Sansürlenen Ýlk Film Dünya Savaþý sonu. Ýþgal Kuvvetleri Ýstanbul’da. Sinemalarda "Mürebbiye" diye bir film oynuyor. 1919 yýlýnda Hüseyin Rahmi’nin ayný adlý eserinden Ahmet Fehim tarafýndan sinemaya uyarlanmýþ filmde, bir Osmanlý konaðýndaki çapkýn bir Fransýz mürebbiyenin aþklarý anlatýlýyor. Çapkýn mürebbiye, konaktaki herkesi baþtan çýkarýr. Bunu göre Fransýz Ýþgal Kuvvetleri Generali Pronþe, filmdeki bir Fransýz kýzýnýn düþük ahlaklý oluþunu kabullenemiyor ve filmin Anadolu’da gösterimini yasaklýyor. Böylelikle Türk Sinemasý'ndaki ilk sansür olayý gerçekleþiyor. Sansür Kurulu'nun Baþlangýcý 7 Þubart 1923'de Ýzmir Ýktisat Kongresi toplandý. Kongrede bazý üyeler, ahlaka aykýrý filmlere sansürün uygulanmasý gerektiðini belirttiler. 1932 yýlýna kadar merkezi bir sansür kurulu kurulmadý ama film gösterime girmeden önce mahalli polis tarafýndan izlenir ve filmin uygun görülmeyen yerlerini kesebilir sonra gösterimine izin verilirdi. 1932 yýlýnda ilk merkezi sansür kurulu kurulmuþtur. Valilerde olan yetki, Ýçiþleri'ne baðlanmýþtýr. Ýlk kurul, Genel Kurmay, Milli Savunma ve Ýçiþleri Bakanlýðý temsilcilerinden oluþuyordu. 1934 yýlýnda çýkan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun bir maddesi, film senaryolarýna ve film çekimlerine müdahale hakký tanýdý. 1939 yýlýnda çýkan bir tüzükle de sansür, son katý halini aldý. Herhangi bir dinin veya evletlerin siyasi propagandasýný yapan, ideolojik propaganda yapan, suça teþvik eden, genel ahlaka aykýrý ve askerliði kötüleyen filmler yasaklanmýþtýr. Vurun Kahpeye Tek partili dönemin tiyatro kökenli sinema anlayýþý terkedildi. Yeþilçam dediðimiz sinemacýlar kuþaðýnýn ortaya çýkmasý, çok partili dönemle baþlar. 1949 yýlýnda Ömer Lütfi Akad’ýn "Vurun Kahpeye" adlý filmin, savaþ sonrasý ve çok partili döneme geçiþin sembol filmlerinden biridir. Film, bir iftira sonrasý yobazlar tarafýndan linç edilen Aliye Öðretmen'in hikayesini anlatýr. Film, tutucu çevrelerin tepkisini çekti. Önce Sansür Heyeti'nin büyük beðenisini kazanan film, daha sonra bazý baskýlar sonucu gösterimden kaldýrýldý. Film tam 3 kez sansüre girerek gösterimine daha sonra devam etti. Sansür Bürokrasisi O dönemlerde film çekmek büyük bir bürokrasiydi. Yapýmcý, çekeceði filmin senaryosunu, semtin mülki amirine bir dilekçe ile sunar, senaryo incelenmek üzere Ýçiþleri Bakanlýðý‘na gönderilir, Bakanlýk gerekli incelemeyi ve iþlemleri yaptýktan sonra Film Kontrol Komisyonu'na verir, Komisyon senaryoyu inceler, deðiþiklik önerileriyle birlikte yani kesilip biçilerek senaryo yönetmene geri verilirdi. Bu öneriler doðrultusunda yönetmen, filmi yanýndaki memur nezaretinde çekiyor, çekilen filmler tekrar komisyon tarafýndan inceleniyordu. Savaþ Sonrasý Savaþ sonrasý ülkeyi yabancý ideolojilerden koruma isteði, Sansür Kurulu'nu aþýrý duyarlý yapmýþtý. Atýf Yýlmaz’ýn 1953'te Ýtalya’da çektiði "Hýçkýrýk" filmi bu nedenle kuþa çevrilmiþti. Gerekçe, filmin geçtiði garý Mussolini’nin yaptýrmýþ olmasýydý ve filmde Mussolini heykellerinin görünmesiydi. Yönetmen Osman F. Seden de 1954'te çektiði "Kardeþ Dursun" filmi için sansürle epey uðraþan