DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3992 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

Nutuk 2.bölüm Erzurum'a Gidiş Sivas'ta kurulan örgütler ve yapılacak işler üzerine gerekenlere yönerge verdikten sonra hiç uyumadan geçen 27/28 gecesinin sabahında bir bayram günü, Sivas'tan Erzurum'a doğru yola çıkıldı. Bir haftalık sıkıntılı bir otomobil yolculuğundan sonra 3 Temmuz 1919 günü, halkın ve askerin içten gelen gösterileri arasında, Erzurum'a varıldı. İstanbul Hükümetinden gelebilecek yıkıcı bildirimleri denetlemek ve durdurmak için haberleşme kanalı olan önemli

Bu konu 85266 kez görüntülendi 67 yorum aldı ...
Nutuk 2.bölüm 85266 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Nutuk 2.bölüm

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 85266 kez incelendi.

 
Sayfa 4/9 İlk ... 4 ... Son
  1. #1
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart Nutuk 2.bölüm

    Nutuk 2.bölüm


    Erzurum'a Gidiş

    Sivas'ta kurulan örgütler ve yapılacak işler üzerine gerekenlere yönerge verdikten sonra hiç uyumadan geçen 27/28 gecesinin sabahında bir bayram günü, Sivas'tan Erzurum'a doğru yola çıkıldı.
    Bir haftalık sıkıntılı bir otomobil yolculuğundan sonra 3 Temmuz 1919 günü, halkın ve askerin içten gelen gösterileri arasında, Erzurum'a varıldı. İstanbul Hükümetinden gelebilecek yıkıcı bildirimleri denetlemek ve durdurmak için haberleşme kanalı olan önemli merkezlerde gereken önlem ve düzenleme alınması için bütün komutanlara, 5 Temmuz 1919 tarihinde buyruk verdim. (belge: 29)
    Komutan, Vali ve Vilâyatı Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi ile görüşüldü. Vali Münir Bey, İstanbul Hükümetince görevinden çıkarılmıştı. Gitmeyip Erzurum'da kalmasını bildirmem üzerine daha Erzurum'da bulunuyordu. Bitlis valiliğinden ayrılıp İstanbul'a gitmek üzere Erzurum'dan geçen Mazhar Müfit Bey de Münir Bey gibi Erzurum'da beni bekliyordu.

  2. #25
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Sivas Kongresini Sonuçsuz Bırakma Çabaları

    Baylar, Kongre 11 Eylülde sona erdi. 12 Eylülde Sivas halkının da katıldığı bir açık oturum yapılarak bazı söylevler verildi. Kongre görüşmeleri sırasında, önemli olarak Meclisi Mebusan'ın tez elden seçilmesi ve toplantı yerinin neresi olmak gerekeceği konularına değinildi. Fakat, şimdi açıklayacağım sorunlar, Kongre görüşmelerini kısa kesmeyi gerektiriyordu. Bu son noktalarla daha sonra Heyeti Temsiliye uğraştı. 9 Eylül 1919 günü toplanmış olan bazı bilgiler Kongreye şöylece açıklandı: "Eskişehir ve Afyonkarahisar'daki İngiliz kuvvetleri iki katına çıkarıldı. General Miln (Milne) Konya'ya geldi. Konya Valisi Cemal Bey ve Ankara Valisi Muhittin Paşa karşı koymakta duraksıyorlar. Yeni Kastamonu Valisi Ali Rıza Bey de Cemal Bey türünden bir adammış. Değerli arkadaşlarımın böyle durumlar karşısında sert davranmak isteyeceklerini bildiğimden, çabuk ve sert önlemler alınmasını Fuat Paşa'dan rica etmiştim. Fuat Paşa da Kongrenin kendisine olan güvenine dayanarak Kongre adına gereken bildirim ve girişimlerde bulunmuştur. Bu türlü yürütümün yüce kurulunuzca kabul edilmesini rica ediyor. Fuat Paşa, valilere sert uyarmalar yapıyor. Bölgelere üst subaylardan ulusal komutanlar atıyor ve bu komutanlara ulus adına her türlü yetki verilmiştir, diyor." Kongre öneriyi kabul etti. Bundan sonra şu yolda açıklamalara devam ettim:
    "Buraya Galip Bey adında bir vali atanmış, geliyormuş; ama bunun Harput Valisi Ali Galip Bey mi, yoksa Trabzon Valisi Mehmet Galip Bey mi olduğu anlaşılamadı. Fakat, biz başka bir bilgi elde ettik. Bay Novil (Noel) adında bir İngiliz binbaşı, Bedirhanlılardan Kâmuran, Celâdet ve Cemil beylerle birlikte yanında on beş kadar Kürt atlısı ile Malatya'ya gelmiş ve kendilerini Mutasarrıf Bedirhanlı Halil Bey karşılamıştır. Harput Valisi de bir posta hırsızını izliyor görünerek otomobille Malatya'ya gelmiştir. Bu amaçla bunlara Adıyaman'daki (Eski adı: Hısnımansur) birlik de verilmiştir. Amaçlarının, Kürdistan kurmaya söz vererek Kürtleri, işlerimizi bozmaya ve bizi öldürtmeye yöneltmek olduğu anlaşılmış ve karşı önlemlere de başvurulmuştur. Örneğin, valiyi ve ötekilerini yakalatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrıfı da Kürt aşiretlerini Malatya'ya çağırmıştır. Bunun üzerine On Üçüncü Kolordu bölgesinde işe giriştik. Gereken önlemler alınmıştır. Yarın akşam Harput'tan gönderilen bir birlik ortalığı karıştıranları tepeleyecektir. Buradaki kolordu komutanı da gereken önlemleri almıştır. Malatya'ya ve öbür yerlere de gereken buyruklar verilmiştir."
    Baylar, hemen hemen Sivas Kongresi'nin toplantı süresince sinirlere gerginlik verecek nitelikte haberler almaktan geri kalmıyordum. Ancak, aldığım bütün bilgileri olduğu gibi Kongre üyelerine sunmakta yarardan çok sakınca buluyordum. Gördünüz ki, şimdi açıklayacağım üzere, gerçekten tehlikeli sayılabilecek nitelikte olan Ali Galip sorunundan da söz ederken sakıngan bir dil kullanmayı yeğ tutmuştum. Bence en önemli sorun, her türlü güçlüklere ve tehlikelere göğüs gererek Sivas Kongresi görüşmelerini bir an önce sonuçlu kararlarla bitirmek ve bu kararları yurtta uygulamaya girişmekti. Bu dileğim gerçekleşti. Bütün ülkeyi kapsayan ulusal örgüt tüzüğünün ve Genel Kongre Bildirisinin hemen basılıp dağıtılması için gereken işler yapıldı. Yalnız, beklenenin üstünde yeni olaylar karşısında kalındığından, Kongre sona erdiği halde Kongre üyelerinin, durum gelişinceye değin, Sivas'ta kalmalarını uygun gördüm ve gerekirse daha güçlü bir olağanüstü kongre toplamak için de hazırlıklar yaptım. Ali Galip'in kaçması üzerine Kongre üyelerinin Sivas'ta alıkonulmasından vazgeçildiği gibi, Ferit Paşa Hükümetinin düşmesi üzerine olağanüstü kongre toplamaya da gereklik görülmedi (belge: 55).

