BOKSÖRKANGURU DASAvustralyaKıtası’nda pek çok kanguru yaşarmış. Bazı zamanlarkanguruların sayısının dört milyonu bulduğu olurmuş. Ormanda,dağda, bayırda, çölde nereye baksan kanguru görürmüşsün.Kangurular, denizin ortasında büyük bir ada olan AvustralyaKıtası’nda öylesine çoğalmışlar ki, bu durum bazı gençkanguruları yeni yaşam sahaları aramaya yönlendirmiş. İşte bugenç kangurulardan biri de Das’mış. Das’ın yakında birgemiye binerek Kanada’ya gideceği haberi kangurular arasındahızla yayılmış. Das’ın iki yıl sonra geri döneceği ve neleranlatacağı merakla bekleniyormuş.Dasbir gece Sydney Limanı’na gelerek, Kanada’ya giden gemiyegizlice binmiş ve geminin ambar dairesine saklanmış. Buradayiyecek, içecek depoları bulunuyormuş. Gemi, Büyük Okyanus’tangeçerek günler sonra Kanada’daki Prince Rupert Limanı’navarmış. Das geceleri şehrin karanlık sokaklarında gezmiş,dolaşmış. Ama bir gece oradan geçmekte olan, kangurulara boksyapmayı öğretip, onları ringlerde birbiriyle dövüştüren birmenajerin dikkatini çekmiş. Menajer, Das’ı, adamlarınayakalatıp, ringe çıkarmış. Das boks öğrendikçe bu konudakiyeteneği ortaya çıkmış. Çok güçlüymüş ve yumrukları demirgibiymiş.
Dasdaha sonraki aylarda ringde kangurularla pek çok maça çıkmış.Rakiplerini birer birer yenen Das, final maçına çıkmaya hakkazanmış. Şimdiki şampiyonu yenerse dünya şampiyonu olacakmış.Şampiyonluk maçı tam da Das’ın Avustralya’dan yola çıktığıgünün ikinci yıldönümüne denk gelmiş. Arkadaşları, birkaçgündür Das’ın dönüşünü Sydney Limanı’nın  karşısındakitepede bekliyormuş. O gün gelen gemilerin hiçbirisinden Dasçıkmamış.  O akşam kangurular arası dünya şampiyonluğumaçını pek çok ülke televizyonu yayınlıyormuş. Bunlardan biride Avustralya televizyonuymuş. Prince Rupert’ten gelen gemiyolcularını boşaltmış ve limanda demirlemiş. Kaptan ve gemiçalışanları boks maçını televizyondan seyrediyormuş.Arkadaşları, Das’ın bu gemiyle mutlaka gelmesi gerektiğinidüşünerek, acaba ambarda kilitli mi kaldı yoksa bir aksilik olduda yakalandı mı, diyerek gece karanlığında gemiye çıkmışlarve televizyondaki boks maçını görmüşler. Arka ayakları üstündeduran ve ön ayaklarında eldiven olan iki kanguru birbirlerinekıyasıya yumruk atıyormuş. Bazen uzun kuyruklarıyla yeretutunarak, arka ayaklarıyla rakibinin karnına tekme vuruyormuş.Bir kanguru, şu sarı eldivenli bizim Das değil mi, deyince,ötekiler, evet, demişler, bu bizim Das.
Maçsonunda rakibini yenen Das, dünya şampiyonu olmuş ve altınmadalya boynuna takılmış. Seyirciler, çılgınca Das’ıalkışlamışlar. Omuzlarda taşımışlar. Yumruklarını havadasallayan ve göğsüne vuran Das, hayatından memnun görünüyormuş. Das’ın dünyanın öbür ucunda olduğunu bilen arkadaşlarıgece yarısından sonra yola çıkıp sabaha kadar koşmuşlar veertesi gün nerede bir kanguru görseler Das’ı anlatmışlar.Das’ın dünya çapında şöhrete ulaştığından bahsetmişler.Onun geri gelmesini ister misiniz, sorusuna kangurular:  “ Hayır,gelmesin. Das, kanguruların spor elçisi olsun ve bizi dünyayatanıtsın. Burada kanguru sürüsüne katılmadığı için, ayrıdururdu. Ayrışmak istedi, bir, tek olmak istedi ve aramızdanayrıldı. Bizden koptu. Das şimdi hak ettiği yerde, zirvede.Zirvedeki yerini uzun yıllar koruyacaktır. “
SON
Yazan:Serdar Yıldırım