BABİL KULESİ


"Başı göğe değen" bir kule yapmak istemişlerdi, Babil in adını sonsuza dek yaşatacak bir kule. Nuh Tufanı ndan kısa bir süre sonra idi. Her gün kule biraz daha göğe yaklaştı, her gün biraz daha Tanrı ya.. Ama Tanrı insanların dillerini karıştırdı, dillerini değiştirdi. Artık birbirlerini anlamaz oldular ve birbirlerini anlamamaya başladılar. Birer birer Babil ülkesini terk ettiler. Kulenin Tanrı ya uzanışı yarım kaldı.

Yanında çıraklık yaptığı ressamın kızı ile evlendiği yıl çizmişti Brueghel "Babil Kulesi"ni. Dönen bir kule yaratmaya çalışmıştı, renklerin ve ışığın dansından yararlanarak. Harekete gönül vermişti. Resmettiğinin hareket edişini resmini görene taşımak istemişti. Kulenin dönüşü karışmayı mı temsil edecekti? Tevrat ın kelamını teyit eder gibi : "Bundan dolayı onun adına Babil dendi; çünkü Rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı."

Resimlerinin çok azını yerinde çizdi. Notlar aldı, karalamalar yaptı ama onlara asıl atölyesinde hayat verdi. Kaynanasından öğrendiği yumurta sarısı ile boyları karıştıran "tempera tekniğini" bolca kullandı. Çok ülkeler gördü, çok şehirler gezdi. İtalya nın dağ manzaralarını, Hollandalı köylüleri çizdi. Kimse köylüleri ondan güzel resmedemezdi. Köy düğünlerini zamanın ötesine taşıdı.

Resimlerindeki ihtişam ve hayranlık bırakan ışık ve gölge dansına karşın o yalın olmayı sevdi. Hoşgörüyü umut etti ve sadece resme yöneldi.

Brueghel in tablosu bitmiş olsa da tablodaki Babil Kulesi hala bitmedi. Kule Tanrıya ulaşabilmesi için insanların birbirini anlamasını bekliyor. İşte o zaman başı göğe erecek...