DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TÝVÝBU, D-SMART ,DÝGÝTURK-BEÝN KANALLARI YERLÝ - YABANCI PLATFORMLARLA ÝLGÝLÝ ,KART PAYLAÞIMI ,ÝPTV ,SERVER PAYLAÞIMDA BULUNMAK,HACK ÝLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIÞINDA HERHANGÝ BÝR ÜRÜN SATIÞI YAPMAK YASAKTIR 

Ýletiþim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 719 gün önce baþlatýldý . Konu baþlangýnç tarihi güncel deðilse Konu güncelliðini yitirmiþ yada bu konu ile ilgili son cevap yazýlmýþ olabilir. Eðer yazýnýz doðrudan bu konu ile ilgili deðil ise yeni bir konu baþlatmanýzý tavsiye ederiz....

RESSAM VAN GOGH ÝLE SERDAR YILDIRIM Zaman gezgini olarak bir araya geldik. Ben bu hikayenin yazarý Serdar Yýldýrým ve dünyanýn gelmiþ geçmiþ en büyük ressamý olarak adý anýlan Hollandalý Van Gogh. Paris'te bir müzayede salonunda Van Gogh'un "Kafede Akþam" adýndaki tablosu satýldý. Yüzden kapý açýldý. Yüz on, yüz yirmi derken, iki yüz milyon dolara alýcý buldu. Van Gogh her pey sürüþte vay be, vay be dedi, durdu. Ben: " Sayýn Van Gogh, bu bir dünya rekoru. Bugüne kadar hiçbir ressamýn

Bu konu 16351 kez görüntülendi 30 yorum aldý ...
Serdar Yýldýrým Hikayeleri 16351 Reviews

    Konuyu Deðerlendir: Serdar Yýldýrým Hikayeleri

    5 üzerinden | Toplam: 0 kiþi oyladý ve 16351 kez incelendi.

 
Sayfa 4/4 Ýlk ... 4
  1. #1
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Post Serdar Yýldýrým Hikayeleri

    RESSAM VAN GOGH ÝLE SERDAR YILDIRIM
    Zaman gezgini olarak bir araya geldik. Ben bu hikayenin yazarý Serdar Yýldýrým ve dünyanýn gelmiþ geçmiþ en büyük ressamý olarak adý anýlan Hollandalý Van Gogh. Paris'te bir müzayede salonunda Van Gogh'un "Kafede Akþam" adýndaki tablosu satýldý. Yüzden kapý açýldý. Yüz on, yüz yirmi derken, iki yüz milyon dolara alýcý buldu. Van Gogh her pey sürüþte vay be, vay be dedi, durdu.

    Ben: " Sayýn Van Gogh, bu bir dünya rekoru. Bugüne kadar hiçbir ressamýn tablosu böylesine astronomik fiyata satýlmadý. "
    Van Gogh: " Arkadaþ, bilmem inanýr mýsýn, ben birkaç tablomla birlikte bu tablomu da mahalle bakkalýna býrakmýþtým. Tanesine on gulden dersin demiþtim. O zamanlar on gulden iki dolar ediyordu. Tablolarý alan olmadý. Biri satýlsa zeytin, peynir ve ekmek alacaktým. Zaman bana çok zalim davrandý. Yetenek var ama açsýn, býrak Van Gogh'un aklý kaçsýn. Çýldýrmak iþten deðil. "
    Ben: " Sayýn Van Gogh, siz ortaya çýksanýz, ben bu tabloyu yapan ressam Van Gogh'um deseniz. Tablonuzu satýn almak için, fiyat artýran þu dolar milyonerleri, size yüz dolar baðýþ yapmazlar. "
    Van Gogh: " Sen de abarttýn ama yüz dolar vermezlermiþ? Ben de elli dolar isterim. Vermezlerse intihar ederim. "
    Van Gogh müzayede salonunun orta yerine çýktý. Ellerini havaya kaldýrdý. Kendini tanýttý. Salondakilerin aðzý açýk kaldý. Doðru dediler, bu Van Gogh. Rica etsem bana elli dolar verebilir misiniz? dedi. Baþlar öne eðildi.
    " Neden ama ? " dedi, Van Gogh. " Herkes bir dolar verse elli dolar toplanýr. Bana karþý bu cimrilik neden? "
    Sessizlik bir süre devam etti. Sonunda ön sýrada oturan bir holding sahibi, þimdi size o parayý verirsek hayatýn sýkýntýsýndan kurtulur, rahatlarsýnýz. Bir daha böylesine üst düzeyde resimler yapamazsýnýz diye endiþe ediyoruz, dedi.

    Serdar Yýldýrým ayaða fýrladý ve gür sesiyle haykýrdý: " Hayýr, " dedi. " Yalan söylüyorsun. Van Gogh yaþarken parasal yardým yapýlsaydý çok daha üst düzeyde, çok daha kaliteli resimler yapardý. O zamanýn insanlarý, nasýlsa bu da ötekiler gibi tarihin karanlýklarý arasýnda kaybolup gider, diyerek yardým etmediler. Kim bilir nice ressam, heykeltraþ, yazar, þair, sporcu, besteci ve diðer sanatsal uðraþ içinde olanlar karanlýklarda kaybolup gitti. Binde bir böyle kaybolmayanlardan biri olan Van Gogh'un eseri milyon dolara satýlýyor. Siz aslýnda insanlýðýn geleceðini satýyorsunuz ve gelecek yok oluyor, bunu fark edemiyor musunuz? "

    Serdar'ýn haykýrýþýna cevap veren olmadý. Müzayede salonunda birkaç dakika sonra iki adam kalmýþtý. Sessizliði Van Gogh bozdu: " Sen haklý çýktýn Serdar, intihar etmeye gidiyorum. "
    Serdar: " Dur Van Gogh. Yýl 2018. Senin kadar olmasa da ben de zor durumdayým. Bir iþ bulmaya kalksam, hikaye yazma iþini býrakmam gerekir. Otuz dört yýllýk bir uðraþtan vazgeçemem. Bak ben intihar etmem, sen de intihar etme. "
    Van Gogh: " O zaman gel beraber intihar edelim. "
    Serdar: " Hayýr. intihar yok. Acýlara birlikte göðüs gereceðiz ve galip geleceðiz. Þimdiye kadar hiç yenilmedim ve sen de yenilmezsin. Önümüze çýkarýlan engelleri yýkýp geçelim. "
    Serdar anlattýkça Van Gogh'un yüzü bembeyaz kesildi. O'nun anlattýklarýný baþýný indirip kaldýrarak tasdik etti. Sen haklýsýn, ben bir ellerimi yýkayýp geleyim, dedi. Yerinden kalktý, lavaboya doðru yürüdü.

    Aradan zaman geçti. Tabanca sesi duyuldu. Serdar lavaboya koþtu. Van Gogh yerde yatýyordu. Serdar gözyaþlarý içinde kaldý. Elli dolar verseler ne yapar eder Van Gogh'a iki tablo yaptýrýrdým. Bu iki tablo onlarýn elli dolarýný fazlasýyla karþýlardý. Van Gogh gerçek hayatýnda tabanca ile yaþamýna son verdiðinde otuz yedi yaþýndaydý ve hep otuz yedi yaþýnda kaldý. 1853-1890 yýllarý arasýnda yaþamýþ yoksul bir ressamdý. Kendisini saygýyla anýyorum.

    SON

  2. #25
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart

    SARI KIZ EMÝNE
    Köy köy dolaþýr saz çalar söylerdi
    Onun adýna Sarý Kýz derlerdi
    * * * *
    Ahmet adýnda yaþlý bir babasý
    Vardý iki atý, bir arabasý
    * * * *
    Gençti, güzel, mavi gözleri çapkýn
    Yaþ yirmi dört olmalý derdi barkýn
    * * * *
    Saz çalarken can verir ömürlere
    Þurup gibi akardý gönüllere
    * * * *
    Dinleyenler mest olur ah çekerler
    Biçareler, mecnunlar of çekerler
    * * * *
    Sýra oynak türkülere gelince
    Tellere daha bir kývrak vurunca
    * * * *
    Neþelenen, keyiflenen çok olur
    Gam daðýlýr, keder gider yok olur.
    * * * *
    Günlerden bir gün yolu ora düþtü
    Aþký tatmamýþ gönlü zora düþtü
    * * * *
    Ani çarpýldý sevdi ferman olmaz
    Tozlu yollar derdine derman olmaz
    * * * *
    Sýk sýk gelir oldu Alpat Köyü’ne
    Saz biter inerdi dere boyuna
    * * * *
    Dalar gider gözleri uzaklara
    Bir bir selam verir hatýralara
    * * * *
    Bir gün sevdiði adamla tanýþtý
    Birlikte gezerken ona alýþtý
    * * * *
    Onu pek çok sevdiðini söyledi
    Ama sevdiði bundan hoþlanmadý
    * * * *
    Genç adam bu aþka kayýtsýz kaldý
    Bana ne diyerek görmezden geldi
    * * * *
    Yýllar önce çok sevmiþ evlenmiþti
    Fakat sevdiðinden terk edilmiþti
    * * * *
    Uzun zaman üzülmüþ, dert çekmiþti
    Bir daha mý diyerek and içmiþti.
    * * * *
    Bir gün sevdiði adam köyden gitti
    Ondan ayrý kalmak acýya itti
    * * * *
    Dað-taþ aþkýný ararken saz çalmýþ
    Görelim Sarý Kýz neler söylemiþ.


    * * * * * * * ***** * * * * * * * * * * *


    Çaðýl çaðýl akan sular akmasýn
    Bölük pörçük esen rüzgar esmesin
    Gökte kanat çýrpan kuþlar uçmasýn
    Eðer sevdiðime varamaz isem
    Onu kollarýma saramaz isem
    * * * *
    Dur-durak bilmeden Sarý Kýz aðlar
    Kavuþmak tutkusu kalbini daðlar
    Yüceden akar su ovada çaðlar
    Ýsterim ben de biraz mutlu olmak
    Ýsterim sevgiden payýmý almak
    * * * *
    Sarý Kýz haykýrýr sesi duy artýk
    Al kalemi ele cevap yaz artýk
    Onun senden gayrý nesi var artýk
    Yaralý gönlümü al geri verme
    Sahip çýk gözyaþýma geri verme.


    Aradan dört yýl geçti. Sarý Kýz yaprak, çimen yedi, dereden, gölden su içti. Bir gün bir çoban tarafýndan uçurumun dibinde cansýz yatarken bulundu.


    SON


    Yazan: Serdar Yýldýrým

  3. #26
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart

    ÇAYDANLIK ÝLE ÇAY BARDAKLARI
    Bursa'da bir evde çaydanlýk ile çay bardaðý sandalyelerine oturmuþlar, önlerindeki masanýn üstünde bulunan zaman makinesini bilinen yer ve tarihlere ayarlayýp, ekranda görmek istedikleri görüntüleri netleþtirmeye çalýþýyorlardý. Görüntü net olursa deðer kazanýrdý. Görüntünün bulanýklaþtýðý bir ekranda görülenler çaydanlýkla çay bardaðýnýn umurunda deðildi. Onlar bir taraftan zaman makinesinin zaman ayarýný yaparken diðer taraftan konuþuyorlardý:
    ---- Gerçekleþtirilmek istenen iþ çabucak olmaz da giderek gerilerse yani umut kývýlcýmlarý ümitleri gerektiði þekilde aydýnlatamazsa ve belki de binlerce olan bu kývýlcýmlar birer birer sönmeye baþlarsa, sence bu durum gerçekleþtirilmek istenen iþi gerçekleþtirmeye çalýþanda birtakým düþ kýrýklýklarýna yol açar mý?


    ---- Çaydanlýk, senin sorduðun soru bende birtakým çaðrýþýmlar uyandýrdý. Bu çaðrýþýmlarý dilersen yeri geldikçe kýsým kýsým vereyim. Sorduðun sorunun cevabý þimdilik kýsa ve öz olacak. Ýrade düþ kýrýklýðýný engeller.


    ---- Bak çay bardaðý, iþi gerçekleþtirmeye çalýþanýn umut kývýlcýmlarý birer birer sönüyor yani kývýlcýmlar giderek azalýyor. Ümit yavaþ yavaþ da olsa sonunda yok olabilir. Ümidin azalmasý düþ kýrýklýðýna kadar gidebilir. Sen diyorsun ki, irade en azýndan umut kývýlcýmlarýnýn sönmesini yavaþlatabilir veya belki de durdurabilir ve yine veya yeni umut kývýlcýmlarý üretebilir. Bu üreme de, bir an gelir ki, ümitleri eskisinden daha iyi bir pozisyona getirebilir. Peki, sence iradenin baþarýdaki pay yüzdesi ne olabilir?


    ---- Yüzde yüz olmasa bile yüzde yüze yaklaþýr. Yalnýz irade baþarý için yeterli olmayabilir. Yeterli bile olsa yetersiz kalacaðý düþünülerek irade giderek güçlendirilmeli. Ýradenin güçlendirilmesi, bilgi daðarcýðý geniþletilerek, ilgi alanlarý çoðaltýlarak mümkündür. Bu suretle zeka geliþir, zeki olunur ve eðer varsa gerçekleþtirilmek istenen iþi engelleyen birtakým faktörler aþýlýr. Ýrade, bir bakýma dayanma, direnme gücüdür, iþte devamlýlýk saðlayabilmektir. Sözün özü: Ýrade güçlü olacak.


    ---- Evet, çay bardaðý, dikkat edersen görüntü giderek netleþiyor. Zaman makinemizin ekranýnda gördüðümüz çay bardaðý 20-5-1988 tarihini yaþýyor. Bu tarih, onun iþe baþlama tarihidir. Görüntü þu anda net olarak gözüküyor. Zaman ayarý tamam ve istersen atlamayý gerçekleþtirip, onun yanýna ýþýnlanýrýz. Biliyorsun on dakika orada kaldýktan sonra buraya döneceðiz. Hazýr mýsýn?


    ---- Hazýrým çaydanlýk, ýþýnlama düðmesine basabilirsin.


    Çaydanlýk ile çay bardaðý dört yýl önceye döndüler ve çay bardaðýnýn yanýna ýþýnlandýlar. Çay bardaðý aniden karþýsýnda beliriveren çaydanlýk ile çay bardaðýný görünce þaþýrmadý. Sanki onlarýn geleceðini biliyormuþ, sanki onlarý bekliyormuþ gibi bir hali vardý. Çaydanlýk konuya þöyle bir giriþ yaptý:


    ---- Bugün deðiþik bir iþe baþlýyorsun. Seni kutlarým çay bardaðý. Beklentilerini alabilir miyim? Ne bekliyorsun bu iþten?


    ---- Öyle ahým þahým bir beklentim yok caným. Sadece neden bu iþi beceremeyeyim diye düþünerek bir baþlangýç olsun diye bugün iþe baþlýyorum. Bir özenme benim ki fakat bir þeyler verebileceðime inanýrsam tutku halini alabilir. Tutku oluþursa, inan ki, tüm benliðimle sarýlýrým bu iþe.


    ---- Sanýrým bu iþe ayýracak yeteri kadar boþ zaman bulacaksýn.


    ---- Muhakkak çaydanlýk, muhakkak. Zaten boþa geçen zamaný görüp de, zaman boþa geçmesin, boþ zaman dolsun, dolu dolu olsun diyerek ve boþa geçen zamaný deðerlendirmek isteðiyle bugüne geldim.


    ---- Bugün yarýna ulaþacak diyorsun yani sen yarýn da bu iþle uðraþacaksýn, bu belli. Peki, yarýn kaç tane yarýna ulaþacak? Yarýnlar için ne söyleyebilirsin?


    ---- Yarýnlar için bu iþle ilgili pek bir þey söyleyemeyeceðim. Henüz ortada gözle görülür, elle tutulur bir þey yok. Yarýnlar yarýnlarda belli olacak.


    ---- On dakikalýk görüþme süremiz doldu. Teþekkürler çay bardaðý.


    ---- Ben teþekkür ederim.


    Çaydanlýk ile çay bardaðý tekrar zaman makinesinin baþýna geçip biraz önce konuþtuklarý çay bardaðýnýn yarýnlarýndaki bir zamana yani 13-4-1990 tarihine ýþýnlanmak için zaman ayarýna baþladýlar. Görüntü yine bulanýklaþmýþtý:


    ---- Çay bardaðý, dilersen görüntü netleþinceye kadar konuþmamýza kaldýðýmýz yerden devam edelim. Son olarak iradenin nasýl güçlendirileceðini anlatmýþ ve irade güçlü olacak demiþtin. Bu da herhalde zamana baðlý kalýnarak olur. Ýradenin güçlendirilmesini zaman yaymak nasýl olacak? Güçlenmeye baþlanýldýðý nasýl farkedilinecek? Gücün yeterli olduðu ne bilinecek?


    ---- Herþey belli bir plana, programa baðlý kalýnarak olmalý. Plansýz, programsýz olmaz. Bunu yaparken de, yetersiz kaldýðýn ne varsa hepsi meydana çýkar. Yetersiz kaldýðýn konular üzerinde biraz daha fazla durursun, yeterli olduðun konularý boþlamamak þartýyla. Yetersiz yeterli olmaya mý baþladý, iþte iraden güçleniyor, zekan geliþiyor. Yetersizlikler azaldýkça, arada bir, zirveyi yoklarsýn. Bu yoklamalar yeni yetersizlikleri ortaya çýkarýr. Hepsini aþtýn, artýk hazýrým, zirvedeyim dediðini farzet; iþte o zamanda zirvede beklemesini bileceksin, zirvede kalmasýný bileceksin. Zirvede ne kadar kalacaðýn belli deðildir. Ýradeni güçlendirmeye devam edeceksin. Dayanacaksýn, direneceksin ve sonunda baþaracaksýn.


    ---- Çay bardaðý, söylediklerine göre þu sonuç ortaya çýkýyor. Bütün çaba zirve için olacak. Zirveye mutlaka çýkýlmasý lazým. Zirveye çýkarken de, çýktýktan sonra da, irade devamlý olarak güçlendirilecek. Böylece umut kývýlcýmlarý çoðalýr ve ümit artar.


    Çaydanlýk sözlerini tamamladýðý anda görüntü netleþmiþti. Ekrandaki çay bardaðý hýzlý bir çalýþma temposu içindeydi. Çaydanlýk ýþýnlama düðmesine basarak, çay bardaðý ile birlikte 13-4-1990 tarihini yaþayan çay bardaðýnýn yanýna ýþýnlandýlar. Onlarýn geldiðini gören çay bardaðý iþini býrakýp ayaða kalktý ve hoþ geldiniz dedi. Çaydanlýk ile çay bardaðý hoþ bulduk dedikten sonra diðer çay bardaðýnýn yanýna gittiler.


    Çaydanlýk: ---- Çay bardaðý iþe baþlayalý neredeyse iki yýl oluyor. Bu sürede neler yaptýn? Kýsaca anlatýr mýsýn?


    ---- Ýþe baþladýktan birkaç ay sonra belli bir seviyeyi tutturduðumu anladým. Bu, þahane bir þeydi. Beni çok mutlu etti. Tabii ki, yýllarla oluþan bir birikim söz konusuydu. Birikim olmasa iþ zaten olmazdý. Zaman zaman þöyle bir dönüp bakýyorum geçmiþ yýllara sanki yaþadýklarým bana bu iþ için çalýþma ortamý hazýrlamýþ gibi geliyor. Bir iki üç derken on üç, on dört tane oldu ve altý ay kadar önce, bunlar bende kalmasýn, baþkalarýna da ulaþsýn diyerek çözüm yolu aramaya baþladým. Öyle böyle derken buldum da. Ne yapacaksam kendim yapacaktým. Ýþte bu gün de o aþamanýn baþladýðý gündür. Pek yakýnda iþimden baþkalarýnýn haberi olacaktýr diyorum.


    ---- Buraya kadar çok güzel... Peki, bundan sonra ne olacak?


    ---- Bunlarý baþkalarýna ulaþtýrayým, o heyecaný yaþayayým da, daha geniþ kitlelere ulaþmak için bir çare düþüneceðim. Bu çok zor fakat imkansýz deðil. Bütün mesele kapýyý bir defa aralayabilmekte.


    ---- Süremiz ne yazýk ki doldu. Sana iþinde baþarýlar dilerim. Teþekkürler çay bardaðý.


    ---- Ben teþekkür ederim.


    Çaydanlýk ile çay bardaðý geri döndükten sonra konuyu açýk olarak konuþmaya baþladýlar. Tarih: 9-10-1992


    ---- Çay bardaðý iþ yani senin yazý yazma çaban halen devam ediyor. Ýlk ýþýnlanmamýz yazýya baþladýðýn gündü. Ýkinci ýþýnlanmamýz ise, yazdýðýn hikaye ve masallarý kitap olarak hazýrlayabilmek için bir daktilo satýn aldýðýn gündü. Sonra neler yaptýn?


    ---- Yazdýðým hikaye ve masallarý kitap olacak þekilde hazýrladým. Bunlarý fotokopi makinesinde çoðalttýrdým ve kitaplarý okuyucularýma ulaþtýrdým. Þimdi yirmi deðiþik kitabýmda yirmi üç ayrý hikaye ve masal var ve tüm yazdýklarým elli tane oldu. Ýstanbul ve Ankara'daki beþ yayýnevine onar tane hikaye ve masal kitabýmý gönderdim daha geniþ okuyucu kitlesine ulaþmak için, fakat sadece ikisinden cevap geldi. Biri yazdýklarýmý beðeniyor, çok güzel diyor, þimdilik hazýrlayamayacaklarýný söylüyor. Diðerinin iki yýllýk programý dolu olduðundan þimdilik imkansýz diyor. Ötekiler bir cevap bile yazmaya tenezzül etmedi. Bu durum beni þaþýrtmadý. Arayýþlarým sürecektir.


    ---- Vakit epey geç oldu. Artýk yatalým istersen. Her þey için teþekkür ederim, çay bardaðý.


    ---- Ben teþekkür ederim.


    SON


    Yazan: Serdar Yýldýrým ( 9-10-1992 Bursa )


    Bu hikayem 24 yýla yakýn bir süre kimse tarafýndan okunmadýktan sonra okunmasýný saðlýyorum. Sadece ben okudum. Yýllar boyunca. Yazý yazma uðraþýsýndaki yalnýzlýðýn labirentlerinde, çýkýþ yoluna ulaþmak için, verdiðim olaðanüstü gayretin tükendiðini hissettiðim anlarda okuyup bana manen büyük destek olan hikayelerimden biridir.


    O zamanlar internet yoktu. Cep telefonu yoktu. 14-6-2006 tarihinde internette hikaye, masal ve þiirlerim okunmaya baþladý. Þu an itibarýyla 170 tane site ve forumda yazdýklarým okunuyor. Ayrýca gençler, alýntý yapýp site ve forumlarda okunmasýný saðlýyorlar. Bu da beni sevindiriyor. Demek ki diyorum yazdýklarým unutulmayacak. Ya internet olmasaydý? Bu kadar kesinlikle yayýlmazdý yazdýklarým ve onlarý çok az kiþi okurdu.


    Okuduðunuz hikayede ne anladýysanýz onu anlatmýþýmdýr. Saðlýklý ve mutlu kalýn.

  4. #27
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart

    Portekiz'in Baþkenti Lizbon'da 13-14-Temmuz-2022 Tarihinde Yapýlan 5. Uluslararasý Piri Reis Kongre Kitabýnda Hikayelerim Çýktý


    Karagöz Ýle Hacivat: Parayý Kim Buldu? Sayfa: 7-8
    Karagöz Ýle Hacivat: Hacivat'ýn Atý Sayfa: 9-10
    Ben Serdar Yýldýrým. Hikayelerin üstünde 7. sayfada adým yazmaktadýr.
    KAYNAKÇA: MAARÝF VAKFI. 2019. Yabancý Dil Olarak Türkçe Öðretimi Programý.
    (YILDIRIM, SERDAR (Baðýmsýz Yayýncý/Araþtýrmacý) 11.sayfada.


    YAZDIÐIM BU HÝKAYELER PORTEKÝZ'ÝN BAÞKENTÝ LÝZBON'DA 13-14-TEMMUZ-2022 TARÝHÝNDE YAPILAN 5. ULUSLARARASI PÝRÝ REÝS KONGRE KÝTABINDA ÇIKTI.
    5. INTERNATIONAL
    PÝRÝ REÝS CONFERENCE ON LINGUISTIC, HISTORY & GEOGRAPHY
    5. ULUSLARARASI
    PÝRÝ REÝS DÝLBÝLÝM, TARÝH VE COÐRAFYA KONFERANSI
    Düzenleme Kurulu
    Prof. Dr. Ana CAMPINA - Universidade Fernando Pessoa, Porto
    Prof. Dr. Carlos RODRIGUES - Universidade Fernando Pessoa, Porto
    Prof. Dr. Álvaro Campelo – Universidade Fernando Pessoa, Porto, Portugal
    Prof. Dr. Elsa Simões – Universidade Fernando Pessoa, Porto, Portugal
    Prof. Dr. Vitor Teixeira – Universidade Fernando Pessoa, Porto, Portugal
    Prof. Dr. M. Salih MERCAN - Bitlis Eren Üniversitesi
    Prof. Dr. Muhittin ELÝAÇIK - Kýrýkkale Üniversitesi
    Dos. Asif Cavadov - Rektorun baþ müþaviri
    Elsevər Naðýyev - Rektorun müþaviri
    Dos.Vasif Həsənov - Ýnnovasiyalar Departamentinin direktoru
    Ruslan Məmmədov - Beynəlxalq əlaqələr þöbəsinin müdiri
    Assist. Prof. Dr. Amira AMOURI- University of Sfax, *******
    Assist. Prof. Dr. Hamza Khalifa Ibrahim- Higher Institute of Medical Sciences, Libya
    Assist. Prof. Dr. Ethar Abdul Mohsen Qasim Al-Mayahi- University of Kufa, Iraq
    Assist. Prof. Dr. Mohamed Ahmeid- Newcastle University, United Kingdom
    Assist. Prof. Dr. Reham Ershaid Nusair- University Science Islam Malaysia, Malaysia
    Assist. Prof. Dr. Ismail Kakaravada- PVP Siddhartha Institute of Technology, India


    https://www.izdas.org/_files/ugd/d0a...537dd50cb.pdf?

  5. #28
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart




    OT YÝYEN KAPLAN
    Genç kaplan kafesinde, demir parmaklýklar ardýnda, sinirli ve hýzlý adýmlarla gidip geliyordu. Nedense bugün yüreðini sanki dikenli tel halatýyla sýkýyorlardý. Bu kafese kapatýldýðýndan beri güneþ birçok kereler doðup batmýþtý. Bir aylýk ya vardý ya yoktu. Ormanda gezintiye çýktýðý gün avcýlar yakalayýp bu hayvanat bahçesine satmýþlardý. Daha o zamanlar boyu irice bir kedi boyu kadardý. Zamanla geliþip güçlendi. Kafesi dar deðildi, ama o burada yaþamak istemiyordu. Özgür olmak, adýný bile unutmaya baþladýðý, hayali gözlerinin önünden gitmeyen ormana kavuþmak, hayatýna kendisi yön vermek istiyordu. Ýnsanlar akýn akýn geliyorlar, kafesin önünde durup dakikalarca, hayranlýk dolu bakýþlarla kendisini seyrediyorlardý.


    O akþamüstü ziyaretçilerin azaldýðý zamanda bakýcý kafesi temizleyip, yýkadý. Akþam yemeði olarak yarým koyunu kafesin içine býraktý. Kapýyý kilitledi, gitti. Bakýcýsý kapýyý kilitleyip giderken, genç kaplanýn beyninde bir þimþek çaktý. Kilidin yuvasýna oturuþu ve anahtarýn çevrilirken çýkardýðý ses alýþýlmýþýn dýþýndaydý. Oldukça hassas kulaklarý onu yanýltmýyorsa, kapý tam olarak kilitlenmemiþti. Kafese býrakýlan eti yedikten sonra, her zamanki voltalarýna baþladý. Ziyaretçiler tekrar çoðalmaya baþladýlar. Ýnsanlar, akþam yemeklerini yemiþler, eðlenmek, dinlenmek için parklara, bahçelere gidiyorlardý. Genç kaplanýn yüreðini saran sýkýntý gitmiþ, gitmiþ, kilidin anahtar deliðinde sýkýþmýþ kalmýþtý. Gece yarýsý, biraz da þansý yardým ederse, kafesten kaçýp ormanýna, özgürlüðüne koþmayý deneyecekti.


    Hava iyice kararmýþ, vakit gece yarýsýný geçeli çok olmuþtu. Görünürde kimseler yoktu. Genç kaplan güçlü pençeleriyle kapýya hýzla asýldý. Tam olarak kilitlenmemiþ kapý açýlýverdi. Kafesten süratle dýþarý fýrladý. Sað yola saptý. Bu yol ilerideki aðaçlýkta son buluyordu. Kafeste gidip gelmek, dýþarýda koþmaya benzemiyordu. Oldukça yorulmuþtu. Durup dinlendikten sonra hayvanat bahçesi duvarýndan atladý. Ormana doðru koþarak karanlýklarda kayboldu.


    Genç kaplan daðlar, tepeler aþtý, soðuk sulardan içti. Üç gün üç gece sonra, sabah güneþ doðarken, daha çok küçükken yakalanýp ***ürüldüðü büyük ormana vardý. Özgürdü artýk, içi içine sýðmýyordu. Neþeli neþeli yürürken karnýnýn acýktýðýný hissetti. Kaçtýðýndan beri heyecandan üç gündür bir þey yememiþti. Sadece su içmiþti. Kafeste sabah akþam bakýcýsý et getirirdi. Avcýlar yakalamadan önce annesi beslerdi. Fakat bu uçsuz bucaksýz ormanda yaþam çok farklýydý. Þimdi ne annesi vardý, ne bakýcýsý vardý. Kafesten kaçmadan önce düþünemediði bir þeydi bu: Ne ile karnýný doyuracaktý?


    Böyle düþünüp yürürken, ilerideki otlukta bir geyik gördü. Geyik, arada sýrada etrafýna bakýnýp tekrar ot yemeðe baþlýyordu. Geyik, aniden koþmaya baþladý. Ayný anda yan taraftaki çalýlýktan iki kaplan fýrladý. Biraz sonra geyiðin önüne iki kaplan daha çýkýnca geyik dört yandan sarýlmýþtý. Belli kaplanlar geyiði yakalamak için tuzak kurmuþlardý. En iyi savunma hücumdu. Cesur geyik, son bir gayretle ileri atýldý. Kendisine en yakýn kaplana sivri boynuzlarýyla müthiþ bir kesme vurdu. Kaplan kanlar içinde sýrtüstü yuvarlandý. hafif yana döndü. Önündeki ikinci kaplana da ayný þekilde vurmak istedi. Fakat tutturamadý. Peþinden gelen diðer kaplanlar da yetiþmiþti. Geyik, ne kadar kuvvetli olursa olsun, üç tane kaplanla baþ etmesi olanaksýzdý. Kaplanlar, güçlü pençeleriyle vurarak geyiði yere yuvarladýlar ve öldürüp yediler. Daha sonra çekilip gittiler.


    Genç kaplan, olduðu yerde donmuþ kalmýþtý. Ýnanýlmaz gözlerle bakýyordu. Gördüðü bir vahþetti. Fakat orman kanunlarý böyleydi. Zayýf daha kuvvetliye yem oluyordu.“ Demek ki ” dedi, “ kaplanlar böyle karýnlarýný doyuruyorlarmýþ. Ben de kaplan olduðuma göre benim de canlýlarý avlayýp yemem lazým. Ben karnýmý doyurmak için diðer hayvanlarý öldüremem. Kimse beni öldürmeye alýþtýrmadý. Öldürmeyi bilmiyorum ve öldürmenin gerekliliðine inanmýyorum. Geyik ot yiyerek besleniyordu. Gücü kuvveti yerindeydi. Ot yiyen hayvanlar güçlü oluyormuþ. Baþka çarem yok, ya aç kalacaðým ya da ot yiyeceðim. Varsýn “ kaplan ot yer mi “ varsýn “ ot yiyen kaplan olur mu “ desinler.


    Aradan bir ay geçti. Ot yiyen kaplan ormanda aradýðý huzuru bir türlü bulamadý. Kaplanlar onu aralarýna kabul etmiþlerdi, ama ormandaki yaþam ot yiyen kaplana ters geliyordu. Neden geyik, karaca, tavþan gördüklerinde aniden saldýrganlaþýyorlardý. Onlar öldürmek için programlanmýþlardý, yaþamak için öldürmek zorundaydýlar. Bu tarafta bir kaplan ot yiyerek yaþýyordu, bunu da düþünmek lazýmdý. Ot yiyen kaplan bir gün ormanda gezerken karþýsýna bir tavþan çýktý. Tavþanýn kendisini görüp de kaçmamasýna þaþýrdý. Hayret, tavþan üstüne doðru geliyordu. Kenara çekilmek istedi, çekilemedi. Ayaklarý tutulmuþtu. Tavþan, ot yiyen kaplana çarpýp sýrtüstü düþtü. Daha sonra yattýðý yerden doðrulup onun yüzünü elledi, yanaklarýný okþadý. “ Sen ot yiyen kaplan mýsýn? “ diye sordu. Ot yiyen kaplan gýk diyemedi. Dili damaðýna yapýþmýþtý.
    Tavþan: “ Tabii caným, sen ot yiyen kaplansýn. Aðzýn öteki kaplanlar gibi kan kokmuyor. Bak ot yiyen, þöhretin kulaðýma kadar geldi. Sen ormana alýþamazsýn, hayvanat bahçesine dönmelisin. Duyduðuma göre, kaplanlar senin gözlerinin önünde bazý hayvanlarý öldürüp, seni de öldürmeye alýþtýrmak isterlermiþ. Eðer öldürmeye alýþamazsan kaplanlar seni öldürürler. Sen beni dinle ve çek git buralardan “ dedikten sonra yürüyüp gitmek isterken az ilerdeki bir çukura düþtü. Ot yiyen kaplan tavþaný çukurdan çýkardý ve onun yüzüne dikkatle bakýnca göz çukurlarýnýn boþ olduðunu gördü. Gözleri yoktu bu tavþanýn. Kör bir tavþan diye geçirdi içinden. Onu sýrtýna bindirdi ve yuvasýna ***ürüp býraktý.


    Ertesi gün kör tavþaný yuvasýnda ölü olarak bulan ot yiyen kaplan gözyaþlarýný tutamadý. Þimdiye kadar kör tavþana dokunmayan kaplanlar onu ot yiyen kaplanýn sýrtýnda giderken görünce kýskanmýþlar ve öldürmüþlerdi. Ot yiyen kaplanýn yüreði nefretle doldu. Bu kadarý da fazlaydý artýk. Ne istemiþlerdi garip bir tavþandan. Son sürat koþarak kaplanlarýn arasýna dalan ot yiyen kaplan otuzdan fazla kaplana rest çekti. “ Kör tavþaný öldürmek kolay, sýkýysa gelin beni de öldürün. “ Kaplanlarýn beklediði buydu zaten. Ot yiyen kaplaný çileden çýkarýp üstlerine saldýrtacaklar sonra parça parça edeceklerdi. Evdeki hesap her zaman çarþýya uymazdý. Aniden ortalýk karardý ve þiddetli bir yaðmur baþladý. Þimþekler çakýyor, yýldýrýmlar düþüyordu. Kaplanlar saða - sola kaçýþtýlar ama ot yiyen kaplan kaçmadý. Sýrýlsýklam oluncaya kadar bekledi. Yarým saat sonra yaðmur dindi. Güneþ açtý, ortalýk aydýnlandý. Ot yiyen kaplan gece yarýsýna kadar oralarda gezindi. Gelen giden olmadýðýný görünce beklemekten býkýp uzaklaþtý gitti. Orman iþi buraya kadardý. O, þimdi hayvanat bahçesine dönmeye kararlýydý.


    Birkaç gün sonra sabaha karþý bakýcýsý onu kafesin önünde beklerken buldu. Ot yiyen kaplan biraz sonra kafese girecek ve bakýcýsý kapýyý üstüne kilitlerken, “ Kilit yeni deðiþti, bir daha kaçma numarasýna kalkýþamazsýn, çünkü artýk imkânsýz “ demesine karþýlýk, içinden “ Yuvam burasý, ben kafes kaplanýyým. Hem istesem de ormana gidemem. Bana göre deðilmiþ orasý “ dedi.


    Ýki ay sonra kafesine diþi bir kaplan getirilince yüreði kývançla doldu genç kaplanýn. Eþ oldular birbirlerine ve kaynaþýverdiler. Gün döndü, günler döndü, zaman geçti ve iki tane yavrularý oldu. Neþelendi, mutlandý, huzur doldu yüreði ve genç kaplan artýk kafesinde, demir parmaklýklar ardýnda sakin ve yavaþ adýmlarla gidip geliyordu.


    Ot yiyen kaplan günler birbiri ardýna geçip gittikçe iki yavrusunun büyümesini gözlemlemeye baþladý. Yavrularýnýn gözleri açýlsa, adým atsalar, onlar yürüseler, koþsalar, oyun oynasalar. Onlarýn oyunlarýna katýlýp, birlikte gülüp, eðlenmeyi sabýrsýzlýkla bekliyordu. Kafesin bir köþesinde diþi kaplan yavrularýyla ilgilenirken, ot yiyen kaplan, karþý köþede onlarý izliyordu. Yavrular doðduktan sonra diþi kaplan, babaya, hiçbir þekilde onlara yaklaþma izni vermiyordu. Belki de, babalarýnýn yavrularýna bir zarar vereceði endiþesini taþýyordu. Baþkalarýna zarar vermek düþüncesi anlamsýz geliyor bana, diye düþünen ot yiyen kaplan neden yavrularýna zarar versindi? Belki ki, bu durum diþi kaplanýn yaptýðý içgüdüsel bir hareketti. Doðuþtan ona odaklanmýþ, kaçmasýna, kurtulmasýna olanak bulunmayan düþünsel bir türevdi. Bu düþünsel türevin eksen açmazýndan kurtulmak onun için çok zordu. Zorun üstüne gitmek, çok daha büyük zorluk girdaplarýna kapýlmana sebep olurdu. Zorun üstüne gitmek yerine, kolay olaný seçer ve içten gelen güdüye evet dersen, her þey çok daha basit olurdu. Ot yiyen kaplan aradan bir ay geçmesine karþýn, yavrularýný bir kez bile koklamadan karþýdan bakar dururdu.





    Bir aylýklar, iki aylýk oldular derken, diþi kaplanýn izin vermesiyle birlikte, ot yiyen kaplan, iki yavrusuyla güreþmeye, þakacýktan kavga etmeye baþlamýþtý. Bu güreþmeler, þakacýktan kavgalar yavru kaplanlarýn kaslarýnýn geliþimi için gerekliydi. Hayat, tuzaklarla, engellerle doluydu. Her zaman güçlü olmalýydýn, gözü açýk durmalýydýn. Bir an bile gözünü kýrpmaya kalkmak hatalanmana sebebiyet verirdi. Hata yapan affedilmezdi. Hemen çökertme giriþimi baþlardý.


    Yavrular üç yaþýna girmiþti ki, boylarý annesinin boyuna ulaþmýþtý. Kocaman dört kaplana kafes dar geliyordu. Bu durum hayvanat bahçesi müdürünün gözünden kaçmamýþtý. Onlara geniþ, etrafý tel örgülerle çevrili, üstü açýk, içinde aðaçlar olan bir bölüm hazýrlatmýþ ve kaplanlarý buraya nakletmiþti. Tel örgülere elektrik verilmesine karþýn, kaplanlarla arasýnda kýrýlmaz, kalýn camdan yapýlmýþ kapýlar vardý. Tel örgülerden sonra demir kafes, ondan sonra da yine kýrýlmaz kalýn camdan yapýlmýþ kapýlar bulunuyordu. Ýnsanlar, kaplanlarý iþte buradan seyrederlerdi.


    Ot yiyen kaplan eþine ve yavrularýna çok küçükken avcýlar tarafýndan yakalanýp bu hayvanat bahçesine getirildiðini daha sonra büyüdüðünde bir fýrsatýný bulup buradan kaçtýðýný, Büyük Orman’a gittiðini defalarca anlatmýþtý. Ot yiyen kaplanýn eþi ise, kurnaz avcýlarýn þaþýrtan tuzaðýndan sonra annesi yanýndan uzaklaþýnca avcýlara yakalanmýþtý. Avcýlar, bunlarý bir arada görünce anneyi uzaklaþtýrmak için, teyp yardýmýyla erkek kaplan kükremesi baðýrtmýþlardý. Anne kaplan kükremeyi duyunca, “ Büyük erkek geldi “ deyip o tarafa doðru koþarak uzaklaþmýþtý. Yalnýz kalan yavruyu yakalamak avcýlar için zor olmamýþtý. Yavru o zamanlar annesinin yarýsý kadardý ve annesinin canlý yakalayýp getirdiði geyik, karaca yavrusu ve birkaç tavþaný boðazlayýp yemiþti yani öldürmeyi öðrenmiþti. Günlerden bir gün, ot yiyen kaplan kendilerine ayrýlan bölümün arka tarafýnda aðaçlar arasýnda geziniyordu. Aniden tel örgülerin yanýndaki bir delikten çýkan köstebeði gördü. Köstebek, saða sola biraz koþturduktan sonra ot yiyen kaplaný görünce geldiði delikten girip gözden kayboldu. Ot yiyen kaplan tel örgülerin yanýna geldiðinde köstebeði diðer tarafta gördü. O anda ot yiyen kaplanýn aklýna þöyle bir fikir geldi: Yerdeki bu delik benim geçebileceðim kadar geniþ olsa karþýya çýkabilirim. Fikrinden eþini ve yavrularýný haberdar ettikten sonra pençeleriyle topraðý kazmaya baþladý. Ot yiyen kaplan gece yarýsýndan sonra karþý tarafa çýktý. Hemen seslenip eþinin ve yavrularýnýn yanýna gelmesini saðladý. Birlikte koþarak özgürlüðe ilk adýmlarýný attýlar. Hedefleri, Büyük Orman’dý.


    Ot yiyen kaplan ve ailesi, daðlardan, tepelerden geçerek, günler sonra Büyük Orman’a vardý. Özgürlük güzeldi, baðýmsýzlýk güzeldi. Kim kendinde nasýl bir hak buluyordu da, yavru kaplaný annesinden ayýrýp, esaret altýnda, tek baþýna, demir parmaklýklar arkasýna atýyordu. Pek çok karanlýk gecede ot yiyen kaplanýn aðladýðýný ve anne gel, beni bu hapishaneden kurtar. Bebek bir kaplaný, suçu yokken acýlar içinde býrakan þu insanlarý cezalandýr, diyerek gözyaþý döktüðünü insanlar bilemezdi. Ýnsanlarýn hayvanat bahçesi dedikleri, esir edilmiþ canlýlarla dolu esaret bahçelerinin haklý nedeni olabilir mi?


    Daha sonraki günlerde ot yiyen kaplan ve ailesinin Büyük Orman’daki yaþamý sürüp gitti. Diþi kaplan bir taraftan yavrularýna öldürmeyi öðretirken diðer taraftan avlanarak ailesinin et ihtiyacýný karþýlýyordu. Ot yiyen kaplan ise, geliþmeleri soðukkanlýlýkla izliyor, olanlara kendince yorumlar yapýyor ama onlarýn iþine karýþmýyordu. Ot yiyen kaplan bir defasýnda yavrularýna, öldürmeyi öðrenmeyin, ot yiyin demiþti. Bunun üzerine yavrularý ne dese beðenirsiniz: Biz ot yemeyiz, et isteriz.


    Bir gün ot yiyen kaplan, eþi ve iki yavrusuyla ormanýn derinliklerinde gezerken, ilerideki kayalýklardaki maðara dikkatini çekti. Yanýlmýyorsa bu maðara onun dünyaya ilk gözlerini açtýðý maðaraydý. Maðaraya girip etrafý gezdiðinde yanýlmadýðýný anladý. Maðara, annesi kokuyordu. Ama annesi maðarada yoktu. Anladýðýna göre, annesi gece burada yatmýþ, sabahleyin avlanmaya gitmiþ ve daha geri dönmemiþti. Büyük bir ihtimalle akþamüstü geri dönerdi.


    Aradan birkaç saat geçmiþti ki, bir kaplan kükremesi duyuldu. Ot yiyen kaplan ve ailesinin baþlarý sesin geldiði tarafa doðru döndü. Bir kaplan yavaþ adýmlarla gelerek maðaranýn önünde durdu. Havayý kokladý. Tanýdýk, tanýmadýk birkaç kaplan kokusu aldý. Daha sonra olanca gücüyle baðýrdý: “ Kimseniz çýkýn gövdenizi görelim. Saklanmayýn korkaklar. “
    Ot yiyen kaplan annesinin kokusunu almýþ ve onu tanýmýþtý: “ Anne, benim güzel annem. Yýllar önce, þu ileride giderken, insan avcýlar beni kaçýrmýþtý. Kim bilir, ne üzülmüþsündür? Yýllar sonra iþte karþýndayým. Bu eþim, bunlar da yavrularým. “
    Bunun üzerine anne kaplan: “ Maðaraya yaklaþýrken, asla unutmadýðým kokunu almýþtým. Gel bakalým, oðlum benim. Yýllardýr nerelerdeydin, neler yaptýn? “
    Annesine sýkýca sarýlan ot yiyen kaplan: “ Ýnsan avcýlar beni çeþitli orman yaratýklarýnýn bulunduðu bir bahçedeki kafese attýlar. Büyüyünce bir gün firar ettim ve bu ormana gelip seni aradým. Ama diðer kaplanlar beni bu ormanda barýndýrmadýlar. Ben de hata yapmamak için, geri döndüm. Bu, ikinci firarým. Artýk zor dönerim oraya. “
    “ Gel oðlum, maðaramýza girelim. Sizler de gelin. “


    Ertesi gün ava çýkýlmýþtý. Anne kaplan bir geyiði kovalayarak yakalasýn diye ot yiyen kaplanýn üstüne sürdü. Geyik hýzla koþarak ot yiyen kaplanýn yanýndan geçip gitti.
    Anne kaplan þaþýrmýþtý: “ Ne oldu þimdi? Geyik gitti. Neden yakalamadýn? Büyük bir ziyafet fýrsatýný kaçýrdýk. Bir kaplan geyiði neden yakalamaz? Dur bakalým. Yoksa sen ot yiyen kaplan mýsýn? Tabi ya. Avcýlar seni ***ürdüðünde çok küçüktün ve sana öldürmeyi öðretmemiþtim. Bu ormana ilk geliþinde kaplanlar sana öldürmeyi öðretmek istemiþler fakat baþaramamýþlar. Arkadaþ olduðun kör tavþaný öldüren kaplanlara meydan okumuþsun. O anda þiddetli bir yaðmur baþlamýþ ve seni kaplanlarýn saldýrýsýndan korumuþ. Eðer o yaðmur baþlamasa þimdi hayatta yoktun. “
    Bunun üzerine ot yiyen kaplan: “ Dur bakalým, anne. Yaðmur beni deðil, rest çektiðim otuzdan fazla kaplaný korudu. Sen atýp tutan kaplanlara sor bakalým: Neden hiçbiri karþýmda duramamýþ? Neden kaçýp gitmiþler? Yaðmur bahane, benim kýzgýnlýðýmý görünce yüreklerinin yaðý eridi. Savunmasýz bir tavþan karþýsýnda ejderha kesilenler, çil yavrusu gibi daðýldýlar.”
    “ Kaplanlar kaçmasalardý, bazýlarýný öldürecek miydin? “
    Annesinin sözleri üzerine ot yiyen kaplan gülümsedi: “ Yok caným, ne öldürmesi? Onlarý döverdim.”
    Ot yiyen kaplan sonraki yýllar boyunca annesi ve ailesiyle birlikte yaþadý. Hayatýn katý kurallarýna daima karþý çýktý. Nasýl yaþayacaðýma ve ne yiyeceðime ben karar veririm, dedi. Bu düþüncesini orman yaþayanlarýyla paylaþtý. Her sabah doðan yeni güne, yeni umutlarla baþladý.


    SON


    Yazan: Serdar Yýldýrým


    BU HÝKAYENÝN BULUNDUÐU KÝTAPLAR:
    Masal Bahçesi - Masalcý Yayýnlarý - Yayýn Yýlý: 2012 - Sayfa: 97-103
    Masal Kuþaðý - Masalcý Yayýnlarý - YayýnYýlý: 2012 - Sayfa: 163-169
    Hayvan Masallarý - Yediveren Çocuk - YayýnYýlý: 2018 - Sayfa: 121-126
    Ýnternetten bulup alýyorlar. Ýþin parasal yönü yoktur. Benim amacým, okuyucuya güzel hikayeler sunmaktýr.

  6. #29
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart


    Yekta


    GÖLGESÝYLE YARIÞAN TAY
    At yarýþlarýnýn yapýldýðý þehir hipodromu çok kalabalýktý. Tribünler týklým týklým doluydu. Her pazar günü olduðu gibi, bu pazar da birinci olana büyük ikramiyenin verildiði yarýþlar yapýlacaktý. Birincilik için en büyük aday Kara Bomba isimli attý. Ýki yýla yakýn bir zamandýr bu þehirde yapýlan yarýþmalarýn tek ve mutlak hakimiydi. Simsiyah rengi, kocaman gözleri ve dev gibi uzun boyuyla o her zaman atlarýn en irisiydi. Daha uzun bir süre birinciliði kaptýrmayacaðý tahmin ediliyordu.


    Diðer yarýþmacý atlar ise, Fýrtýna, Ak kýz, Pençe, Sürpriz, Zorlu, Tavþan ve Yekta idi. Yekta, böyle bir yarýþa ilk defa katýlýyordu, oldukça heyecanlýydý. Gerçi yetiþtirildiði yarýþ atý çiftliðinde çok iyi hazýrlanmýþtý, fakat genç ve tecrübesiz oluþu onu korkutuyordu. Ya birinci olamazsa?.. Böyle bir þeyi düþünmek bile istemiyordu. O zaman, sýradan bir yarýþ atý durumuna düþecek ve belki bu durum hep böyle sürüp gidecekti. Bin bir çeþit yarýþ hilelerinin yapýldýðý, düzenin ve entrikanýn bol olduðu bu yarýþlarda birinci olmak sadece süratli olmak ve dayanýklýlýk demek deðildi. Mesela, bazý yarýþlarda Tavþan tavþanlýk yapardý. Yarýþ baþlar baþlamaz öne geçer, temposunu gittikçe arttýrýr, atlarý yorar ve yarýþý býrakýrdý. Son düzlükte Kara Bomba yaptýðý bir atakla birinciliði kazanýrdý. Pençe isimli yarýþ atý Kara Bomba’nýn diðer yardýmcýsýydý. Yarýþ sürerken form durumu yüksek olan atlarý kollar, onlara çarpar, önlerine geçip hýzlarýný azaltýr ve Kara Bomba’nýn yarýþý kazanmasýný saðlardý.


    Atlar, düzenli olarak baþlama yerinde sýralandýlar. Start için tabanca sesi duyulur duyulmaz, sekiz tane güçlü yarýþ atý ileri atýldýlar. Çýkýþý çok kuvvetli olan Tavþan hemen öne geçti. Yekta tüm çabasýna karþýlýk ikinci sýrada kalmýþtý.” Tüh be, Tavþan’ý kaçýrdým!..Bu Tavþan’ý zaten son düzlüðe kadar kimse geçemezmiþ. Yarýþýn ortasýna gelmeden onu mutlaka geçmeliyim. Haydi Yekta, daha hýzlý, daha hýzlý…”


    1500 startý geçildiðinde Tavþan ikinci durumdaki Yekta’nýn üç boy kadar önündeydi. “ Bomba nerelerde ki, dönüp bakmalý. Tavþan bu süratiyle yarýþý tamamlayamaz. Vay, Bomba hemen arkamdaymýþ! Ne oluyor ya, ne dümen çeviriyor bunlar? Son düzlüðe kadar orta sýralarda saklanýrmýþ bu. Benden huylandýlar muhakkak. “


    Yarýþýn ortasý: 1000 startý geçilirken, Tavþan isimli yarýþ atý aniden koþu pistinin kenarýna çýktý ve yarýþý býraktý. Yekta süratle onun yanýndan geçti ve birinci duruma yükseldi. Fakat yarýþýn bitmesine 1000 metre vardý ve Kara Bomba, Yekta ile arasýndaki farký gitgide kapatmaktaydý.


    Son düzlüðe ( son 500 metre ) Yekta ile Kara Bomba baþa baþ girdiler. Nefesleri kesen bir mücadeleden sonra bitiþe 100 metre kala baþlayan Yekta’nýn öldürücü deparlarý yarýþý iki boy farkla kazanmasýný saðladý. Yekta mutluydu artýk çünkü ilk yarýþýný zor da olsa birinci olarak bitirmeyi baþarmýþtý. Yekta, Kara Bomba ve ekibiyle birçok defalar daha yarýþtý. Girdiði her yarýþta birinci oldu. Artýk bu þehir ona dar gelmeye baþlamýþtý. Dýþa açýlmalý, adýný daha geniþ çevrelere duyurmalý ve daha büyük yarýþlar kazanmalýydý. Nitekim girdiði bölge birinciliði koþusunu da kazanýnca, bir ay sonra yapýlacak olan ülke þampiyonluðu yarýþýna katýlmak için antrenmanlarýný daha da sýklaþtýrdý.


    Hazýrlandýðý yarýþ atý çiftliðinde birçok yarýþ atý Yekta’ya deðiþik zamanlarda katýldýklarý yarýþmalarý anlattýlar. Yekta, onlarý büyük bir dikkatle dinledi. Görgüsünü, bilgisini arttýrdý. Yekta’ya göre, bilmenin, öðrenmenin sonu yoktu. Her yeni bilgi yeni bir þeyler öðretirdi. Önemli olan öðrendiklerine kendi düþüncelerinden yeni fikirler katarak “ özgün bilgi “ elde edebilmekti. Doðru düþünebilmek ancak kendini çok iyi tanýmakla mümkün olabilirdi. Bu da kiþisel erdem için gerekli olan “ oto kontrol “ yani kendi kendini kontrol etme yeteneðini saðlardý. Oto kontrol yeteneðinin düzenli olmasý, mükemmellik sýnýrlarýný zorlardý.


    Günler günleri kovaladý. Her geçen gün Yekta’nýn gücüne güç katýyordu. Gittikçe daha süratli koþmaya ve mesafeleri daha kýsa zamanda aþmaya baþlamýþtý. Büyük yarýþa yedi gün kalmýþtý. Öðleden sonra özel olarak hazýrlanmýþ kamyona Yekta’yý bindirdiler. Kamyon, biraz sonra ülkenin en büyük þehrine gitmek üzere yola çýktý. Yolun yarýsý geçilmiþti ki, kamyon büyük bir gürültüyle yol kenarýndaki hendeðe yuvarlandý. Sonra derin bir sessizlik. Yekta’ya þans eseri bir þey olmamýþtý. Kapýsýnýn açýlmasýný bekledi. Gelen giden yoktu. Uzun bir süre uðraþtýktan sonra kapýnýn kilidini kýrmayý baþardý. Korkuyla dýþarý fýrladý. Yola çýktý. Çok uzaklarda tek tük ýþýklar görünür gibi oluyordu. Yarýþýn yapýlacaðý yer oralarda olmalýydý. Kamyon olmasa da olurdu. Kendi baþýma da olsam oraya varabilirim, diye düþündü. Koþmaya baþladý. Koþtu…Koþtu…


    Aradan bir saatten fazla zaman geçti. Hava kararmaya,Yekta, þaþýrmaya baþladý. Ne oluyordu? Neden ortalýk hep aydýnlýk kalmýyordu? Karanlýk kadar anlamsýz þey var mýydý? Þaþýrmakta haklýydý. Gündüzleri açýk havada antrenman yapar, hava kararmadan içeriye girerdi. Ýçerde de ýþýklar gece gündüz yanardý. O, þimdiye kadar karanlýkta hiç kalmamýþtý. Yekta ay ýþýðý altýnda, yavaþ bir tempo tutturmuþ olarak kilometrelerce koþtuktan sonra birden ürperdi. Sol tarafýnda bir karartý vardý ve kendisini geçmeye çalýþýyordu. Hýzla baþýný çevirdi. Bir at !..


    Yekta: “ Kim ola ki? Nereden çýktý birdenbire? Neyse kim olduðu beni ilgilendirmez. Önemli olan beni geçmek üzere olmasý.Ýþte buna izin vermem!..Þimdiye kadar kimse bana toz yutturamadý. Tempoyu biraz arttýrayým, bakalým ne yapacak? “ diye düþündü. Yekta’nýn gölgesini geçmek için verdiði uðraþ bütün bir gece boyu devam etti. Sabaha karþý karanlýk yerini aydýnlýða býrakýrken Yekta’nýn gölgesi silinip gitti. Bir aralýk, kafasýný sol tarafýna çeviren Yekta onu göremedi. Saðýna baktý, yine yok. Arkasýna baktý, gerilere daha gerilere baktý. Rakibinin olaðanüstü tempoya ayak uyduramayýp yarýþý býraktýðýný zannetti. Hýzýný yavaþ yavaþ azalttý.


    Yekta hafif bir tempo ile koþmaya bir saat kadar daha devam etti. Yarýþýn yapýlacaðý þehrin iþte ilk evleri gözükmeye baþlamýþtý. Yekta yolda rastladýðý bir sütçü beygirine at yarýþlarýnýn yapýlacaðý hipodromun nerede olduðunu sordu. Tarif edildiði üzere yoluna devam etti. Göðsü gururla kabarmýþ olarak, baþý dimdik vaziyette, þehrin ana caddesinden geçerken arabalar durmuþtu ve yol kenarýndaki insanlar gazetelerde, dergilerde birçok defalar resmini gördükleri, hakkýnda yazýlan yazýlarý okuduklarý bu þahane tayý çýlgýnca alkýþlýyorlardý. Hipodromun kapýsýnýn açýk olmasýndan yararlanan Yekta, içeriye girdi. Biraz sonra koþu pistine çýkmýþtý. Altý gün sonraki ülke birinciliði koþusu burada yapýlacaktý. Aðýr adýmlarla koþu pistinde tur atan Yekta o yarýþta birinci olmayý düþünüyordu mutlaka.


    Yekta’yý getiren kamyonun devrildiðini haber alan sahibi olay yerine gelmiþti. Sürücü ile seyis yaralý olarak hastaneye kaldýrýldýlar. Yekta’nýn sahibi sabah olunca Yekta’yý aramaya koyuldu ve onun hipodroma geldiðini haber alýnca oraya gitti. Hipodromun kapýsýndan içeriye giren Yekta’nýn sahibi Yekta’yý koþu pistinde aðýr adýmlarla koþarken görünce “ Yekta… Yekta…”diye baðýrarak piste fýrladý. Hýzla koþarak Yekta’ya yetiþti ve onun boynuna sarýldý. Yekta neden sonra durumun farkýna vardý. Sahibi onu bu yabancý þehirde aramýþ ve bulmuþtu.


    Yekta’nýn sahibi Yekta’yý bir arkadaþýnýn yarýþ atý çiftliðine ***ürdü. Yorgun durumdaki Yekta o günü ve ertesi günü dinlenerek geçirdi. Daha sonra koþu antrenmanlarýna baþlayan Yekta üç gün içinde eskisinden daha iyi bir form tuttu. Artýk hazýrdý ve birincilik için en þanslý kendisini görüyordu.


    Yekta yarýþ günü kasýrga gibi esti. Daha ilk metrelerde yaptýðý korkunç atakla öne geçti. Çýlgýn gibi koþuyordu. Türkiye’nin en iyi yarýþ atlarý onun sürati karþýsýnda çaresiz kalmýþlardý. Açýk farkla ve rekor bir dereceyle yarýþý birinci olarak bitirdi. Bu birincilik onun pratik ile teoriyi en iyi þekilde birleþtirmesiyle oluþmuþtu. Sonuç olarak, mükemmele ulaþmýþ ve geçilmez ünvanýna sahip olmuþtu.


    Türkiye Þampiyonu olan Yekta doðup büyüdüðü yarýþ atý çiftliðine geri dönünce coþkulu bir þekilde karþýlandý. Çiftlikteki yarýþ atlarý bahçedeki televizyondan yarýþý izlemiþler ve Yekta’nýn birinciliðine çok sevinmiþlerdi. Yekta birkaç ay sonra özel uçakla Ýngiltere’ye ***ürüldü. Yakýnda Avrupa þampiyonasý vardý ve Yekta bu yarýþta Türkiye’yi temsil edecekti. Yekta sýký bir antrenman programýna alýndý. Yaptýðý her antrenman onun derecesini giderek geliþtirmesine ve daha hýzlý koþmasýna yol açýyordu. Þampiyonaya birkaç gün kala Yekta’nýn Avrupa rekorunu zorlar hale gelmesi sahibini sevindirmiþti. Ama Yekta’nýn durumuna sevinmeyenler de vardý. Tribünlerde Yekta’yý diþlerini gýcýrdatarak seyreden birkaç kiþi onun ölüm fermanýný imzalýyordu: “ Yekta, Yekta dedik aldýk baþýmýza belayý. Yarýþ atý deðil sanki fýrtýna. Yaptýðý þu dereceye bak. Son adýmýný biraz çabuk atsa Avrupa rekoru olacak. “
    “ Ne demezsin. Bu sadece bir antrenman koþusu. Yalnýz koþuyor, kendisini zorlayan rakibi yok. Esas yarýþ olsa kesinlikle geçilmez. Þu anda Avrupa’daki en iyi yarýþ atý Yekta. “
    Bir üçüncü kiþi ise: “ Bizim at Yekta’yý geçemez. O zaman ha ikinci olmuþsun, ha sonuncu. Yekta yarýþa girmese biz birinci oluruz. Bu gece Yekta’ya bir iðne vurursak ölür gider. Birincilik ödülünü alýr, harcarýz. Hem ülkemizin reklâmý olur. Reklâm iþi ülkeye döviz kazandýrýr. “
    “ Tamam, bu gece üçümüz Yekta’nýn durduðu yere gireriz. Hepimizin elinde birer zehirli iðne. Yekta birimizden kaçsa ötekine yakalanýr. “


    Gecenin ilerleyen vakitlerinde Yekta bir iç sýkýntýsý yaþýyordu. Huzursuzdu. Huzursuz olmasý, onun uyumasýný engelliyordu. Derinden gelen ayak sesleri duydu. Bu saatlerde bakýcýlar ahýra girmezdi. Yoksa gelenler yabancý mýydý? Amaçlarý ne olabilirdi? Yekta yine de aklýna kötü þeyler getirmedi. Bekledi. Biraz sonra ellerinde sopalarla, iðnelerle üç kiþi karþýsýna dikilince ürperdi. Korktu. Zalim adamlar, aniden harekete geçerek bütün suçu iyi bir yarýþ atý olmak olan Yekta’ya sopalarla acýmadan vurmaya baþladýlar. Caný yanan Yekta birkaç adým gerileyince arkasý duvara dayandý. Adamlar, Yekta’nýn üstüne çullanýnca sert tepkiyle karþýlaþtýlar. Yekta þaha kalkarak güçlü ön ayaklarýný adamlardan birinin kafasýna indirdi. Adam, boþ çuval gibi yere düþtü. Yekta geri dönerek arka ayaklarýný savurdu. Darbe hedefini bulmadý ama iki adam niyet bozarak yerde yatan arkadaþlarýný sýrtlayýp olay yerinden uzaklaþtýlar.


    Yekta daha sonra yerdeki sopalarý ve iðneleri bir torbaya koyup çöpe attý. Olanlarýn kimse tarafýndan bilinmesini istemiyordu. Kötülükler yayýlmamalýydý. Dünyada kötülükler iyiliklerden daha çoktu. Kötülük yapmak kolaydý, zor olan iyilikti. Yekta þimdi zoru baþarmýþtý. Adamlar kaçmýþtý. Belki bir daha kimseye kötülük yapmazlardý. Tekme yiyen adam yaþýyor muydu? Bunu bilemezdi. Adam yaþasa bile insanlar Yekta’yý kýsa bir süre de olsa gözetim altýna alýrlardý. Bir, iki gün antrenman yapmamak, Yekta’nýn Avrupa þampiyonu olamamasý demekti. Bu durum Yekta’yý psikolojik olarak çökertirdi. Geride ondan birincilik bekleyen koskoca bir ülke vardý. Milyonlarca insanýn hayali gerçek olmazdý. Yarýþ atý çiftliðinde arkadaþlarý vardý. Kendisine fikir bakýmýndan büyük destek olan can arkadaþlarý. Ülke þampiyonluðu ödülü gibi, Avrupa þampiyonluðu ödülünü de arkadaþlarýna verecekti. Güzelim altýn kupalar iki tane olacaktý.





    Avrupa þampiyonasýnda Yekta taktik gereði ilk 300 metreyi orta sýralarda geçti. Yavaþ yavaþ temposunu artýran Yekta 1000 metre geçilirken az bir farkla öndeydi. Son 500 metreye dört at yan yana girdi. Yarýþýn bitmesine 50 metre kala bir aralýk dördüncü duruma düþmesine karþýn, hýnçla ileri atýlarak ciðerlerini parçalarcasýna gayret gösterdi ve yarýþý kazandý. Yekta, Avrupa Þampiyonu olmuþtu. Yekta, ülkesinde coþkulu bir þekilde karþýlandý. Gazete, radyo ve televizyon haberlerinde hep Yekta vardý. Avrupa’daki yayýn kuruluþlarý da Yekta’dan bahsediyordu. Aylar sonra Yekta’yý Amerika’da görüyoruz. O. New York’ta yapýlacak Dünya Þampiyonasý için buraya getirilmiþti. Otoriteler tarafýndan birinci olmasýna kesin gözüyle bakýlan Yekta, ne yazýk ki, Avustralya þampiyonuna geçildi ve ikinci oldu. Ödül töreninde dünya ikincisi Yekta gümüþ madalya boynuna takýlýrken neþeliydi. Kolay deðildi, bir yýldýr pek çok yarýþ kazanmýþ, hep birinci olmuþ, hiç geçilmemiþti. Dünyanýn en hýzlý koþan ikinci yarýþ atý olmak nice yarýþ atýnýn hayallerinin ötesindeydi. Gerçi dünya ikinciliði imkânsýz deðildi ama çok zordu. Yekta bu çok zoru baþarmýþtý.


    Birkaç gün sonra Yekta’yý sýkýntý basmaya baþladý. Geçen günler ona baþarýsýný benimsetiyor, birinci olamamanýn verdiði üzüntüyü artýrýyordu. Giderek artan üzüntüye dayanamayan Yekta, New York’taki yarýþ atý çiftliðinden kaçarak Appalaþ Daðlarý’na gitti. Yekta, Appalaþ Daðlarý’nda gezerken ilerdeki çimenlikte otlayan vahþi atlar gördü. Bunlar Mustang atlarýydý.
    Yekta, onlarýn yanýna giderek: “ Merhaba, beni de aranýza alýr mýsýnýz? “ diye sordu.
    Mustanglarýn baþkaný olan Gera: “ Olur tabi, gel katýl bize arkadaþ “ dedi. Yekta, Mustanglarýn arasýna katýlýp, onlarla birlikte otlamaya baþladý. Ýyiydi, güzeldi buralar, Mustanglarla kaynaþýverdi.


    Aradan bir saatten fazla zaman geçmiþti. Baþkan Gera, on kilometre ilerdeki çamlýða gidileceðini söyleyip, haydi, dedi ve koþmaya baþladý. Yekta’nýn katýlmasýyla sayýsý yirmiye ulaþan at sürüsü hýzla yol alýyordu. Mustang atlarýnda en güçlü olan ve en hýzlý koþan sürüye baþkan olurdu. Orta sýralarda koþsun, sürüye baþkan olsun? Böyle þey olmazdý. Sürü baþý geçildi mi, baþkanlýðý kaybederdi. Þimdi Gera farklý þekilde önde koþuyordu. Diðer atlar Gera’ya yetiþmek için çaba sarf ediyorlardý.


    Yekta ise, hep son sýralarda koþtu. Çamlýða varýldýðýnda sadece iki atý geçmiþti, yani Yekta 18. olmuþtu. Yekta bunu kabullenmek istemedi. O, bir yarýþ atýydý ve kum veya çim pistte koþmaya alýþkýndý. Baþkan Gera, on kilometre ilerdeki çamlýða gidiyoruz deyip fýrlamýþ, diðer atlar da, onun peþine takýlmýþtý. En son koþmaya baþlayan ise, ne oluyor, ne çamlýðý diye düþünmesine bile fýrsat kalmayan Yekta’ydý. Gerçi çim üstünde de uzun süre koþmuþlardý ama sonra taþlýk bir araziden geçmiþler, daha sonra çalýlýk ve aðaçlýk bir yerde koþmak zorunda kalmýþlardý. Mustanglar, daha önce defalarca gidip geldikleri bu yolu ezberlemiþlerdi. Taþlýkta koþarken nereye basýlmasý gerektiðini, çalýlýktan, aðaçlýktan geçerken hangi yolun kestirme olduðunu biliyorlardý. Yekta bu sebeplerden dolayý her kilometrede bir adým gerilese on kilometrede on adým gerileyeceðini düþündü. Zaten Gera ile arasýndaki fark iþte o kadardý. Yekta, bir daha yarýþ pistlerine dönmedi. Hep daðlarda Mustanglar arasýnda kaldý. Geçen zaman genç Yekta’nýn gücüne güç kattý ve Gera bir gün Yekta tarafýndan geçildi. Mustanglara baþkan olan Yekta uzun yýllar baþkan kaldý.


    Yekta’nýn baþkanlýðýnda Mustanglar aralarýnda iyi bir dostluk ortamý saðlamýþlardý. Yekta, Mustang atlarý ve eski baþkan Gera tarafýndan sorgulanýyor ve kendisine buraya gelmezden önceki hayatý hakkýnda çeþitli sorular soruluyordu. Bugün bir cümle, yarýn üç cümle derken, birkaç ay sonra Mustanglar arasýnda Yekta’nýn hayat hikâyesini öðrenmeyen kalmamýþtý. Bu arada grupta bulunan genç bir diþi at, Yekta’ya özel ilgi duyuyor ve her anýný Yekta ile paylaþmak istiyordu. Yekta da bu ata karþý ilgisiz kalmamýþtý. Baharýn gelmesiyle birlikte yeni doðan altý tay gruba katýlmýþtý. Bunlardan biri, Yekta’nýn oðluydu.





    Günler günleri, haftalar haftalarý kovaladýkça, Yekta’nýn dikkatini bir þey çekmeye baþlamýþtý. Taylarýn aralarýnda yaptýklarý koþularda oðlunun önde olmasýný ve aradan zaman geçtikçe diðer taylarla arasýndaki farký arttýrmasýný gözlemliyordu. Oðlu bu iþi severse, emin ellerde uzun süreli bir yetiþtirilme evresinden sonra katýlacaðý yarýþmalarda birincilikler alýrsa, Türkiye ve Avrupa þampiyonluðu yarýþlarýný kazanýrsa, dünya þampiyonluðu yarýþýna katýlýr ve benim baþaramadýðýmý baþarýr dünya þampiyonu olursa, sýkýntýlar bir andan biterdi. Yakýþýrdý, Rüzgâr’a dünya þampiyonluðu yakýþýrdý.


    Bir yaz sabahý Yekta, Rüzgâr ve Mustang atlarý ile birlikte yola çýktý. Hedefleri, Yekta’nýn sahibinin Amerika’daki arkadaþýnýn yarýþ atý çiftliðiydi. Oradaki insanlar, Rüzgâr’ýn fuleli koþularýný görünce mutlaka ilgilenirler ve sistemli bir çalýþmadan sonra yarýþlara katýlmasýný saðlarlardý. Baþarý geldikçe ilgi artar ve zirve düþünülürdü.


    Çiftliði vardýklarýnda Yekta, sahibi tarafýndan gözyaþlarý içinde karþýlandý. Yekta’nýn sahibi, Yekta’yý, daðlardan gelen at grubunda çok uzaklardan fark etmiþ ve onlar daha çiftliðe varmadan koþarak yanlarýna gitmiþ ve Yekta’nýn boynuna sarýlmýþtý.
    “ Güzelim benim, caným Yekta, nerelerdeydin? Dünya þampiyonluðu için þartlanmýþtýn, olsun, ikinci oldun. Bu yýl yapýlacak yarýþmaya girer ve þampiyon olurdun. Hemen pes etmek var mý be, aslaným? Bulut olmadan yaðmur, soðuk olmadan kar yaðar mý? Tabi ki, dünya þampiyonluðu yolunda önüne türlü engeller çýkacak, belki baþarý biraz gecikecek ama sabredeceksin ve kazanacaksýn. Ýyi her zaman vardýr. O zaman sen iyinin iyisi olmak için, çalýþacaksýn. Çalýþmadan baþarý kazanýlmaz. “


    Sonraki günlerde Mustang atlarý bahçedeki büyük ekranda, videodan Yekta’nýn yarýþlarýný baþtan sona izlediler. Hele o dünya þampiyonluðu yarýþý: Yarýþ süresince Mustang atlarý ve Gera, tüm güçleriyle, haydi Yekta, haydi Yekta diye baðýrmýþlar ve yarýþ bitince Gera, bravo sana diyerek Yekta’yý alnýndan öpmüþtü. “ Sen bizim gönüllerimizin þampiyonusun Yekta. Sana bu yarýþ sonrasýnda bir kez daha hayran oldum. “ demiþti.
    Bu arada yarýþ atý çiftliðinde bulunan yüze yakýn at, Yekta ile tanýþmak ve onun anýlarýný dinlemek için, fýrsat kolluyordu. Ertesi gün Avrupa’nýn en iyi altý yarýþ atý, dünya þampiyonluðu yarýþýna hazýrlanmak için, çiftliðe geldi. Yekta bunlarýn arasýnda bulunan Kara Bomba’yý hemen tanýdý. Demek ki, Kara Bomba, Türkiye Þampiyonu olmuþ ve Avrupa’da dereceye girmiþti. Þimdi Yekta’nýn kafasýný þu soru kurcalýyordu: Kara Bomba, Avrupa kaçýncýsý olmuþtu?
    Kara Bomba kendilerini karþýlayan çiftlikteki atlarýn ön sýrasýndaki Yekta’yý görüp yanýna geldi: “ Yekta, nasýlsýn? Beni tanýdýn mý? “
    Bunun üzerine gülümseyen Yekta þöyle konuþtu: “ Tanýmam mý? Kara Bomba’yý nasýl tanýmam? Senin bilmem kaçýncý yarýþýndý ya, benim ilk yarýþýmda kýyasýya mücadele etmiþtik. Daha sonraki zamanlarda pek çok defa yarýþmýþtýk. Ben bölge þampiyonu olduktan sonra, bir daha yarýþamadýk. “
    “ Doðru. Sonradan sen Türkiye ve Avrupa Þampiyonu olunca þöhretin iyice arttý. Bütün tanýdýðým yarýþ atlarý sana benzemek ve senin gibi üstün baþarýlar elde etmek için, çalýþmalarýný iki, üç katýna çýkardýlar. Anlayamadýðým bir þey var: Neden dünya ikincisi olunca ortadan kayboldun? Sonrasý hakkýnda türlü hikâyeler duydum. “
    “ Bak Kara Bomba, ben birincilik için yaratýlmýþým. Girdiðim her yarýþý birinci bitirmeliyim. Dünya ikinciliði beni sarmadý. Ýlk günler sevinmiþtim ama sonradan birinci olamamanýn verdiði üzüntü giderek aðýrlaþtý. Beni tanýyan her þeyden uzaklaþmak istedim. Bu çiftlikten ayrýlýp daðlara gittim. O daðlarda, Mustanglarla tanýþtým. Mustanglarla tanýþmamýn bana faydasý büyük oldu. Onlarýn baþkaný Gera’yla dost olduk. Bu arada bir oðlum oldu. Adý: Rüzgâr. Gel seni onlarla tanýþtýrayým. “
    Yekta, daha sonra Kara Bomba’yý, ailesiyle ve Mustanglarla tanýþtýrdý. Bir arada olmanýn verdiði hazla, güzel sohbetler yaptýlar, þeker yediler, tatlý konuþtular.


    Ertesi gün sabahýn ilk ýþýklarýyla birlikte yarýþ atý çiftliðinin sýnýrlarý dýþýna çýkan Yekta ile Kara Bomba, en derin yeri bir karýþ olan derede ilerlemeye baþladý. Bu ilerleme enine deðil boyunaydý. Derenin akýþ istikametinin ters yönüne doðru gidiyorlardý.
    Yekta: “ Sormasý bilmem yanlýþ olur mu? Kara Bomba, sen Avrupa kaçýncýsý oldun da buraya geldin? “
    Kara Bomba: “ Bak onu söylemeyi unuttum. Avrupa üçüncüsü oldum ama sen buna aldanma. Buraya kesin dünya þampiyonu olmak için geldim. “
    Yekta: “ Dünya þampiyonu olmak istemene sevindim. Hedefinden asla þaþma. Umarým yarýþmada elinden gelenin fazlasýný yaparsýn ve dünya þampiyonu olursun. Türkiye, uzun yýllardýr bu yarýþmaya katýlýyor fakat bir dünya þampiyonu çýkaramadý. Yazýk bize. “
    Kara Bomba: “ Hiç de yazýk deðil. Acýnacak halde deðil, özenilecek haldeyiz. Herkes sana özeniyor, imreniyor. Türkiye’deki yüzlerce yarýþ atýnýn hayallerini süslüyorsun. Nerede üç, beþ yarýþ atý görsem, hepsi senden bahsediyor. Bir yýl içinde girdiðin her yarýþý kazanýp dünya ikinciliðine kadar yükselmen akýl almaz bir gücün, kuvvetin, kudretin sembolü. Yekta, vazgeçmez, hedefine ulaþýr, zirveye çýkar, döner döner yine yener, diyorlar. “


    Kara Bomba’nýn son sözleri üzerine Yekta aniden durdu. Kara Bomba da Yekta’dan iki adým ileride durdu. Kara Bomba geriye döndü. Yekta sordu: “ Dur bakalým, Kara Bomba! Sen ne demek istiyorsun? Ne söylemek istiyorsun? Çýkar aðzýndaki samaný. “
    “ Ben aðzýmdaki samaný çýkarýrým. Eteðimdeki sýrlarý da dökerim. Yarýþ atlarý arasýnda aldatmaca olmaz, yalan söylenmez. Þu son bir yýldýr sýrf Türkiye ve Avrupa þampiyonu olup, Amerika’daki bu yarýþ atý çiftliðine gelebilmek için, geceleri bile antrenman yaptým. Türkiye þampiyonu oldum, Avrupa þampiyonu olamadým ama olsun, buraya gelmeyi baþardým. Amacým, kaybolduðun bu yerlerde seni arayýp bulmak ve dünya þampiyonluðu yarýþýna katýlman için, seni ikna etmekti. Geçen yýl ikinci olduðundan dolayý, bu yýl yapýlacak yarýþmaya kontenjandan katýlabilirsin. Bildiðin gibi ilk üçe girenler, sonraki yarýþmaya direk katýlabiliyor. Avrupa’dan bu yarýþmaya katýlmak için gelen diðer beþ arkadaþ da, benimle ayný görüþte. Yekta mutlaka bu yarýþmaya katýlmalý diyorlar çünkü Avrupa on yýldýr dünya þampiyonu çýkaramadý. Hepimizin hýzý, derecesi, gücü belli. Bu yýlki yarýþmaya diðer kýtalardan katýlanlar arasýnda geçen yýlýn þampiyonu Avustralyalýyý geçecek at yok. Avustralyalý, bu gezegende kimse beni geçemez, diyormuþ.
    Þu son bir yýldýr beþ kýtada girdiði elli iki yarýþmada geçilmedi. Söylediði yalan deðil. Boþ keseden atmamýþ, dolu keseden atmýþ. Þimdi o dolu keseden atýp tutarken, ben orada olsam ve ona desem ki: Birincisin ama seni geçecek bir at mutlaka bulunur. Avustralyalý derse bana: “ O at sensen çýk karþýma. Benimle teke tek bir yarýþa var mýsýn? 2400 metrelik yarýþta 50 metre avans veririm. Eðer beni geçersen, söz sana, bir daha yarýþlara katýlmam. “
    Ýþte böyle Yekta. Avustralyalýyla yarýþýrým yarýþmasýna ama rezil olmak var iþin ucunda. Bir de beni geçer, sonra dünya bana güler. Avustralyalý bana deðil de sana, çýk karþýma avanssýz yarýþalým, dese onunla böyle bir uðraþa girer miydin? Sence Avustralyalýyý yarýþta geçer misin? Bence geçersin. Bilmem kaç kilometre koþarak buraya geldik, sende yorgunluk belirtisi görmedim. Dað havasý sana yaramýþ. Enerji dolusun. Bir yýl önceki Yekta ile þimdiki Yekta arasýnda ortaçað ile yeniçað arasýndaki fark kadar fark var. Boyun uzamýþ, irileþmiþsin, adalelerin fazlasýyla geliþmiþ. Yarýþman mümkün olsa, geçen yýlki Yekta’yý farklý geçersin. Avustralyalý girdiði her yarýþý kazanýyor ama geçen yýl yaptýðý dereceyi fazla ilerletemedi. Þu takdirde sen Avustralyalýyý geçersin. “


    Kara Bomba’nýn uzunca konuþmasýnýn ardýndan söz sýrasý Yekta’ya geldi: “ Bana vermek istediðin mesajý aldým. Avrupa’dan gelen arkadaþlarla da konuþalým. Sen Avrupa üçüncüsü olmuþtun. Birinci, ikinci kimler olmuþtu? “
    “ Birinci Ýngiliz, ikinci Fransýz, üçüncü ben yani Türkiye, dördüncü Rus, beþinci Ýspanyol ve altýncý Polonyalý. “
    “ Artýk dönelim. Sen arkadaþlarla konuþ. Konu hakkýnda ne söylemek istiyorlarsa söylesinler. Eleþtirilecek durum varsa eleþtirsinler. Ben dünyada eleþtirilemeyecek hiçbir fikir ve düþünce sistemi olacaðýný sanmýyorum. Çeliþkilerle dolu fikirleri yüzde yüz doðrudur diye sunamazsýn. Bir hayali gerçektir diye lanse edemezsin. Bu budur daha iyisi yoktur, çatlarsýn, diye tehdit edemezsin. Aklýmýn, mantýðýmýn almadýðý, doðruluðu ispatlanmamýþ bir olayý kabul etmem mümkün deðil. Kara Bomba, birinci Ýngiliz demiþtin deðil mi? Nasýl biri bu Ýngiliz? Bana kýsaca tanýt. “
    “ Baþkalarýnýn fikirlerine önem veren, onlarý dinleyen fakat kendi fikirlerini her zaman geçerli kýlan bir tip. Siz düdüklerinizi öttürün oysa benim borazaným farklý öter ve daha kalýcýdýr, demesiyle meþhurdur. Yarýþmalarda bambaþka bir kimliðe bürünür. Koþarken, temposunu rakibine göre deðil, kendine göre ayarlar. Geride kaldým, öne geçmeliyim, diye bir çaba içine girmez. Bütün amacý, ipi en önde göðüslemektir. Birinci olmaktan büyük keyif alýr. "
    Daha sonra Yekta ile Kara Bomba çiftliðe geri döndüler. Ertesi gün taylar arasýndaki koþularda Rüzgar fazlasýyla dikkat çekti. Genç yaþýna karþýn, yarýþ atlarý arasýnda gücünü gösteriyor ve birinci oluyordu. Yekta'nýn sahibi ve Amerikalý arkadaþý iþte bu dediler ve Rüzgar'ý çalýþtýrmaya baþladýlar. O yýl Avustralyalý dünya þampiyonu oldu. Yekta'nýn katýlmadýðý bu yarýþta Ýngiliz ikinci oldu. Avrupa'dan katýlanlar arasýnda diðer en iyi dereceyi Kara Bomba yaptý ve altýncý oldu.


    Ertesi yýl önce Türkiye sonra Avrupa þampiyonu olan Rüzgar dünya þampiyonluðu yarýþýnda Avustralyalýyý geçti ve birinci oldu. Sonraki yýllarda Rüzgar arka arkaya dünya þampiyonu olarak Türk'ün gücünü dünyaya duyurdu. Bu zaman süresince Yekta Amerika'da kaldý. Daðlarda Mustanglar arasýndaydý. Ara sýra düze inip yarýþ atý çiftliðine geldi ve bahçedeki dev ekrandan Rüzgar'ýn yarýþlarýný izledi. Oðlu birinci oldukça kendi kazanmýþcasýndan bin kat fazla sevindi.


    SON


    Yazan: Serdar Yýldýrým


    BU HÝKAYENÝN BULUNDUÐU KÝTAPLAR:
    Asistan - 5 Renk Yayýnevi - 2011
    Türkçe 6. Sýnýf Soru Bankasý - Ankara Yayýncýlýk - 2018 - Sayfa 194
    Deneme Sýnavý 8. sýnýf - Ankara Yayýncýlýk
    Eðlendiren Masallar - Karaca Yayýnlarý - 2022 - 32 sayfa


    Ýnternetten bulup alýyorlar. Ýþin parasal yönü yoktur. Benim amacým, okuyucuya güzel hikayeler sunmaktýr.

  7. #30
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart




    SEVÝMLÝ SÜRÜNGEN GABON'UN MACERASI
    Þu insanoðlu baþýmdan gitse de biraz soluk alsam. Sabah erkenden geldi, bir türlü gitmek bilmedi. Ne anlar bilmem ki, öyle dikkatli dikkatli yüzüme bakmaktan? Sert baktým olmadý, yumuþak baktým olmadý. Kafamý çevirdim öte yana o da geçiyor o yana yine göz göze geliyoruz. Bugün bir þey de yemedi, tabi ki ben de açým. Yemek aklýna gelse de bana da yiyecek bir þeyler verse. Aç yýlaný uyku tutmaz, iyisi mi uyuyamýyorum iþte. Ah, ne günlerdi o günler! Ormanda sabahýn ilk saatlerinde ya da günün son saatlerinde avlanýr, güneþ çýkýnca gizlendiðim yere dönerdim. Bol av vardý ormanda. Gel de o günleri arama þimdi. Benim gibi hareketli bir yýlan týkýlýp kalsýn bu cam fanus içinde. Olacak þey deðil ama oldu iþte. Birkaç insanoðlu yakaladý beni getirip buraya kapadýlar. Gözlerime baygýnken mercek gibi bir þey takmýþlar, göz bebeklerim yuvarlak gözüküyor. Aslýnda ben bir engerek yýlanýyým ve zehirli bir yýlaným. Zehirli yýlanlarýn göz bebekleri düþeydir. Durumu bilmeyenler beni zehirsiz yýlan sanacak. Ormanda olsaydý bu durum bana büyük avantaj saðlardý ama burada hiç faydasý yok. Aynayý eline aldý insanoðlu yine yüzüme tutacak. Bu bir bilim adamý olmalý ve herhalde benim üzerimde bir tür deney gerçekleþtiriyor.


    Gece yarýsý oldu. Ýnsanoðlu yarým saat kadar aynayý yüzüme tuttuktan sonra yedi köfteleri yattý, uyudu. Bir köfte de bana verir mi diye boþuna bekledim. Belki yarýn da aç kalýrým, belki öbür gün de. Belki de, bu yýlan acaba kaç gün açlýða dayanýr diye bekleyecekler. Ýyisi mi ben bir an önce canýmý dýþarý atmanýn yoluna bakayým. Yoksa burasý bana mezar olacak.


    Yorulmadým desem yalan olur. Bir saattir bilmem kaç defa dikilip kafamla tos vuruyorum, cam fanusun üstündeki kapak kýsmýna. Cam kýrýlmaz cinsten bunu biliyorum da kapak dört köþesinden menteþeli. Ýþte benim amacým, bu menteþelerden hiç olmazsa ikisini söküp dýþarý çýkmak. Birini söktüm ama hiç kuvvet kalmadý. Biraz dinlenip kuvvetimi topladýktan sonra diðer köþedeki menteþenin altýna tos vurmaya baþlayacaðým. Baþaracaðým, buradan kaçýp kurtulmayý baþaracaðým.


    Neyse ki, sonunda bu menteþe de söküldü. Aralanan kapaðýn altýndan rahatça geçebilirim. Ýþte cam fanustan çýktým. Bir insan için burasý karanlýk ama ben gündüzmüþ gibi rahatça görüyorum. Fanustan çýkýnca yönümü þaþýrdým. Þu üç kapýnýn hangisi koridora açýlan kapýydý acaba? Aman sende deneme-yanýlma metoduyla ne büyük sorunlar çözülmüþ. Dene-yanýl bu suretle deneyene o yanýlmalar bile çok þey öðretir. Eðer denemezsem üç kapýdan hiçbirini açmamam gerekir, o zamanda bu salonda kalýrým. Þu kapýyý açalým bakalým. Ohoo, bilim adamýnýn odasýymýþ burasý, yataðýnda uyuyor. Gidip ýsýrsam mý þunun ayaðýný acaba? Isýrýrým ýsýrmasýna kolay da bir de ölür-mölür sonra bütün Afrika peþime düþer. Þimdi kapýyý sessizce kapatayým ve ikinci kapýyý açayým. Tamam, koridora açýlan kapý buymuþ. Çýk koridora, kapýyý kapa, yürü dýþ kapýya. Dýþ kapýyý aç, etrafýna bakýn, kimse yoksa süzül dýþarý, kapa dýþ kapýyý, iþte orman þurasý. Onlar beni çok ararlar içeride. Savulun, engerek yýlan geliyor. Boyu 1.5 metre, gövdesinin geniþliði 25 cm. olan bu Gabon engereðinin insan aklýnýn sýnýrlarýný zorlayan, akýllara durgunluk veren macerasýný okumaya devam ediniz.


    Günlerdir hiçbir þey yemeyen Gabon haliyle çok acýkmýþtý. Dýþarý çýkar çýkmaz çatallý dilini dýþarý çýkardý, yani koku alma organýný. Bu organ, en küçük ýsý kaynaklarýný bile algýlayabilir ve yerini belirleyebilirdi. Bu nedenle bütün sýcakkanlý hayvanlarýn gizlendikleri yerleri bulabilir ve onlarý avlayabilirdi. Bu altýncý duyu özellikle gece avlanmalarý sýrasýnda çok yararlý oluyordu. Ýþte þimdi geceydi ve Gabon’un çatallý dili dýþarýdaydý. Ormanda zik zaklar çizerek hýrsla ilerleyen Gabon bir ýsý kaynaðý fark etmekte gecikmedi. Çalýlar arasýnda, topraðýn altýnda, giriþi taþlarla ustaca kapatýlmýþ fare yuvasýna dalan Gabon korkudan taþ kesilmiþ büyüklü-küçüklü beþ fareyi birkaç dakikada midesine indirdi. Baklavalarý yutmuþtu ama tam doymamýþtý. Daha sonra birkaç kertenkele ve bir köstebek avlayan Gabon yediklerini sindirmek için kayalýklar arasýnda uygun bir yer bulup dinlenmeye çekildi.


    Aradan on beþ gün geçti. Gabon yediklerini sindirmiþti. Kayalýklar arasýndan çýkýp yeniden etkinlik göstermeye baþladý. Gabon aniden kan kokusu algýladý. Kafasýný kaldýrdý, ileriye baktý. Bir sincabý düþe- kalka giderken gördü. Sincabýn sýrtýndaki iki küçük delikten kan sýzýyordu. Gabon onun zehirli bir yýlan tarafýndan ýsýrýldýðýný anladý ama hangi yýlan? Gabon biraz sonra bir þiþen engereði sincabýn izini sürerken gördü. Bu þiþen engerekler avýný sokup birkaç dakika bekledikten sonra avýn býraktýðý izi sürmeye baþlardý. Ýz sürmeyi çatallý diliyle gerçekleþtiriyordu. Kafasýný þiþirmesinden dolayý ona þiþen engerek deniyordu. Þiþen engerek daha sonra sincabý yakalayýp yutacaktý. Orman zifiri karanlýktý ama Gabon her þeyi net olarak görüyordu. Bütün hayvanlar karanlýkta çok iyi görürlerdi. Ýnsanlar ise, bu yetenekten yoksundular ve bundan dolayý hayvanlar geceleri avlanmak için yuvalarýndan çýkardý, çünkü geceleri insanlar uyurdu.


    Bir kum boa yýlanýyla karþýlaþýnca aniden durdu, Gabon. Saldýrgan olmayan, aksine çok korkak olan bu yýlan bakalým ne yapacaktý? Kum boa yýlaný beklendiði gibi hýzla geri dönüp az ilerideki bir çukurdan topraðýn altýna girdi ve gözden kayboldu. Kum boa yýlanlarý, kumlarýn ya da topraðýn altýnda yaþar, yalnýzca geceleri dýþarý çýkardý. Daha çok kertenkelelerle beslenirdi. Boylarý ender olarak 1 metreyi aþardý. Gabon daha sonra bulunduðu tepenin aðaçlý yamaçlarýnda þimþek gibi akan Coluber cinsi bir yýlan gördü. En hýzlý yýlan türü olan ince, uzun kuyruklu, iri gözlü bu yýlanýn oraya buraya çarpmasýna karþýn, nasýl olup da parçalanmadýðýna bir kez daha þaþýrdý. Giderken bazen takla atýyor, bazen de uçuyor gibi oluyordu bu yýlan ve onun bu gidiþini bir gören bir daha unutamazdý.


    Gabon daha sonraki günlerde durumuna çözüm yolu aramaya baþladý. Gözlerindeki mercekleri çýkarma olanaðýndan yoksundu, göz bebekleri yuvarlak görünüyordu ve zehirli yýlanlarla iliþki kuramýyordu. “ Acaba zehirsiz yýlanlar beni aralarýna kabul ederler mi? “
    Gabon kafasýna takýlan bu sorunun cevabýný bulmak için zehirsiz yýlanlarla dostluk arayýþý içine girdi ve bir süre sonra öyle bir olay yaþadý ki, belki de dünya kurulalý beri hiçbir yýlan onun yaptýðýný yapmaya cesaret edemedi. Gabon bir gün çalýlarýn, çimenlerin arasýnda ilerliyordu. Aniden ilerideki kayalýklardan çok þiddetli titreþimler algýlamaya baþladý. Orada neler oluyordu? Afrika’nýn en yýrtýcý sürüngenlerinden 2.5 metrelik bir kara mamba köþeye kýstýrdýðý 1 metrelik zehirsiz yýlanla korkunç bir fikir tartýþmasýna girmiþti.
    Kara mamba: “ Sana defalarca söyledim, zehirsiz yýlanlarý bir araya toplama, býrak daðýnýk kalsýnlar diye ama beni dinlemedin. Soyunu sen mi kurtaracaksýn? “
    Duri: “ Kes traþý pis mamba! Sen ancak kendini zehirlersin. Boy büyütmüþsün ama bedavaya. Sokul da görelim kim en büyük. “
    Kara mamba: “ Vay canýna! Ama bana dayýlýk sökmez. Bir lokmasýn benim için. “
    Duri: “ O lokma midene oturacak. Haydi, davran, kum tanesi kadarcýksýn sen. “


    Gabon zehirsiz yýlanlarýn þefi Duri’yi görür görmez tanýdý. Eðer onu kurtarýrsam belki beni yardýmcýsý yapar diye düþündü. Zaten kara mambalardan oldum olasý hoþlanmýyordu. Gabon akýl almaz bir iþe giriþti. Piton yýlanlarý gibi gövdesinin üstünde yükselip baþýný yerden 50 santimetre kadar kaldýrdý. Yaptýðý akrabotik gösteri türüne girerdi. Diðer yandan tüm gövdesini zangýr zangýr titretiyordu. Duri Gabon’u bu halde görünce kenara çekildi. Þaþkýnlýktan dili damaðýna yapýþmýþtý. Gözleri karardý, baþý döndü ve oracýkta yýðýlýp kaldý. Kara mamba karþýsýndaki yýlanýn 5 santimetreye varan zehirli diþlerini hemen fark etti ama göz bebekleri yuvarlaktý. Yaratýlýþ hatasý olabilir miydi? Ayrýca bir orman ýrmaðý gibi kabarmýþ korkusuzca üstüne geliyordu. Kara mamba onunla kapýþmayý doðru bulmadý. Kocaman aðzýný sonuna kadar açarak ritmik hareketlerle santim santim gerilemeye baþladý. Kara mamba az sonra kayalýklar arasýnda bulduðu bir yarýktan içeri girip gözden kayboldu.


    Gabon baygýn durumdaki Duri’yi sýrtladýðý gibi zehirsiz yýlanlarýn yaþadýðý bölgeye ***ürdü. Duri ayýlýnca olanlarý coþkulu bir þekilde anlattý ve bu güçlü, genç irisi yýlaný yardýmcýsý yaptýðýný söyledi. Sevinç çýðlýklarý arasýnda Duri’nin önerisi kabul edildi. Sonunda Gabon amacýna ulaþmýþ ve zehirsiz yýlanlarla dost olmuþtu. Günlerden bir gün, Duri önde, Gabon arkasýnda ve daha arkada yirmi tane zehirsiz yýlan ormanda ilerlerken, Duri avcýlarýn kurduðu bir tuzaða yakalandý. Duri nasýlsa kurtarýlamazdý. Zehirsiz yýlanlar kaçtýlar. Çok ýsrar etti Duri, sen kaç kurtul diye ama Gabon kaçmadý. Tek söz etmeyip sessizce bekledi. Göz bebekleri incecik bir çizgi haline gelmiþti. Ýki saat sonra tuzaðý kontrole gelen avcýlar Gabon’un zehirli diþlerini görünce gerilediler. Gabon onlardan birinin üstüne atýlýp yakaladý ve Duri’yi tuzaktan kurtarmasýný saðladý. Gabon avcýya bir zarar vermeden býraktý. Avcý kaçarken Gabon gülümsedi. Yýlanlar gülümsemezdi ama Gabon gülümsemiþti. Hem bu ilk kez oluyordu.


    Daha sonra Duri þefliði Gabon’a býrakarak kenara çekildi. Gabon’un önü açýlmýþtý. Duri’ye defalarca anlatýp bir türlü kabul ettiremediði düþüncesini uygulamaya baþladý. Duri’nin olmasýný isteyip de, baþarýlmasý olanaksýz dediði düþünceyi: Afrika’nýn sadece zehirsiz yýlanlarýn yaþadýðý bir kýta olmasý. Gabon iþte bu amacýný gerçekleþtirmek istiyordu. Gabon dört bir yana haberciler yolladý. Pek çok zehirsiz yýlan türü Gabon’un çaðrýsýna uyarak geldi. Sayýlarý binleri, on binleri buldu. Fakat bir maymun Gabon’un gözlerindeki mercekleri çýkarýnca Gabon rahatladý, huzursuzluðu kayboldu ve zehirsiz yýlanlarý kaderleriyle baþ baþa býrakarak bölgeyi terk etti.




    Engerekgillerin en güçlü zehirlisi testere pullu engerektir. Çok az zehir akýtabilmesine karþýn, ýsýrýðý çok tehlikelidir ve hemen bilinçli bir tedavi yapýlmazsa, ölüme yol açar. Zehirin etkisi bir yýl sürebilir. Zehirlenme organizmada þiddetli bir enzim dengesizliði yaratýr ve bu dengesizliðin giderilmesi oldukça güçtür. Gabon, Joker adýndaki bir testere pullu engerekle arkadaþ olunca hayatý deðiþti. Joker kýsa sürede Gabon’un aklýný çelerek onu Büyük Sahra Çölü’ne ***ürdü. Gabon’un çölde, testere pullu engerek neslini korumak için, 1.80 metre boyundaki dev boyutlu Sahra akreplerine karþý yaptýðý amansýz mücadeleyi ibretle okuyacaksýnýz.


    Çölde hayat kumun altýndadýr. Kum milyonlarca küçüklü – büyüklü canlý yaratýðý yabancý gözlerden gizler. Bu yaratýklar yaþayabilmek için birbirlerini yerler. Gece olunca ortalýk serinler ve bazýlarý kumun üstüne çýkar. Amaç hep aynýdýr, açlýk dürtüsünü yok etmek. Açlýk dürtüsü, yemek eylemi gerçekleþtirilince kendiliðinden ortadan kalkar. Dünyanýn hangi bölgesinde olursa olsun bir yýlan durup dururken insana saldýrmaz. Eðer saldýrýrsa ya çok açtýr ya da rahatsýz edilmiþtir. Ýster zehirli ister zehirsiz olsun yýlanlar insaný görünce korkup kaçar. Akreplerde durum bambaþkadýr. Akrepler hiç korkmadan insana sokulur. Çadýr kurmuþsundur çadýrýna girer, evin vardýr evine girer. Açlýk dürtüsü deðildir akrebi insana yaklaþtýran. Ýnsan bedeni akrebin zehirini kolayca akýtabilmesine olanak saðlar. Akrep genellikle insaný sokar, zehirini akýtýr ve kaçar. Büyük boyutlardaki çöl akrepleri hariç diðer akrepler soktuðu insandan bir ýsýrýk bile almaz. Zehirini akýtmasý akrebi rahatlatýr.


    Joker’le Gabon, Büyük Sahra Çölü’nün kumlarý altýndaki testere pullu engereklerin yeraltý þehrine gelince ilk iþ olarak baþkan Jara’nýn huzuruna çýktýlar. Joker Gabon’u Jara’yla tanýþtýrdý. Jara Gabon’u þöyle bir göz ucuyla süzdükten sonra Joker’e dönerek: “ Koca Afrika Kýtasý’nda bula bula bunu mu buldun? Sözde takviye kuvvet toplamaya gitmiþtin. Bunun kendine faydasý yok, bir de bizi akreplerden koruyacak. Tek baþýna ne yapabilir ki? “ deyince Joker, “ Efendim “ demek istedi, fakat Jara, “ Kes Joker, hani senin palavracý olmadýðýný bilmesem ikinizi de akreplere atardým. Yýkýlýn karþýmdan “ diye baðýrarak onlarý kovdu. Daha sonra yalnýz kaldýklarýnda Gabon: “ Ya arkadaþ, bu ne biçim baþkan? Ben dünyanýn yolunu teptim buraya gelmek için, size yardýma geldim. Hakaret gördüm. Baþkan beni küçümsedi, bir dövmediði kaldý. Artýk burada kalamam, hemen gidiyorum. “


    Joker, Gabon’un önüne geçerek: “ Dur Gabon, sen baþkanýn sözlerini yanlýþ anladýn. Baþkan seni kýzýþtýrmak için öyle konuþtu. Aslýnda senin neler yapabileceðini çok iyi biliyor. Yoksa seni bulmasý için beni göndermezdi. “
    Bunun üzerine Gabon: “ Bak Joker, ben laf kalabalýðýný sevmem. Kýsa konuþacaðým. Bu baþkanla birlikte olamam. Ben akrepleri sindirsem baþkan beni yine azarlar. Size yardým etmek isterim ama bu baþkanla olursa ben yokum. Baþkan tahtýndan düþmeli, anlýyor musun, tahtýndan düþmeli. “
    Joker: “ Baþkaný ben de sevmiyorum. Bir pislik o. Herkesi azarlar. Beni yýllardýr rezil ediyor. Baþkan tahtýndan düþtü diyelim, o zaman kim baþkan olacak? “
    Gabon: “ Ýsterseniz beni baþkan yapýn. Sizleri tüm gücümle savunur akrepleri periþan ederim.
    Joker: “ Sen zekisin, güçlüsün, hýrslýsýn. Baþkanlýk yaparsýn. Zaten sana muhtacýz. Baþka çaremiz kalmamýþtý. Sayýmýz azalmýþtý. Soyumuz tükeniyordu. Akrepler hep bize saldýrdýlar. Onlarla her yaptýðýmýz savaþta yenildik. Esir almayý sevmezler. Hemen öldürürler. Bu yeraltý þehrinde yaþayanlarýn hiçbiri baþkaný sevmez, ama beni severler, sayarlar. Ben, Gabon yeni baþkanýnýz dersem kabul ederler. Hepsi peþinden gelir. “
    Gabon: “ Joker, þimdi neyi nasýl yapalým? Sen halkýný benden daha iyi tanýyorsun. Durumu ayarla. Bir plan dâhilinde baþkaný devirelim. Ýþ bu gece mi bitsin, yoksa yarýna mý kalsýn? “
    Joker: “ Ben iþ bu gece bitsin, baþkan devrilsin derim. “
    Gabon: “ Bravo Joker, seni yardýmcým yaptým. Ben de ayný düþüncedeydim. Yarýn halk olanlarý öðrenir. Sen onlara her þeyi anlatýrsýn. Belki ben bir oldubittiyle baþkan olmuþ oluyorum ama git dersen çeker giderim. “
    Joker: “ Aman Gabon, istersen beni yardýmcýn yapma, yeter ki gitme. Þu akrepleri periþan edersen kölen olurum. “
    Gabon: “ Joker, böyle konuþma, kölelik-mölelik falan yok. Biz seninle arkadaþýz ve hep arkadaþ kalacaðýz. Ýstersen kardeþ olalým Joker, ne dersin? “
    Joker: “ Tamam, kardeþ olduk gitti be Gabon. “


    Joker gece yarýsý birkaç yüksek rütbeli komutanla birlikte saraya gelip baþkan Jara’yý uykuda yakaladýlar ve hapse attýlar. Ertesi gün yeraltý þehrinde yaþayanlar Jara’nýn alaþaðý edilip, Gabon’un baþkan olduðunu öðrendiler. Herkes, baþkanlýk sarayý önünde toplandý ve Gabon balkonda görününce yüzlerce yýlan “ Kahrolsun Jara, yaþasýn Gabon “ diye baðýrdý. Gabon üç ay gibi sürede mükemmel bir ordu kurdu. Beþ yüz testere pullu engerekten oluþan bu orduyla akreplerin üstüne yürüdü. Ýki ordu çölde karþý karþýya geldi. Önce baþkanlar ileri çýktý.


    Akreplerin baþkaný Dode: “ Gabon, adýndan söz edildiðini çok duydum. Büyük amaçlar peþinde koþarmýþsýn. Hani sen yüce duygulara hizmet ederdin. Þu arkandakiler, onlar korkaktýr. Pöh desem hepsi kaçar. Bak þimdi: Pöhh…Ýnanmayacaksýn ama hepsi kaçtý. Yalnýz kaldýn Gabon. Herhalde tek baþýna, ben bin akrebe bedelim diyemezsin. "
    Gabon: “ Dode, çok þakacýsýn. Palavrayý boþ ver de sen benimle teke tek bir uðraþa var mýsýn? ”
    Dode: “ Teklifini duydum, Gabon, ama benim de sana bir teklifim var. Örneðin, ben senden korktum diyelim. Bundan dolayý seninle vuruþmam. Sen, hepimize karþý durabilir misin? “
    Gabon: “ Durabilir misin ne demek? Böyle düþünmene þaþtým. Benim için, birle bin hiç fark etmez. Çýkýn karþýma. “


    Gabon akreplerin hücumunu karþýlamak için pozisyon alýrken göz ucuyla arkasýna baktý. Ne Joker vardý, ne testere pullu engerek. Korkaklar kaçmýþtý. Þimdi can pazarýndaydý. Dev boyutlu bin akrebe karþý Gabon engereði? Fakat Dode, beklenmedik bir þekilde ordusunu geri çekti. Gabon’la yalnýz kalýnca Dode þöyle dedi: “ Bak Gabon, seni sevdim. Ben cesurlarý severim. Yalnýz sen çok cesursun. Ýnan senin maceralarýný dinleyerek büyüdüm. Dedem, babam hep seni anlatýrlardý bana. Gabon gibi ol, derlerdi. Ben de Gabon gibi oldum, akreplere baþkan oldum. Sana testere pullu engerekler neler anlattýlar bilmem ama onlarla yýllardýr bir çarpýþmamýz olmamýþtý. Kim bilir akrepleri sana nasýl kötülediler? Aslýnda böyle durumlarda iki tarafý da dinlemek gerek. O öyle der bu böyle der yani ikisi de haklýdýr, gel çýk iþin içinden. “
    Dode konuþmasýný bitirince Gabon rahatladý. Duruþunu deðiþtirdi. Hafifçe gülümsedi. Yýlanlar gülümsemezlerdi ama Gabon gülümsemiþti. Hem bu ikinci kez oluyordu.


    Gabon’un aniden bakýþlarý deðiþti. Yüz hatlarý gerilmiþti. Dode’nin onu sokmak üzere olduðunu son anda fark etti. Dode’nin beline güçlü kuyruðuyla sert bir darbe indirdi. Dode kumlara gömüldü. Gabon oradan hýzla uzaklaþmaya baþladý ama bir kum tepesinin üstüne çýkýnca durdu. Karþýda sürüyle akrep vardý. Saða baktý, sola baktý, geriye baktý. Devamlý olarak kumun altýndan akrep çýkýyordu. Tepenin çevresi kuþatýlmýþtý. Gabon kuma dalýnca akrepler de kuma daldýlar. Savaþýn kumun altýnda olacaðýný sanýyorlardý. Gabon bir süre aþaðý gidip sonra ileri gitti ve kumun üstüne çýktý. Tepenin yarýsýný inmiþti. Görünürde akrep yoktu. Gabon çok uzaklara gidince peþinden seslenildiðini duydu. Geriye döndü. Joker geliyordu. Gabon Joker’e aldýrmayýp yoluna devam etti ama Joker biraz sonra Gabon’a yetiþti: “ Lütfen dur Gabon, beni dinle “ dedi Joker.
    Gabon durmadý: “ Boþuna konuþma, seni tanýmýyorum. “
    “ Nasýl tanýmazsýn Gabon, biz seninle kardeþ olmuþtuk. “
    “ Olmuþtuk, o eskidendi, þimdi deðiliz. Korkaklarla iþim yok benim. “
    Joker Gabon’un önüne geçti: “ Dur bakalým! Hiç kimse bana korkak diyemez. “
    Gabon durdu: “ Korkak deðil misin? Niçin kaçtýn? “
    “ Kaçmadým be Gabon. Olay þöyle oldu: Dode pöhh dediðinde aniden dünyam karardý. Galiba arkadan sert bir cisimle baþýma vurdular. Kendime geldiðimde sarayýn salonundaydým ve Jara baþkanlýk koltuðunda oturuyordu. Salon çok kalabalýktý. Kargaþadan yararlanýp kaçtým. Bana inanmýyorsan baþýmdaki þu þiþliðe bak. “


    Joker doðru söylüyordu, gerçekten de baþýnda ceviz iriliðinde bir þiþ vardý. Korkak olan arkadaþlarýydý, Joker ne yapsýndý? Gabon ile Joker, bir süre daha konuþtuktan sonra kardeþçe ayrýldýlar.


    Gabon iki ay hep doðuya doðru yol alarak Mýsýr’a geldi. Mýsýr’da en çok dikkatini çeken þey, yýlan güreþleri oldu. Nereye gitse bir kalabalýk görüyor ve kalabalýða karýþýp güreþen yýlanlarý seyrediyordu. Galip gelen kim olursa olsun sonucu kura belirliyordu. Kurada kimin adý çýkarsa o galipti. Örneðin, bir gün Gabon sekiz metrelik bir boa yýlanýnýn karþýsýna bir metrelik engerek yýlanýnýn çýktýðýný gördü. Gabon’a göre, boa yýlaný kesin galipti. Ama güreþ baþlar baþlamaz engerek yýlaný köþesine kaçmýþ ve kura sonucu engerek kazanmýþtý. Gabon öylesine þaþýrmýþtý ki, hayretten donakalmýþtý. Bu çok nadir görülen olayýn dýþýnda genellikle güreþler kýran kýrana geçiyor ve dostça bitiyordu. Gabon daha sonra Sina Çölü’nden geçerek Filistin’e, Suriye’ye ve oradan da Anadolu’ya geldi.


    Gabon, Hatay Amanos Daðlarý’nda tanýþtýðý bir tilki ile birlikte, Adana üzerinden Konya Ovasý’na geldiler. Tuz Gölü’nün yakýnýndan geçerken, Gabon tilkiye sanki bilmezmiþ gibi sordu: “ Ne olmuþ, buralara kar mý yaðmýþ? “
    Tilki cevap verdi: “ Olur mu Gabon, hiç aðustos ayýnda kar yaðar mý? “
    “ Kar deðilse bu beyazlýk ne? “
    “ Onlar kar deðil, tuz. “
    “ Tuz mu? Ne tuzu? “
    “ Tuz iþte, adýna tuz deniyor. Yalayýnca acý bir madde. Bence gereksiz. “
    “ Gereksizse neden var? “
    “ Zararý insanlara. Onlar çok önem veriyor. Yemeklerine tuz koyuyorlar, lezzetli oluyormuþ. Ýnsanlar tuzsuz yemek yemezlermiþ. Tuzlu yiyip, tuzlu yani acý konuþurlarmýþ. Birbirlerine kötü söz söyleyip, kalp kýrarlarmýþ. Tuz onlarý sinirli yaparmýþ. “
    “ Tuz azalsa sinir de azalacak desene. “
    “ Öyle ama kim dinler? “
    “ Belki dinleyen çýkar. “
    “ Belki. “


    Yol üstündeki Uludað’a uðrayýp orada on beþ gün kalan Gabon ile tilki, daha sonra Çanakkale’ye gittiler. Ayrýlýk vakti gelip çatmýþtý. Onlar, deniz kýyýsýna oturup uzun uzadýya konuþtular. Pek çok konuda fikir birliðine vardýlar. Ýçinden çýkamadýklarý bazý konular da vardý. Bunlardan belki en önemlisi: Sabah oluyor, akþam oluyor; günler geçiyor, aylar geçiyor yani zaman geçiyor. Zamanýn geçmesinin, akýp gitmesinin sebebi ne? Bu sorunun cevabý nedense yüzde yüz doðru olarak açýklanamýyordu. Gabon tilkinin adýný bilmiyordu. Sormak aklýna gelmemiþ, tilki de, adým þu dememiþti. Oysa bilmesi gerekliydi. Gabon sordu: “ Ya tilki, iki aydýr birlikteyiz. Bana çok yardým ettin. Sað olasýn. Seni hiç unutmayacaðým. Adýný demedin bana. “


    Tilki, kurnaz gülümsedi: “ Ben durumun farkýndaydým ama sormaný bekledim. Sormasan söylemeyecektim. Hatýranda benim adým eksik kalacaktý. Esrarengiz durumlarý yani. Adým Sýma’dýr. “
    “ Teþekkürler Sýma. “
    “ Karþýya geçerken boðulmayasýn Gabon? “
    “ Korkma, ben balýk gibi yüzerim. “
    Gabon, Çanakkale Boðazý’ný yüzerek geçtikten sonra, Avrupa’ya çýktý. Oraya Asya diyorlar, buraya Avrupa diyorlardý ama toprak hep o kara topraktý.


    Gabon’u aylar sonra nisan ayýnýn ilk günlerinde Belgrat yakýnlarýnda görüyoruz. O, uzun kýþ boyunca yýlmadan, usanmadan santim santim ilerleyerek nihayet Belgrat’a ulaþtý. Akdeniz’i þöyle bir dolaþmak düþüncesi, onu buralara kadar getirmiþti. Gabon, Belgrat civarýnda bir yýl kaldý. Oralarda gezdi, dolaþtý. Kendine pek çok arkadaþ edindi. Bunlarýn içinde Gabon’un hiçbir zaman unutamayacaðý biri vardý ki, akýl ve mantýk bakýmýndan üstün derecelere ulaþmýþtý. Bu, bir kartaldý. Kartal Roni. Avrupa kartallarýnýn kralý Roni. Roni’ye göre: Dünya bilmeceden ibaretti. Neyin ne olduðu tam olarak bilinmiyordu. Sen söylenen ve yazýlana körü körüne inanýyorsan mutlak doðru arayýþý içine giremezdin. Bir bilinmezlik içinde kaybolur giderdin. Sen seni bilmezdin, seni kimse bilmezdi. Senden kimsenin haberi olmazdý, senin pek bir þeyden haberin olmazdý. Ben beni bilmek istiyorum, herkes beni bilsin istiyorum, benden herkesin haberi olsun, benim her þeyden haberim olsun diyorsan, önce söylenen ve yazýlaný öðrenirsin. Bu bilgileri beyninde harmanlarsýn. Özgün bilgi elde edersin. O zaman mutlak doðruyu aramana gerek kalmaz çünkü mutlak doðru gelir seni bulur.
    Burada Roni’nin fikirleri felsefe yapmak þeklinde özetlenmiþtir.
    Roni, Avrupa’daki canlýlar arasýnda haklý bir þöhrete sahipti. Fikirleri herkes tarafýndan kabul görüyordu. Fakat o bunu yeterli bulmuyor, düþüncelerini dünyaya yaymak istiyordu. Gabon’la bir gün konuþurken, bu konudan bahsetti ve Gabon Roni’ye, her gittiði yerde kendisini anlatacaðýna söz verdi.


    Gabon, Belgrat’tan ayrýldýktan sonra, Orta Avrupa üzerinden uzun yollar kat ederek Ýspanya’ya geldi. Ekim ayýnda Avrupa’nýn özellikle daðlýk kesimleri karlar altýndayken, Ýspanya’da güneþli ve sýcak bir hava hüküm sürüyordu. Gabon, yedi ay süren Ýspanya gezisinden sonra, Cebelitarýk Boðazý’ný yüzerek geçip, Fas kýyýlarýndan Afrika’ya çýktý. Büyük Sahra Çölü’ne uzak kalarak, Atlas Okyanusu kýyýlarýný takip etti ve sonunda ülkesine (Gabon’a ) vardý.


    SON

  8. #31
    Serdar Yýldýrým - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 67683
    Üyelik tarihi
    21 Temmuz 2023
    Konum
    Bursa
    Mesajlar
    77
     
     Uydu Alýcýsý
     
     dark 

    Standart




    SERDAR - GENÇ BÝR YAZAR HANGÝ AÞAMALARDAN GEÇTÝ VE NASIL GAYRET GÖSTERDÝ
    Sýkýcý. Hayat gerçekten çok sýkýcý. Günlerdir, haftalardýr, aylardýr deðiþen hiçbir þey yok. Hep ayný þeyler: Sabah olur güneþ doðar, öðlen olur güneþ yakar, akþam olur güneþ batar. Bazen arkadaþlarla konuþurken, “ Günler birer birer geçip gidiyor. Bu iþin sonu ne olacak? “ diye sorarým. Aldýðým cevap hep ayný olur: “ Ne bilelim biz. Ne olacaksa oluyor iþte. “
    Laf mý yani bu da þimdi? Hayat çarkýnýn dönüþüne kaptýrmýþlar kendilerini dönüp duruyorlar. Zannedersem yaþadýklarýnýn farkýnda deðiller, bedava yaþýyorlar. Þuraya bak… Göz alabildiðince uzanan bir þehir. Ýçinde binlerce insan. Çoðu büyümüþler de toplanýp ***ürülmeyi bekliyorlar. Gidecekleri yer belli: Fabrikada ucuza çalýþtýrýlacaklar. Ýþçi olacak çalýþacaklar. Bu çalýþmak kesinlikle amaç sayýlamaz. Birçok arkadaþýma sorup cevabýný alamadýðým bir soru var: “ Tamam. Bizi çalýþtýran çalýþtýracak. Bundan bizim kazancýmýz ne olacak? “


    Ben, ucuz iþçi olmak istemiyorum. Beni çalýþtýracak olan çalýþtýrmasýn, tam doymadan sofradan kalksýn. Ben bunu düþünür, bunu söylerim. Benim hayat felsefem bu. Zaman nasýl da akýp gidiyor. Vakit gece yarýsý oldu. Beni buradan kurtaracak olan biraz sonra gelir. Günlerdir uðraþýyorum. O’na neyin ne olduðunu ve ne yapmak istediðimi, çeþitli örnekler vererek, defalarca anlattým. Önceleri pek durumu kavrayamýyordu ama artýk her þeyin farkýnda. Ýkimiz birlik olup baþarý kazanacaðýmýza inanýyorum. Bir gelen var, galiba O. Nihayet geldi: “ Merhaba, Metin. “
    “ Merhaba, Serdar. Vakit tamam. Þöyle geç de seni aðaca baðlayan urgandan kurtarayým."
    Daha sonra Serdar yüksekçe bir kayanýn üstüne çýktý. Uyanýk durumdaki arkadaþlarýna uykuda olanlarý uyandýrmalarýný söyledi. Arkadaþlarý uyandýktan sonra büyük bir merak ve heyecan içinde Serdar’ýn söyleyeceklerini dinlemek için dikkat kesildiler: “ Kardeþler, arkadaþlar... Hepiniz tarafýndan çok iyi bilindiði üzere bu akþam ben Metin Kardeþ ile birlikte yola çýkýyorum. Amacým, mutluluk çiçeðini arayýp bulmak ve onu durduðu yerden daha yüksek bir yere çýkarmak ve böylelikle dünyadaki her canlýnýn mutluluktan aldýðý payýn biraz daha çoðalmasýný saðlamak. Bu yeni yerinde hiçbir yabancý bitkinin yetiþmesine izin vermeyeceðimden mutluluk çiçeðinin göndermekte olduðu mutluluk pýrýltýlarý artacaktýr. Þimdi, aranýzdan bir-iki gönüllü arýyorum. Ýsterim ki, hepiniz gönüllü olasýnýz, hepiniz benimle gelesiniz. Gerçekleþtirmek istediðim hayýrlý bir iþtir. Daha önce belki yüz defa meseleyi bütün ayrýntýlarýyla sizlere anlatmýþtým. Bir parça olsun medeni cesaret gösterin. Son defa soruyorum: Yok mu benimle gelmek isteyen? “


    Serdar, birkaç dakika bekledi. Ýçinde binlerce iþçi adayýnýn durduðu meydandan çýt çýkmýyordu.
    Serdar: “ Tamam. Anlaþýldý. Kimse benimle gelmek istemiyor. Bunun için hiçbirinize kýzmak hakkýna sahip deðilim. Neyse…Kardeþler, arkadaþlar. Tekrar görüþmek üzere, þimdilik hoþça kalýn.”
    Serdar ile Metin, yolda Vedat adýnda bir adama rastladýlar. Serdar, Vedat’a mutluluk çiçeðini aramaya çýktýklarýný söyledi ve konu hakkýnda bilgi sahibi olup olmadýðýný sordu. Vedat mutluluk çiçeðinin nerede olduðunu tarif edemeyeceðini, fakat kendilerini Bay Kemal ile tanýþtýrabileceðini söyledi. Bay Kemal, yataðýnýn üzerinde oturumuna gelmiþ vaziyette, misafirlerini güler yüzle karþýladý. Serdar’ýn anlattýklarý, Bay Kemal’i heyecanlandýrmýþtý. Onun þahsýnda kendi gençliðini görmüþ, o günler bir film þeridi gibi gözlerinin önünde canlanmýþtý.


    Yýllar önce, mutluluk çiçeðini aramak için yollara düþmüþtü. Sonunda, yaþlý bir köylü kendisine kýlavuzluk yapmýþ, mutluluk çiçeðinin yaþadýðý yüce daðlar arasýndaki yüksekçe bir platoya giden tek yol olan Umut Geçidi’nin giriþine kadar getirmiþti. Buraya kadar olanlarý anlatan Bay Kemal, konuþmasýna þöyle devam etti: “ Umut Geçidi’nin giriþine geldiðimizde yaþlý köylü beni þu sözlerle uðurladý. – Umut Geçidi’nin giriþi iþte burasý. Bu geçidin uzunluðu yüz metre kadardýr. Bu yolun sonunda önüne açýk bir alan çýkacak. Karþýdaki aðaçlýktan geçtikten sonra mutluluk çiçeðini görebilirsin. Ben yetmiþ yýlý aþkýn bir süredir aþaðýdaki ovada yaþýyorum. Sen mutluluk çiçeðini aramak için gelenlerin altýncýsý oluyorsun. Senden önce gelenler baþarýsýz oldular. Mutluluk çiçeðini görememiþler bile. Mutluluk çiçeðinin bekçisi buna izin vermemiþ. Geçidin sonundaki açýk alanda aniden karþýna çýkarmýþ. Ýri, kocaman, otuz yaþlarýnda bir adammýþ bu bekçi. Korkar da geçide döner kaçarsan peþinden gelmezmiþ. Gidenlerin hepsi de bilgili, kültürlü idiler ama bekçi onlarýn hepsinden baskýn çýktý. Kendilerinin birer bilge olduklarýný söyleyenler bile üzgün ve yorgun bir þekilde geri döndüler. Ýþte, Bay Kemal benim anlatacaklarým bu kadar. Yolun açýk olsun. –


    Yaþlý köylünün anlattýklarýný dinledikten sonra geçide girdim. Arada bir durup yaþlý köylünün söylediklerini aklýma getiriyor ve bunlarýn ýþýðýnda planlar yapýyordum. Yüz metrelik yolu üç saatte aþtým. Bekçinin sorabileceði her çeþit sorunun cevabýný hazýrlamýþtým. Açýk alana çýktým. Biraz sonra bekçi yanýma geldi. Karþýlýklý selamlaþmadan sonra bekçi beni kelimenin tam anlamýyla soru bombardýmanýna tutmaya baþladý. Ýlk sorular basit ve cevaplandýrýlmasý kolay sorulardý: Adýn ne, nereden geldin, kimlerden nasýl ve þekilde yardým gördün? Sonraki sorular ise, bekçinin konu hakkýndaki sorularý oldu: Mutluluk çiçeði nedir, mutluluk çiçeðinin var olduðunu ilk olarak kimden duydun, seni buraya kadar getiren nedenler nelerdir, mutluluk çiçeðini gözünün önünde nasýl canlandýrýyorsun? Bu sorulara yeterli olabilecek cevaplar vermiþtim. Her þey çok güzeldi, bekçi o soruyu sorana kadar. Öyle bir soru sormak bekçinin nereden aklýna geldi bilmem ki? Benim kekelemeye baþladýðýmý gören bekçi yüklendikçe yüklendi. Söylediklerinde haklýydý. Evime nasýl geri döndüm bunu bana bile sorma. Üzüntüden yürüyemez oldum, ayaklarým tutmaz oldu. Yýllar var ki, bu yatakta yatýp duruyorum. Üzgünüm, baþarýlý olamadýðým için. “


    Bay Kemal sözlerini tamamlarken ortada bir soru iþareti býrakmýþtý. Mutluluk çiçeðinin efsanevi bekçisi olan adamýn Bay Kemal’e son olarak sorduðu soru neydi? ” Bay Kemal ben seni yeterli gördüm. Beraber, mutluluk çiçeðinin yanýna gittik. Bir ihtimal de olsa senin orada yapacaðýn çalýþmalar ters etki yapar da mutluluk çiçeðini soldurursan, neler olur, lütfen anlatýr mýsýn? “


    Serdar ile Metin, dört gün misafir kaldýktan sonra dönüþte mutlaka uðrayacaklarýný söyleyerek Bay Kemal ile Vedat’a veda edip yola çýktýlar. Günler günleri kovaladý, aradan haftalar geçti. Serdar yolda rastladýðý pek çok insanla her çeþit konuda fikir alýþveriþinde bulundu. Bazýlarýyla yaptýðý konuþmalarý istediði þekilde bilgi akýmý saðlayamadýðý için, kýsa kesmek zorunda kaldý. Bazýlarýyla ise, saatlerce konuþtu, sohbet eder gibi, karþýsýndakine fark ettirmeden, faydalý olabilecek bilgi birikimlerini ustaca çekip aldý. Kendi öz düþüncesinde kurup tasarladýðý bu büyük idealini, kimseden bir aferin beklemeksizin, canlýlarýn mutluluktan aldýðý payýn biraz daha çoðalmasýný saðlamak diye özetlediði giriþiminin baþarýsý için bir tür karakter betimlemesi yapýyordu.


    Sonunda, Serdar ile Metin, daha önce Bay Kemal’e kýlavuzluk etmiþ olan yaþlý köylüyü buldular. Yaþlý köylü onlarý Umut Geçidi’nin giriþine kadar getirdi. Burada yaþlý köylünün Umut Geçidi ve ondan sonrasý hakkýndaki tanýtým konuþmasýndan sonra Serdar geçide girdi. Geçitte elli metre kadar ilerleyip bulduðu kuytu bir köþeye oturdu. Sýnýrlarý kesin çizgilerle belirtilmemiþ, duruma göre anýnda deðiþime uðrayabilecek esnek bir plan hazýrlamýþtý ve bu planýn sadece iskeleti deðiþmeyecekti. Aslýnda basit gibi görünen fakat son derece karmaþýk olan bu planý kontrolden geçiren Serdar, kendinden önce Umut Geçidi’ne giren idealistler gibi zamanlama hatasý yapmayacak, açýk alana gündüz deðil, gece çýkacaktý.


    Serdar hava iyice karardýktan sonra açýk alana çýktý. Mümkün olduðunca kenardan, kayalýklarýn arasýndan yürümeye baþladý. Birden durdu. Gelen vardý. Ýri, kocaman bir karaltý az ileriden geçti, geçide doðru gitti. Bu bekçi olmalýydý. Daha doðrusu birinci bekçi. Eðer tahminleri doðruysa, mutluluk çiçeðinin yanýna gidinceye kadar birkaç tane daha bekçi görmesi muhtemeldi, çünkü yaþlý köylü yetmiþ yýlý aþkýn bir süredir buralarda yaþýyorum demiþti. Yaþlý köylü doðmadan önce de bu adam bekçilik yaparmýþ. Bundan dolayý adý mutluluk çiçeðinin efsanevi bekçisine çýkmýþ. Normal olarak bir adam yüzyýllarca yaþayýp genç kalamayacaðýna göre, bu bekçi ayný bekçi olamazdý. Bir bekçi sülalesi olabilirdi. Nesilden nesile bekçilik görevini devrediyorlardý birbirlerine.


    Serdar tekrar ilerlemeye baþladý. Aðaçlýðýn kenarýna yaklaþmýþtý ki, bir bekçi daha gördü. Bu birinci bekçi olamazdý, o zaman ikinci bekçiydi. Bir süre yürüdükten sonra ortalýðýn aydýnlanmaya baþladýðýný fark etti. Bu aydýnlýðýn sebebinin mutluluk çiçeðinin saçmakta olduðu pýrýltýlar olduðunu biliyordu. Aðaçlar arasýnda nöbet tutan üçüncü bekçiyi atlattýktan sonra düzlüðe çýktý. Ýþte mutluluk çiçeði karþýsýndaydý. Etrafýný gündüz gibi aydýnlatýyordu. Serdar, mutluluk çiçeðinin yanýna yaklaþtýkça onun zannedildiði gibi bir bitki deðil de, plastik bir maddeden yapýlmýþ dýþ yüzeyi bulunan – ki bu dýþ yüzeyin üstünde çiçek kabartmasý vardý –ansiklopedi büyüklüðünde, kalýn bir kitap olduðunu gördü. Bu büyük kitap, yerden iki metre kadar yüksekte bir kaidenin üstünde duruyordu. Kaideye de taþ merdivenlerden çýkarak ulaþýyordun.


    Serdar esnek olarak hazýrladýðý planýnda mutluluk çiçeðinin bitki olamama durumunu göz önünde bulundurduðu için hazýrlýksýz sayýlmazdý. Geriye dönüp aðaçlýðýn kenarýndaki bir taþýn üzerine oturdu. Mutluluk çiçeði tam karþýsýndaydý. Þimdi ne yapmalý ne etmeliydi de mutluluk çiçeðine bir zarar vermeden onun iþlevini geliþtirmeliydi. Zaman kýsýtlýydý. Þu anýn gece yarýsý olduðunu farz etsen sabah oluncaya kadar sekiz saat vardý. Bu zaman zarfýnda mutlaka sorun çözülecek, buluþ gerçekleþecek diye söylendi. Serdar kendine has yorumlarla en basitinden baþlayarak düþüncesinde fikir üretmeye baþladý. Bu fikir üretiminin gerçekleþmesinde – Fikir üretimi: Beyin jimnastiði. Halk dilinde, kafa çalýþtýrma. – yolda gelirken çeþitli insanlarla yaptýðý konuþmalarda ortaya çýkan karakter tablosunun büyük yararý oluyordu. Hafýzasýna kaydettiði karakterler hatýrýna geliyordu. Bu onun sorunu çok yönlü olarak düþünmesini saðlýyor, baþarý þansýný arttýrýyordu. Böylece aradan saatler geçti. Sabah güneþ doðarken Serdar sorunu çözmüþ olmanýn gönül rahatlýðý içinde son rötuþlarý yapmakla meþguldü. Buluþ gerçekleþmiþti.


    Birkaç saat daha geçtikten sonra hazýr olduðuna inanan Serdar, bekçilerden birisiyle tanýþmak için fýrsat kollamaya baþladý. Bu beklentisinin uzun sürmeyeceði belliydi, çünkü bekçilerden birisi bulunduðu tarafa doðru geliyordu. Serdar hemen oturduðu yerden kalkarak yüksekçe bir kayanýn üzerine çýktý ve seslendi: “ Bakar mýsýnýz, ben buradayým. Evet, size seslenen benim. “ Serdar kendisini görüp yanýna gelen bekçinin þaþkýn bakýþlarý arasýnda durmadan konuþmasýný sürdürdü. Kim olduðunu, buraya nasýl geldiðini, amacýnýn ne olduðunu ve sonunda soruna bir çözüm yolu bulduðunu anlattýktan sonra kendisini ailesiyle tanýþtýrmasýný rica etti. Serdar’ýn anlattýklarýný büyük bir dikkatle dinleyen bekçi: “ Olur efendim, tanýþtýrýrým. Onlar sizinle tanýþmaktan þeref duyacaklardýr. Buyurun, þu taraftan gideceðiz “ dedikten sonra, Serdar’ýn peþi sýra yürümeye baþladý. Serdar’ýn geliþ yönünün aksi istikametinde aðaçlarýn arasýnda ilerleyen Serdar ile bekçi, aðaçlýk alandan çýktýktan sonra, Umut Geçidi’nin sol tarafýnda kalan daðýn yamaçlarýndaki bekçi sülalesinin yaþadýðý evlerin bulunduðu yerleþim birimine geldiler. Genç, yaþlý birçok bekçinin etrafýna toplanmasýný fýrsat bilen Serdar, þimdiye kadar ne öðrendiyse, ne biliyorsa her þeyi anlattý. Her çeþit konuda bilgisini ortaya koydu. Bilgi akýmý, karakter betimlemesi, karakter tablosu ve fikir üretimi gibi deyimlerin anlamlarýný Serdar’ýn örnekler vererek açýklamasýna karþýn, tam olarak anlayamayan bazý genç bekçi adaylarý pas geçti. Nasýlsa Serdar, bir süre daha sizlerle beraber olacaðým demiþti. Onun boþ bir zamanýnda bu durumu sorar öðrenirlerdi.


    Ertesi gün dört kiþilik bir bekçi grubu dýþ dünya ile irtibatlarýný saðlayan bir gizli geçitten geçerek Serdar’ýn istemiþ olduðu ebatlardaki iki aynayý almak için gittiler. Yine dört kiþilik bir baþka bekçi grubu ayný geçitten geçerek deðiþik yörelere doðru gittiler. Bu ikinci grubun görevi, gittikleri yerlerdeki canlýlar arasýnda mutluluk hissinin ne þekilde ve ne oranda artýþa neden olacaðýný belirledikten sonra bunu bir rapor halinde çalýþma grubuna sunmak olacaktý. Ýlk giden grup beþ gün sonra geri döndü. Aynalar yerlerine takýldýðý zaman, gökyüzüne ve topraða daðýlan ve hiçbir þeye faydasý dokunmayan mutluluk pýrýltýlarý aynalar vasýtasýyla yansýtýlýp, diðer dört yanal yüzeyden yeryüzüne daðýlan mutluluk pýrýltýlarýna karýþmasýna sebep olunacak ve sonuç olarak da, canlýlarýn mutluluktan aldýklarý payýn yüzde elli oranýnda artýþý saðlandý. Serdar ayný günün akþamý þerefine düzenlenen törene katýldýktan sonra, ertesi gün çalýþma grubuna baþvurarak on altý gündür burada olduðunu ve burada kendisine gösterilen ilgiden çok memnun kaldýðýný fakat Umut Geçidi’nin giriþinde dostlarý bulunduðunu, onlarý çok özlediðini ve onlarý daha fazla merakta býrakmamak için, gitmeye karar verdiðini söyledi.


    Ertesi gün Serdar ile Metin, yaþlý köylü ile vedalaþtýktan sonra yola koyuldular. En kýsa yoldan Bay Kemal’in evine varmayý hedefliyorlardý. Serdar ile Metin, Bay Kemal’in evinin yakýnýna geldiklerinde, Bay Kemal’i evin önünde yardýmcýsý Vedat’la beraber gezinirken gördüler. Belli ki, Bay Kemal mutluluk çiçeðinin saçmakta olduðu pýrýltýlardan payýna düþeni almýþ, ayaklarýna can gelmiþ, yürümeye baþlamýþtý. Aradan bir saat geçmeden dördü birlikte yola çýktýlar. Onlarý bu derece hýzlý hareket etmeye zorlayan sebep neydi? Serdar olaný, biteni anlattýktan sonra bir an önce doðduðu þehre dönmek istediðini, oradaki arkadaþlarýnýn ucuza çalýþtýrýlmak üzere fabrikaya ***ürülme durumuyla karþý karþýya olduklarýný söylemiþti. Bu duruma karþý çýkacak, oradaki arkadaþlarýnýn birer lokma halinde yutulmalarýna izin vermeyecekti.


    Þehre geldiklerinde þehir meydanýnda hiç arkadaþý olmadýðýný gördüler. Serdar geç kaldýðýný anladý. Üzüntüsü sonsuzdu. Þaþkýn bir halde etrafýna bakýnýrken, meydanýn kenarýndaki evlerin arasýndan çýkýp “ Serdar..Serdar..” diye baðýrarak kendisine doðru koþmakta olan bir arkadaþýný gördü. Bu Murat’tý. Serdar da, ona doðru koþmaya baþladý. Biraz sonra birbirlerine sýkýca sarýldýlar.
    Serdar: “ Diðer arkadaþlar ***ürüleli kaç gün oldu? “ diye sordu.
    Murat: “ Üç gün önce. Kamyonlara yükleyip hepimizi fabrikaya ***ürdüler. Ben bir fýrsatýný bulup fabrikanýn kapýsýnda kamyondan atlayýp kaçtým. Amacým, geri döndüðünde durumu sana anlatmaktý. Senin baþarýlý olduðunu biliyoruz. Biz sadece iþçi adayý olduðumuz ve sonunda nasýl olsa fabrikada ucuza çalýþtýrýlacaðýmýzý düþündüðümüz için, patronun bizler için hazýrladýðýný sandýðýmýz o tek yola girmiþ bilinçsizce yürüyorduk. O tek yoldan baþka ve çok daha faydalý, yararlý yollar olabileceðini aklýmýza getiremiyorduk. Sen, sende doðuþtan var olan bu kabiliyetini bizi yönlendirmek için kullanmak istedin. Beynimizdeki sis perdesini daðýtmak istedin. Sen bu durumu bize iyi anlatamadýn mý? Hayýr, aslýnda çok iyi anlattýn da, biz sana pek kulak asmadýk. Yani söylediklerini önemsemediðimiz için dinlemedik “ dedi.
    Murat’ýn söyledikleri Serdar’ýn þaþýrmasýna sebep olmuþtu: “ Vay Murat! Sen neler biliyormuþsun da benim haberim yokmuþ. Ben de o anlattýklarýmýn boþuna olduðunu düþünüp üzülüyordum. Murat, senden beni ve buradaki arkadaþlarý fabrikaya ***ürmeni isteyeceðim. “


    Fabrikanýn yakýnlarýna geldiklerinde hava iyice kararmýþtý. Fabrikanýn dýþ kapýsý kapalýydý. Arkadaþlarýnýn isteksiz olduðunu gören Serdar fabrikanýn duvarýna týrmandý. Oradan bahçeye atladý. Bahçeyi kontrol ettikten sonra açýk bir pencereden fabrikaya girdi. Fabrikanýn yönetim odasýnda bulduðu belgelere göre, köle olarak çalýþtýrýlmak üzere taþ ocaklarýna ***ürülmüþlerdi. Serdar bir süre bu acý durumun üzüntüsünü yüreðinde taþýdý. Zamanla üzüntüsü hafiflemeye baþladý. Onlardan ilgi görmediði halde onlarý kurtarmak için çýrpýnýp durmuþtu. Fakat angaryanýn da bir sýnýrý vardý. Bir idealistin anlattýklarýna inansýn diye kimseye baský yapmaya, zor kullanmaya hakký yoktu. Tek yapacaðý inandýrmaya çalýþmak olabilirdi. Þimdi yeni bir program hazýrlamasý gerekiyordu. Dünyadaki canlýlara faydalý olabilmek amacýný güdüyordu. Bunu gerçekleþtirebilmek için, bir an bile olsa, heyecanýný kaybetmeden, sadece kendine özgü bir biçimde çalýþmalarýna sonuna kadar devam etmeye kararlýydý.


    SON

Sayfa 4/4 Ýlk ... 4

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanýcýlar

Þu an 1 kullanýcý var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. O Cesur Yürekte Yüzlerce Aslan Yatar - Serdar Yýldýrým
    Þiirler forum içinde, yazan Serdar Yýldýrým
    Yorum: 4
    Son Mesaj: 31.Ekim.2024, 18:28
  2. Türk Askeri Çanakkale'de - Serdar Yýldýrým
    Þiirler forum içinde, yazan Serdar Yýldýrým
    Yorum: 2
    Son Mesaj: 29.Eylül.2023, 21:02
  3. Atatürk'ün Gölgesi Yeter - Serdar Yýldýrým
    Þiirler forum içinde, yazan Serdar Yýldýrým
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 16.Aðustos.2023, 00:36
  4. Ben Mustafa Kemal Olsaydým - Serdar Yýldýrým
    Þiirler forum içinde, yazan Serdar Yýldýrým
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 07.Aðustos.2023, 23:43
  5. Yýldýrým nasýl düþüyor
    Bunlarý Biliyormusunuz forum içinde, yazan kaptan-8
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 05.Nisan.2014, 08:41

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriþ

Facebook platformu Giriþ