  3. #26
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ali Galip Olayı

    Şimdi baylar, savaş tarihimizde önemli bir olay olan Ali Galip sorunu üzerinde izin verirseniz biraz geniş bilgi vereyim:
    "Baylar, daha Temmuz başında, Erzurum'da bulunduğum sırada Celâdet ve Kâmuran Âli adında iki kişinin yabancılarca, pek çok para ile İstanbul'dan Kürdistan'a gönderileceği, bunların türlü yalanlar söyleyerek kafaları karıştırmak ve bize karşı halkı kışkırtmakla görevlendirildikleri ve bir iki gün içinde yola çıktıkları ya da çıkacakları haber alındı. Bu haber üzerine, bunların sessizce gözetlenmeleri ve tutulmaları gereğini 3 Temmuzda Diyarbakır'da On Üçüncü Kolordu Komutanına ve ayrıca Kurmay Başkanı olan Halit Bey'e ve Canik Mutasarrıfına bildirdim.
    20 Ağustosta, On Üçüncü Kolordu Komutanına verdiğim buyrukta, söz konusu kişilerin İstanbul'dan yola çıktıklarının bildirildiğini ve alınacak önlemler arasında özellikle Mardin istasyonunda sıkı bir denetleme yapılmasının uygun olacağını yazdım.
    Sivas Kongresinin ikinci günü, yani 6 Eylülde, "Bedirhanlı ailesinden Celâdet ve Kâmuran ile Diyarbakırlı Cemil Paşa oğlu Ekrem adlarında üç kişinin, yanlarında eskiden Diyarbakır ilinde bize karşı propaganda yapan bir yabancı subayla birlikte, silahlı Kürtler koruyuculuğunda Elbistan ve Akçadağ (Eski adı:Arga) üzerinden Malatya'ya geldikleri ve kendilerini mutasarrıf ile belediye başkanının karşıladıkları On Üçüncü Kolordunun yazısından anlaşılıyor."
    On Beşinci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'nın Üçüncü Kolordu Komutanlığına, bununla ilgili olarak gönderdiği 6 Eylül 1919 gün ve 529 sayılı şifre telinde verilen bilgide: "Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere İstanbul Hükümetinin izniyle dolaştığını söyledikleri; Malatya'da bulunan süvari alayının, er sayısı az olduğundan, bunları yakalamaktan çekindiği; bununla birlikte, bunların hemen yakalanması için İstanbul'a başvurulduğu On Üçüncü Kolordudan bildirilmiştir. Bu adamların ne amaçla ve ne görev için nereleri gezecekleri konusundaki bilgisini, Harput Valisinden sordum." denilmekteydi. (belge: 56) Harput Valisi Ali Galip Bey'dir. Bu adamların ne amaçla geldiklerini 3 Temmuzdan beri biliyoruz. Beş on silahlı Kürt'e karşı bir süvari alayının er sayısı az görülmüş, yakalanmasına cesaret edilmemiş. Asıl dikkate değer şey, bunların yakalanması için İstanbul'a başvurulmuş olduğu haberidir!
    Bu küçük ve önemsiz gibi görünen noktaları; o zamanki durumu görüşte, dikkati çeken düşünce ve anlayış ayrılıkları gösterdiği için anıyor ve belirtiyorum.
    Diyarbakır'da, On Üçüncü Kolordu Komutanının tutumu kuşku verici görüldüğünden, doğrudan doğruya bu kolordunun Kurmay Başkanına, Üçüncü Kolordu Komutanının imzasıyla 7 Eylül 1919 günü yazılan kişiye özel şifrede, Vali Galip, Malatya Mutasarrıfı Halil, Kâmuran, Celâdet ve Ekrem Beylerle birlikte İngiliz binbaşısının ne yapıp yapıp yakalanmaları ve Sivas'a yollanmaları amacıyla, Elazığ'da bulunan On Beşinci Alay Komutanı İIyas Bey'in kendi komutası altında altmış kadar atlı ve katırlı erle en geç 9 Eylülde Harput'tan Malatya'ya doğru yola çıkması için -işin ivediliği dolayısıyla- doğrudan doğruya buyruk gönderildiği bildirildi ve birliğin çabucak yola çıkmasının sağlanması rica edildi. 8 Eylülde Sivas'tan da bir otomobil ile bazı subaylar gönderileceği bildirildi. (belge: 57)
    Diyarbakır'dan Kurmay Başkanının bana gönderdiği 7/8 Eylül 1919 günlü şifrede şöyle deniliyordu:
    "Yakalama ile ilgili isteği öğrendim. Bu konuda komutan beyin buyruk vereceğini hiç sanmıyorum. Çünkü askeri niteliklerini çok iyi biliyorum. Benim göndereceğim buyruğu ise, tümüyle yerine getirmekten çekinirler. Bu konuda İstanbul'la yazışma yapmaktayız. Bu durum karşısında gerekenin yapılması yüksek kararınıza bağlıdır. Şifre kaleminin 357 sayısıyla sunulmuştur."
    On Üçüncü Kolordu Kurmay Başkanı
    Halit
    Elazığ'daki Alay Komutanı İlyas Bey'den On Üçüncü Kolordu Komutanının buyruğuna karşılık olarak gelen 8 Eylül günlü telde de: "Kolordudan aldığım buyruk üzerine yola çıkmam geri bırakıldı. Kolordunun izni olmadan buradan ayrılmam uygun olmayacağından yola çıkma buyruğunun kolordudan verilmesini sağlayınız." denilmekteydi. (belge: 58)
    Halit Bey'e hemen verdiğim karşılık şuydu:
    7/8 Eylül 1919 Bilinen kişilerin kötülükleri belli olmuştur. İstanbul Hükümeti... bu kötülükte ortaktır. Oradan buyruk beklemek, düşmana fırsat vermektir. Bu konudaki bildirimleri, hiç kimseyi duraksatmayacak biçimde yapmak, hemen buyruk vermek, vakit geçirmemek gerekir. Komutanı duraksayacak gibi görüyorsanız, siz, bizim Elazığ ve Malatya'daki alay komutanlarına gönderdiğimiz buyrukların yerine getirilmesini ilgililere bildiriniz. Gerçekten gerekiyorsa, komutayı uygun gördüğünüz tümen komutanlarından birisi ele alsın. Yavaşlık zamanı geçmiştir. İşin yapıldığını bildiren karşılık telinizi bekliyoruz kardeşim.
    Alay Komutanı İlyas Bey'e de, o gün kendim şu buyruğu verdim: "Bilinen kişilerin hayınlığı belli olmuştur. İstanbul'daki Hükümet de bunların hayınlığına ortaktır. Kolordunuz komutanı belki bu konuda ne yapılacağını yazı ile sorar ve karşılık alamaması akla gelebilir. Bunun için sorunun çözümlenmesini ve sonuçlandırılmasını sizden beklerim. Vereceğiniz karşılığı gözlüyorum efendim. Malatya'daki işleri bitirdikten sonra gerekirse, Sivas'ta bize katılırsınız. Mustafa Kemal." Kapalı tel dışındaki imza da Üçüncü Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey'indi.
    Malatya'da bulunan On İkinci Süvari Alayı komutanını da 7/8 Eylül gecesi, kendim telgraf başına çağırtmıştım ve görüşmekteydim. Alay Komutanı Cemal Bey'den durumunu ve kuvvetini sorup öğrendim. Gelenlerin yanlarında bulunan silahlı Kürtlerin "on beş, yirmi kişi kadar" olduğunu ve alayın da merkezde "ancak o kadar kuvveti" bulunduğunu söyledi. Ben, kuvveti yeter gördüm. Süvari ve topçu alayının yalnız subayları bile yetebilirdi. Yalnız özel ve ruhsal durumu anlamak istiyordum.
    Bunun üzerine telgraf konuşması şöyle oldu:
    Ben, "Vali Galip Bey ve İngiliz Binbaşısı ile Kâmuran, Celâdet ve Ekrem Beylerin hepsinin iyi hazırlanacak bir düzenle bu gece yakalanarak Sivas'a gönderilmeleri çok gereklidir. Durumunuz bunu yapmaya elverişli midir? Size buradan ve Harput'tan yardım yetiştirilecektir".
    Cemal Bey, "Valiyi de birlikte mi?"
    Ben, "Özellikle, evet".
    Cemal Bey, "Bildirdiğim gibi, durum ve kuvvetim buna elverişli değildir. Kâmuran, Celâdet ve Ekrem Beylerin yakalanmaları konusunda On Üçüncü Kolordu Komutanıyla yazışmalar yapıldı. Sonunda, durumun inceliği dolayısıyla, şimdilik yakalanmalarının uygun olmayacağını bildirir buyruk da gelmiştir." dedi.
    Artık bu kişinin daha çok üstüne varılamazdı. "Kendilerine sezdirmeksizin sıkıca göz altında bulundurunuz. Kolordunuzdan buyruk gelecektir. Giderlerse, ne yana ve ne gibi araçla yola çıkacaklarını hemen bildiriniz." yönergesini vermekle yetindim, (belge: 59)
    8 Eylül günü Cemal Bey'den şifre tel ile "bilinen kişilerin şimdi gene orada olup olmadıklarını ve gözetlemeye ne ölçüde güvenilebileceğini" sordum ve kendisine "günde iki kez rapor vermesini" buyurdum...
    Halit Bey'e yazdığım tele ertesi gün (8 Eylül 1919) aldığım karşılıkta, Elazığ Alay Komutanı İlyas Bey'e buyruk verildiği ve bu buyruğun örneği bildiriliyordu. (belge: 60)
    Kolordu Komutanı Cevdet Bey de, İlyas Bey'in katıra bindirilmiş 52 er ve iki ağır makineli tüfekle, 9 Eylül sabahı yola çıktığını ve 10 Eylül akşamı Malatya'da bulunacağını bildirdi. 9 Eylül günlü olan bu şifresinde "muhalefetle dolu olan bir çevrede daha çok iş yapmamakta kendisini özürlü saymamı" da bildiriyordu. (belge: 61)
    9 Eylülde, İlyas Bey'in birliğinden başka, Aziziye'den iki süvari bölüğü, Siverek'ten Malatya'daki alaya bağlı bir bölük de Malatya'ya gönderildi. (belge: 62)
    Vali Ali Galip'in ve Bedirhanlılarla Cemil Paşa oğlu'nun yaptığı propagandanın etkisini ortadan kaldırmak için Elazığ ve Dersim dolayları ile ilgisi olduğunu bildiğim ve o sırada Kemah'ta bulunan Hâlet Bey'e (eski milletvekili) 9 Eylülde, Elazığ'a gitmesini ve Haydar Bey'le bağlantı kurmasını yazdım (belge: 65). Ayın sonuna doğru oraya vardı.
    Van Valisi bulunan Haydar Bey de Elazığ Valiliği görevini almak üzere Erzurum'dan gönderilmişti. Haydar Bey, On Beşinci Kolorduyu bağlı olup Mamahatun'da bulunan bir süvari alayı ile de bağlantı kurarak, gerektiğinde bu alayı Malatya'ya doğru yola çıkaracaktı.
    Otomobil ile bazı subayların Malatya'ya gönderileceğini de yazmıştım.
    Gerçekten, arkadaşlarımızdan Recep Zühtü Bey, görünürde "Üçüncü Kolordu Yaveri" sanıyla ve benden aldığı özel yönerge ile, yanına başka bazı kimseler olduğu halde, otomobille Malatya'ya gitmek üzere, 9 Eylülde yola çıktı. Ne yazık ki, bindiği otomobil, yolların bozuk ve çamurlu olmasından Kangal'da kırılmış ve tam zamanında Malatya'ya yetişememişti. Kangal'dan sonra, kimi zaman araba ve kimi zaman hayvanla gece gündüz yol alarak Sivas'tan çıkışının dördüncü günü öğleden sonra Malatya'ya ulaşabilmişti. Recep Zühtü Bey'in verdiği raporlar, durumun aydınlanmasına çok yardım etmişti. Baylar, 10 eylül günü geç vakit şu teli aldık:
    Kişiye özeldir.
    Hiç durmayacaktır. Malatya'dan, 10.9.1919

    Sivas'ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nedir:
    1- 10.9.1919 saat 2 sonrada kötü bir olayla karşılaşmadan Malatya'ya ulaşılmıştır. 2- Bilinen kişilerin hepsinin, ne yazık ki, Kâhta'ya doğru kaçtıkları; ayrıntıların sonra bildirileceği, bilgilerinize sunulur.
    15'inci Alay K.
    İlyas
    Aynı günde ve fakat, İlyas Bey'in telinden sonra da şu teli alıyoruz:
    Çok ivedidir. Malatya'dan, 10.9.1919
    Sivas'ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne:
    1- Harput Valisi ile Malatya Mutasarrıfı, İngiliz Binbaşısı ve yardakçıları, sizce bilinen kişiler, On Beşinci Alayın Elazığ'dan yola çıktığını ve kendilerinin yakalanacaklarını haber alır almaz, bugün sabah erkenden kaçmışlardır. Bunların Kâhta'daki Bedir Ağa'nın yanına gittikleri ve oradan bulacakları Kürtlerle burayı basmaya gelecekleri söylenmektedir. 2- Bunlar ve Bedir Ağa aşireti, kötülüğe yeltenirlerse kovuşturma yapılması için Kolordudan buyruk alınmıştır; izlenmektedirler ve sonuç ayrıca bildirilecektir. 3- On Beşinci Alay Komutanının, buyruğu altındaki kuvvetle, bugün saat 2 sonrada Malatya'ya geldikleri bilgilerinize sunulur.
    12'nci Süvari Alayı Komutanı
    Binbaşı Cemal
    İkisi bir günde yazılmış olan bu teller, yan yana getirilerek incelenirse ilgi çekici bazı noktaların göre çarpmamasına olanak yoktur.
    Süvari Alayı Komutanı Cemal Bey, bizden aldığı yönergeye uyarak bilinen kişileri sıkı ve güvenli bir biçimde göz altında bulunduracak ve günde iki kez rapor verecekti.
    Adı geçen kişiler 10 Eylül günü sabah erkenden kaçtıkları halde Cemal Bey bu bilgiyi, ancak İlyas Bey birliğinin varışından ve İlyas Bey'in raporundan sonra gönderiyor. Cemal Bey, kaçanların, İlyas Bey birliğinin Elazığ'dan yola çıkışını haber aldıklarını bildiriyor. Oysa telgrafhane Cemal Bey'in gözetimi altında idi.
    Sonra, kaçakların, Kürtleri toplayıp Malatya'yı basacaklarının söylendiğini de ekliyor. Bu noktalar süvari alayı komutanı üzerine kuşkuları çekmeyecek gibi uzak değildir.
    Sonradan alınan bilgilerden anlaşıldı ki, Ali Galip ve arkadaşlarına 9 Eylül akşamı haber verilmiştir. Ali Galip geceyi hükümet konağında uykusuz geçirmiştir. 10 Eylülde yanlarında birkaç jandarma ve silahlı Kürtle birlikte, hükümet konağında toplanıyorlar; sandık emininin (veznedarın) odasına giriyorlar; sandığı (kasayı) açıyorlar; birlikte alıp ***ürmek üzere altı bin lira sayıp bir yere koyuyorlar ve sandığa koymak üzere şu senedi yazıyorlar:
    "Mustafa Kemal Paşa ve yardakçılarının tepelenmesi giderlerine karşılık olmak üzere ilgili buyruğa uyularak altı bin lira alınmıştır. 10 Eylül 1919: Halil Rahmi, Ali Galip."
    İlyas Bey birliğinin Malatya'ya yaklaşmakta olduğunun anlaşıldığı bir sırada süvari alayı komutanı, subaylara Mutasarrıfın evini hedef gösteriyor. Mutasarrıfın evini sarıyorlar, telefon tellerini kesiyorlar ve evi basıyorlar. Bu işin başladığını sezinleyen Halil Bey'in eşi, hükümet konağına haber veriyor. Hükümette para almakla uğraşan Vali, Mutasarrıf ve arkadaşları durumu öğrenir öğrenmez korku ve telaşla her şeyi unutup ayırdıkları parayı ve yazdıkları senedi olduğu gibi bırakıyorlar ve adamlarıyla hazır bulunan atlarına binerek hemen kaçıyorlar (belge: 66, 67).
    Süvari alayı komutanı ve topçu alayı komutanının, Valinin geceyi hükümet konağında geçirmekte olduğunu bilmedikleri kabul edilemez. Mutasarrıftan çok, Valinin tutulmasının önemli olduğu da besbelliydi, Öyle ise, bu kişilerin kaçmasına göz yumulduğu kesin bir gerçektir. En zayıf yoruma göre: Bilinen kişilerin yanlarındaki beş on silahlı jandarma ve Kürt ile çarpışmadan büyük kötülük doğabileceği kuruntusu Malatya'dakileri dolaylı önlem almağa sürüklemiş ve adı geçen kişileri ürküterek kaçırmayı yeğletmiştir, denilebilir.
    10 Eylülde İlyas Bey'e verdiğim yönergede başlıca belirttiğim noktalar: 1- Kaçakların ivedilikle yakalanmaları; 2- Kürtlük akımına kesinlikle elverişli alan bırakılmaması; 3- Malatya'da mutasarrıflık görevini Jandarma Komutanı Tevfik Bey'in üstüne alması; uygun görülecek namuslu ve yurtsever bir kişinin de Harput'ta valilik görevine hemen başlaması; 4- Malatya ve Harput'taki hükümet kuvvetleri eksiksiz ele alınarak ulusa ve yurda karşı hiçbir davranışa meydan verilmemesi; 5- Kaçaklara uyanların acımadan ve aman vermeden yok edileceğinin duyurulması ve namuslu halka gerçeğin bildirilmesi; 6- Ulusal varlığımızı tehlikeye sokacak olan yabancı askerlere de karşı konulacağının göz önünde bulundurulması gibi düzenlemelerin ve önlemlerin bildirilmesi idi. (belge: 68)
    Baylar, kaçakların o dolaylardaki aşiretlerden bir takım Kürtleri toplayabileceklerini ve Maraş'ta bulunan yabancı kuvvetlerden bile yararlanabileceklerini kesin imiş gibi kabul etmek gerekiyordu. Onun için, alınmış olan düzeni pekiştirmek ve bu işe ayrılmış olan birlikleri artırmak gerekiyordu. Bu amaçla Sivas'tan, katıra bindirilmiş bir birlik daha 9 Eylül akşamı Malatya'ya gönderildiği gibi Üçüncü Kolordu da elden geldiğince, birliklerini güneye indirecek; On Üçüncü Kolordu, izleme işini sağlayacak ve hainlere kıpırdayacak fırsat vermemek için en geniş ölçüde etki yapmak gerekli olduğundan, Mamahatun'daki süvari alayı da Harput'a doğru gönderilecekti. Bu konuda Üçüncü, On Üçüncü ve On Beşinci Kolordu Komutanlarına gereği gibi bildirimler yapıldı ve dileklerde bulunuldu. (belge: 69)
    Baylar, verdiğimiz yönergelere göre kaçakları izletirken, bir yandan da, elimize geçen bazı belgeleri gözden geçirelim. Bu belgelerin, olayı ve Ali Galip'in giriştiği işleri, İstanbul Hükümetinin kötülüklerini her türlü açıklamadan daha iyi belirteceğini sandığımdan, olduğu gibi okunmaları gereksiz görülmez düşüncesindeyim.
    İlkin, Dahiliye Nazırı Adil Bey'le Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa'nın birlikte imzalayarak Elazığ Valisi Ali Galip Bey'e gönderdikleri 3 Eylül 1919 günlü yönergeyi okuyalım.
    Bundan sonra, Dahiliye Nazırının, gönderilecek kuvvet ve harcanacak para tutarı ile ilgili olarak Bâbiâli'den çektiği teli görürüz:
    İstanbul (Deraliye)
    906
    Kendisi açacaktır.