yönetmenlerden biridir. Bu filmin bir sahnesinde, Karadeniz'den boðaz giriþi göründüðü gerekçesiyle çýkarýlmasý istenir. Gerekçe ise düþman gemilerinin boðaz giriþini net bir þekilde görmüþ olmalarýdýr. Ayrýca plajda güneþlenen sevgililerin olduðu sahnede, düþmanýn çýkarma yapabileceði uygun kumsal imajý verildiði gerekçesiyle çýkarýlmasý uygun görünmüþtür. Yazarlara Sansür Sansür Kurulu, birçok yazara da yasak uyguluyordu. "Bataklý Damýn Kýzý Aysel" filminin senaristi Nazým Hikmet’ti. Ama filmde Hasan Cemil’in ismi geçiyordu. Çünkü mimli yazarlarýn isimleri rahatlýkla kullanýlmazdý. Nazý Hikmet'i Orhan Kemal, Yaþar Kemal, Vedat Türkali gibi edebiyat ustalarý izledi. Yaþar Kemal’ýn "Bu Vatanýn Çocuklarý" filminde, Yýlmaz Güney de ilk kez yeralmýþtý. (1965) Senaristin adý Yaþar Kemal yerine izin alýnabilsin diye sansür polisinin adý yazýlmýþtý. Ancak film, Antalya'da en iyi senaryo ödülü alýnca, ödül, Yaþar Kemal’in gözü önünde sansür polisine verildi. Siyasilerin Sansür Keyfi 1960'ta Ordu, yönetime el koydu. Yeni meclis çalýþmalarý sýrasýnda Bülent Ecevit, sinemadan sansürün kaldýrýlmasý için teklif vermiþtir. Ancak býrakýn Meclis'ten destek bulmayý, sinema dünyasýndan da hiçbir destek bulamamýþtýr. Bülent Ecevit, daha sonra bu teklifin zamansýz olduðu fikrine varmýþtýr. Politik iktidar için sinema ürkütücü birþeydi. Halký sinemadan uzak tutmak için politikalar geliþtirilmeliydi. "Mahallenin Sevgilisi" (Memduh Ün) filminde, filmdeki dozer sahnesi, halkýn üzerinde vahþet etkisi yaratýr diye ve devlet malý dozerin özel biri tarafýndan özel amaçla kullanýlamayacaðý gerekçesiyle yasaklanmýþtý. Ama asýl nedenler baþkaydý tabii. 1960 yýlýnda Orhan Kemal’in "Suçlu" filmi ise en çok kesilmiþ filmlerden birisiydi. Film, tam 28 yerden kesildi. 1962 yýlýndaki Metin Erksan’ýn çektiði "Yýlanlarýn Öcü" filmi de sansürün hýþmýna uðrayan filmlerden biriydi. Fakir Baykurt’un bu romaný, Cumhuriyet Gazetesi’nde yayýmlanmýþ ve Yunus Nadi Ödülü kazanmýþtý. Ama film haline gelince yasaklandý. Ordu ve Sansür "Þafak Bekçileri" filmi 1962 yýlýnda içindeki uçak düþme sahneleri yüzünden yasaklanmýþtý. Gerekçe, gençleri askerlikten soðutabilirdi. Ayrýca pilot rolündeki Göksel Arsoy üzerinde üniforma varken sevgilisini öpüyordu. Ancak Sansür Kurulu'nun bu kararýna karþýn, Hava Kuvvetleri Komutaný filmi izleyerek kesintisiz oynatma izni vermiþtir. Sansüre Karþý Ýlk Teklif 1963'te TÝP (Türkiye Ýþçi Partisi), sansürün Anayasa’ya aykýrý olduðu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’ne baþvurdu. Özgürlüklerin yasayla saptanmasý gerektiðini ama uygulamada nizamnamelerle yürütüldüðünü ileri süren TÝP, sansürün de bu baðlamda sanat özgürlüðüne aykýrý olduðunu savundu. Eðer sinema eseri vasýtasýyla suç iþlenirse bunu, yargý karara baðlar mantýðý ile Anayasa Mahkemesi'ne baþvuran TÝP, aslýnda bir bakýma Anayasa Mahkemesi’nin daha ilk yýllarýnda kamu adýna tarihi bir fýrsat vermiþti. Ancak mahkeme, baþvuruyu reddetti ve tarihi fýrsatta böylece kaçmýþ oldu. Ayný yýllarda Suphi Baykam da bir kanun teklifi hazýrla***** konuyu Meclis'e getirdi. Ancak teklif, bir sonuca ulaþmadý. Sansürden Kaçýrýlan Film Metin Erksan, 1963'te, Necati Cumalý’nýn "Susuz Yaz" adlý romanýný sinemaya uyarladý. Film, Sansür Kurulu'nun festivale katýlmasýna izin vermemesine karþýn, Berlin’e gitti ve Altýn Ayý Ödülü'nü kazandý. Ýlk kararda, yurtdýþýna gitme hakký bulunan film, festivale katýlma izni isteyince, kurul tekrar toplanýp ‘Türkiye’yi kötü gösterdiði’ gerekçesiyle, filmin festivale katýlýmýný yasaklýyorlar. Film, buna raðmen kaçak yollardan Berlin’e ulaþýr ve bilindiði gibi en büyük ödül olan Altýn Ayý’yý alýr. Ödülü alýp yurda dönen ekibe Kültür Bakanlýðý, sanki kendisi yasaklamamýþ gibi bir kutlama kokteyli verir. Kokteyl ile yetinmeyip Erol Taþ’a, Metin Erksan’a ve Hülya Koçyiðit’e ödüller de verir. Ýlk Erotik Görüntü Ayný yýllarda "Gurbet Kuþlarý" adlý filmde Sevda Ferdað’ýn göðsü tesadüfen açýlýyor ve filmin inanýlmaz iþ yapmasýna neden oluyordu. O tarihe kadar, gerek dünya, gerekse Türk Sinemasý'nda kadýn göðsü hiç görünmemiþti. Ýþin garip tarafý ideolojik ya da ahlaki olarak oldukça katý olan Sansür Kurulu, bu sahne için onay verebilmiþti. Danýþtayca Yasaklanan Ýlk Film 1966 yýlýnda, bir filme karþý çok sert bir tavýr alýndý. Bu film, Fransa’da film eðitimi almýþ Alp Zeki Heper’in "Soluk Gecenin Aþk Hikayeleri" adlý filmiydi. Film, müstehcen bulunarak Danýþtayca yasaklanmýþtý. Filmin yönetmeni, bir gazete röportajýnda "aþk hiçbir zaman müstehcen olmamýþtýr. Aþka karþý tutumdur müstehcen olan" demiþtir. Yargutayca Aklanan Ýlk Film 1992 yýlýnda gösterime çýkan "Temel Ýçgüdü" adlý film, Cumhuriyet tarihinde Yargýtayca aklanan ilk film olma özelliðini taþýr. Joe Esterhas’ýn senaryosunu yazdýðý, Paul Verhoeven’in yönettiði ve dünyanýn bu filmle starlaþtýðýný söylediði Sharon Stone ile Michael Douglas’ýn baþrollerini paylaþtýðý film, dünyada hasýlat rekorlarý kýrdýðý bir sýrada, ülkemizde de gösterime girdi. Filmin 5. haftasýnda, Ankara Cumhuriyet Baþsavcýsý’nýn filmdeki tahrik edici seslerden rahatsýz olmasý üzerine, kopyalarýn toplatýlmasýna karar verildi. Ancak bir bakanlýðýn (Kültür Bakanlýðý) izin verdiði filme, bir diðer bakanlýk (Adalet Bakanlýðý) hayýr demekteydi. Bu hukuksal açýdan tam bir skandaldý. Çünkü yürütme ve yasama organlarý, birbirlerinin içiþlerine müdahale etmiþlerdi. Konu, kamuoyunca yakýndan izlendi. Medya, 5 ay boyunca gündeminden düþürmedi ve film Yargýtayca, yasal prosedüre uygundur gerekçesiyle tekrar sinemalarda yerini aldý. 68 Kuþaðý Filmleri 68’lerde toplumda hýzlý bir politikleþme baþladý. Yýlmaz Güney’in "Umut" filmi böyle bir politikleþmenin içinden doðdu. Atýnýn, araba çarpmasý sonucu ölmesi ve geçimini bu ata baðlamýþ olan, meçhul bir definenin peþinden koþan faytoncunun öyküsü anlatýlmaktadýr. Film, faytoncunun giyimi ve kuþamýnýn, fakirliðin bir sembolü olarak ele alýnmasýný, zengin otomobil sahibi hakkýnda takibat yapýlamayacaðý kanaati verilmesini, faytoncunun iþ ararken zengin-fakir ayrýmý yapýlmasýný, Cabbar’ýn (Yýlmaz Güney) Amerikalý zenciyi soymasýný, sabah namazýnýn güneþ doðarken kýlýnmasýný sakýncalý bularak, sansür kurulunca yasaklanmýþtý. Film, 1971 yýlýnda Danýþtay kararýyla þartlý oynatýlarak büyük ilgi gördü. **** Filmleri 12 Mart 1971'de Ordu, yönetime tekrar el koydu. 1971 yýlýnda Kültür Bakaný Talat Sait Halman, bir komisyon kurdu. Üyeler, sansürün kaldýrýlmasýný tartýþýrken, baþka bir yerde (Genelkurmay’da) baþka bir tüzük hazýrlanýyordu. 1972 yýlýnda Adana Altýn Koza Film Festivali’nde Yýlmaz Güney’in "Baba" filmi birinci seçildi. Ama Yýlmaz Güney’in politik tutumundan rahatsýz olan çevreler, juriye baský yapýp sonucun deðiþmesine neden oldular. Verilen ödül geri alýndý. Bu dönemde reddedilen filmlerden biri de Tunç Okan’ýn "Otobüs" filmiydi. Gerekçe, Türkleri küçük düþürmesi ve aptal göstermesi, ayakta iþeyen iþçilerin ellerini yýkamadan sofraya oturmasýnýn örf ve adetlere aykýrý bulunmasý, sofrada bayat ekmek ve soðan bulunmasýnýn Türklerin kötü beslendiði izlemi verdiði, þoförün dönülmez levhasýna raðmen dönmesini Türklerin trafik kurallarýna uymamasý, plastik sosisleri kemirmesini küçültücü buluyordu. Bu dönemde en çarpýcý þey ise filme Yaþar Kemal ve Aziz Nesin’in karþý çýkmasýydý. 1974’lerdeki sokak çatýþmalarý, ailelerin sinemadan uzaklaþmasýna neden olmuþtu. Bu dönemde yeni bir sinema izleyicisi oluþtu. Artýk sinemalarda **** filmleri oynamaya baþlamýþtý. Ýtalyan ****-komedi tarzýndan etkilenen yerli sinema, zaman geçirmeden ayný yönteme baþvurmuþtur. Bu dönemin ilk filmi "Civciv Çýkacak Kuþ Çýkacak" adlý filmdir. Sansürün yasaklama korkusuna karþýn erotik sahneler, sinemada vizyon öncesinde kopyaya eklenirdi. Zerrin Doðan, ilk ***** yýldýzý ünvaný alan star olmuþtur. Milleyetçiler ve Sansür 1975 yýlýnda iþbaþýna geçen Milliyetçi Cephe döneminde sansür aðýrlaþtý. Fiilen deðilse de fikren iktidar partisine yakýn olan Sansür Kurulu Üyeleri, kendi ahlak ve fikirleri doðrultusunda ya filmleri yasaklamýþ ya da koþulsuz serbest býrakmýþlardýr. 70’li yýllarda yaygýnlaþan arabesk müzik, sað ve solun yapamadýðýný yapýyor, kitleleri inanýlmaz etkiliyor, þarkýcýlarý ilahlaþtýrýyordu. Bu dönemde arabeskin kralý Orhan Gencebay, ilk kez politik bir mücadele içinde gösterildi. Bu filmin adý "Derdim Dünyadan Büyük" idi. Film, daha sonra yasaklandý ve video kasetleri toplatýldý. Filmin yönetmeni Þerif Gören'di. Ayný dönemde Yýldýz Kenter’in oynadýðý bir filmde rolü gereði tecavüze uðrama sahnesi, "devlet sanatçýsý tecavüze uðrayamaz" gerekçesiyle o sahneler çýkartýlmýþtý. 1979 yýlýnda Korhan Yurtsever’in çektiði "Kara Kafa" adlý film, yönetmenin ülkeyi terketmesine neden oldu. Filmin yurtdýþýna çýkýþý yasaklanýnca, gösteriminin yapýldýðý Kent Sinemasý'ndan kopyayý alan yönetmen, ertesi gün filmle birlikte soluðu Berlin'de aldý. Yine ayný tarihlerde iktidarýn tutumu yüzünden Yaþar Kemal’in "Ýnce Memed" adlý romaný ülkemizde çekilemedi. Peter Ustinov’un yöneteceði filmi, Sansür Kurulu reddetti. Konu, Kültür Bakaný Ahmet Taner Kýþlalý’yý rahatsýz etmiþ ve konunun tekrar görüþülmesi için büyük çaba harcamýþtý. Reddin asýl nedeni ise Genelkurmay 2. Baþkaný Haydar Saltuk’un konunun daha önce görüþüldüðü ve karara baðlandýðý ve tekrar görüþülemeyeceði resmi yazýsý idi. 1979 yýlýnda Ömer Kavur’un "Yusuf Ýle Kenan", Yavuz Fada’nýn "Yolcular", Yavuz Özkan’ýn "Demiryol" adlý filmleri sansürlenmemiþ olduklarý gerekçesiyle Altýn Portakal Film Festivali'ne alýnmadýlar. Juri, durumu protesto etti ve festival iptal edildi. O dönemde iktidar, kýsa da olsa Sosyal Demokrat'tý. 12 Eylül Darbesi Sonrasý 1980'de Ordu, bir kez daha yönetime el koydu. 1982 Anayasasý'nýn 26. Maddesi'nde sansür, anayasaya girdi. 1980 sonrasýnýn en önemli filmlerinden biri, senaryosunu Yýlmaz Güney’in yazdýðý "Yol" filmiydi. Yýlmaz Güney’in hapisten kaçmasý ve filmin 1982 yýlýnda Cannes Film Festivali'nde Altýn Palmiye Ödülü almasý, dikkatlerin filme çevrilmesine yol açtý. Ellerinde, Yýlmaz Güney filmi bulunanlarýn teslim etmesi için çaðrý yapýlmýþtýr. 104 filmin negatifi toplatýlarak imha edilmiþtir. Kitaplarý ve posterleri de toplatýlmýþ, hatta adýndan sözedilmesi de yasaklanmýþtýr. 12 Eylül Yönetimi, eski filmleri de suç kapsamýna almýþtý. Ali Özgentürk’ü 1974 yýlýnda çektiði "Yasak" adlý kýsa filmden dolayý tutukladý. Bu dönemde en ilginç süreç "Mine" filmiyle Atýf Yýlmaz’ýn yaþadýðýydý. Bir istasyon þefinin Mine adlý karýsý ile kasabaya gelen bir adamýn arasýndaki aþkýn anlatýldýðý film, gerçek hayatta filmde adý geçen istasyonun þefini rahatsýz etmiþ ve filmi yasaklatmak için mahkemeye baþvurmuþtur. Film oynarken bir kez daha denetlenmiþ ve bir sakýnca görülmediðinden denetimden geçmiþtir. Metin Erksan’ýn 1962 yýlýnda çektiði "Yýlanlarýn Öcü" filmi, 23 yýl sonra Þerif Gören’in tarafýndan tekrar çekildi ancak ayný gerekçelerle sansürden geçmedi. Toplum 23 yýl ileriye gitse de yasaklamalarýn mantýðý ayný yerlerinde sayýyordu. 1980 sonrasýnýn en önemli sansür vakalarýndan biri de "Yorgun Savaþçý" filminin yakýlmasýdýr. TRT deneticisi de dizi hakkýnda bazý sakýncalý noktalar bulunduðunu raporu edince, filmin yakýlmasý kararý alýndý. Bir kopyasý MÝT'te saklanarak diðer negatifleri yakýlmýþtýr. Atýf Yýlmaz’ýn "Deðirmen", Halit Refið’in "Teyzem" filmleri de sansürden nasibini almýþ filmlerdir. 1986 yýlýnda çýkarýlan bir yasayla, film denetimi Ýçiþleri Bakanlýðý’ndan alýnýp Kültür ve Turizm Bakanlýðý'na devredilmiþtir. Ayrýca ön denetim zorunluluðu kaldýrýlmýþtýr. Yeni yasanýn, denetimi yerel yönetimlere býrakmasý daha vahim sonuçlar doðurdu. "Su da Yanar" filmi, 50’ye yakýn ilin valisi tarafýndan yasaklandý. Ve Sonuç 1990 yýllarýnda özel televizyonlarýn yayýna baþlamasýyla birlikte, toplumsal yaþam biçimi de deðiþmeye baþladý. Konuþulmayanlar konuþulmaya, gösterilmeyenler izlenmeye baþladý. 1980'li yýllarda adý bile konuþulmayan "Gece Yarýsý Ekspresi" filmi artýk defalarca gösterilir olmuþ, "Karartma Geceleri" gibi iþkence sahneleri ile dolu filmler, bakanlýk talimatýyla da olsa festivale katýlmýþ, Ýslamcý sinema diye de bir tarz oluþmuþtu. "Minyeli Abdullah" bunun ilk örneðiydi. Ama "Mem-u Zin" diye de bir Kürt masalý anlatan film de yapýldý. Sanat ürünlerine sansür uygulanmasý, sanatýn özüne ters düþer. 8 yýl boyunca beyhude bir iþ yaptýðýný itiraf eden komisyon üyesi Feriha Þahenk, "görevimdi yaptým ama þakadandý" diyerek dramatik bir olayý, mizahi bir dille özetlemektedir.


alýntý