillesi vurup, kulağımı burup ‘ Yürü akıbetin hayır ola, el fatiha’ der.
Silleden sersemler , gözünü açar ki ev apaydınlık olmuştur. Babası bir heybe hurç içinde 12 tane kitap ve yolluk olarak 200 altın verip; ‘Yürü ne canibe gidersen sana destürdur, amma diyar-ı gurbette tedarikli olup, merd ol ve ehl-i derde (dertliye) yar ol’ diyerek alnından öper.
İşte dünyaca ünlü seyyahımız Evliya Çelebi’nin seyyahlık hikayesi böyle başlar. Babasının öğütleri ise bu gün bile kulaklara küpe olacak türdendir. İyi ki babası bırak gezmeyi tozmayı da mal mülk sahibi ol, gidip padişahın eteğinin altında yalakalık yaparak hareminin başında ol dememiş.