    Elazığ Valisi Galip Beyefendi'ye
    Y: 2 Eylül 1919 sayı: iki. Sunulmuştur. Padişah buyruğu bugün çıkacaktır. Demek, durum kesinleşmiştir. Yönerge şudur: Bildiğiniz gibi Erzurum'da Kongre adı altında birkaç kişi toplanarak birtakım kararlar aldılar. Ne toplananların ne de aldıkları kararların bir temeli ve önemi vardır. Fakat bu davranışlar ülkede birtakım söylentilere yol açıyor. Avrupa'ya ise pek şişirilerek yansıtılıyor. Bundan dolayı, pek kötü etkiler yapıyor. Ortada önemsenecek hiçbir kuvvet, hiçbir olay yokken salt bu şişirmelerden ve kötü etkilerden kaygılanan İngilizlerin son günlerde Samsun'a epeyce bir kuvvet çıkaracakları anlaşılıyor. Hükümetin, her yere olduğu gibi size de gönderdiği belli bildirimlere aykırı tutum sürdürülürse, çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas'a ve oradan daha ilerleyerek birçok yerlere girmeleri olasılığı uzak değildir. Bu ise, ülkenin yararına elbette aykırıdır. Erzurum'da toplanan belli kişilerin yakında Sivas'ta toplanarak yine bir kongre yapmak istedikleri, yapılan yazışmalardan anlaşılıyor. Böyle beş on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkmayacağı hükümetçe bilinmektedir. Fakat bunları Avrupa'ya anlatmanın yolu yoktur. İşte bunun için bunların orada toplanmasını önlemek gerekiyor. Bunun için de her şeyden önce Sivas'ta hükümetin tam güveneceği ve yurdun esenliğine uygun olan bildirimleri eksiksiz yerine getirmeye kararlı bir vali bulundurmak gerekmektedir. Sizin gibi yüksek bir kişiyi onun için oraya gönderiyoruz. Gerçi Sivas'ta kongre yapmak isteyen birkaç kişiye engel olmak pek güç bir şey değilse de kimi general, üstsubay, subay ve erlerin de bunlarla bir düşüncede olduklarının anlaşılması dolayısıyla, hükümetin alacağı önlemleri ellerinden geldiğince etkisiz bırakacakları ve bilinen kişileri olabildiğince koruyacakları dikkate alınarak, güvenilir bir iki yüz kişinin buyruğunuz altında bulunması başarı sağlamak için uygun görülmektedir. Bundan dolayı, önce de yazdığım gibi oralardaki Kürtlerden güvenilen yüz, yüz elli süvariyi birlikte alarak, ne için oradan gidildiği hiç kimseye sezdirilmeden Sivas'a, hiç kimsenin beklemediği bir zamanda varıp valiliği ve komutanlığı hemen ele alacak ve oradaki jandarmalarla askerleri sayıları çok az olmakla birlikte, işi iyi yönetecek olursanız, karşınızda başka bir kuvvet bulunmayacağı için hemen etkin bir duruma girerek, toparlanmalarına meydan vermemiş olacağınız ve orada bulunanlar varsa hemen yakalatıp göz altında İstanbul'a gönderebileceğiniz apaçıktır. Bu yolla ele geçirilecek hükümet gücü ve erki, yurt içinde serüvenci davranışlarda bulunanları yıldırarak bu türlü hoşa gitmeyen davranışların ortaya çıkmasını önleyeceği gibi, dışarda da iyi etki yaparak yabancıların asker çıkarmak ve oralara girmek yolundaki düşüncelerden vazgeçmeleri için hükümetçe yapılacak başvurma ve girişimlere sağlam bir dayanak olacaktır. Aslına bakılırsa, Sivas'ın kimi ileri gelenlerinden sağlam olarak öğrenildiğine göre halk, bu politikacıların kışkırtmalarından, para toplamak için yaptıkları baskılardan pek çok iğrenmiştir, bunların önlenmesi için hükümete her türlü yardıma hazırdır. Orada hemen jandarma yazılacak istenildiği kadar er bulunacağı ve buna, sözü geçer kişilerce özel olarak yardım edileceği bildirilmektedir. Böylece yeter sayıda ve hükümete sıkıca bağlı bir jandarma örgütü kurduktan sonra, birlikte ***üreceğiniz süvarileri memnun ederek yerlerine göndeririz. İşte alınacak önlemler bunlardır. Bunun kolaylıkla ve başarıyla uygulanması, yalnızca işi son derece gizli tutmaya bağlıdır. Sivas'ta görev aldığınızı, dahası oralara doğru gideceğinizi evinizde en güvendiğiniz kimseye bile söylemeyiniz ve Sivas'a girinceye dek işi yanınızdakilere de sezdirmeyiniz. Bu, başarının baş ilkesidir. Bundan ötürü, şimdilik ne yapıp yapıp ailenizi orada bırakarak, çevredeki aşiretleri denetlemek için beş on gün dolaşacağınızı evinizdekilere ve başkalarına söyleyerek hemen yola çıkıp bir gün önce Sivas'a ansızın varmaya çalışmalısınız. Oraya vardığınızda aşağıdaki telyazısını gerekenlere bildirip valiliği ve komutanlığı ele alarak hemen işe başlamalısınız. Bir yandan da makine başında Nazırlığa durumu bildirmelisiniz. Böylece durum belli olur olmaz size yine makine başında gereğine göre bildirim yapılacaktır. Böylece işe başladıktan sonra, ne zaman uygun görürseniz ailenizi ve eşyanızı Sivas'a getirtebilirsiniz. Ancak şimdi orada bulunan Reşit Paşa'nın valilikten çıkarıldığı, yerine başkasının gönderileceği her nasılsa duyularak, kendisi Nazırlığa başvurduğu ve adları sizce bilinen kimselerin yakında Sivas'ta birleşmek istedikleri, alınan yazılardan anlaşıldığı için yok yere bir dakika geçirilmeyerek bir an önce yola çıkıp bir saat önce Sivas'a ulaşmaya çalışmanız da, işi başarma bakımından çok önemli ve çok gereklidir. Şu nedenlere ve düşüncelere göre, ne zaman yola çıkıp ne sürede Sivas'a varabileceğinizin bildirilmesi gerekmektedir. Sivas'ta ilgililere göstereceğiniz telyazısı şudur: Sizin Sivas valiliğine ve komutanlığına atanmanızı, hükümet kararlaştırmış ve Padişah Hazretleri onaylamış olduğundan hemen yola çıkıp bu telyazısını Sivas'taki asker ve sivil memurlardan gerekenlere göstererek valilik ve komutanlık görevini almanız ve işe başlamanız ve hemen durumdan bilgi vermeniz bildirilir. 3.9.1919
    Dahiliye Nazırı Harbiye Nazırı
    Adil Süleyman Şefik


    Çok İvedidirsplül 1919
    Malatya'da Elazığ Valisi Galip Beyefendi'ye
    Y: 6 Eylül 1919 Haydutları izlemek için gönderilecek kuvvet giderlerinin jandarma ödeneği karşılık tutularak mal sandığından ödenmesi gereklidir. Kaç kuruş harcanacağının ve gönderilecek kuvvetin sayısıyla yola çıkış gününün ivedilikle bildirilmesi.
    Nazır
    Âdil
    Dahiliye Nazırı üç gün sonra da, Ali Galip'in bir teline karşılık olduğu anlaşılan şu teli veriyor:
    İvedidir. İstanbul'dan, 9.9.1919
    Malatya'da Elazığ Valisi Beyefendi'ye
    Y: 8 Eylül 1919, sayı: 2. Sivas'ta güvenilir aracı olmadığından yeterince bilgi.... alınmamakta ise de ora halkından, burada bulunan bir adamın sözlerine ve başka yerlerden de alınan genel bilgilere göre ilkin, halk bu kışkırtmaları istememektedir. İkincisi, asker, yok denecek kertede azdır. Bu ayaklanmayı yönetmekte olanlar, bilinen kişilerle kimi komutan ve subaylardır. Bunlar, işe ulusal bir kılık vererek amaçlarını benimsetmeye çalışmaktadırlar. Oysa, ulus bu işleri benimsemiyor. Orası daha yakın olduğundan istediğiniz bilgiyi daha kolaylıkla elde edebilirsiniz. Kaldı ki gazeteler, her nasılsa oraya atandığınızdan söz ettikleri için, bir gün önce gitmeniz daha çok önem kazanmıştır. Yanınızda bulunduracağınız kuvvet ne kadar çok olursa başarıyı o ölçüde kolaylaştıracağı apaçıktır. Bu kuvvetin sayısıyla ne zaman yola çıkacağınızı bir gün önce belirleyip bildirmenizi bekliyorum.
    Nazır
    Adil
    Ali Galip Bey, yanıt olarak, Malatya'dan şu son teli veriyor:
    Çok ivedi ve gizlidir.
    Kendisi açacaktır.

    Dahiliye Nazırlığına
    İçinde bulunduğumuz ayın on dördüncü günü yeter kuvvetle haydutların izlenip yakalanması için Malatya'dan yola çıkmak üzere gerekli önlemler alınmıştır. Tanrı'nın yardımıyla çarpışmada başarı sağlanacağına güvenilsin. Yalnız, yazılarımın karşılıkları ve gerekleri geciktirilmemelidir. 9.9.1919
    Elazığ Valisi
    Âli Galip
    Bu telden, 9/10 Eylül gecesini hükümet konağında yürek çarpıntıları içinde sabaha dek uykusuz geçiren Ali Galip'in, 9 Eylül 1919 günü daha yiğitliğinin üzerinde olduğu ve Tanrı'nın yardımıyla çarpışmada başarı sağlayacağından çok umutlu bulunduğu anlaşılıyor.
    Baylar, olaydan ve bu belgelerden kendilerine bilgi verilen sivil yönetim başkanlarının, Dahiliye Nazırı Adil Bey'e ve komutanların da Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa'ya güvensizliklerini bildiren teller çekmelerinin uygun olacağı düşünüldü. Herkesin dikkati çekildi.
    Sivas Valisi Reşit Paşa'nın teline karşılık veren Âdil Bey'in şu sözleri pek şaşılmaya ve yadırganmaya değer. Âdil Bey, sözünü ettiğim telini şu cümlelerle bitiriyordu: "...Elbette Padişah ve Ha**** Hazretlerinin yüksek iradelerine uymak gereğini anlarsınız.". (belge: 70)
    Baylar, bir rastlantıyla bu telin alındığı sırada ben de telgrafhanede bulunuyordum. Bir aralık dayanamadım; şu teli karalayıp, çekilmek üzere görevliye verdim:
    11.10.1919
    Dahiliye Nazırı Âdil Bey'e Ulusun, padişahına düşünce ve dileklerini bildirmesine engel oluyorsunuz. Alçaklar, cana kıyıcılar! Düşmanlarla birlik olup ulusa karşı haince düzenler kuruyorsunuz. Ulusun gücünü ve iradesini anlamaya gücünüz yetmeyeceğine kuşkum yoktu. Fakat yurda ve ulusa karşı haincesine ve bütün gücünüzle uğraşacağınıza inanmak istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın. Galip Bey ve yardakçıları gibi akılsızların bönce ve kuruntuya dayanan vaatlarına kapılarak ve Bay Novil gibi ulusumuz ve yurdumuz için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak işlediğiniz alçaklıkların ulusça yükletilecek sorumluluğunu göz önünde tutunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.
    Mustafa Kemal
    Bütün komutanlar da ilgililere, gerektiği gibi başvurdular.
    12 Eylüle kadar aldığımız raporlardan kaçakların, 10/11 Eylül gecesini Raka'da geçirdikleri ve 11/12 Eylül gecesini de, Raka'nın yarım saat yakınında bir köyde, bir aşiret başkanının yanında geçireceklerinin anlaşıldığı bildiriliyordu (belge: 71). Bu bilgi, 20'nci, 15'inci ve 13'üncü Kolordu Komutanlarına bildirildi. (belge: 72)
    11 Eylülde ve 11/12 Eylülde Malatya ile telgraf başında yapılan haberleşme, henüz Malatya'da, kesin buyruk ve yönerge almış kişilerin daha kafalarında karışıklık olduğunu gösterir nitelikte idi.
    Elazığ'dan gelen Alay Komutanı İlyas Bey: "Mutasarrıf Bey'in gönderdiği bir özel kişi tarafından, Vali Ali Galip ve Mutasarrıf Halil Beylerin bazı koşullarla yerlerine dönmek istedikleri bildirilmiş. Bunun için, ülkenin esenliği adına bunların bu yoldaki isteklerini kabul etmenin uygun olup olmadığı konusundaki buyruğunuzu beklediğimiz bilgilerinize sunulur." demekteydi. (11 Eylül) (belge: 73)
    Bunun ardından, 11/12 Eylül gecesi de, yine telgraf başına gelen Süvari Alayı Komutanı Cemal, Mutasarrıf Vekili Tevfik, Topçu Alayı Komutanı Münir, Jandarma Yüzbaşısı Faruk, Baytar Binbaşısı Mehmet ve Elazığ'dan gelen Alay Komutanı İlyas beyler adına, İlyas Bey şunları yazdırdı:
    Malatya'dan İlyas Bey -Güvenilir bir kişi olan Jandarma Yüzbaşı Faruk Bey'den şimdi alınan bilgi aşağıdadır:
    Faruk Bey, Kâhta ve çevresinde kaçakları izliyordu. Malatya'ya beş saat uzaklıkta Raka köyünde Kürtlerin toplandıklarını ve şimdi Mutasarrıfla arkadaşlarının orada bulunduğunu; Siverek'e kadar olan aşiretlerin birbiri ardınca adı geçen yere gelmekte olduklarını ve Dersim aşiretlerine varıncaya değin Kürtlük adına çağrıldığını; Mutasarrıfın düşüncesine göre, ilkin Malatya'ya saldırıp baştan başa yağmaladıktan sonra bütün kuvvetle Sivas'a doğru yürüyeceklerini; Malatya'da bulunan Türkleri öldüreceklerini ve kovacaklarını; bunlar yapılırken Dersimlilerin de Harput'a yürüyeceklerini bildiriyor. Çünkü Mutasarrıfın Malatya'dan gitmesi Kürtlük adına kendilerini büyük ölçüde aşağılama ve horlama sayılıyormuş. Vali, bu yağma ve öldürmeden yana olmadığını, fakat Mutasarrıfın düşüncesine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya'ya savaşla girdikleri zaman Kürt bayrağı çekileceği ve yanlarındaki İngiliz Binbaşısının da Urfa'da bulunan İngiliz tümeninin gelmeye hazır olduğunu söylediği bildirilmiş ise de Hacı Bedir Ağa'nın bunu kabul etmediği, aşiretlerin de Malatya'nın Kürdistan olduğunda ve Malatya'da Kürt bayrağı çekilmesinde ayak diredikleri; dün akşam Vali Malatya'ya dönmek istemiş ise de bırakmadıkları hiçbir abartma yapılmaksızın bilgilerine sunulur. Koşulları aşağıdadır: 1- Valinin yerine dönmesi; 2- Mutasarrıfın gene eski yerinde kalması; 3- Elazığ'dan gelen erlerin geri gönderilmesi; 4- Valinin yüz silahlı Kürtle Malatya'ya girdiği zaman sessizliğin korunması ve Sivas'a doğru yürümesi; 5- Aşiretlerden alınan yedi tüfek, bir tabancanın geri verilmesi; 6- Yukarda bildirdiklerime buyrukları. İlyas Bey'e şunu yazdım.
    11/12 Eylül 1919
    Malatya'da İlyas Beyefendi'ye
    1- Verdiğiniz bilgi Kurulumuzca dikkate alındı. Size koşulları bildirenler kimlerdir? Elbette böyle bir bağlantıya girişmek kesinlikle doğru değildir. Hainlikleri ortaya çıkan Vali, Mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları ve kışkırtmaya çalıştıkları bazı aymaz kişileri uyarmak söz konusudur. Bunun için çok sert karşılık vermek gerekir. 13'üncü, 15'inci ve 3'üncü Kolordu Komutanları, bu dakikada telgraf başında hep birden alınacak önlemleri kararlaştırmaktadırlar. Olanak içindeki kuvvetler her yandan yola çıkarılmışlardır. Sessizlik ve ciddiyetle; oraca gereken önlemleri sizin almış bulunduğunuza güvenimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili Tevfik Bey kardeşimizin, hükümetin gücünü ve etkinliğini en geniş ölçüde göstermesi önemle dikkate alınmalıdır. 2- Bu anda bütün Anadolu merkezlerinden Padişaha, bu yapılan hainlik bildirilmektedir. Oraca da böyle davranılmalıdır. 3- İngiliz Binbaşının sözleri kurusıkıdır. Kürtlerin de toplanmayı başarsalar bile, askeri birlikler karşısında ne ölçüde başarıya ulaşacaklarını kavrayabilirsiniz. 4- Bedir Ağa'yı ve Keven aşireti başkanlarını ve bu haince davranışı tutmayan başkanları kendi yanınıza çekmeye çalışmanız uygun olur. 5- Adıyaman'dan yola çıkan süvari bölüğüyle, Siverek ve Diyarbakır'dan yola çıkan birer taburla bağlantınız var mı? Nerelere vardılar?
    Telgrafhanede bulunan Kongre Kurulu adına
    Mustafa Kemal
    Gerçi, Kongre toplantıda değildi ve telgrafhanede bulunmuyordu. Fakat içgücünü artırmak için Kongre üyelerinin ilgisini göstermeyi uygun gördüğüm gibi, imza olarak yalnız "Kongre Kurulu" diye de gene bu anlamda ayrıca bir tel daha çektim. (belge: 74)
    Bu telime ek olarak çektiğim telde; Urfa'da, Antep'te, Maraş'ta bulunan ve sayıları pek az olan yabancı kuvvetleri bildirerek: "Size bir yabancı tümeninden söz edenlerin bu söyledikleri, yurt ve ulus hainlerinin yalanını aktararak içgücünüzü kırmak alçaklığından..."dır, dedim. (belge: 75)
    İlyas Bey, bildirimlerime verdiği karşılıkta: "Saldırı olursa çok sert karşılanması kesin olarak kararlaştırılmıştır." dedikten sonra: "Eldeki kuvvet, Malatya'yı uzun süre bir Kürt saldırısına karşı savunmaya yetmez. Bunun için, olabildiğince çabuk, yardımcı kuvvetler gönderilmesini sağlamanızı kesinlikle rica ederim." dedi. (belge: 76)
    İlyas Bey'e, gerektiğinde bir şey bildirebilmek için, telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin başına gitmesini rica ettim. (belge: 77)
    İlyas Bey'in 12 Eylülde çektiği bir teli, çeşitli bakımlardan subaylarımız ve görevlilerimiz için yararlı olur düşüncesiyle, olduğu gibi sunacağım:
    Malatya, 12.9.1919
    Sivas'ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına
    Halep'teki İngiliz ordusundan albay rütbesinde Bay P. Pil (P. Peel) adında bir İngiliz subayı, bugün 12.9.1919 günü öğleyin Malatya'ya gelmiştir. Amacı Malatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde ileri gelen kişilerle, sivi1 ve askeri memurlarla görüşmek olduğunu; kaçak Bay Novil'in görevini bilmediğini ve bu konuda İngiliz Hükümetinin hiç bilgisi olmadığını; böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul edemeyeceğini ve aşiretler içerisinden hemen buraya gelmesi için kendisine buyruk vereceğini söyledi. Eğer haince düşüncelerle buralarda gezdiği kanısına varırsa tutuklu olarak Halep'e göndereceğini sözlerine ekledi. Vali Galip Bey'i de, kendisiyle görüşmek üzere, hayatının korunacağı konusunda güvence vererek buraya çağırmak istedi. Bu konuda üst komutanlardan, adı geçenin buraya gelebileceği üzerine buyruk alınmadan, buraya gelemeyeceğini ve bunun için ilgili yerlere başvuracağımı söyledim. Bu izin buyruğunun ivedilikle getirtilmesine aracı olmamı rica etti. Kendisi "yüksek siyasal mutemet" adıyla anılırmış. İstanbul Hükümeti kendisini tanırmış. Kendisi burada iki gün kaldıktan sonra Harput'a gidecekmiş. Belgesi yoktur. Kendisine, saygıdeğer bir konuk olduğu ve özel saygı gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu kişinin Harput'a doğru gitmesine izin verelim mi? Bildirilmesi. Sivas'tan iki subayın şimdi geldiği bilgilerine sunulur.
    15'inci Alay Komutanı
    İlyas
    Bu telde sözü geçen konularda ne yapılacağını belirten görüşlerimiz, şöyle kısaca bildirildi:
    Tel
    Çok İvedidir, Sivas,12.9.1919

    Malatya'da On Beşinci Alay Komutanlığına
    Y: 12. 9. 1919 1- Kim olursa olsun, belgesiz bir yabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur. Kendisine incelikle fakat askerce, kesinlikle durumu bildirip geldiği yere hemen dönmesi gerektiğini söyleyiniz. Ülkeden çıkıncaya değin de ileri gelen kişilerle ve görevlilerle hiçbir siyasal ilişki kurmaması için yanına becerikli, uyanık bir subay katınız. 2- Kaçak valinin yurda hainlik ile suçlandırıldığını, ele geçince yakalanarak kanunun adaleti pençesine teslim edileceğini, bu konuda başka türlü bir şey yapılamayacağını ayrıca anlatırsınız efendim.
    Mustafa Kemal
    Baylar, alınan önlemler ve yapılan düzenlemeler ve özellikle gösterilen sinirlilik ve sertlik sonucunda, Ali Galip ve Halil Beylerin kandırmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, umutsuz kalan Ali Galip ilkin Urfa'ya ve oradan Halep'e kaçmıştır. Bay Novil de gözaltında rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir. Ötekiler de birer yol bulup kaçmışlardır. Bu evreleri, daha çok açıklamayı yararlı görmüyorum. Bu konuda söylediklerime ek olarak yayımlanacak olan belgeler okununca bugün ve yarın için uyarıcı sonuçlar çıkarılacağını umarım. (belge: 78, 79, 80, 81)

  4. #27
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Hainlerle İşbirliği Yapan Ferit Paşa Hükümetine Saldırış

    Baylar, Ali Galip'in giriştiği işin, Padişahın ve Ferit Paşa Hükümetinin ve yabancıların ortak bir girişimi olduğuna, bilginize sunduğum belgeleri gördükten sonra kimsenin kuşkusu kalmaz, sanırım. Bu hainliğin ortak girişimcilerine karşı alınması gereken durum açıktır. Ancak, karşı girişimde elden geldiğince açık saldırıdan vazgeçmek, o günün gereği olmakla birlikte, girişim gücünü çeşitli hedeflere çevirmekten sakınarak bir noktada toplamak, uygun bir davranış olacaktı. Biz de, saldırılacak hedef olarak, yalnız Ferit Paşa Hükümetini seçtik ve bu işte Padişahın parmağı olduğunu bilmezlikten geldik. Ferit Paşa Hükümetinin, gerçekleri bildirmeyerek Padişahı aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişahın, durumu anlayacak olursa hemen, kendisini aldatanlara hakettikleri işlemi yapacağına güvenimiz olduğunu ileri sürdük ve hükümetin tanıtlanmış olan cinayeti üzerine, elbette kendisine güven kalmayacağından gerçek durumu yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişaha bildirmekle durumun düzeltilebileceğini, girişimlerimiz için çıkış noktası saydık. Bu düşünce ile Eylülün on birinci günü, Padişaha çekilmek üzere bir telyazısı hazırlandı. Bu telde, kestirebileceğiniz gibi, zamanın gereği olan birçok gösterişli sözler içinde: "Hükümetin savaş yoluyla Kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistan'ı ayaklandırarak yurdu parçalatma planının da para karşılığında yüklenilmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıkları; yakalanırlarsa kanunun haklayıcı eline teslim olunacakları ve bu cinayetleri düzenleyerek Dahiliye ve Harbiye nazırlarına emir verdirip uygulattıran İstanbul Hükümetine ulusun inan ve güveni kalmadığı" bildirildikten sonra: "Namuslu kişilerden yeni bir hükümet kurularak bu casus örgütünün haklarında ivedilikle ve adaletli olarak soruşturma yapılması ve cezalandırılması" isteniyor ve: "Adaletli bir hükümetin kurulmasına değin İstanbul Hükümeti ile hiçbir türlü yazışma yapmamaya ve ilişki kurmamaya karar vermiş olan ulustan ordunun ayrılmayacağını, olayın içyüzünü bilen ve olay yerine yakın olan kolordu komutanları, bilginize sunmak zorunda kaldık." deniliyordu. (belge: 82)
    İşte bu telyazısı örneğinin bütün kolordularca İstanbul'a çekilmesi uygun görüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına özel olarak şunları bildirdim:
    "Şimdi bir örnek vereceğiz. Bu örneğin 3'üncü,15'inci, 20'nci,13'üncü ve 12'nci Kolordu Komutanlarının ortak imzalarıyla çekilmesini uygun görüyoruz. Okuduktan sonra öteki komutanlarla aynı zamanda çekmek için bekleyiniz."
    Örnek
    Yüksek Sadrazamlık Katına
    "Şimdi, doğrudan doğruya kutsal başkomutanımız, şanlı Ha****miz Efendimize önemli şeyler bildirmek zorundayız. Engel olunmamasını rica eder; engel olunursa bundan doğacak ağır sonuçların sorumluluğunun yalnız yüksek kişiliğiniz üzerinde kalacağını bilgilerinize sunarız.12'nci Kor., 13'üncü Kor., 20'nci Kor., 15'inci Kor., 3 üncü Kor.
    Padişaha bildirilecek önemli şeyler, daha önce bilginize sunduğum telyazısının içindekilerdi.
    Eylülün 11'inci günü, özellikle 11/12'nci gecesi, her yerdeki Kolordu Komutanları telgrafhanelere el koyarak, kararlaştırılmış olduğu gibi İstanbul'la haberleşmeye çalışıyordu. Ama, Sadrazam ortadan kaybolmuş gibi idi. Karşılık vermiyordu. Biz de, telgraf başında Sadrazamın telleri alıp yanıt vermesi için baskı yapıyorduk. İstanbul telgraf görevlileriyle olan uzun çekişmelerden sonra bir telgraf görevlisi özel olarak şunları bildirdi:
    "Sadrazam Paşa'ya yazılanlar telefonla söylenildi. Alınan karşılıkta: Telyazısında bildirilenler, Sadrazam Paşa Hazretlerinin bilgilerine sunuldu. Bildirilmek istenen şeyler, yöntemine göre telle bildirilmelidir. Telyazıları da yönetimine göre Padişaha sunulur, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor efendim." (belge: 83)
    Bunun üzerine gece yarısından sonra, saat 4'te şu telyazısı Sivas telgrafhanesine gönderildi:
    11 /12.9.1919
    Sadrazam Ferit Paşa'ya
    Yurdun ve ulusun haklarını ve kutsal varlıklarını ayaklar altına alarak ve Padişah Hazretlerinin yüksek şeref ve onurlarını kırarak, aymazca girişim ve davranışlarınız anlaşılmıştır. Ulusun Padişahımızdan başka hiçbirinize güveni kalmamıştır. Bunun için, durumlarını ve dileklerini ancak Padişaha bildirmek zorundadırlar. Kurulunuz, yasadışı davranışlarının ağır sonuçlarından korkarak ulus ile Padişah arasına bir duvar gibi giriyor. Bu yoldaki direnmeniz daha bir saat sürerse ulus artık her türlü davranış ve yürütümünde kendisini özgür ve özürlü sayacak ve bütün yurdun, yasal olmayan kurulunuzla kesin olarak ilgisini ve bağlantısını kesecektir. Bu, son uyarımızdır. Bundan sonra ulusun alacağı durum, burada bulunan yabancı subaylar aracılığı ile İtilâf devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
    Genel Kongre Kurulu
    Sivas Telgraf Müdürlüğüne de gene o sırada telefonla şu buyruk verildi:
    "Kongremizden seçilmiş bir kurulla telgrafhaneye gönderilecek bir telimizin doğrudan doğruya Padişahın özel kalemine (Mâbeyni Humayun) çekilmesine İstanbul'ca engel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içinde telin çekilmesine izin verilmezse, İstanbul'la bütün Anadolu telgraf haberleşmesini kesmek zorunda kalacağımızı üstlerinize bildiriniz."
    Genel Kongre Kurulu
    Kolordu Komutanlarına da aşağıdaki genel bildirim yapıldı:
    Sivas, 11 /12.9.1919
    20'nci Kolordu Komutanlığına
    15'inci Kolordu Komutanlığına
    13'üncü Kolordu Komutanlığına
    3'üncü Kolordu Komutanlığına
    Kongrenin Padişah katına sunacağı dileklerin ulaştırılmasına İstanbul Telgraf Başmüdürlüğünce engel olunmuştur. Verilen bir saatlik süre içinde Padişahın özel kalemine yol verilmezse bütün Anadolu'nun İstanbul'la telgraf haberleşmesinin kestirileceği karşılık olarak adı geçen müdürlüğe bildirilmiştir. Kongrenin bu yasal isteğine olumlu karşılık alınmadığından, bu telimizi alır almaz Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezlerinde ve Sinop'ta telgraf haberleşmelerinin kesilmesi; yani Kongrenin bildirimlerinden başka hiçbir telin İstanbul'a geçirilmemesi ve İstanbul'dan verilecek tellerin kabul olunmaması ve Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı yönündeki telgraf yolunun da tutulması ya da geçici olarak kesilmesi ve işin sonunun bildirilmesi rica olunur.
    Bu yönergeye engel olacak telgraf görevlileri, bulundukları yerde hemen askeri mahkemeye verilerek en ağır cezaya çarptırılacaklardır. İşbu bildirimin yerine getirilmesi 20'nci, 15'inci,13'üncü ve 3'üncü Kolordu Komutanlıklarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi.
    Sivas'ta Genel Kongre Kurulu
    Bu telyazısında bildirilenler, daha sonraki tellerle tamamlandı. (belge: 84, 85 ) 11 /12 Eylül gecesi yapılmış olan genel bildirime ek olarak şu ricada bulunuldu:
    "Bu gece sonuç elde edilinceye değin bütün komutanların, sivil yönetim başkanlarının ve ilgili kurulların telgrafhanelerden ayrılmamaları rica olunur."
    Genel Kongre Kurulu
    Telgrafhanelere de şu uyarma yapıldı:
    "Ektir: Bu bildirimin yerine getirildiği haberi Kongre Kurulunca öğrenildikten sonra gene böylece aramızda haberleşme sürdürüleceğinden telgrafhanelerde adam bulundurulması rica olunur."
    Genel Kongre Kurulu

  5. #28
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ferit Paşa'nın Çekilmesi

    Baylar, ben Asım Bey'e bu son tümceleri yazdırırken (2 Ekim 1919, saat 3.40 sonrada) araya imzasız şöyle bir özel tel girdi:
    "Paşa Hazretleri, İstanbul'da yakın arkadaşlar söylediler. Bütün akşam gazeteleri yazıyormuş. Ferit Paşa sağlık durumu dolayısıyla çekilmiş; Tevfik Paşa, hükümeti kurmakla görevlendirilmiş. Daha sabahtan söyleniyordu; fakat doğrulanmamıştı, şimdi doğrulandı efendim."
    "Bu teli kim veriyor? Anlayınız," dedim, Sormaya zaman kalmadan telin şöylece arkası geldi:
    "Biz, Ankara telgrafçıları. Paşa Hazretlerine saygılarımızı sunarız ve yurdumuzun başına karabasanlı bir bela olan bu hükümetin devrilmesi için, ulusun başında bulunup başarı sağlayışınızı kutlarız. Kendisine söyleme iyiliğinde bulununuz."
    Telgraf haberleşmesi kesildi. Gerçekten 2 Ekim günü Ferit Paşa Hükümeti düşmüş bulunuyordu. Fakat, yeni hükümeti kuran Tevfik Paşa değil Âyandan Birinci Ferik (Senato üyelerinden korgeneral) Ali Rıza Paşa idi.
    Baylar, sırası gelmişken bilginize sunayım; bütün telgrafçılarımızın, ulusal girişim ve eylemlerimize yaptıkları özverili hizmetlerinin ulusal tarihimizde önemli yeri vardır. Kendilerine bugün açıkça teşekkür etmeyi bir ödev sayarım.

  6. #29
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ali Rıza Paşa Hükümeti

    Baylar, Ferit Paşa Hükümetinin düştüğünü ve Ali Rıza Paşa'nın yeni hükümeti kurmakla görevlendirildiğini 2/3 Ekim 1919 günü yazdığım bir genelge ile bütün ulusa bildirdim. Bu genelgenin bir örneğini de, bilgi edinilmesi için, yeni Sadrazama ulaştırdım. (belge: 127)
    2 Ekim günü, yeni hükümet başkanıyla, görüşmek istemiştik. Ertesi gün, bakanlar kurulunun toplantısı sırasında Heyeti Temsiliye ile görüşeceklerine söz vermişlerdi.
    Bilginize sunduğum bu genelgede belli başlı noktalar şunlardı:
    1- Yeni hükümet, Erzurum ve Sivas kongrelerinde kararlaştırılan ve saptanan örgütlere ve ulusal amaçlara saygı gösterirse, Kuvayi Milliye ona yardımcı olacaktır.
    2- Yeni hükümet, Meclisi Milli'nin toplanarak gerçekten denetleme işine başlayıncaya dek, ulusun kaderi ile ilgili hiçbir yüklenmeye girmeyecektir. 3- Barış Konferansına atanacak delegeler, ulusun isteklerini gerçekten anlamış ve güvenini kazanmış bilgili ve güçlü kişilerden seçilecektir.
    Bildiride bu saydığım ilkelerin yeni hükümetçe kabul edilmesinin önerileceği belirtildikten sonra: "Bu konuda başkaca düşündükleri varsa yarın öğleye değin tez elden bildirilmesi" istendi.
    3 Ekim 1919 günü Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya yazdığım telyazısında: "Ulus, şimdiye dek, başına geçenlerin Anayasaya ve ulusal isteklere aykırı davranışlarından üzüntü duydu. Bundan dolayı, yasal haklarını tanıtmak ve kaderini yetkili ve güvenilir ellerde görmek için kesin kararını verdi. Gereken dayançlı girişimlere başladı. Düzenli örgütlere bağlı Kuvayi Milliye, ulusun kesin iradesini bütünüyle gösterme ve tanıtlama gücünü kazandı.
    Ulus, Padişahın güvendiği yüce kişiliğinizle yüksek arkadaşlarınızı güç durumda bırakmak istemez. Tersine, yardımcı olmaya bütün içtenliğiyle hazırdır. Ancak, hükümet üyeleri arasında Ferit Paşa ile işbirliği yapmış nazırların bulunuşu, yüksek hükümetinizin görüşleriyle ulusal isteklerin uygunluk derecesini büyük bir açık yüreklilikle anlamak zorunluğunu doğurmuştur. Ulusa tam güven gelmeden, iyiliğe doğru atılmış olan adımın durdurulması ve yarım önlemlerle yetinilmesi uygun görülmemektedir. Bundan dolayı, şu ilkelerin sizce kabul edilip edilmeyeceğini kesin ve açık olarak anlamak isteriz." dedik ve genelge dolayısıyla bildirdiğim üç ilkeyi saydık. Daha sonra: "Bu temel noktalarda uyuşma olduğu anlaşıldıktan sonra, olağandışı durumun düzeltilmesi amacıyla ikinci derecede bazı diyeceklerimizin de" bulunduğunu bildirdik. (belge: 128)
    Ali Rıza Paşa bugün ant içmek üzere Saraya gideceklerinden telyazımıza yarın yanıt verileceği bildirildi.

