DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3678 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk.... Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek,bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum

Bu konu 62127 kez görüntülendi 52 yorum aldı ...
Cezmi Ersöz Şiirleri 62127 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Cezmi Ersöz Şiirleri

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 62127 kez incelendi.

 
Sayfa 1/7 1 ... Son
  1. #1
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart Cezmi Ersöz Şiirleri

    Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk....

    Ne zaman yüzüne baksam
    yalnızlığın o mutlu gerilimi

    O öksüz göl hızla derinleşir
    biliyorum,acılarım hiç bitmeyecek,bu öyle bir
    yeşil

    Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum
    ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
    bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım
    bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
    geçip giden yüzlerine bakar kalırım

    Ömrün kısalığı çarpar camlara
    ateş hızla yayılır içerilere

    Akşam olur,evler dolar boşalır
    acıyla erir,yüzüne aşık çocuk

    Ne zaman gözlerinin içine baksam,bliyorum
    İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  2. #2
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Aramızdaki Görünmez Bağlar....

    Tek başıma hiç sorunun yanıtını bulamıyorum.Hep yeni
    hayatlar yaşamayı isterken kendimi aynı hayatı tekrar
    tekrar yeniden yaşarken buluyorum... Sisli bir gecede
    yolunu kaybetmiş gemilere benzetiyorum kendimi...
    Yanına gidip konuşmak isteğim insanları da işte bu
    kayıp gemilere benzetiyorum. Uzaktan soluk ışıklarını
    görüyorum... Ama ne onlar bana yaklaşabiliyorlar, ne
    ben onlara... Sisli gecede birbirimize uzaktan bakıp
    yeniden kendi kayboluşlarımıza karışıyoruz... Umudum
    kalmadı artık; bu dünyada düşüncelerimi, beni,
    duygularımı gerçekten anlayacak birini bulmam imkansız
    görünüyor artık bana... Ama evimde duramıyorum yine
    de... Kendimi sokaklara atmak, insanlarla konuşmak,
    kendimi onlara anlatmak istiyorum. Dinliyor gibi
    gözüküp dinlemeseler de, anlıyor gibi yapıp gerçekte
    anlamasalar da...
    Anılar birer zorba gibi yükleniyorlar üzerime.
    Durmadan hesap soruyorlar benden... Tekrar tekrar aynı
    görüntüler belleğimi kanatıyor... Ve hep o yüz...
    Yüzdeki o ışık ömrümü ortadan ikiye bölüyor. Ne geriye
    dönebiliyorum, ne ileri gidebiliyorum... Öğrendiğim
    her yeni bilgi eski inançlarımı koyulaştırmaktan başka
    bir şeye yaramıyor... O yüzün sahibine kaderini
    anlatmak isterdim... Oysa o yüz ışığının farkında bile
    değil. Kendisine rağmen yaşıyor o ışık yüzünde... O
    yüz ki sevgiden önce nefret etmeyi öğrenmiş... O da
    kayıp bir gemi ve o da bu kanlı sisin içinde yitirdiği
    yolunu arıyor...
    Her kayıp gemi bana kırılgan ve bitimli aşkları
    hatırlatıyor... Dostluklar sisin ortasındaki kayıp
    gemiler gibi boğulmuş insan sesleri çıkarıyor... Ziyan
    olmuş hayatlar bu sisi biraz daha koyultuyor... Her
    talihsiz karşılaşma başka bir karşılaşmayı daha
    talihsiz kılmaya gidiyor... Her ziyan edilmiş hayat
    başka bir hayatı ziyan etmeye gidiyor...
    Evimin duvarları bile ayrılığın şarkısını söylüyor.
    Bir başıma dinlemek istemiyorum ayrılığın
    şarkısını...Ayrılık zorba anılarıyla geliyor... Her
    zorba anı beni ayrılığın karşısında küçük düşürüyor:
    Onunla görüşmeye ara verdiğimiz bir dönemdi. Bu defa
    biraz uzun sürmüştü. Ama hasret yine ağır basmış ve
    yeniden bir araya gelmiştik. O zaman itiraf etmişti
    biriyle birlikte olduğunu. Hiç unutmuyorum, ilk tepkim
    kaç kez oldun, onunla kaç kez yattın, demek olmuştu.
    Yüzüme çok tuhaf, ve o güne dek hiç bakmadığı gibi
    bakmıştı... Sadece, ilk bu mu geldi aklına, seni
    tanıyamıyorum, demişti... Neden ilk tepkimin o
    olduğunu bugün bile anlamış değilim; ama ne zaman
    aklıma gelse yüzüm kızarır, utanırım... Ve daha
    binlerce zorba, acıtan anı...
    Bu anıların verdiği acıdan kurtulmak için insanların
    arasına karışmak istiyorum. Demir parmaklıkların
    arkasında değilim, istediğim yere gidebilirim,
    istediğim her şeyi yapabilirim; ama ne yapsam, nereye
    gitsem hep aynı şeyleri hatırlayan belleğimin
    tutsağıyım sanki... Ben değil, bu zorba anılar
    ***ürüyor beni istediği yere... Sevgi nasıl
    bulaşıcıysa nefret de öyle bulaşıcı... Nasıl bakıyorsa
    insan dünyaya, öyle görüyor ne görüyorsa... Kararmışsa
    gönlü insanın, nereye baksa orada kararmış gönüller
    görüyor... Dibe vurmuşsa hayatı, kimi görse dibe
    vurmuş sanıyor... Hem öyle bir gece ki bu gözlerim
    kapanmayı bilmiyor... Gözlerim nereye baksam
    varlığımın o eski bataklığına çekiyor beni... Oysa
    hayallerimin rüzgarı beni benden alıp uzaklara
    ***ürsün isterdim... Ama hayallerimin kanatları beni
    anılarımdan koparacak kadar güçlü değil... Hayallerim
    beni, ben anılarımı seyredip duruyorum...
    İnsanlardan ne kadar umudu kessem de yine de insansız
    yapamıyorum. Beni dinlemeyecekleri, asla
    anlamayacaklarını bilsem de onlara hayatımı anlatmayı
    seviyorum... Hem korkuyorum onlardan, hem
    korkularımdan kurtulmak için onlara sarılıyorum yine
    de..
    Tek başıma dolaşıyorum Beyoğlu'nda..Gecenin kim bilir
    hangi saati, yine de her yer insan dolu.. Kimse evine
    gitmek istemiyor sanki... Gece koyulaştıkça yalnızlık
    derdi artıyor... Sadece benim evimin duvarları değil,
    bütün evlerin duvarları sanki aynı ayrılık şarkısını
    söylüyor. Kimse tek başına bu şarkıyı dinlemeye
    katlanamıyor... Evler saçmalığın kederinde boğulmuş,
    yanlış yerde arıyor herkes kendisini... Anılar zorba,
    bellek yorgun, hayaller kanatsız... Kimin gözlerine
    baksam, bu gördüğün ben değilim, ben aslında çok
    başkasıyım, diyor... Kimi sevsem bu sevgiyle
    yarışacağı yerde benimle yarışıyor... Kim beni sevse
    bu sevgide önce kendi yaralarını onarmaya çalışıyor...
    Sevgi bir eliyle çağırıyor, korku iki eliyle itiyor...
    Kim beni öpse ayrılığın ipini geçiriyor boynuma...
    Nereye gitsem, oraya benden önce anılarım gidiyor...
    Oraya benden önce sevgiyi öğrenmeden önce nefreti
    öğrenen kadın gidiyor... Nereden dönsem ardımda
    küskünlüğüm kalıyor... Kimse kurtulamıyor bu
    küskünlükten. Şiirler, aşk nefret etmektir, diye
    bitiyor...
    Taksim'de gecenin bir yarısı tek başıma dolaşıyorum...
    Bunca geç bir saate rağmen her yer öylesine gürültülü
    ve kalabalık ki... Onca gürültüye ve onca kalabalığa
    rağmen her yer aslında öylesine sessiz ve ıssız ki...
    Sanki insanlar bu ıssızlığı ve sessizliği gizlemek
    için durmadan boylukta dolaşıp duruyor ve anlamsızca
    konuşuyorlar...
    Biraz kuytu, kalabalıktan biraz uzak bir banka
    oturuyorum... Sanki her yer gözüküyor bu banktan.
    Ayaklarımın altından mahvolmuş hayatların yanık suları
    geçiyor... Güçsüz düşmüş inancım aşkımı ne kadar
    kirletmeye çalışsa da sanki bir el durmadan yıkayıp
    arıtıyor onu...
    Kendimle o kadar meşgulüm ki, biraz geç fark ediyorum
    yanımda orta yaşlı bir adamın oturduğunu. Uzaklara
    bakıp, benimle hiç ilgilenmiyormuş gibi davransa da
    beni düşündüğünü anlıyorum... Uzaklara baksa da
    hayretle ve acıyla aydınlanmış gözlerini görüyorum...
    Yüzüme bakmadan soruyor: Gece ne kadar sessiz değil
    mi... Şaşırıyorum benimle aynı şeyi düşündüğüne...
    Evet, diyorum bir an durakladıktan sonra... Onca
    gürültüye rağmen öylesine sessiz ki... Çünkü, diye
    devam ediyor, kimse kimseyi dinlemiyor, herkes
    kendisine öylesine gömülmüş ki... Neden böyle? diye
    soruyorum ona... Ellerini kavuşturup uzaklara bakarak
    yanıtlıyor beni: Hepimiz kendimizi başkalarından çok
    farklıyız sanıyoruz, ama aslında birbirimize o kadar
    benziyoruz ki... Bu yüzden birbirimize ne denli çok
    görünmez bağlarla bağlı olduğumuzu bir bilsek her şey
    öylesine değişecek ki... Ama bu bağları göremiyoruz
    bir türlü... Herkes kendisi diye bilmediği bir
    başkasını anlatıyor ve sonra yeniden kendi karanlığına
    gömülüyor... Birlikte ama yalnızız, çok yalnızız...
    Bilir misiniz, İbranice'de bu iki sözcük tek bir
    harfle ayrılır...Yalnız, yahid, demektir, birlikte ise
    yahad...
    Sonra usulca dönüp yüzüme bakıyor: Bana hikayenizi
    anlatır mısınız, diye soruyor... Şaşırmıyorum bu
    sorusuna. Yalnızlık ve hayatın bu korkunç belirsizliği
    öylesine hırpalamıştı ki ruhumu, ona kendimden
    bahsedersem az da olsa bir teselli bulacağımı
    hissediyorum... Kanlı bir sisin içinde kaybolmuş
    gemilere benzettiğim insanları... Ziyan olmuş
    hayatları... Aşkların nasıl bu kadar kısa bir sürede
    nefrete dönüştüğünü... Yaralarını onarmak için
    ilişkiye girenleri, sevmekten korkanları... Zorba
    anıları, yorgun bellekleri, kanatsız kalmış
    hayalleri... Her talihsiz karşılaşmanın başka bir
    karşılaşmayı daha talihsiz kıldığını...Yalnızlığımı ve
    hayatın o korkunç belirsizliğini..Artık beni anlayacak
    birini bulmaktan ümidi kestiğimi anlatıyorum ona..
    Derin bir nefes alıyor ve sonra yine şehrin solgun
    ışıklarına bakarak yanıtlıyor: Öyle demeyin.Sizi
    anlayacak birileri mutlaka vardır.Hem yalnızlık bizi
    olgunlaştırır, yeni keşiflere hazırlar.Belirsizlikse
    çoğu kez özgürlüğün kapılarını açar bize. Biraz önce
    söyledim, hepimiz görünmez bağlarla bağlıyız
    birbirimize.İşte bu bağları görebilmek ve birbirimizi
    anlamak için daha çok çaba harcamalıyız. Bize çoğu kez
    anlamsız görünen olayların, tesadüflerin ardındaki
    gizli anlamlı göremiyoruz...
    O şimdi ne yapıyordur...
    Kim, diye soruyorum şaşkınlıkla...
    Ayrıldığınız insan. Sizi anlamadığını düşündüğünüz...
    İçimden karanlık bir ürperti geçiyor: Uyuyordur, bu
    konuştuklarımızdan hiç haberi yoktur. Dantellerle,
    pullarla kaplı yastığında uyuyordur, diyorum...
    Bence o şimdi sizin uykunuzu uyuyordur, sizin rüyanızı
    görüyordur.Kim bilir belki birazdan uykusundan
    ağla***** uyanacak ve bu konuşmayı duymadan
    duyacaktır... Sizin varlığınızda onun için
    yaşattığınız her duyguyu hissedecektir... Hiç tahmin
    edemeyeceğimiz işaretlerle anlayacaktır bunu...
    İnsanlar arasındaki bu büyüye inanmak gerekir.
    Karşılaşmalara, tesadüflere inanmak gerekir.
    Mucizelere... Yaşadığımız her şeyin, en anlamsız
    görünenin bile ardında bir anlam yatar... Size kendi
    hikayemi anlatmamı ister misiniz...
    Elbette, diyorum merakla, dinlemeyi çok isterim...
    Ben birini öldürdüm biliyor musunuz... Bunu der demez
    susup etraftaki o gürültülü sessizliği dinliyor bir
    an. Neye uğradığımı şaşırıyorum. Adamın önce yüzüne
    sonra da büyük bir dikkatle ince uzun parmaklarına
    bakıyorum...Bana böylesine huzur veren ve bilgelik
    dolu şeyler anlatan bu insan bir katildi öyle mi...
    Yo, bana öyle bakmayın, dedi gayet sakin bir
    tavırla...Ben de birini öldürmeden önce insan
    öldürmenin kendim için ne kadar imkansız olduğunu çok
    düşünmüşümdür hep. Ama birini öldürmek çok anlık bir
    şey. O an zaten siz siz olmuyorsunuz. Bir başkası
    giriyor sanki içinize... Şaşkınlığım sürdüğü için
    lafını kesiyorum: Neden öldürdünüz peki...Bir sakıncası
    yoksa söyleyebilir misiniz:
    Bencillik... Kibir... Ruhumu körleştiren arzular...
    Kıskançlık... Daha çok şey eklenebilir bunlara...
    Hepimizin içinde var bu duygular... Dilerseniz devam
    edeyim... Bu korkunç olaydan önce durumum çok iyiydi.
    İyi bir evliliğim, çok sevdiğim bir kızım, iyi bir
    çevrem vardı... Karım beni terk etti. Kızım bu olay
    yüzünden beni reddetti... İşimi, çevremi, dostlarımı
    kaybettim. Kimse arayıp sormaz oldu. Dayanılması çok
    güç yıllardı. Geçmişimi bir saplantı haline
    getirmiştim. Demiştiniz ya, anılar zorbadır, diye...
    İşte o zorba anılarda kurtulmak bu hayatımın üstüne
    çıkabilmek için kendimi kitaplara adadım. Elime ne
    geçerse okuyordum. Felsefe, psikoloji, dinler tarihi,
    edebiyat... Kitaplar olmasaydı o korkunç yıllar başka
    nasıl geçerdi ki... Sonra bir gün artık özgürsün,
    dediler. İnanamadım özgür olduğuma. Ama bir amacınız
    yoksa, sevdikleriniz yoksa özgür olmanın pek bir
    anlamı yok... Günlerce karımı aradım, ama bulamadım.
    Kızımdan da bir haber yoktu... Ne dostlarım, ne param,
    ne de bir işim vardı. Bunca işsizlikte hapishaneden
    çıkan, sabıkalı bir adama kim iş verir? Hem de bu
    yaşta birine... Günlerce başıboş dolaştım.Orada burada
    yattım. Nereye gidecektim, ne yapacaktım...
    Kitaplardan öğrendikleriniz bir yere kadar size
    yardımcı oluyor... Hayat başka bir şey... İntihar
    etmek istedim, onu bile beceremedim. Bir gün garip bir
    rastlantı sonucu çok eski bir arkadaşımla karşılaştım.
    Çok zengin olduğunu duymuştum. Bir yerde oturduk, ona
    başıma gelenlerden bahsettim. Anlattıklarımdan çok
    etkilendi. Gözlerinden okudum bunu... Artık benim için
    hayatın bir anlamı kalmadığını, ölmek istediğimi
    söyledim ona. Aslında içten içe bana yardımcı
    olmasını, iş bulmasını ya da biraz para vermesini
    istiyordum... Benim sana verecek hiç param yok, dedi.
    Neden, diye sordum, çok zengin olduğunu duyduğumdan
    bahsettim. Artık değilim, dedi. Bütün paramı, mal
    varlığımı kimsesiz kalmış sokak çocukları için kurduğu
    bir vakfa bağışlamış. Zenginlik ruhunu kirletmiş...
    Ruhunu kurtarmak, arınmak için bu amaca adamış
    kendini... Eğer ölmek istiyorsan seni engelleyemem.
    Karar senin, ama dilersen gel benimle vakıftaki
    işlerimde bana yardımcı ol. Yatacak bir yerin olur, üç
    öğün karnını doyurursun. Sana başka bir şey veremem...
    Bunları söyleyip sustu ve gözlerini hiç kaçırmadan
    gözlerime baktı... İşte o an onun gözlerinde kendi
    kaderimi gördüm.İnsanların arasındaki o görünmez
    bağlar vardır, demiştim ya, işte onunla aramdaki o
    bağı gördüm. O işareti ve o mucizeyi... Tamam, dedim,
    kabul ediyorum... Ve o gün bu gündür onunla kimsesiz
    sokak çocukları için çalışıyorum. Hayatımın anlamı
    buymuş meğerse benim. Bugüne dek bütün yaşadıklarım bu
    günlere bir hazırlıkmış... O karşılaşma anından sonra
    her şeye böyle bakıyorum artık... Her birimizin bir
    başkasının üzerinde mutlaka bir etkisi vardır... Yeter
    ki aramızdaki o bağı görelim...
    Sonra yine susup o dingin, o huzur gülümseyişiyle
    uzaklara bakmayı sürdürüyor..
    O susuyor, ama benim içimde bambaşka bir konuşma
    başlıyor bu defa. İnsanlar arasındaki o görünmez
    bağların varlığını bildiğim halde neden görmek için
    daha fazla çaba harcamadığımı soruyorum kendime...
    Karşılaştığım insanlardan çok kendi benliğime takılı
    kalmıştı gözlerim... Kendimi keşfetmeye harcadığım
    enerjinin birazı da başkalarını keşfetmeye çalışsaydım
    anılarım bu kadar zorba olmazdı bana... Belleğim bu
    kadar yorgun, hayallerim bu denli kanatsız
    olmazdı...Ayrılsam da, bir daha onu görmeyecek olsam
    da, bir zamanlar o çok sevdiğim insanın uykuya
    daldığında benim rüyamı göreceğini bilmezden
    gelmezdim...
    Bu iç konuşmalarımı o sırada önümüzden geçmekten olan
    bir şair arkadaşım bölüyor. Haberin var mı, diyor, Ece
    Ayhan bu gece öldü...Ustayı kaybettik... Bir an ne
    diyeceğimi bilemiyorum. Bu gece her şey o kadar üst
    üste gelmişti ki benim için... Binlerce anı üşüşüyor
    beynime o an... Ama bu defa anılar eskisi gibi zorba
    değildi... Her anı bir diğerine ekleniyor; her anlam,
    her görüntü, her işaret bir diğerine bağlanıyor ve
    bağlandıkça yine anlamlar, yeni değerler
    kazanıyordu... İster misiniz, size Ece Ayhan'la ilgili
    bir hatıramı anlatmamı, diye soruyorum yanımdaki
    adama... Yanıt vermeden sadece başını sallıyor ve
    yüzündeki incecik hüzünle gülümsüyor...
    Ece Ayhan hayatımda çok önemli bir yer tutar... Sadece
    benim için değil, bu ülkede şiir yazan, şiir okuyan,
    şiiri seven birçok insan için de çok önemliydi o...
    Anlaşılması güçtü, çok kapalıydı şiirleri, ama garip
    büyü, bir tılsım vardı onlarda... Sanki bilinçaltımızı
    okurdu o... Bu ülkenin bilinçaltını... Hayatımda
    vazgeçilmez bir değeri olan şair Nilgün Marmara da onu
    çok önemserdi. Ece Ayhan şiirinin sıkı takipçisiydi.
    Dahası aralarında çok sıkı bir dostluk vardı. Ece
    Ayhan'ı evinde ağırlar, onu kollar ve gözetirdi. Bir
    gün Nilgün Marmara yaşamaktan vazgeçti ve kendisini bu
    hayatın öte tarafından çağıranların yanına gitti.
    Beşinci kattaki evinin penceresinden boşluğa bıraktı o
    narin, o kırılgan bedenini... Ne acıydı ki birileri bu
    intihardan Ece Ayhan'ı sorumlu tuttular... Hatta bu
    suçlamayı yazıya dökenler bile oldu. Bir şiirinde;
    'Her yakın zulmün küçük hisseli uzak ortağı' dediği
    içindi belki de... Bu dedikodular ve suçlamalar
    etkisini göstermiş olacak ki, bir akşam Ece Ayhan
    arkadaşlarıyla bir meyhanede otururken kızın biri
    yanına bir şey söylemek maksadıyla yaklaşmış ve
    arkasına sakladığı bir şişe kırmızı şarabı başından
    aşağı dökmüş... Ece Ayhan hiçbir şey yapmamış, ama
    sadece şunu söylemiş; babalarına yapamıyorlar, bana
    yapıyorlar; çünkü güçleri bana yetiyor... Bunu
    duyduğumda çok üzülmüştüm. Çünkü o üzerindeki ceketten
    başka ceketi yoktu Ece Ayhan'ın... Eminim, kırmızı
    şarapla lekelenen o ceketini temizleyiciye verecek
    parası bile yoktu...
    Bu sırada yanımdaki adam sözümün arasına giriyor: Kim
    bilir, belki de Ece Ayhan'ın başından aşağı şarap
    döken o kız benim kızımdır... Bunu bana yapmayı çok
    isteği halde yapamadığı için ona yapmıştır... Çünkü
    onu küçük yaşta hapse girerek babasız bıraktığım için
    beni hiç affetmedi... Ama lütfen siz devam edin...
    Bu olaydan birkaç gün sonra babam öldü. Önce Nilgün,
    ardından babam... Nasıl bir rastlantıydı bu... Hayatta
    en çok sevdiğim iki insanı peş peşe kaybetmiştim...
    Bir gün eve gittiğimde annemi gözyaşları içinde
    babamın elbiselerini fakirlere, ihtiyacı olanlara
    dağıtmak için torbalara yerleştirdiğini gördüm.
    Babamın bir ceketini istedim annemden... Ne
    yapacaksın, diye sordu. Kim olduğunu sorma anne,
    birine vereceğim sadece, dedim... Pekiyi, sen
    bilirsin, deyip bir ceket uzattı bana, sonra da
    babamın diğer elbiselerini katlayıp torbalara
    doldurmaya devam etti... Babamın ceketini önce bir
    temizleyiciye verip temizlettikten sonra Ece Ayhan'a
    ***ürüp hediye ettim. O zaman Tarlabaşı'nda virane bir
    evde kalıyordu... Zahmet etmişsin, ihtiyacım olduğunda
    giyerim, dedi sadece... Aradan bir iki hafta geçti.
    Bir gün annemle oturmuş konuşurken, biliyor musun dün
    gece baban rüyama girdi, ceketini verdiğin adamı
    sordu, söyle ona dedi, ceketimi verdiği adam çok iyi
    bir insanmış, iyi bir şey yapmış, dedi... Sahi kime
    verdin o ceketi, diye sordu annem... Tanımazsın anne,
    sorma, diyerek gözyaşları içinde yanından ayrılıp öbür
    odaya geçtim...İşte sizin söylediğiniz o görünmez
    bağlar... O işaretler, o mucizeler...
    Daha konuşacak ne vardı ki; neredeyse sabah oluyordu,
    ama gözlerim kapanmak bilmiyordu... Kalkıp yanımdaki
    adama son kez bakıyorum ve ona veda ederken şunu
    soruyorum: Pekiyi, siz ne arıyorsunuz bu saatte, bu
    bankta kimi neyi bekliyorsunuz? O dingin, o
    gözyaşlarıyla biraz daha aydınlık bakan gözleriyle:
    Kim bilir belki de sizi bekliyordum, diyor... Bana
    hikayenizi anlatmanızı bekliyordum...
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  3. #3
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Arkadaşlık Hataları....

    Düşkün bir prenstin
    muhtaç kalmıştın bu dünyada görünmeye
    bitmeyen arzularına muhtaç kalmıştın

    Sadece fakir biriydin sana göre
    beni görünce öylesine kaptırmştın ki
    o eski muhteşem günleri anmaya
    fark edememiştin beni

    Yine de küllerini getirdin bana
    bu kayıp dünyanın sayıklıyan tarihine
    benimle geçmek istedin...

    Oysa düşkünde olsalar
    prensesler iyi bilmeliydi
    kimlerle tarihe geçeceklerini
    vurulmuş bir insanla kurtulmayı düşlemenin
    onu bir kez daha vurmak oldugunu...

    Hem artık sayıklayan tarihin bile çok vakti yoktu
    düşkün prenseslerin arkadaşlık hatlarını bağışlamaya...
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  4. #4
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Artık Sokağa Çıkabilirsin....

    Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
    çocukluğuna
    Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
    o karanlık ışık...
    Yükün yok
    artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

    Kalbinde herşey eşitlendi
    Haz ve sıkıntı
    Boşluk ve güven
    Hasret ve ölüm
    Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi

    Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

    Kalbine çağırdın herkesi
    Kendini bile
    Artık sokağa çıkabilirsin
    Ömründen düştün kendini.
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  5. #5
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Aşk Kararmak Üzeredir Odanda....

    Eski bir Türkçe kitabında
    rastladım sana.
    Sırtın pencereye dönüktü,
    odan kararmak üzereydi,
    usulca öne düşmüştü başın
    yorgun bir düşü taşıyordun omuzlarında.

    Birini bekliyordun,
    kendini bekler gibi...

    Ne zaman aşkın adı geçse
    sen gelirsin aklıma...
    Sırtın pencereye dönük,
    başın öne düşmüş,
    bir inanç titreşir, yaralı, yorgun omuzlarında

    Ne zaman adın geçse
    eski bir Türkce kitabında
    aşk kararmak üzeredir odanda...
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  6. #6
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Aşk Olsa Gerek....

    Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken...
    Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni...
    Aradaki o büyük boşluğun adı,
    aşk olsa gerek...
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  7. #7
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Aşk Ve Yurtsuzluk....

    Usul usul azalıyordu sevgisi,kalbi
    soğuyordu...
    Aynı masada,yanyana oturuyorduk,ellerinden tutuyordum...Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim,bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu...Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından...Seni artık özlemiyorum,eskisi gibi içimi acıtmıyorsun,bu benim için ne büyük acı biliyormusun,derken sesi titriyordu.

    Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutuluş denizinde usul usul sürükleniyordu...Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi...
    Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi,
    nefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan...
    Sevgisi,yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı
    değiştirmeye yetmemişti.
    Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım.Sevgisi biterken gözlerime son bir
    kere baktı.İnanmıştı çektiğim ıstıraba...

    Son anda sarıldı bana:
    Hadi,sen de benimle gel,birlikte karışalım
    kayboluşa,dedi.
    Yapamam,dedim,istesem de yapamam.Bu
    sevginin ömrünü beklemeliyim...
    Bu sevginin beni ***ürdüğü yere kadar
    gitmeliyim...
    İçimde sırrın,kimseye benzemezliğin
    sızısı,yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü
    çocuğu var...

    Sevgisi soğurken son tesellisi,son kıskançlığı,son
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

  8. #8
    kaptan-8 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 42955
    Üyelik tarihi
    16 Mart 2014
    Konum
    Türkiye/Adana
    Mesajlar
    21.395
     
     Uydu Alıcısı
     
     Sungate Titan Full HD İptv 

    Standart

    Aşkta Yarın Yoktur Sevgili....

    Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
    O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
    Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
    Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
    Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
    anneler ve korkular yoktur.
    Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.
    İnsan bir başka ışığa teslim olur...
    Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,
    içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
    Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
    Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
    Hindistan`da Ganj Nehri`nin kıyısında yakılan yoksul adamın
    hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...
    Newyork`ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının
    çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir
    sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

    Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,
    kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
    hakikatlere daha yakınızdır, inan...
    Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.
    Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,
    gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,
    o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.
    Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

    Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
    Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
    Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
    Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
    Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
    hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

    İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
    Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...
    Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.
    İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
    yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
    Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...
    Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

    İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda
    umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,
    kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
    korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

    Birazdan sabah olacak...
    Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
    anneler ve korkular başlayacak...
    Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve
    hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

    Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
    Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
    cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri
    alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

    Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

    Aşkta yarın yoktur sevgili...
    TÜM KONULARIM ALINTIDIR YALNIZCA TANITIM VE BİLGİ AMAÇLIDIR
    ----------------------------------
    Sungate Titan Full HD İptv


    0.8°W-4.9°E-7.0°E-9.0°E-13.0°E-16.0°E-19.2°E-39.0°E-42.0°E-46.0°E

Sayfa 1/7 1 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. Edip Cansever Şiirleri
    Şiirler forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 86
    Son Mesaj: 29.Mayıs.2014, 03:43
  2. Karacaoğlan şiirleri
    Şiirler forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 127
    Son Mesaj: 29.Mayıs.2014, 03:25
  3. Okan Savcı Şiirleri
    Şiirler forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 121
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 04:53
  4. Doğa Şiirleri
    Şiirler forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 46
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 03:57
  5. Okan Nar Şiirleri
    Şiirler forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 30
    Son Mesaj: 03.Nisan.2014, 03:49

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş