Herkes Duysun Ama Sakýn Çocuklar Duymasýn
Bir dizi geldi geçti bu ülkenin ekranlarýndan. Geçti derken umarým geçmiþtir ve bir daha hiçbir yerde karþýmýza çýkmaz.
Çocuklar duymasýn dediler ve yine umarým hiçbir çocuk duymamýþ ve örnek almamýþtýr.
Önce dizideki bazý karakterleri ve davranýþlarýný, daha doðrusu üzerine vazife edilen misyonu biraz irdeleyelim.
Haluk: Tamamen olmasa da büyük bir çoðunlukla klasik Türk erkeðini yansýtmaya çalýþan, her aile babasý gibi takým tutan, mangal yapmayý seven, iþine gidip evine gelen bir aile reisi modeli.
Meltem: Sürekli elit yaþamayý seven, bir iki taneden istisna çok fazla komþusu olmayan, Türk örf ve adetlerini hiç mi hiç bilmeyen ve dahi bilse de takmayan, giyim kuþam dahil olmak üzere hemen hayatýnýn her safhasýnda edepten hayadan uzak sadece konuþmalarýnda kullandýðý kelimelere dikkat eden, (ki dizide her karakterde bu durum kýsmen mevcut) pek te fazla Türk eþ ve anne modelinin yanýndan geçmeyen bir model.
Gönül: Dominant (ki bu Türkçe olmayan kelime beni oldum olasý sinir etmiþtir) gerek konuþma tarzý ile gerekse davranýþlarýnýn top yekûnu ile deðil Türk toplumu, hiçbir toplum ve kültüre uymayan edep dýþý tüm tavýr ve düþünceleri tek bir bedende toplamýþ bir yumurta dahi kýrmaktan aciz dünyaya tesadüfen gelmiþ mecburen yaþayan bir varlýk.
Tuna: Kaba tabirle tam bir sümsük. Karýsýnýn aðzýnýn içine bakmadan adýný dahi söyleyemeyen, iki lafý bir araya getiremeyen, korkak, bastýrýlmýþ, sindirilmiþ, ahlak boyutu gavatlýk ve deyyusluk seviyesine kadar inmiþ (ki bu gavatlýk konusu daha sonra ele alýnacak) ilk doðduðu gün babasýnýn “oðlum oldu” diyerek millete ýsmarladýðý tatlýya bile þu anki haliyle insaný piþman eden, deðil Türk hiçbir uygarlýðýn kendi kavmi içerisinde görmek istemeyeceði kayýp bir kiþilik.
Emine & Hatice: Görünüþte cahil, belki de hiç hak etmediði bir evliliði yapmýþ, ama ya cehaleti ya da ailesinden aldýðý terbiye nedeni ile kocasýný çekmek zorunda kalan, özünde çalýþkan ama çalýþkanlýðýnýn gerektirdiði yerde asla olmayan bir kiþilik.
Hüseyin & Þükrü: Tam bir asalak. Toplumun baþýna bela, hiçbir iþ yapmayan ve yapmaya da niyeti olmayan, hep kolay yoldan para kazanmanýn bir yolunu arayan. Eline geçen en ufak parayý bile kumara yatýran, karýsýnýn sýrtýna binmiþ bin bir zorluk ve meþakkatle kazandýðý parasýný elinden almak için her türlü zorbalýðý hak gören, sürekli yalan söyleyen, kaypak, menfaati için arkadaþýný bir çýrpýda satabilen, har vuran, harman savuran, çýkarý neredeyse hemen o tarafa dönen ve girdiði kabýn þeklini alan, kýsacasý boþu boþuna nefes alan ve kesinlikle çevrenizde böyle bir insan varsa uzak durmanýz gereken bir kiþilik.
Emre (Havuç): Baba parasý yiyen ama yemek istemiyormuþ gibi görünen, belki içinde bir cevher varsa bile anne modeli sayesinde “ben oðluma kýyamam” baþlýðý altýnda bir evlat nasýl bitirilir? Sorusuna cevap olmuþ bir model. Komþusunun kýzýný görünce aðzýnýn suyu akan, (ki bizim toplumumuz komþu kýzýný kardeþ bilir.) olmayacak bir samimiyet için her türlü taklayý atabilen, yalandan sahtekârlýktan medet uman, sahte maðduriyetler uydurup bunu her durumda fýrsata çevirmeye çalýþan, baba karakterinden nasibini almamýþ anasýnýn izinden giden, gene de babasýyla bir araya gelince delikanlý maskesi giyen sapýk bir tip.
Teo (Havuç’un arkadaþý): Ebeveynlerinin kim ve nerede olduðu belli deðil, bir kere dahi olsa onlarý arayýp sormayan hatta hiç bahsetmeyen, akþamlarý Emre’nin evinde kalmadýðý zamanlarda nerede kaldýðý belli olmayan, Hüseyin ve Þükrü’nün gençlik hali diyebileceðimiz yaðlý bir kapý bulup oraya sülük gibi konaklamýþ her þeyi ile sömüren gene asalak bir tip olmasýnýn yaný sýra, misafir olduðu evin komþusunun kýzýna sarkan utanmaz, edepsiz, sapýk bir kiþilik daha.
Ýsmail (fýs fýs): Mirasyedi hatta miras düþmaný. Çalýþtýrdýðý iþ yeri ile yakýndan uzaktan hiçbir alakasý olmayan, tek amacý çalýþtýrdýðý bayan personellere bile sarkýntýlýk edebilecek kadar ahlaktan yoksun kadýn düþkünü, kadýn kriterleri nefes alsýn, diþi olsun. Ölü ya da diri olmasý bile fark etmez. Bir markanýn ürettiði cep telefonundaki asistanýn sesinden bile tahrik olabilen. Karakterini isimlendirmeye Türkçe de bir kelime bulamadýðým baþka bir sapýk.
Merve (Tuna’nýn kýzý): Özünde çalýþkan bir öðrenci ama gelecek hakkýnda hiçbir planý olmayan sosyal medyaya bütün aile sýrlarý da dahil olmak üzere tüm olaný biteni çektiði videolarla anlatmayý bir meslek zanneden. Aslýnda biraz elinden tutulduðu zaman topluma faydalý olma ihtimali olan genç bir kýz.
Orçun (Gönül’ün oðlu): Kendisine Haluk’u model almýþ (anne babada hayýr yok ki ne yapsýn) ama kendi oðlunu adam gibi yetiþtirememiþ bir adam da bu çocuða ne yapsýn? Ancak tuttuðu takýmýn sevgisini bu çocuða verebilmiþ. Neyse Orçun ders falan çalýþmayan ancak okula bir manita bulmak için devam eden. Güçsüz, çelimsiz, iki kilo poþeti bile marketten eve taþýma kapasitesi olmayan yitik bir kiþilik. Türk toplumunun çocuklarýna hiç te güzel bir örnek olamayacak bir yaþam tarzýyla sabahtan akþamlara ve akþamdan sabahlara kadar internette dolaþan E-Spor diye bir saçmalýðý sürekli çok matah bir þey zanneden ve ne yazýktýr ki anne ve üvey babasýndan da bu konuda çok büyük bir destek gören, ileride bu ülke adýna hiçbir þey yapamayacak olan saf ve bir o kadar da salak bir kiþilik.
Tamamý olmasa da kilit ve model olabilecek birkaç karakterden kýsaca bahsettik.
Þimdi birkaç bölümde gözlemlediðim birkaç sahne ile bu dizinin bu toplumdan neler alýp ***ürdüðünden bahsedelim.
Genellikle Birol GÜVEN yapýmlarýnýn bir ikisi istisna olmak üzere tamamýnda birazdan yazacaklarým mevcut olduðu için buna tesadüf ya da mecburiyet diyemeyeceðim maalesef. Bu ancak ve ancak bir kasýt, ya da bu toplumu öz deðerlerinden uzaklaþtýrmak için bilerek yapýlmýþ bir bilinçaltý mesaj verilmesi amacýyla üstlenilmiþ bir misyon olabilir düþüncesindeyim.
Neyse gelelim konumuza:
Ev sahnelerinde çoðunlukla Gönül ve Tuna’yý bu eve ya çat kapý girerken (hem de çoðunlukla en uygunsuz zamanlarda) ya da direk o evde otururken görüyoruz. Hem de ne oturmak.
Her ne kadar samimi bir komþu da olsa evin erkeði evde iken o oturuþ þekli ne kadar kabul görür bilemem. Daracýk mini bir etek, ayak ayak üstüne atmýþ iki ayaðýný da salonun ortasýna uzatmýþ üstteki ayaðýný sallaya sallaya konuk olduðu evin erkeðinin neredeyse aðzýna, en iyi ihtimalle gözüne soka soka yayýlarak gevþek gevþek bir oturma þekli. (Edep ya hu)
Ev halkýnýn tamamý eve sokaklarda nereye bastýklarý belli olmayan ayakkabýlarý ile giriyor. Be insanlýktan nasibini almamýþ karakterler, botlarla ya da çizmelerle evin içinde ne iþiniz var. Her türlü mikrop ve virüslere açýk bir yaþam alaný.
Bir dip not: Bu durum Birol GÜVEN’e soruldu bir zaman. Verdiði cevap beni tatmin etmedi ki þu þekilde idi: Dizide eve giriþ çýkýþ sahneleri çok fazla. Her giren çýkan ayakkabýlarýný çýkarýrsa sahne ve dizi çok uzuyor ve vakit kaybý oluyor. Ah caným benim peki o zaman þu soruyu sormazlar mý adama (dizinin dümen suyuna girmiþ uyuyan topluluk sormaz elbet) madem öyle neden Hüseyin ve Þükrü’nün yaþadýðý eve girerken herkes ayakkabýlarýný çýkarýp terliklerini giyiyor? O sahnelerde vakit kaybý olmuyor mu? Bu sahneler vermiþ olduðun cevapla çeliþmiyor mu?
Dur ben söyleyeyim: Karakterler kýsmýný bir gözden geçirirsek, eðer eve girerken ayakkabýlarýný çýkartýyorsan eziksin, cahilsin, asalaksýn, hiçbir iþte baþarýlý olamayan hazýr yiyici karý parasý yiyerek akþama kadar kahvehanede boþ boþ vakit geçiren karýsýný çalýþtýrýp onun parasýyla kumar oynayan yanardöner birisisin.
Modern, ileri görüþlü bir insansan kültürlü isen bir kariyer sahibi iyi geliri olan bir insan ve lüks bir evde ya da villada yaþýyorsan eve ayakkabý ile girmelisin. Girmezsen kýrosun.
Gene hatýrladýðým kadarýyla baþka bir sahne:
Evin kýzý Duygu daha ergenliðe bile tam olarak girmemiþ küçük bir kýz çocuðu, annesine eve okuldan bir erkek arkadaþýný getireceðini ve yemek yedikten sonra odasýna çekilerek baþ baþa ders çalýþacaklarýný! Kardeþi Emre’nin odaya girmemesi gerektiðini söylüyor. Anne modeli hiçbir sorgulama yapmadan kabul ediyor. Fakat baba modeli bunu duyunca haklý olarak küplere biniyor, baþlýyor bir tartýþma. Anne, babaya “ne kadar dar kafalý ve ne kadar cahil olduðu gibi” birçok hakaret dolu ithamlarda bulunuyor. Yani kýzýnýn yabancý bir erkekle odasýnda kapý kilitli bir halde ders çalýþmasý! Normal karþýlanýyorsa medeni, kabul edilmiyorsa dar kafalý baðnaz hatta ayýsýn.
Bir baþka sahne:
Tuna, boþanmýþ bir adam. (Bu her medeni insanýn baþýndan geçmesi muhtemel bir durum)
Tuna’nýn eski eþi eve kýzýný görmeye geliyor. (Bu da kýsmen kabul edilebilir) be adam evde þu anda evli bulunduðun eþin var. Ne iþi var eski karýnýn o evde? Gönder kýzýný görsün annesini, hatta bir süre kalsýn annesi ile. Ama burada bitmiyor. Gönül ilk etapta biraz mýrýn kýrýn etse de kabulleniyor. Neyse kadýn geliyor eve, ama efendim ne edep ne haya. Yat yan gel uyu, kafana göre takýl, mevcut eþinin yanýnda eski sayfalarý aç, etmediðin hakaret kalmasýn. Hadi onu da geçtik yeni evlendiði kukla! Pardon adam. O da giriyor eve. Þimdi bir düþünün siz eþinizden boþanmýþsýnýz ve eski eþiniz yeni kocasýný alýyor yanýna, yýlýn büyük bir çoðunluðunu sizin evde geçiriyor. Bakýn sevgili dostlar, bunun adý medeniyet falan deðil. Bu adam ne düþünecek ya da düþünmeli? Bu benim yeni eþim benden önce bu adamla beraberdi onunla yattý, onunla yaþadý. Evdeki Gönül’ü katmýyorum çünkü edep seviyesi belli. Bunun adý, yukarýda “daha sonra bahsedilecek” dediðim gibi, gavatlýktýr, deyyusluktur.
Bir baþka sahne:
Üç versiyon halinde çekilen bu dizinin bir versiyonunda, evin babasý her ne kadar da istemese karýsýnýn zoru ve gene bir sürü aþaðýlayýcý söylemlerine dayanamayarak yan komþularý Tansel Bey ve eþi ile bir Çin mutfaðý lokantasýna gitmeyi kabul ediyor. Gene de tedbiri elden býrakmayan baba evde bir þeyler atýþtýrarak evden çýkýyorlar. Geri döndüklerinde babayý bir bulantý alýyor ve midesi bozuluyor. Önce bu mide bozulmasýnýn sebebini Çin yemeðine baðlayan baba yazýlan senaryo gereði Çin mutfaðýný masum gösterip, Türk mutfaðýný yerden yere vurmasý gerek. Ev halkýndan birkaç kiþinin de midesinin bozulmasý üzerine Çin mutfaðý aklanýyor. Peki bu mide bozulmasýnýn sebebi ne olmalý? Hemen evin annesi soruyor: siz ortak ne yediniz? Baba cevap veriyor: Çin mutfaðýný sevmediði için karný doymaz diye düþündüðünü ve evden çýkmadan kokoreç yediðini söylüyor ve diðer rahatsýzlananlar da kokoreç yediklerini söylemesi ile bilinçaltý mesaj burada devreye giriyor.
Evin annesi þu þekilde bir tepki veriyor “Ne!? Sen deli misin? Kokoreç mi yedin iýððð iðrençsin, mis gibi yemek hani nesini beðenmedin anlamýyorum. v.s. v.s.” gibi birçok hakaret ve aþaðýlama.
Yani kokoreç gibi yüzyýllardýr bizim mutfaðýmýzda hemen her uzmanýn tam destek verdiði probiyotik kaynaðý olan halis Türk aperatifi kokoreci yersen, delisin, iðrençsin. Ama ne indiyi belirsiz wok adý verilen derin bir kabýn içinde envayi çeþit zerzevat karýþtýrýlarak yapýlan abuk sabuk yemek mis gibi yemek.
Yazmakla bitmez ama,
Gelelim bizim bahsedeceðimiz son sahneye:
Hiçbir iþe yaramayan Türk kadýný olmanýn yanýndan bile geçmeyen Gönül bir fikir yumurtluyor.
Bayram tatili dokuz gün Paris’e tatile gidelim.
Bu fikir sümsük kocasý Tuna ve Türk hariç her türlü medeniyetin ***ünü yalayan Meltem tarafýndan derhal sevinç ve heyecan içinde kabul ediliyor. Tek itiraz eden biraz olsun Türk toplum örflerinden nasibini almýþ olan Haluk. Ýtirazý þu þekilde: “ya hu bayram günü ne iþimiz var Paris’te. Gidelim büyüklerimize bayramlaþalým, büyüklerin ellerinden öpelim, çocuklar bayram harçlýklarýný alsýn. Hani ille de bir yere gitmemiz gerekiyorsa Kapadokya’ya gidelim, müzelere gidelim.” Falan gibi alternatifler sunuyor. Ama gene beklenen tepki geliyor. Yerli ve ülkemizin güzelliklerini gezmek istersen oyun bozansýn köhnesin sýkýcýsýn. Ama kazandýðýn parayý yurt içinde tutmayýp yurt dýþýna çýkarýrsan, o zaman medenisin ileri görüþlüsün. Adamsýnnnnn.
Þimdi çok fazla uzatmadan gelelim sonuca:
Bu tür diziler hayatýmýzda ve en göz önünde olan saatlerde özellikle de genel izleyici kitlesi kodu ile yayýnda kaldýðý sürece. Ve Radyo Televizyon Üst Kurulu da buna müdahale etmeyip sessiz kaldýðý sürece biz yetiþen çocuklarýmýzýn kafa karýþýklýðýný nasýl gidereceðiz?
Bu yozlaþtýrma giriþimlerine kim bir dur diyecek? Evlatlarýmýza Türk toplum gelenek, örf ve adetlerini öðretirken çocuklarýmýzýn gözünde baðnaz, gerici, iðrenç, oyun bozan, ayý v.s. ebeveyn olarak dýþlanýrsak bunun sorumlusu kim olacak? Atalarýmýzdan gelen adabý yeni nesillere aktarabilecek miyiz? Cevap EVET.
Biz uyanýk olursak, biz bize neler yapýlmak istendiðinin farkýna varýp her daim uyanýk olursak, biz özümüzü yitirmeden dirayetli olursak, biz önce Türk sonra da dürüst bir Müslüman olursak, bu tür Türk düþmaný vatan hainlerinin elinden çocuklarýmýzý çekip alabiliriz.
26 Nisan2020 Pazar