  7. #30
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ali Rıza Paşa Hükümetinde Sezilen Duraksama

    Biz, bazı davranışlardan, Ali Rıza Paşa Hükümetinde bir duraksama, bu hükümette bulunan kişilerin de kafalarında bir bulanıklık sezer gibi olduk. Onun için bazı önlemler almayı uygun gördük.
    Gene o gün bir genelge yazdık. Bunda: "Hükümet ile ulus arasında, görüş ve istek yönünden uyuşma sağlandığı, genelge ile bildirilinceye dek, eskisi gibi resmi yazışmanın kesilmiş bir durumda bulundurulması" gerektiğini bildirdik. (belge: 129)
    Bundan başka, her yerden gelen öneri ve düşünceleri birleştirerek bütün kolordu komutanlarına ve ulusal eyleme yardımcı olan valilere de 3 Ekim günü, bazı gizli bildirimlerde bulunduk. Yeni Hükümet ile ilk yazışmalarımızı gösteren bu belgeleri, olduğu gibi yüksek görüşlerinize sunmayı, bundan sonraki yazışmalarımızın ve ilişkilerin kolaylıkla anlaşılabilmesi için uygun görüyorum. İzin verir misiniz?
    Şifre Sivas, 3.10.1919
    Bütün Kolordu Komutanlıklarına ve Ulusal Eyleme Yardımcı Valilere ve Vali Vekillerine
    Aşağıdaki telyazısının Harbiye ve Dahiliye Nazırlarına çekilmesi ve çekildiğinin bildirilmesi rica olunur: "Dahiliye Nazırının haince davranışlarına alet olarak halkı silahlandırmaya ve birbirini öldürtmeye kalkışan Konya Valisi Cemal ve Elazığ Valisi Ali Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil beylerin tutuklanarak askeri mahkemeye verilmeleri ve Trabzon Valisi Galip, Kastamonu eski Valileri İbrahim ve Ali Rıza beylerle Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın görevlerinden çıkarılmaları ve ulusun yasal haklarına saldırıda bulunmadıklarından ve ulusal eylem ve ülküye yardımcı olmalarından dolayı görevlerinden çıkarılan Sivas Valisi Reşit Paşa'nın bu görevinde bırakılması, Bitlis eski Valisi Mazhar ve Van eski Valisi Haydar beylerin hemen açık bulunan illere atanıp çalıştırılmaları istenir."
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk
    Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına
    Mustafa Kemal
    Şifre Sivas, 3.10.1919
    Bütün Vali ve Kolordu Komutanlarıyla Bağımsız Mutasarrıflıklara
    Sadrazama, anlamca aşağıdaki örneğe uygun olarak, başvurulması ve sonucun bildirilmesi rica olunur: "Müslüman halkı silahlandırmaya ve birbirini öldürtmeye kalkışan ve orduyu dağıtmak ve sonunda yurdu savunmasız bırakmak için buyruk veren ve ordunun sırlarını, şifrelerini çalmak için düzenler kurarak bunları açığa vuran ve ulusun, Anayasa hükümlerine göre dokunulmazlığı bulunan özel haberleşmesine engel olan eski nazırlardan Ali Kermal Bey ile Süleyman Şefik Paşa'nın ve Dahiliye Nazırı Âdil Bey'in, Millet Meclisi açıldığında Yüce Divana verilmek üzere, hiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesini ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey'in gene bu nedenlerden dolayı hemen tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesini yasanın dokunulmazlığı ve kutsallığı adına isteriz."
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk
    Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına
    Mustafa Kemal
    Elbette Harbiye Nazırlığına geçen Cemal Paşa, orduya resmi bir bildirim yapacaktı. İşte ona ilk yanıt olmak üzere şu telin çekilmesini kolordulara salık verdik :
    Şifre
    Üçüncü, Yirminci, On İkinci, On Beşinci, On Üçüncü
    Kolordu Komutanlıklarına
    Yirminci Kolordu Komutanı Fuat Paşa'ya (ayrıca)
    Konya'da Refet Bey'e (ayrıca)
    Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın ilk bildirimine yanıt olmak üzere aşağıdaki telyazısının gizli olarak kendisine çekilmesi ve sonucun bildirilmesi rica olunur:
    "Sizin, ilk günden beri büyük bir inançla yasal ulusal eylemin başında bulunduğunuzu biliyoruz. Harbiye Nazırlığına gelişiniz sevinçle karşılanmıştır. Yüksek başarılarınıza bütün ordu ve bütün Kuvayi Milliye yardımcı olacaktır. Ancak, başarı sağlamanız için aşağıdaki işlerin olabildiğince çabuk gerçekleştirilmesini rica ederiz: a) Cevat Paşa, ya da eski Birinci Ordu Müfettişi Fevzi Paşa, Genelkurmay Başkanlığına atanmalıdır. b) Galatalı Albay Şevket Bey, ya da Yusuf İzzet Paşa, İstanbul'daki Kolordu Komutanı ve İstanbul Muhafızı olmalıdır. Yusuf İzzet Paşa İstanbul Muhafızlığına ve Galatalı Şevket Bey 25 inci Kolordu Komutanlığına atansa da olabilir. c) Albay İsmet Bey Harbiye Nazırlığı Müsteşarlığına atanmalıdır. d) Tümen Komutanı Yarbay Kemal Bey'in Polis Genel Müdürlüğüne atanmasına yardım edilmelidir. e) Ordu üzerinde kötü etki yapmış olan ve Harbiye Nazırlığını işlemez ve değersiz bir duruma getiren ve Meclisi Millî'nin kararı olmadan eski rütbeleri ile göreve alınıp özel siyasal düşünce ile çalıştırılmakta bulunan emeklilerin hemen eski durumlarına getirilmeleri ve önemli ve etkili görevlerin güvenilir ellere verilmesi gereklidir. f) Eski Üçüncü Kolordu Komutanı Albay Refet Bey, nedensiz olarak çekilmeye zorlandığından bu işlemin düzeltilmesiyle kendisinin bugün bulunduğu Konya'da On İkinci Kolordu Komutanlığına atanması ve Fuat Paşa'nın, kendisi için yapılan işlem düzeltilerek, Yirminci Kolordu Komutanlığında bırakılması gereklidir. g) Fuat Paşa'nın yerine atanan Hamdi Paşa ve On İkinci Kolorduya atanan Sait Paşa hemen eski durumlarına getirilmelidirler. h) İlk fırsatta müfettişliklerin yeniden kurulması ve Doğu Anadolu'daki kolorduların, On Üçüncü Kolordu ile birlikte Kâzım Karabekir Paşa emrine ve Batı Anadolu'daki kolorduların, İstanbul ve Edirne de içinde olmak üzere, Ali Fuat Paşa emrine verilmesi ve şimdilik iki müfettişlikle yetinilmesi uygun görülmektedir."
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal



  8. #31
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ali Rıza Paşa Hükümeti Ulusal Örgütleri ve Amaçları Sorguluyor

    Baylar, yeni Sadrazamdan beklediğimiz yanıt, sonunda geldi; şudur:
    Çok ivedidir.
    Sadrazamlık, 4.10.1919
    Sivas'ta Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine
    Y : 2 ve 3 Ekim 1919 Erzurum ve Sivas Kongelerinde kararlaştırılıp saptandığı, telyazılarında bildirilen örgüt ve amaçların neler olduğu Hükümetçe bilinmediğinden işin gereği incelenmek üzere, her şeyden önce, adı geçen kongrelerde alınan kararların tez elden bildirilmesini dilerim efendim.
    Sadrazam Ali Rıza
    Sadrazam Paşa ve sayın arkadaşlarının -içlerinde, biraz sonra görüleceği gibi, Kuvayi Milliye'nin delegesi olarak hükümete girdiğini bildiren Cemal Paşa bulunduğu halde- hükümeti kurdukları güne değin, ulusal amaçların neler olduğunu bilmediklerini söylemeleri şaşılacak iş değil midir? Bundan daha çok dikkati çeken nokta, ulusal isteklere uyup uymamak konusunda karar verebilmek için, her şeyden önce, kongrelerin kararlarını istemeleridir. Oysa, bu denli gürültü doğuran ve uygulanması, kendilerinden önceki hükümetin düşmesi sonucunu veren kongre kararlarını bilmemeleri düşünülebilir miydi? Amaçlarının, zaman kazanmak ve bize karşı hiçbir yüklenmeye girmeksizin, yeni ve şeytanca önlemlerle ulusu aldatarak kurulmuş olan dayanışmayı ve bağlantıyı gevşetmek olduğuna hiç kuşku etmedim. Ama bozuşma olacaksa, ben de her şeyden önce onların içlerinde sakladıklarını ulus önünde belirtecek bir yol tutmayı yeğledim. Bundan dolayı, Sadrazamın ve sayın arkadaşlarının isteklerini yerine getirdim. 4 Ekim 1919 günlü telyazısı ile Kongre bildirisini, olduğu gibi ve tüzüğün yalnız örgütle ilgili temel noktalarını da özet olarak bildirdim. (belge:130) Hiçbir yerden resmi yazışmalara girişilmemesi için yeniden genel bildirimler yapıldı. (belge: 131)
    Baylar, o gün şöyle bir tel aldık:
    Sadrazamlık, 4.10.1919
    K: Başkanlığım altında kurulan yüce hükümet ulusun isteklerine göre yurdun mutluluk ve esenliğini sağlamak için kesin bir dayançla çalışmak konusunda tamamiyle görüş birliğine varmıştır. Osmanlı topluluğunun dağılmaması, ulus bağımsızlığının korunması, yüce Ha****lik ve Padişahlığın dokunulmazlığı, Anayasa hükümlerince bütün ulusun gücüne ve iradesine dayanılarak sağlanacağı kuşkusuzdur. Ateşkes Anlaşması tarihindeki sınır içinde kalan bütün Osmanlı topraklarının ve kentlerinin anlaşmaya temel olan Wilson İlkelerine uyularak doğrudan doğruya yüksek Padişahlığın yönetimi altında bırakılması ve sınır içinde kalıp büyük Müslüman çoğunluğunun oturduğu ülkenin birliğinin parçalanmasını önleyerek bu topraklar üzerindeki, tarih, soy, din ve coğrafya bakımından olan haklarımız için, hak ve adalete uygun bir karar alınmasının sağlanması da bugünkü hükümetçe kesin olarak istenmektedir. Millet Meclisinin toplanmasına değin ulusun kaderi ile ilgili herhangi bir kesin ve resmi yüklenmeye girişilmeyeceği ve Barış Konferansına gönderilecek delegelerin ulusal istekleri anlamış, güvenilebilir, güçlü ve iyi düşünür kimselerden seçileceği kuşku ***ürmez. Ülkemizde meşrutiyet yöntemi gereğince, ulus egemenliği yürürlükte bulunduğundan görevini iyi bilen şimdiki hükümet, ulusun kararını almaksızın yurdun kaderi üzerine bir karar veremeyeceği için, seçimlerin bir an önce yapılmasını sağlayacak her türlü davranış ve girişimlerde bulunmakta ve Millet Meclisinin toplanmasını çabuklaştıracak kolaylıkları göstermeye çalışmaktadır. Ancak, hükümetin tutacağı yol, yasalara eksiksiz uymak, aykırı durumları önleyip ortadan kaldırmak olduğundan; olağandışı ve yasaya uymayan durumların sürüp gitmesi ise, Osmanlı devlet merkezi ile Anadolu'yu birbirinden ayırarak birçok tehlikeli sonuçlar doğurmakla, Tanrı korusun, başkentin varlığını tehlikeye düşüreceğinden ve düşmanların yer yer yurdumuzu işgal etmeleriyle sonuçlanıp ülkenin bütünlüğünü bozacağından; bugünkü hükümet, sizin e1 koyduğunuz resmi dairelerin boşaltılacağına, hükümet işlerindeki kesikliğin giderileceğine ve hiçbir zaman dokunulmaması gereken hükümet erkine saygı gösterileceğine, yabancılarla siyasal ilişkilere girişilmeyeceğine, milletvekili seçimlerinde halkın özgürlüğüne hiç dokunulmayacağına söz vermenizi istiyor.
    Sayın baylar, dikkat buyurulursa bu telyazında ne adres vardır ve ne de imza. Sadrazamlık katından yazıldığı anlaşılıyor idiyse de, başka bir şey daha anlaşılıyordu; o da, bu satırları yazan kişi ya da kişiler, Heyeti Temsiliye'yi tanımak ve onunla imzalı olarak resmi yazışma ve görüşmelerde bulunmak istemiyorlardı.
    Bir de bizim kongrelerde aldığımız kararların ve kendilerine önerdiğimiz üç noktanın dikkate alınmasını, yeni hükümetin Sadrazamı ve nazırları olağan buluyorlar. Bu karar ve ilkelerin sağlanmasına aslında çalışmakta olduklarını söylüyorlar.
    Ancak Sadrazam: "Hükümetin kılavuzu yasa hükümleridir. Görevi, aykırı durumları önleyip ortadan kaldırmaktır." gibi bir başlangıçtan sonra, bizim durumumuzun ve davranışlarımızın olağandışı ve yasaya aykırı olduğuna dokundurarak, bu durum sürüp giderse, merkezle Anadolu'nun birbirinden ayrılığı sonucu vereceğini bildirip bundan doğacak tehlikeleri sayıyor. En sonunda baklayı ağzından çıkararak: "Sizin el koyduğunuz resmi dairelerin boşaltılacağına, hükümet işlerindeki kesikliğin giderileceğine ve hükümet erkine saygı gösterileceğine, yabancılarla siyasal ilişkilere girişilmeyeceğine, milletvekili seçimlerinde halkın özgürlüğüne hiç dokunulmayacağına söz vermenizi istiyoruz." diyor. Böylece, bizim varlığımızı ve çalışmalarımızı ortadan kaldırmak amacında olduğunu anlatmış bulunuyor.
    Baylar, belki unuturum, ayrıntılara girişmeden önce söylemeliyim ki bizim el koyduğumuz resmi daire yoktu. Yalnız Sivas Valiliği Heyeti Temsiliye'yi okulların tatil bulunması dolayısıyla lisede konuklamıştı. Söz konusu edilmek istenilen resmi daire bu olacaktı. Yeni hükümet her türlü yürütümüne başlangıç olmak üzere Heyeti Temsiliye'yi buradan kovarak, onun erkini ve onurunu kamunun gözü önünde kırmak istiyordu.
    Baylar, kimden kime yazıldığı açıkça belli olmayan bu telyazısı üzerine, Sivas telgraf merkeziyle İstanbul telgraf merkezi arasında işte şu haberleşme oldu:
    Olağanüstü
    İstanbul Merkez Müdürlüğüne
    Sadrazamlık merkezinden yazılan telyazısı, başlığı ve imzası olmadığı için Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi'nce kabul edilmedi. Telin örneği merkezimizde tutulmaktadır. Gerekenlere bilgi verilmesi rica olunur.
    İmza Kongre Merkezi
    "Bize, üzerinde Sadrazam Paşa Hazretleri'nin yanıtıdır başlığı ile Âmetçi (Hükümetle Saray arasında haberleşmeyi sağlayan dairenin başkanı) Bey verdi ve örneği telgrafhanededir. Siz Paşa Hazretlerine böyle veriniz."
    "Heyeti Temsiliye'ye geldiği ve kimden olduğu belli değildir. Bundan dolayı, başlık ve imza olmadığı için, kabul etmiyorlar."
    "Öyle ise şimdi dağıldı. Bakanlar Kurulu toplantısında bu konuda bir şey yazarlarsa elbette durum belli olur efendim.
    Bu yanıtı verdikleri zaman dağıldılar. Artık bize bir şey gelmez. Fakat Sadrazam Paşa evinden belki yazar. Bizim bu merkezin işi, toplantı dağılınca biter, kapanır azizim." "Siz, dediğimizi Âmetçi Bey'e söyleyin." "Âmetçi Bey de gitti. Yalnızım." "Telefonla söyleyiniz." "Bizde şehir telefonu yok. Bununla birlikte siz teli öylece saklayınız da sabahleyin resmi olarak bir şey yazdıralım efendim." "Sadrazam Paşa'ya telefon edin." "Kardeşim, Sadrazam Paşa'ya anlatamayız ki..."
    Olağanüstü
    Babıâli, 4.10.1919
    Sivas Kongre Merkezi Müdürlüğüne
    Erenköyü'nde oturan Sadrazam Paşa Hazretleri telefondan arandığı ve saat yirmi biri yirmi beş geçtiği halde bulunamadı. Yapılacak haberleşme sonucu, zorunlu olarak, yarın bildirilecektir efendim.
    Babıâli Müdürü Hüseyin Hüsnü
    Olağanüstü
    İstanbul, 4.10.1919
    Kongre Merkezine
    K: Babıâli Müdürlüğünden de bildirildiği üzere şimdi yirmi biri yirmi beş geçeye değin, telefondan arandıkları halde Sadrazam Paşa Hazretlerinin konaklarından karşılık alınamadı. Biraz sonra yine arayacağım. Karşılık alırsam hemen bildiririm. Alamazsam sabahı beklemek zorunlu olacaktır efendim.
    İstanbul Telgraf Müdürü
    Tevfik
    Baylar, ertesi gün, yani 5 Ekim 1919 günü, imzasız teli Sadrazamın Heyeti Temsiliye'ye yazdığı ve o Kurulun teline yanıt olduğu söylendi. Bunu resmi olarak saptayan, resmi ve imzalı bir açıklama olmamakla birlikte, biz böyle küçük bir noktada daha çok durmayı yararlı ve uygun görmedik. Sadrazam Paşa'ya yanıt yazmayı uygun bulduk. 5 Ekimde yazdığımız uzun yanıtın temel noktalarını özetleyeyim:
    "Önerilerimizin hepsinin uygun görülüp kabul edilmiş olduğu anlaşıldı." dedikten sonra, bizim söz vermemizi istedikleri noktalar üzerinde açıklama yaptık ve dedik ki: "Olağandışı ve yasaya aykırı durumların etmeni ve yaratıcısı Ferit Paşa Hükümeti idi, Ferit Paşa Hükümetinin yaptığı yasal olmayan iş ve davranışların nedenlerinin ve etmenlerinin kaldırılması için sizler kesin önlem alırsanız, bu durum kendiliğinden ortadan kalkar.
    Cemiyetimizin, (Müdafaai Hukuk Cemiyeti) şimdiki hükümete karşı yüklenmelerde bulunması ve kendilerine yardım edebilmesi için önce, hükümetin ulusal örgütlerimizi iyi karşıladığını açık ve kesin bir dille söylemesi gereklidir. Yoksa karşılıklı güven ve yakınlığın doğduğu kuşkulu kalacak ve karşıt davranış ve girişimlerin belirmesi beklenecektir."
    Ali Rıza Paşa'nın imzasız telyazısındaki: "Ülkemizde, meşrutiyet yöntemi gereğince, ulusal egemenliğin yürürlükte olduğu" noktasına da: "Gerçekten öyle ise de Meclisi Mebusan'ın dağıtıldığı günden sonra dört ay içinde toplanması Anayasamızın açık hükümlerinden iken, temel seçim defterleri bile düzenlenmemiştir. Bu davranış, Ferit Paşa Hükümetinin açıktan açığa meşrutiyeti vurması ve Anayasaya kesin saldırısı demektir ve Ceza Kanununun özel maddesine göre ağır bir suç sayılarak bu suçu işleyenlere yasa hükümlerinin eksiksiz uygulanması, ulusal egemenliği kabul eden ve yasa hükümlerinin uygulanmasını kendisi için yasal bir ödev sayan her yasal hükümetin ilk kutsal görevidir." diye yanıt verdik. Ondan sonra şu önerileri ileri sürmeye başladık:
    1- Yurtta rahatlık ve güvenlik olduğunu ve ulusal isteklerin yüzde yüz haklı ve yasal olduğunu resmi bir bildiri ile açıklayarak ulusun genel birliğine hükümetin de katıldığını gösteriniz.
    2- Düşük hükümetin haince davranışlarına alet olmuş bulunan birtakım büyük memurlar vardır. Onları ilgili mahkemelere veriniz. Ulusal eyleme engel olan bazı eski valilerin devlet hizmetinde kullanılmamaları için gerekli işlemi yapınız. Ulusal eyleme hizmet ettikleri için çıkarılanları eski görevlerine atayınız.
    3- Önceki rütbeleriyle göreve alınmaları Meclisi Milli'nin onayından geçmemiş olan ve çalıştırılmamalarının tek nedeni birtakım kötü siyasal düşüncelerden başka bir şey olmayan emeklileri hemen eski durumlarına getiriniz. Önemli askeri görevleri yetkili ellere veriniz.
    4- Eski nazırlardan Ali Kemal ve Âdil beylerle Süleyman Şefik Paşa'nın, Meclisi Milli açılınca Yüce Divana verilmek üzere, hiçbir yere kaçmalarına meydan bırakılmamasını; Posta ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey'in hemen tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesini; yasanın dokunulmazlığı ve ulusal hakların kutsallığı adına isteriz.
    5- Ulusal eyleme katılmış ya da ulusal eylemle desteklemiş olanlara karşı başlanan kovuşturma ve baskılara son veriniz.
    6- Basını yabancı sansüründen kurtarınız.
    İşte baylar, özet olarak saydığım bu noktalarla ilgili düşünce ve önerilerden sonra telimizi şöyle bitirdik: "Bilginize sunduğumuz şeylere ve ileri sürdüğümüz önerilere ulusu inandıracak açık ve uygun yanıt verilinceye değin, ulusal amaçları gerçekleştirmek için, ulusça alınmış olan eylemli (fiili) önlemlerin, eskisi gibi sürdürülmesinin zorunlu olacağını, bütün illerle bağımsız sancaklardan ve bunlara bağlı yerlerden aldığımız kararlar üzerine tam bir kesinlikle bildiririz.
    İmza: Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliye'si adına, Mustafa Kemal. (belge:132)"
    Baylar, İstanbul'la haberleşme biter bitmez, şu genelge ile ülkeye durumu bildirdim:
    5.10.1919
    Genelge
    Belediyelere ve Basına
    Sadrazam Paşa Hazretleri Erzurum ve Sivas kongrelerindeki temel kararları ve ulusal örgütlerin isteklerini yerinde görüyorlarsa da düşüncelerinde bazı açıklanması gerekli yönler bulunduğundan hükümetle ulusun gerçekten anlaşmasının sağlanması amacıyla ve bütün merkezlerden alınan düşüncelerin özüne dayanılarak verilen yanıt ve ileri sürülen öneriler, aşağıda gösterilmiştir. Kamuoyuna bildirilir. Gelecek yanıt ve ona göre alınacak kararlar da hemen bildirilecektir. Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına Mustafa Kemal



  9. #32
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Yunus Nadi Bey'e Aracılık Yaptırıyorlar

    Baylar, Ali Rıza Paşa Hükümetinin iş başına geçtiğinin beşinci gününe geldik. Daha da anlaşamıyoruz. ülkenin İstanbul ile olan resmi yazışması ve resmi ilişkisi yine kopmuş durumda sürüp gidiyor. Sadrazam Paşa Hazretleri, önerilerimize karşılık vermiyor ve hiçbir zaman da vermemiş olduğunu göreceksiniz. Hükümet üyelerinden hiç kimse bizimle görüşmek istemiyor.
    Bugün, yani 6 Ekim 1919 günü, Yunus Nadi Bey arkadaşımız, Harbiye Nazırı olan Cemal Paşa'yı, çağırması üzerine dairesinde ziyarete gitmiş. Cemal Paşa, Yunus Nadi Bey'e durumdan, özellikle hükümetle Heyeti Temsiliye arasında daha anlaşmaya varılamadığından söz açmış ve anlaşıldığına göre, bizi haksız göstermiş ve kendilerinin her şeyi kabule ve uygulamaya hazır bulunduklarını anlatmış ve her halde anlaşmazlık çıkaran ve bunda direnen yanın, Heyeti Temsiliye olduğunu söylemiş. Belki de, Yunus Nadi Bey'in bizimle yakından tanışıklığı dolayısıyla, arabuluculuk yapmasını önermiş olacak.
    Yunus Nadi Bey, bu arabuluculuk isteğini kıvançla kabul etmiş; yalnız Yunus Nadi Bey'in, Cemal Paşa'nın verdiği bilgiyi temel ve gerçek olarak aldığı ve durumu ona göre yorumladığı şimdi sözünü edeceğim telyazısından anlaşılmakta idi.
    Yunus Nadi Bey'le telgraf başında olan bu görüşmemiz, yeni hükümet ile bizim, görünüşte olsun, anlaşmamıza neden olması bakımından önemlidir. Bundan dolayı, izin verirseniz biraz açıklayacağım.
    Harbiye Nazırı Paşa'nın beni telgraf başına çağırdığını haber verdiler. Zaten dairemizde bulunan makine başına gittim.
    İstanbul : "Harbiye telgrafhanesi; Yunus Nadi Bey sizinle görüşmek istiyor efendim." denildikten sonra: "Harbiye telgrafhanesinde makine başında hazırım." dendi.
    "Hazır olan kimdir?" dedim.
    Telgrafçı : "Yunus Nadi Bey ve yanında Nazır Paşa'nın yaveri Cevat Rifat Bey vardır efendim. Nazır Paşa'yı istediler mi, yoksa.. " açıklamasında bulundu.
    "Kendileriyle şimdi görüşürüz. Yalnız, beni telgrafa çağırdıkları zaman: "Nazır Paşa istiyor." demişlerdi. Çağıran Nazır Paşa mıdır? Yoksa siz mi?"
    Yunus Nadi Bey : "Nazır Paşa'nın izin vermesi üzerine, yaveri aracılığı ile Harbiye telgraf merkezinden sizi aradık. Yanlış anlaşılmıştır efendim," dedi.
    Ben : "Teşekkür ederim. Buyurun," dedim.
    Bunun üzerine Yunus Nadi Bey'in sözleri alınmaya başlandı. Yunus Nadi Bey konuşmasına şu girişi yaptı: "Ulusal iradenin ulus egemenliğini etkin kılmasının mutlu sonucu olarak meydana gelen değişiklik üzerine, burada kurulan hükümetle ulusal örgütler arasında birleşik bir düzen kurulmasının gecikmeyeceği kanısına varmıştım. Soruşturmam üzerine, daha bir iki noktada uyuşmazlık bulunduğunu anladım. Bu uyuşmanın gecikmesi, içerde ve dışarda iyi olmayacağından bazı dileklerde bulunmayı ödev saydım."
    Ondan sonra, şimdi özetleyeceğim noktalarla ilgili bilgi ve düşüncelerini, birinci sorun olarak söylediler. 1- Ferit Paşa Hükümetinde bulunmuş olan bazı kişilerin, bu hükümete katılmalarından dolayı, kötü gözle görülmelerinin doğru olmadığını ve Abuk Paşa'nın, Ferit Paşa Hükümetinin düşürülmesinde rol oynadığını; 2- Rıza Paşa Hükümetinin, geçiş dönemi hükümeti olduğunu, ancak milletvekilli seçimleri sonuna değin sürebileceğini; 3- Şimdiki hükümetin, ulusal isteklerin hepsini iyi karşılamak ve iyi sonuçlanmasına çalışmak konusunda en ufak bir kuşkuya yer vermemekte olduğunu söylediler ve: 4- Özellikle, Cemal ve Abuk Paşalar gibi kişilerin, hükümette ulusal örgütlerin birer delegesi ve kefili gibi görülmelerinde duraksamaya yer yoktur, hükümünü verdiler.
    İkinci sorun olarak da Yunus Nadi Bey, kişilerle ilgili yöne dokundular. Bunda bizimle tam duygu birliğinde olmakla birlikte: "Biraz ılımlı davranmayı salık vermeye cesaret edeceğim." dedi ve görüşünü: "Ulusal başarının sağladığı iyi etkilerin, bazılarınca öç alma olarak yorumlanıp lekelenmekten korunmasının önemli olduğu" sözleriyle açıkladı.
    Yunus Nadi Bey: "Şimdiki hükümet ileri gelenleriyle yaptığım görüşmelerden ulusal örgütün isteklerinin hepsini yerine getirmeye ve yürütmeye kararlı oldukları anlaşılıyor." dedikten sonra şu bilgiyi verdi:
    "Harbiye Nazırı Cemal Paşa, bugün yayımlanacak bildiride, bu yönün yeterince belirtilmiş olduğunu ve ancak, bildiri, hükümetin resmi diliyle yazıldığına göre, her yön dikkate alınarak yazılmış olduğunu, göstermelik birkaç sözcüğe önem verilmemesi gerektiğini söyledi."
    Yunus Nadi Bey, yeni Sadrazamın ve Hükümetinin -her türlü yanlış anlamayı ortadan kaldırmak için- ulusal örgütler ileri gelenlerinin göstereceği bir kurulla doğrudan doğruya görüşmek konusundaki gönülden isteğini bildirdikten sonra, bütün düşüncelerini şu cümle ile özetledi: "Şimdi benim en önemli saydığım yön, bunalımın geçmemiş olması ve karışık durumda sürüp gitmesidir." (belge: 133)
    Yunus Nadi Bey, düşüncemi beklediğini istediğini söylediği için ben de şu yanıtı verdim:
    Sivas, 6.10.1919
    Yunus Nadi Beyefendi'ye
    Heyeti Temsiliye'ce Sadrazam Paşa Hazretleri'ne yapılan temelli ve ikinci derecedeki önerilerle kendisinin Kurulumuza verdiği yanıtı, özellikle bu yanıtın son bölümlerini gördünüz mü? Söylediklerinizden ve düşüncelerinizden bu yazıları görmemiş olduğunuz ve önerilerimizin niteliğini ve içtenliğini gereği gibi anlamamış kişilerce size anlatılmış olduğu sonucuna varıyoruz. Bundan dolayı esas üzerinde burada tartışmanın güç olduğunu görüyoruz. Yalnız, kişisel olan yüksek düşüncelerinizdeki bazı noktaları aydınlatmak amacıyla, aşağıda, sırayla açıklamalar yapılımıştır:
    Yeni hükümet ile ulusal örgütlerimiz arasında uyum sağlanmasının gecikmeyeceğine biz de inanmakta idik. Bunun gecikmesi nedenini bizde değil, yeni hükümetin dört günden beri göstermekte olduğu kararsız davranışta aramak gerekir. Yeni hükümet ile aramızda anlaşmazlık olduğunu da, yeni hükümet bize bildirmemiştir. Yeni hükümette bırakılan eski nazırların namuslarından kuşkuya düşmemekle birlikte, eski hükümetin ağır suç sayılacak işlerine bilerek ya da bilmeyerek katılmış oldukları, göz önünde tutulacak önemli bir noktadır. Abuk Paşa'nın, hükümetin düşürülmesinde oynamış olduğu rolü bilmiyoruz, Biz, sonuç sağlayan gücü pek iyi biliriz. Bizim amacımız, bu hükümeti, sizin düşündüğünüz gibi, geçiş dönemi hükümeti saymak değildir. Tersine, ulusun kaderini karara bağlayacak ve barışı yapacak en önemli bir hükümet olabilmesini dileriz. Ulusumuzun yararı ile ilgili konularda yabancıların bizce hiç önemi yoktur. Biz gidişimizi yabancıların dedikodusuna uydurmak güçsüzlüğünü kötü görenlerdeniz. İç ve dış durumu bütün açıklığı ile biliyoruz. Attığımız adım, rasgele değil, derin düşüncelere, sağlam temellere ve bütün ulusun düzenli örgütlere bağlı gerçek gücüne, dayancına ve iradesine dayanmaktadır. Ulus, egemenliğini, bütün anlamıyla, bütün dünyaya tanıtmaya kesin karar vermiştir. Bunun için de, her yerde her türlü önlem alınmıştır. Bugünkü hükümetin, ulusal istek ve dilekleri iyi karşılamasını ve sonuçlandırmak için çalışmasını isteriz. Çünkü, başka türlü iş başında kalamaz. Abuk Paşa'yı bilmiyoruz. Fakat Cemal Paşa'dan, ulusal örgütlerimizin delegesi olmaktan başka bir şey beklemeyiz. (Baylar, şunu açıklamalıyım ki Cemal Paşa bizim delegemiz değildi ve böyle bir durum ve görevin kendisine verilmesine bildiğiniz tutumundan dolayı, yer de yoktu. Ancak, Yunus Nadi Bey'in telyazısında: "Cemal Paşa'nın delege gibi kabul edilmesinde duraksamaya yer yoktur" denilmiş olmasından, Cemal Paşa'nın bunu istediği kanısına varılmış ve bir olupbitti halinde delegelik verilmiştir.) Bu bakımdan, nazır olur olmaz kendilerinin herkesten önce ve aracısız olarak bizimle ilişki kurup gerçek durumu anlayacağını ve ona göre hükümetle ulusal örgütlerin görüşlerini birleştirmeye girişeceğini umuyorduk. Oysa, daha böyle bir ilişki kurmaktan çekindiği görülüyor. Bizim, yeni hükümete karşı yaptığımız öneriler ve hükümetten isteklerimiz, kişisel ve temelsiz olmayıp iller ve bağımsız sancaklarla bunlara bağlı yerlerin ve beş kolordu komutanının ve ulusal örgütlerden yana olan yüksek memurların Heyeti Temsiliye'mize bildirdikleri önerilerden, Heyeti Temsiliye'mizce, hükümeti elden geldiğince güç duruma sokmamak yönü de dikkate alınarak, çıkarılmış özetin özetidir. Bu önerilerde ve isteklerde düşündüğünüz ve anlattığınız sakıncalar da yoktur. Hükümet, Heyeti Temsiliye'mizle, güvenilir ve gerçek ilişkiler kurar ve görüşmelerde bulunursa, ileri sürülmüş olan isteklerin ve önerilerin hükümetçe uygulanabilecek şekil ve zamanını belli etmek için hiçbir engel yoktur. Yalnız, Sadrazam Paşa'nın, Heyeti Temsiliye'mize 4 Ekimde, telimize karşılık olarak gönderdiği telyazısındaki son bölümler dikkat çekicidir. Eğer, yasal ulusal örgütlerimizi ve bunların başında bulunanları, yasa dışı sayma anlayışı sürdürülecekse, hiçbir uzlaşma yolu bulunamayacağı kuşku ***ürmez. Bugün yayımlanacağını bildirdiğiniz bildiride, ulusal örgütümüz ve ulusal eylemimiz üzerine, her ne sebep ve yolla olursa olsun, eleştirici bir dil kullanılırsa; ve bu görünürde birkaç sözcükle yapılsa bile, bizce hemen her türlü uzlaşma olanağı kapanmış sayılacaktır. Aslında İstanbul Hükümeti, Heyeti Temsiliye ile tam olarak anlaşmadıkça, bildirisi hiçbir merkezce alınmayacaktır; belki İstanbul ile sınırlı kalır.
    Heyeti Temsiliye'miz, bütün illerle bağımsız sancaklardan ulusun genel oyu ile seçilmiş temsilcilerin Erzurum ve Sivas'ta genel kurul halinde toplanarak ayrılmış ve seçilmiş oldukları yasal ulusal bir kuruldur. Temsil yeteneği ve gücü de yaptığı işlerle belirmiştir. Meclisi Mebusan toplanarak denetleme işine başlayacağı güne değin Heyeti Temsiliye'nin, ulusun ve ülkenin alınyazısıyla ilgilenmesi zorunludur. Hükümetin, kurulumuzla yürekten ilişki kurması ve görüşmesi, elbette kendi yerini sağlamlaştıracak ve gücünü artıracaktır. Ayrı ayrı yönlerde yürünürse, yurt ve ulusun yararları için birtakım sakıncalar doğacağı kuşku ***ürmez.
    Biz bugünkü hükümette bulunan ve özellikle varlıklarının yurt ve ulus için yararlı olacağına inandığımız bazı kişilerin, daha önce olduğu gibi, yeni biçim hükümet manevralarıyla, birer birer hükümetten çıkarılmalarını görmek istemeyiz. (Baylar bu dediğimizin olduğunu göreceksiniz.) Sivas'ta kurulmuş bulunan Heyeti Temsiliye, hükümetle doğrudan doğruya, candan ve yürekten ilişki kurmaya hazırdır. Bu görevi, başkalarına vermek yetkisi yoktur. Hükümetle tam uzlaşmaya varılırsa, görüşmenin kolaylaştırılması ve sağlanması için başka yollar da düşünülebilir. Kısacası, bu karmakarışık durumun tez elden ortadan kaldırılması, her şeyden önce hükümetin; kendisine sunduğumuz ve önerdiğimiz yolda bir bildirisinin, yapmacık sözcüklerle değil, inandırıcı bir dille yayımlanmasına ve başka önerilerin iyi karşılanıp yerine getirileceği konusunda Sadrazamlığın sunularımıza doğrudan doğruya yanıt vermesiyle olanaklıdır. Yoksa şimdi bile Refik Halit Bey, telyazılarımızı ve bildirilerimizi kontrol etmekte, çalmakta ve dağıtımını durdurmakta iken hükümetin içtenliğinden söz edilmesi bize pek garip geliyor.
    Hükümet, bu kararsız durumunu birkaç gün daha sürdürecek olursa, ulusun gözünde daha yerleşmemiş olan güven ve inanı büsbütün ortadan kaldırmaya yol açacaktır. Her yandan aldığımız telyazılarında, yeni hükümetin güvenilir olup olmadığı üzerine sorular sorulmaktadır. Saygılarımı sunarım kardeşim.
    Mustafa Kemal
    Baylar, Yunus Nadi Bey, verdiğim bilgilerden ve yaptığım açıklamalardan gerçek durumu anladı. Bizimle yazışmayı sürdürmeye gereklik görmedi. Tersine, yeni hükümeti ve özellikle Cemal Paşa'yı uyarmaya çalışmış... Gerçekten, açıklayacağım üzere, görünüşte olsun bir uzlaşma durumu ve görünüşü belirdi.
    Baylar, 6 Ekim 1919 günü de geçti. Biz alınmış olan önlemlerin önemle ve özenle yürütülmesi gereğini genelge ile buyurduk. (belge:134)



Sayfa 4/9 İlk ... 4 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Benzer Konular

  1. korax v4 orginal ve dönüşüm bölüm kodları
    Korax Ip Plus Hd V4 forum içinde, yazan memoli1478
    Yorum: 4
    Son Mesaj: 10.Mayıs.2018, 00:15
  2. Ahmet Arif - Anadolu (Bölüm 2)
    Şiirler forum içinde, yazan pokker1
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 14.Ağustos.2017, 14:56
  3. Ahmet Arif - Anadolu (Bölüm 1)
    Şiirler forum içinde, yazan pokker1
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 14.Ağustos.2017, 14:56
  4. Nutuk 3.bölüm
    Kütüphane forum içinde, yazan KNIGHT RIDER
    Yorum: 56
    Son Mesaj: 03.Aralık.2014, 09:44
  5. Nutuk 1.bölüm
    Kütüphane forum içinde, yazan KNIGHT RIDER
    Yorum: 27
    Son Mesaj: 17.Ekim.2014, 17:11

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş