DUYURU PANOSU
FORUMUMUZDA TİVİBU, D-SMART ,DİGİTURK-BEİN KANALLARI YERLİ - YABANCI PLATFORMLARLA İLGİLİ ,KART PAYLAŞIMI ,İPTV ,SERVER PAYLAŞIMDA BULUNMAK,HACK İLE KONULAR ve SPONSORLARIMIZ DIŞINDA HERHANGİ BİR ÜRÜN SATIŞI YAPMAK YASAKTIR 

İletişim


 WHATSAPP +905354035843


ERK@L


onlineuydudestek@gmail.com

×

NOTICE Bilgilendirme : Bu konu 3948 gün önce başlatıldı . Konu başlangınç tarihi güncel değilse Konu güncelliğini yitirmiş yada bu konu ile ilgili son cevap yazılmış olabilir. Eğer yazınız doğrudan bu konu ile ilgili değil ise yeni bir konu başlatmanızı tavsiye ederiz....

Nutuk 3.bölüm Ankara'ya Geliş Baylar, Meclisi Mebusan'ın İstanbul'da toplanmasını önleyememek zorunluğu üzerine, İstanbul'da toplanacak Mecliste, "yurdun bütünlüğünü, devletin ve ulusun bağımsızlığını güven altına alma amacımızı korumak ve savunmak için birleşik ve dayançlı bir grup meydana getirmeyi" tek çare olarak düşündük. Bunun sağlanması için, bildiğiniz gibi, 18 Kasım 1919 günlü yönerge ve genelgede, milletvekillerinin belli yerlerde grup grup toplanarak görüşecekleri

Bu konu 64574 kez görüntülendi 56 yorum aldı ...
Nutuk 3.bölüm 64574 Reviews

    Konuyu Değerlendir: Nutuk 3.bölüm

    5 üzerinden | Toplam: 0 kişi oyladı ve 64574 kez incelendi.

 
Sayfa 3/8 İlk ... 3 ... Son
  1. #1
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart Nutuk 3.bölüm

    Nutuk 3.bölüm

    Ankara'ya Geliş
    Baylar, Meclisi Mebusan'ın İstanbul'da toplanmasını önleyememek zorunluğu üzerine, İstanbul'da toplanacak Mecliste, "yurdun bütünlüğünü, devletin ve ulusun bağımsızlığını güven altına alma amacımızı korumak ve savunmak için birleşik ve dayançlı bir grup meydana getirmeyi" tek çare olarak düşündük. Bunun sağlanması için, bildiğiniz gibi, 18 Kasım 1919 günlü yönerge ve genelgede, milletvekillerinin belli yerlerde grup grup toplanarak görüşecekleri önemli noktalardan biri olarak bu konuyu ele almıştık.
    Gene o zaman düşündük ki, bu grubun kurulmasını sağlamak için her sancaktan birer milletvekilini Eskişehir'e çağıralım. Eskişehir üzerinden trenle İstanbul'a gidecek milletvekillerini de, çağıracağımız milletvekilleriyle birleştirelim ve kendimiz de Eskişehir'e giderek, genel bir toplantı yapıp işleri enine boyuna görüşelim, Bu arada milletvekillerinin İstanbul'da güvenliğiyle ilgili önlemleri de söz konusu etmek istiyorduk. Fakat bundan sonra açıklayacağım nedenlerle, toplantıyı Ankara'da kalarak yapmayı yeğledik. Daha bir ay kadar Sivas'ta kaldıktan sonra artık Ankara yolunu tuttuk.
    Ankara'ya gelişimizi 27 Aralık 1919 günlü, şu açık bildirimle her yere duyurduk:
    Sivas'tan Kayseri yoluyla Ankara'ya gitmek üzere yola çıkan Heyeti Temsiliye , bütün yol boyunca ve Ankara'da, büyük ulusumuzun sıcak ve içten yurtseverlik gösterileri içinde bugün buraya geldi. Ulusumuzun gösterdiği birlik ve dayanç, ülkemizin geleceğini güven altına alma konusundaki inancı sarsılmaz bir biçimde destekleyecek niteliktedir.
    Şimdilik heyeti temsiliye merkezi Ankara'dadır. Saygılarımızı sunarız efendim.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    2 Ocak 1920 günü, Cemiyetin Merkez kurallarına, Hacıbektaş'ta Çelebi Cemalettin Efendi'ye, Mutki'de Hacı Musa Bey'e ayrıca bir bildirim yaptık.
    Bu bildirimimizin içindekiler ve yazılış biçimi şöyleydi:
    ... Yolculuğumuz sırasında görüp incelediklerimiz bizlere, gerçek koruyucu Ulu Tanrı"nın yardımı ile meydana gelen ulusal birliğimizin dayanağı olan ulusal örgütün kök salmış ve ulusun ve ülkenin geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir güç ve erk durumuna gelmiş olduğunu sevinçle gösterdi.
    Dış durum, bu ulusal dayanç ve birlik yüzünden Erzurum ve Sivas Kongresi ilkelerine göre ulusa ve yurda elverişli bir şekle girmiştir.
    Kutsal birliğimize, dayanç ve inancımıza güvenerek yasal isteklermizin elde edileceği güne değin direnerek çalışılması ve bu bildirimimizin köylere varıncaya dek bütün ulusa duyurulması rica olunur.
    Anadolu ve Rumeli MüdafaaiHukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına
    Mustafa Kemal

  2. #17
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın İşten Uzaklaştırılması Önerisi Karşısında Ali Rıza Paşa Hükümeti
    Baylar, Meclisi Mebusan, 12 Ocak 1920 günü açılmıştı. Aşağı yukarı on gün sonra, Harbiye Nazırının 21 Ocak 1920 günlü bir telini aldım. Olduğu gibi bilginize sunuyorum:
    Geciktirilmesi sorumluluğu gerektirir. Harbiye, 21.1.1920
    Ankara'da Yirminci Kolordu Komutanlığına
    Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne: İngilizler, hükümete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa Hazretleri'nin görevden çekilmemizi istediler. Hükümetçe, olmaz diye şiddetle bir karşılık verildiyse de durum, hükümetin kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa'nın çekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nazırlığına Salih Paşa vekillik edecektir. Hükümeti güç duruma sokacak bir davranışta bulunulmamasını rica ederim. Yoksa durum düşündüğünüzden daha ağır olur.
    Harbiye Nazırı Cemal
    Bu tel, 22 Ocakta elimize gelmişti, Hemen telgraf başında, öğleden önce saat 11.30'da şu teli yazdım:
    Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri'ne
    1- Verilen notayı, olduğu gibi gönderir misiniz?
    2- Yapılan öneriyi yerine getirmekte tezcanlılık göstermeyiniz. Notayı inceledikten sonra görüşlerimizi bildireceğim.
    Mustafa Kemal
    Cemal Paşa'nın, imzasını gizleyerek verdiği yanıt şuydu:
    Çok ivedidir.
    Kadıköy, 22.1.1920
    Ankara'da Yirminci Kolordu Komutanlığı'na
    Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne: Notanın kısaltılmış örneği aşağıdadır:
    1- Özel olarak seçilen subayların Kuvayi Milliye kurmaylıklarına gönderilmeleri.
    2- On Dördüncü Kolordudan bir kısım erleri ayırıp terhis ederek Kuvayi Milliye'ye yollamak.
    3- Top kaması ve başka takımların kaçırılması.
    4- Zonguldak'tan İstanbul'a gelen taburun geri gönderilmesini geciktirmek.
    5- Afyonkarahisar'dan Alaşehir'e alay göndermek.
    6- Bursa'dan Bandırma'ya bir alay göndermek.
    7- Bu işlerde Harbiye Nazırı ile Genelkurmay Başkanının etkisi bulunduğu anlaşılmıştır. Kırk sekiz saat içinde bu iki kişinin görevlerinden uzaklaştırılması.
    Dikkat buyurulursa Aydın cephesi sorunu bu notada söz konusu bile değildir. Bu notaya yanıt olarak: "Bir, iki, üçüncü maddeler yalandır. Dördüncü iş benim zamanımda değildir. Ben, başvurmaları üzerine geri gönderdim. Beşinci işte tümen komutanını değiştirdim. Altıncı sorun, yani Ahmet Anzavur sorunu da güvenlikle ilgilidir. Bu konuda yazışmalarımız vardır. Şimdi de dosyalar incelenirse anlaşılır." denildi. Kabul etmediler. Bunun üzerine üç yol söz konusu oldu: Notaya birinci yanıttan sonra yanıt vermemek ve içindekilere kulak asmamak. Hükümetin toptan çekilmesi. Benim çekilmem. Birinci yol tutulacak olursa, burada bir rezalet çıkmasından korkuldu. İkinci yol tutulursa, onların istediklerinin olacağı ve Ferit Paşa'nın işbaşına geleceği düşünüldü. Bu duruma göre, benim çekilmem ve Nazırlığın vekillikle yönetilmesi yeğlendi. Herhalde kararınızın önce bana bildirilmesini rica eder ve sizlere üstün saygılarımı iletirim efendim.(Ferik (korgeneral) Cemal)
    Başyaver
    Salih
    Cemal Paşa bu notada, Aydın Cephesinin söz konusu edilmediğine işaret etmekle bilmem ne demek istiyor?
    Kuşku yok ki, söz konusu olan Aydın Cephesidir, ona yardım işidir ve Kuvayi Milliye'dir. Yalnız, Cemal Paşa bu dokundurmasıyla, işleri bu duruma sokanın Heyeti Temsiliye olduğunu anlatmak istemektedir.
    Cemal Paşa'ya, bu teline yanıt olarak yazdığım telle, şu buyruğu verdim:
    22.1.1920
    Cemal Paşa Hazretleri'ne
    Görevden çekilerek İngilizlerin isteğine uymanız öyle ağır bir durum yaratır ki, sizin çekilmemekle ortaya çıkacağını düşündüğünüz durumdan daha ağır olur. Bundan başka Heyeti Temsiliye'nin bir delegesi olan sizin, Heyeti Temsiliye'nin haberi olmaksızın ve dahası, onun görüşüne karşın çekilmeniz kabul edilemez. İngilizlerin sizi zor kullanarak, görevden ayırabileceklerini bile biz hesaba kattık ve tez elden önlemler aldık. Şu duruma göre, önce notayı, olduğu gibi bildirmenizi; sonra olup bitenlerden bilgi vererek kararımızı beklemenizi ve sarsılmaksızın görevinizde kalmanızı kesin olarak istiyoruz.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Ali Rıza Paşa'ya da şu teli yazdım:
    Ankara, 22,1.1920
    Yüksek Sadrazam Hazretleri'ne
    İngilizlerin, Harbiye Nazırının ve Genelkurmay Başkanının değiştirilmesini istemeleri, devletin siyasal bağımsızlığına kesin bir saldırıdır. Bu saldırı, bir süreden beri ülkemizin bölüşülmesi ve siyasal varlığımızın ortadan kaldırılması yolunda dünya kamuoyunda sürüp giden tartışmaların kesin bir karara bağlanmış olması sonucu mudur; yoksa siyasal varlığımızı ortadan kaldırma yolunda yapılacak girişimlerin ne sonuç vereceğini anlamak için yapılmış bir deneme midir? Ya da, İtilâf devletlerinin alıştıkları gibi, birbirlerinin izin ve kararını gereklik görmeksizin, bir başına erkini yürütme yolunda herhangi bir davranış mıdır? Bunları ayırt edebilmek için elimizde bilgi yok; böyle bir bilgiyi edinemeyiz de. Gene Yunanlıların Salihli Cephesinde başlayan saldırılarının bu girişimlerle ne ölçüde ilgisi olduğunu da kestiremeyiz. Fakat, siyasal bağımsızlığımıza yöneltilen bu açık saldırıyı devletçe kabul eder, ulusça da susarsak siyasal varlığımıza karşı en kötü kararlara ve işlere kendimiz yol vermiş olacağımıza kuşkumuz yoktur. Öyle ise, İngilizlerin İstanbul'da yapabilecekleri saldırılar ne biçim ve ölçüde olursa olsun, içtekiler ve dıştakilerce Müdafaai Hukuk Cemiyetine dayandığı bilinen hükümetin, bu öneriyi kabul etmeyeceğini sert bir dille bildirmesi ve Harbiye Nazırı ile Genelkurmay Başkanını ne yapıp yapıp yerinde tutması kesin isteğimizdir. Bunun dışında uysalca bir davranış, yalnız ulusun bağımsızlığına ve varlığına aykırı olmaz; hükümeti de, ulusa karşı vermiş olduğu sözden dönmüş ve bağımsızlık uğrundaki ulusal savaşlarımızı geciktirmiş ve güçleştirmiş duruma sokar. Bunun için, hükümet kabul etse bile biz; hükümetin, Kurulumuza karşı olan yüklenmesinden sapmakla, ulustan aldığı gücü büsbütün yitirmiş olduğunu; bağımsızlığı zedeleyici tutum ve davranışından dolayı hükümeti sorumlu saydığımızı duyurmak zorunda kalırız. Hükümetin direnmesi üzerine İngilizler Harbiye Nazırını zor kullanarak görevinden atmak ve bütün hükümeti düşürmek yoluna bile gitseler, bu durum gerek dışa gerek içe karşı, onların buyruğuyla nazırı gözden çıkarmak durumundan daha elverişlidir. Durumun gelişme evreleri üzerine bir iki saata değin bilgi vermenizi yüksek katınızdan rica ederiz. İstanbul ile haberleşmeyi İngilizler yasak ederlerse, bağımsızlığımız uğruna ulusal ve dinsel savaş ilan etme yolunda ilerleyeceğiz.
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai
    Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    O gün Cemal Paşa'ya da şu teli yazdım:
    Kişiye özel ve çok ivedidir.
    22 Ocak 1920
    Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri'ne
    İngilizlerin buyruğu üzerine Harbiye Nazırlığını bıraktığınız anlaşılıyor. Devletimizin ve ulusumuzun bağımsızlığını bozan bu çekilmeyi, ne olursa olsun, kabul etmemek sizin ve bizim ödevimiz gereğidir. Biz ödevimizi sonuna değin yapmak için her türlü önlemi alıyoruz. Sizi de, yerinize oturup nazırlığınızı sürdürerek görevinizi yapmaya çağırıyoruz. Eğer kişisel ya da inançsal herhangi bir nedenle görevde kalmak istemiyorsanız, İngilizlerin notası üzerine değil, bağımsız bir ulusun nazırına yaraşır biçimde ayrılırsınız. Sorunu, kişisel bir açıdan değil; bu karışmanın, yurdumuz için akla gelebilecek ağır yıkımların başlangıcı olabileceği açısından incelemenizi rica ederiz. Nazırlıktan böyle çekilmeniz, İngilizlerin karışmalarını ve bağımsızlığımızın zedelenmesini kolaylaştıracaktır. Eğer görev başına gelmemekte direnirseniz, İngilizlerin ulusal bağımsızlığımızı bozduğunu ilan ederken Harbiye Nazırının da yurt ödevini yapmamaktan sorumlu olduğunu ağır bir dille eklemek zorundayız. Notada yazılanları, bir gün sonra bildirmeniz ve şimdiye dek Kurulumuzla ilişki kuramayacak biçimde yerinizden uzaklaşmanız, durumu ağırlaştırmaktadır. Yanıt vermenizi diler ve rica ederiz.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Sadrazam ile telgraf başında şu görüşmeler oldu:
    Babıâli, 22 Ocak 1920
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti

    Heyeti Temsiliyesi'ne
    Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın hükümetten çekilmesi ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'nın değiştirilmesi, yalnız İngilizlerce istenmemiştir, İngiltere, İtalya ve Fransa temsilcileri, hükümete ortak bir ültimatom vererek ve gerekçe bildirerek kırk sekiz saat içinde bu isteğin yerine getirilmesini istemişlerdir. Bu ağır öneri karşısında, hükümetçe durum enine boyuna görüşüldükten sonra toptan çekilmeye karar verildi. Meclisi Mebusan toplanmış bulunsaydı hükümetçe başka türlü davranılabilirdi. Önerilerini geri aldırmak için, üç devlet temsilcileri katında, ileri sürdükleri gerekçe çürütülerek, gerekli girişimde bulunuldu. Temsilciler önerilerinde direndiler. Hükümetin çekilmesi kesinleşmişken Cemal Paşa, Meclisi Mebusan'ın daha görüşmelere başlayamadığı bir zamanda hükümetin çekilmesinin yurdun yüksek yararına aykırı olacağını söyleyerek ve böyle bunalımlı bir zamanda hükümetin çekilmesinin İstanbul'u Anadolu'dan ayırmaya dek varıp çok ağır sonuçlar doğuracağını ileri sürerek, kendisinin çekilmesiyle sorunun çözüme bağlanmasını yeğledi. İşin evreleri bunlardır. Meclisi Mebusan'ın, en çok bir iki güne dek çoğunluğu sağlayarak toplanması kesin olarak beklendiğinden, hükümet her türlü sorunu Meclisin gözleri önü ne serecektir. Sizin bu konuda hiçbir girişimde bulunmamanız gerekir. Çünkü, söz Mecilisi Mebusan'ındır. Hükümet üyeleri durumun ağırlığını iyice anladıklarından, işlerinin ve davranışlarının doğruluğuna inandıklarından, en elverişli kötü durumu seçmişlerdir. Karışmalara son verileceği, cumartesi sabahına değin bildirilmezse hükümetin çekileceği ve bundan doğacak olayların sorumluluğunun kendisinin olmayacağı bildirilir.
    Sadrazam
    Ali Rıza
    Baylar, Sadrazam Paşa, kendilerini aşağılayana değil de bize korkunç bir ültimatom veriyor.
    Kongre, 22.1.l920
    Sadrazam Paşa Hazretleri'ne
    Yüksek telyazıları üzerine Heyeti Temsiliye'ce bir karar almak için, her şeyden önce ültimatom örneğinin olduğu gibi bilinmesine kesin gereksinme vardır. Bunu bildirmek iyiliğinde bulunulmasını rica ederim.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Erenköy, 22 /23.1.1920
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi'ne
    Y: Görüşüldükten sonra bildirilecektir.
    Sadrazam
    Ali Rıza
    Burada söylemeliyim ki, hükümet bu nota örneğini, olduğu gibi bize vermek istememiş ve vermemiştir. Sadrazama verdiğim yanıt şudur:
    22.1.1920
    Yüce Sadrazamlık Katına
    Ültimatom örneğini gördükten sonra kesin kararı sunacağız. Ancak, durum incelenirken dayanılan ilkelerde, hükümetle aramızda görüş ayrılığı vardır ki, ilkin onu ortadan kaldırmak isteriz. Hükümet bizim dileklerimizi kendi işlerine karışma saymış; yani, dış olayı bir yana bırakarak bir iç sorun önünde bulunduğunu sanmıştır. Olayı, yalnızca yabancıların bir nazırı değiştirebilmesi bakımından düşünmek gerekir. Şu da var ki, sanıldığı gibi Harbiye Nazırının kendi kişiliği de söz konusu değildir. Bu durumda başka bir nazır ya da herhangi bir kişi olsaydı olay, gene böyle yorumlanacaktı. Öte yandan, Nazırın değiştirilmesini buyuran kuvvetin Meclisi Mebusan'ın toplanmasına ve hükümetin açıklamasından sonra Meclisin bir karar almasına izin verip vermeyeceği de şu anda belli değildir. Meclisi Mebusan söz sahibi olmadan önce ortaya çıkacak olupbittilere hazırlanmak gerektiği için, yüce hükümetin kararını anlamak istiyoruz. Meclisi Mebusan söz sahibi olmadan önce, olupbittiler birbirini kovalar ve dış olayların niteliğine uygun önlem almakta gecikilirse, bundan doğacak sorumluluğun da Kurulumuza düşmeyeceğini kabul buyurursunuz. Meclisi Mebusan gerçekten toplanır ve çalışmaya başlarsa, hükümete hiçbir şey için başvurmayacağımıza kuşku yoktur. Notayı yalnız İngilizlerin değil, İtilâf Devletlerinin ortak olarak vermeleri sorunun önemini kavramak için ayrı bir nedendir.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Cemal Paşa, son telimize 23/24 Ocakta verdiği yanıtta, çekilmesinin zorunluğundan ve Meclisi Milli'nin nasıl davranacağını beklemek gerektiğinden söz ediyordu. (belge: 221)
    Baylar, o günün öğlesinde, Ankara, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Bandırma, Balıkesir, Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa'da bulunan komutanlara durum ve görüşümüz bildirilerek dikkatleri çekildi ve düşünceleri soruldu. (belge: 222)
    İstanbul'daki Onuncu Kafkas Tümeni Komutanı Kemalettin Sami Bey'e de (Berlin Elçisi Kemalettin Sami Paşa'dır), ayrıca şu buyruğu verdim:
    22 Ocak 1920
    Onuncu Kafkas Tümeni Komutanlığına
    Hemen Rauf Bey'i bularak durumu birlikte ve güvenlik içinde izlemenizi rica ederiz. İngilizlerin isteğini yerine getirmek kesinlikle doğru değildir. Buraca o bakımdan tezlikle önlem alınıyor. İstanbul'daki telgraf haberleşmelerini güven altına almanız gerekir. (belge: 223) Mustafa Kemal
    Baylar, Rauf Bey'e, Bekir Sami Bey'e, Câmi Bey'e ve bütün milletvekillerine de Kafkas Tümeni Komutanı Kemal, Müstahkem Mevki Komutanı Şevket ve Harbiye Nazırlığı Başyaveri Salih Beyler aracılığıyla ve şifreyle şu bildirimi yaptım:
    22 Ocak 1920
    İngilizler, Harbiye Nazırı Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'nın görevden çekilmelerini istemişlerdir. Bu, devletin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelmiş sert bir girişimdir. Onun için, bu girişime karşı ulusun göstereceği tepki, bağımsızlığı korumak için yapılacak bir savaş sayılır. Savaşın ilk döneminde ödev, milletvekillerine düşmektedir. Milletvekilleri; İngilizlerin, hükümet üyelerinin varlığına dek giden karışma ve etkilerle, devletin siyasal bağımsızlığına yönelttikleri saldırıların içeriye ve dışarıya karşı kabul edilmediğini tezlikle ve kesin bir dille bildirmek zorundadırlar. Bunun nasıl yapılacağını kararlaştırarak buraya bildiriniz. Fakat, bu işler yürütülürken şu noktaları ne yapıp yapıp sağlamak gerekir:
    Birincisi: Meclisin dağıtılması ile ilgili bir padişah buyruğunun Mecliste birdenbire okunması gibi bir olasılıkla karşı karşıya kalınmamalıdır. Eğer böyle bir şeyin olabileceği kesinlikle söz konusu olursa milletvekillerinin, girişimlerini özel toplantılar biçiminde yapmaları yeter sayılır.
    İkincisi: Devletin siyasal bağımsızlığına karşı kesin bir girişimde bulunulduğunu; Barış Konferansına, Avrupa uluslarına, İslam dünyasına ve ülkenin her yerine duyurmak gerekir. İngilizler saldırıdan vazgeçmezlerse Meclisin ödevi, Anadolu'ya geçmek ve ulusal iradeyi ele almaktır. Bu yürütüm, bütün ulusun gücünü varlığında toplamış olan Kuvayi Milliye'ce her yönden desteklenecektir. Şimdiden gerekli önlemler alınmıştır.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Bu bildirimin örneği, olduğu gibi, bütün komutanlara bildirildi.
    Baylar, ayrıca Rauf Bey'e de 23 Ocak 1920'de, Onuncu Kafkas Tümeni Komutanı aracılığıyla yazdığım şifrede: "Harbiye Nazırının ayrılması bir olupbitti olmakla birlikte, bu işin önemi sürüp gidiyor" dedim. İtilâf Devletleri temsilcileri, hükümetimizi istedikleri biçimde kurmak yolunu tutmuş oluyorlardı. Yarın, Meclisin güveneceği bir hükümete karşı da böyle davranmalarına örnek hazırlanmış oluyordu. Hükümetin, ulusa ve basına bilgi vermeden, bir hükümet sorunu yapmayarak boyun eğmesi, ulusun bağımsızlığını zedeliyordu. Olayı kapatmayarak hükümeti, ulusun bağımsızlığını koruyamadığı için, Meclisi Mebusan'da açıkça düşürmek gerekti. İşte bütün bunları Rauf Bey'e yazdım. (belge: 224)
    Gene o gün, Onuncu Kafkas Tümeni Komutanına ve Rauf Bey'e şu ortak yönergeyi vermiştim:
    Hükümet direnerek; Barış Konferansını Kuvayi Milliye'den dolayı Türk Hükümetinin düşürülmesine karar verildiğini bütün dünyaya ilan etmeye zorlamalı idi. Hükümetin, önceki hükümetler gibi, ulusal bağımsızlıktan sessizce bağışta bulunması kişisel yetki bakımından güçsüzlüğünü, anlayış ve kavrayış bakımından da hiçbir zaman güvenilir durumda olmadığını bir daha açıkça göstermiştir. Bunca karışık sorunları, yaratılış ve düşünüş bakımından bu denli güçsüz kişilerle yürütmeye çalışması artık olanaksızdır. Bu duruma göre, hükümetin son olaydan ötürü düşürülmesi gerekir. Ulusun genel güvenine yaraşır bir hükümetin iş başına gelmesi yolunda çalışınız. (belge: 225)


  3. #18
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Anadolu'da Bulunan Yabancı Subayların Tutuklanması Kararı
    Baylar, yabancıların İstanbul'da saldırıları artırarak nazır ya da milletvekillerinden bazılarını tutuklamaya başlayabileceklerini kestirip, karşılık olmak üzere, Anadolu'da bulunan yabancı subayların tutuklanmasına karar verdim. Bu kararımı ve buna göre önlem alınmasını, 22 Ocak 1920 günü Ankara, Konya, Sivas ve Erzurum'daki Kolordu Komutanlarına, kişiye özel olarak, şifre ile buyurdum. (belge: 226)
    Baylar, milletvekillerine yazdığım tele, Vâsıf, Rauf, Bekir Sami beylerin birlikte imzaladıkları yanıt geldi. Bu yanıtta: "Meclis resmi olarak görüşmelere başlayınca, günün sorunu dolayısıyla, hükümet çekilecektir. O zamana değin durumun esenliği için hükümetin iş başında bırakılması gerekmektedir. Siz, bir girişimde bulunmayınız ve karışmayınız. Buyruklarınızı bize bildiriniz. Görüşlerinizin bütün ilgililer katında gereği gibi savunulacağına inanınız" denilmekteydi. (belge: 227)
    Ben, ne hükümete ve ne de Meclise bir şey yazmamaya karar vermiş ve artık işi sayın milletvekili arkadaşlarımıza bırakmıştım. (belge: 228)
    Baylar, İstanbul'daki kişilerin ne gibi öğütlere uyarak, davranışlarını düzenlediklerini belirtmek için, şu kısa bilgiyi sunayım.
    Filan siyasal temsilci, çok namuslu, doğru sözlü ve Türk dostu imiş. Bu kişi çok içten ve üzüntülü bir dille demiş ki, eğer Harbiye Nazırı ile Cevat Paşa çekilmeseydiler, Harbiye Nazırlığı işgal edilecekti. Kuvayi Milliye'nin gösterdiği suskunluk ve dayanç, kimilerini çıldırtıyor. Fakat tezcanlılık göstermeyin, ezilirsiniz. Bana inanın. Aşağılama varsa yapanlar utansın. Belki daha delilikler olacaktır. Fakat siz, sakın delilik yapmayın.
    İstanbul'daki kişiler: "Biz, bu sözlerin içtenliğinden kuşkulanmıyoruz." diyorlardı. (belge: 229)


  4. #19
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Meclisi Mebusan'a Başkan Seçilmem Sakıncalı Görülüyor
    Baylar, milletvekilleri, İstanbul'da toplanmalarından bir hafta sonra başkanlık kurulu seçimi üzerinde ve dolayısıyla Meclis başkanlığı üzerinde görüşmeye başlamışlar. Bir yerde işaret etmiştim ki ben, Meclis Başkanı seçilmeyi, bazı yararlarından ötürü, gerekli bir önlem saymış ve gereken kişilere görüşümü bildirmiştim. İşte, anlattığım gibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 Şubat 1920 günlerinde Rauf Bey'in yolladığı yazılarda, birtakım düşüncelerden sonra: "Biz, pek büyük sakınca doğuracak olan bu işi ileri sürmekten vazgeçiyoruz." denmekte (belge: 230) ve ".... Özel, gizli bir toplantıda yeniden söz konusu oldu. Şeref Bey, seçilmenizin yararlarından söz etti. ....... Seçimde oyların dağılacağı yeniden kesin olarak anlaşıldığından, ulusun başında Meclisi Milli'ye gözcü olarak kalmayı öteden beri yeğlediğinizi söyledik ve sizin için alkışlarla içten gösteriler yapıldığını gördük. Genel toplantıda Reşat Hikmet Bey Başkan, Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülâziz Mecdi Efendi ikinci başkan vekili seçildi" haberi verilmekteydi.
    Baylar, benim başkanlığımdan söz eden, demek ki yalnız Şeref Bey oluyor. Öteki kişiler, başkanlığa seçilmemin niçin söz konusu olduğunu, gizli yapıldığı bildirilen bu toplantıda anıştırma yoluyla olsun, söylemiyor. Sağlam gerekçelere dayanarak, benim başkan seçilmemi söz konusu etmeliydiler. Ondan sonra, oyların dağılıp dağılmayacağını incelemeliydiler. Yalnız Şeref Bey'in sözleri üzerine, genel eğilimin yönü yolunda yargıya varmak yerinde bir iş olmayabilirdi.
    Baylar, Rauf Bey'in başkanlık konusundaki açıklamasına verdiğim karşılıkta demiştim ki: "İleri sürülen sakıncalar önceden enine boyuna düşünülen şeylerdir. Benim başkan olmamı gerektiren nedenler bellidir. Bunlar, Kuvayi Milliye'nin ulusça kabul edildiğini berkitmek, Meclis dağılırsa Başkanlıkla ilgili görevleri güvenle yapmak, hayatımızla uyuşmaz bir barış önerisi karşısında ulusal ayaklanma yapılırsa Başkan olarak ulusun maddi ve manevi bütün gücünü savunmayı yöneltmek düşünceleridir. Sözlerinizden, savunmayla ilgili bu nedenlerin bugün İstanbul çevresinde savsaklanabilir görüldüğü anlaşılıyor. Eğer doğru düşünmemek yüzünden ulusal savunmada bugün ya da gelecekte aksaklıklar belirirse, sorumluluk, yanlışlığı yapanlara düşer. Bu işi benim kişisel düşüncelerle istemediğim yolunda güvence vermeye gereklik yoktur."
    Baylar, Harbiye Nazırının ve Genelkurmay Başkanının zorla düşürüldüğünü biliyoruz. Meclis Başkanlığına seçilen rahmetli Reşat Hikmet Bey'in, bir nedenle yabancılarca tutuklandığını öğrenmiştik. İstanbul'da bulunan Heyeti Temsiliye üyelerinin tutuklanmalarının düşünüldüğü, Rauf Bey'in 28 Ocak 1920 günlü haberiyle bildiriliyordu. Bu olaylardan, Kuvayi Milliye'ye karşıt davranışlar bulunduğu, Meclisin dağıtılma olasılığı, dolayısıyla, ulusal savunmaya girişme zamanının daha da yaklaştığı belli oluyordu. Ama, bu gerçeği sezinleyen azdı.
    Baylar, Reşat Hikmet Bey'in kurtarılması için de Ankara'dan çalışmak gerekti. (belge: 231)
    Rauf Bey'in, Meclisin durumunu anlatan 27 Ocak 1920 günlü şifre telinde kaygı uyandıracak birtakım cümleler vardı. Örneğin: "Hükümet başlangıçta çekilmeyi düşünmüş, ama çekilmemiştir. Meclisin bugünkü durumu, bu sorunu çözmeye elverişli değildir. Buradaki milletvekillerinin durumları Maraş çevresindeki olaylarla ilgili olarak halkın gönderdiği telleri, Genel Kurulda okumaya bile elverişli değildir. İtilâf Devletlerinden filan, falana ayak uydurmamızı öğütlüyor. Toplanacak yerimiz yoktur." (belge: 232, 233)
    Rauf Bey'e, 7 Şubat 1920'de yolladığımız bir yazıda, şu görüşlerimizi bildirdik: "Milletvekilleri, İstanbul'daki iç ve dış etkiler altında, barışı sağlamak ülküsünü savsaklayarak, kulluk, yükselme isteği, kıskançlık, kuruntu vb... gibi etmenlerle bölünmüşlerdir. Arkadaşlarımız, çok sayıda milletvekilinden meydana gelecek bir çoğunluk elde edebilmek için kendi düşünce ve inançlarından boyuna özveride bulunmuşlar ve uysal davranmak ereğiyle, hükümet ve bilinen çevreler üzerindeki etkilerini büsbütün yitirmişlerdir. Bu durum, düzeni bozmamak kaygısıyla sürdürülürse, ulus yararına aykırı isteklere ve türlü türlü tutkulara araç olmaktan; ulusal işleri baltalayıcı kararlar alınmasını önleyememekten korkulur. Bu duruma karşı önlem şudur: Azınlık bile olsa ilkelerimize yüzde yüz bağlı arkadaşlardan bir grupla yetinmek... Bunun sakıncası, uysallığın sakıncasından azdır. Hükümeti, kayıtsız koşulsuz düşürmek gerekir. Kesin savaşım durumu alınması gerekir." (belge: 234)


  5. #20
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Hükümeti Düşürmek ve Kesin Savaşım Durum Almak Gereği
    Baylar,Ali Rıza Paşa Hükümeti çekilmemiş; Meclis de, başına iş açmaktan sakınarak, düşürme yoluna gidememiş ve kimi üyeleri değiştirilmiş olan Ali Rıza Paşa Hükümetine güvenoyu vermiştir.
    Ali Rıza Paşa Hükümetinin, Meclis önünde okuduğu bildiriyi bilmem hatırlar mısınız? Bu bildiride:
    Sadrazam Paşa, yaptığı en önemli görevi sözlerine başlangıç olarak alıyor; İstanbul Hükümeti ile Anadolu arasında haberleşmenin kesilmesine değin varan anlaşmazlığın giderilmesini başardığını, bundan böyle ulusal iradenin yüksek Mecliste belireceğini, artık meşrutiyet kurallarına eksiksiz uymaya hiçbir engel düşünmediğini söylüyor.
    Baylar, bu sözlerle, Heyeti Temsiliye'nin ulusal irade adına iş görmesine ve meşrutiyet kurallarına uygun işlere engel olmasına artık yer olmadığı, üstü kapalı olarak anlatılmak isteniyor. Daha dün Meclisi Milli'nin, İstanbul'da toplantıda bulunduğu bir sırada, ulusal iradeye de, uluslararası kurallara da aykırı olarak, kendilerinin ve kendileriyle birlikte Meclisin ve ulusun ne denli ağır bir saldırıya uğradığını söylemeyi gerekli görmeyen Sadrazam, gene Heyeti Temsiliye'yi curnal ederek gönlünü rahatlatmaya çalışıyor ve bizim sayın milletvekili arkadaşlarımız da, bu sözleri tam bir sessizlikle dinlemek yeteneğini gösteriyorlar.
    Hükümet, siyasal topluluklara karşı tarafsızlıktan ayrılmadığını ve ayrılmayacağını belirttikten sonra, bugüne değin elde ettiği başarıların değerlendirilmesini Meclise bırakıyor.
    Sadrazam, devlet işlerinin düzeltilmesi gerektiğini söylemekle, Osmanlı Devletinin her yabancı devlet baskısı karşısında kaldıkça, izlediği eski yöntemi yeniden dirilterek, dünyaya, yeni düzeltmelere girişileceği yolunda söz veriyor. "Büyük ölçüde yetki genişliği (tevsi-i mezuniyet) vereceğiz. Azınlıkların haklarını güven altına almak için, nispi temsil kuralına başvuracağız. Adalet, maliye, bayındırlık ve güvenlik işlerinde, dahası, sivil yönetim işlerinde bile yabancılara yeterince denetleme yetkisi vereceğiz" diyerek düşündükleri düzeltmelerin ilkelerini sayıyor.
    Sadrazam Paşa, dışişlerden söz ederken de: "Ateşkes Anlaşması hükümlerinden ayrılmamak, hükümetçe gerekli görülmektedir" diye söz veriyor; öte yandan: "İzmir'in işgali yüzünden meydana gelen ayaklanmayı sona erdirecek ancak barıştır" demekle yetiniyor ve: "Dayancın ve sağgörünün, güçlüğü kolaylığa döndüreceğine tam kanısı olduğunu" söyleyerek bildirisini bitiriyor. (belge: 235)


  6. #21
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ali Rıza Paşa'nın ve Hükümetinin İçyüzü
    Baylar, Meclisi Mebusan'ın onayına sunulan bu bildiriyi inceleyip yorumlamakla burada vakit geçirmeyi gereksiz sayarım.
    Yalnız baylar, Sadrazam Ali Rıza Paşa 'nın hükümetinin içyüzünü ve utanmazlığını gösteren bir belgeyi, olduğu gibi bilginize sunmama izin vermenizi rica edeceğim:
    Çok ivedidir.
    İstanbul'dan, 14 Şubat 1920
    İllere ve Bağımsız Sancaklara
    Bu kez Meclisi Mebusan'da okunup büyük bir çoğunlukla onaylanan ve hükümete güvenoyu verilen programın önemli noktalarından biri olmak üzere: Artık Meclis toplanarak, ulusun her türlü isteklerinin belireceği tek yer niteliğiyle, Tanrı'ya şükür çalışmaya başladığına göre, meşrutiyet kurallarının bütün engel ve etkilerden uzak olarak eksiksiz işlemesi gereken yurdumuzda bu Meclisten başka yerde, ulusal irade adına söz söyleme ve istekler ileri sürmeye yer ve olanak kalmadığından, hükümet işlerine karışma sayılıp cezalandırılması gerektiği bildirilir.
    Sadrazam Ali Rıza
    Baylar, böyle bir genelgeye ne gerek vardı? Heyeti Temsiliye'yi ulus gözünde küçük düşürmekte, onun cezalandırılabileceğinden söz etmekte ne yarar vardı? Eğer Heyeti Temsiliye zaman zaman hükümetin dikkatini çekmeye gereklik görüyor idiyse, bunun ne denli temiz ve yüksek düşüncelerle olduğundan ve ne denli yurtsal zorunluluklarla yapıldığından daha da kuşku duyulabilir miydi? Heyeti Temsiliye'yi, dolayısıyla ulusun birliğini ve dayanışmasını ortadan kaldırmayı başlıca erek bilen hükümet, Aydın, Adana, Maraş, Urfa, Antep cephelerinde yapılmakta olan çarpışmalardan ise, hiç de duygulanmış görünmüyordu. Yabancı devletlerin, doğrudan doğruya hükümetlerine yapmış oldukları saldırıdan üzüntü duymuyordu. Şunu da açık olarak söylemeliyim ki, her türlü ulusal isteklerin belirdiği tek yer olması gereken Meclisi Milli'nin, Sadrazam Paşa'nın Tanrıya şükrederek söylediği gibi çalışmaya başladığı da, ne yazık ki, görülmüyordu.
    Baylar, Sadrazamın bu bildirisi üzerine biz de şu genel bildirimle ulusun dikkatini çekmeyi gerekli gördük:
    Genelge
    Tel
    17.2.1920
    Ulusal iradenin yasaya göre belirdiği yer olan Meclisi Mebusan'ı açarak ulusal egemenliği berkitmeyi başaran Cemiyetimizin en önemli ve en köklü ödevlerinden biri de, ulusal isteklere uygun ilkelere göre bir barış yapılıncaya dek, ulusal birliği korumaktır. Cemiyetimiz, her güçlüğü yenerek ulusal varlığı koruma yolundaki kurtarıcı çalışmalarını, ulusal amacın gerçekleştirilmesine değin, daha büyük bir dayanç ve inançla sürdürecektir; bundan dolayı, yaşama ve var olma temeline dayanan ulusal örgütlerimizin, yurdun her köşesinde genelleşerek ve yayılarak örgenleşmesinin (taazzuvunun) eskisi gibi sürdürülmesini bütün merkez ve yönetim kurullarından bir kez daha yineleyerek rica ederiz.
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk
    Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi adına
    Mustafa Kemal

  7. #22
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Aldatıcı Sözler ve Ağır Karalamalar
    Baylar, İstanbul'dan gelen 19 Şubat 1920 günlü yazıda: "İngiltere Devleti Dışişleri Bakanlığının İstanbul'daki Siyasal Temsilciliğine gönderdiği, Siyasal Temsilciliğin de resmi olarak hükümete ulaştırdığı sözlü bildirimde, padişahlık başkentinin Osmanlı Devletine bırakıldığı bildirilmiş; fakat bununla birlikte, Ermeni kırımı ile, Yunanlılarla bütün İtilâf kuvvetlerine karşı olan tutumumuzun değiştirilmesi istenmiş; yoksa barış koşullarımızın değiştirilebileceği de eklenmiştir." denilmekte ve kimi noktalar, özellikle "sızıltıya yol açacak en küçük olaylara bile meydan bırakılmaması" öğütlenmekteydi.
    Baylar, bu sözlü vadin anlamı ve kapsamı ne olabilirdi? Yunanlıların, Fransızların ve başkalarının işgali altında bulunan ülke parçalarından başka, İstanbul'un da alınması kararlaştırılmıştı. Fakat ileri sürülen koşula uyulursa, İstanbul'u almaktan vazgeçeceğiz mi denilmek isteniyordu? Yoksa Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgalleri, aslında geçicidir; İtilâf devletleri yalnız İstanbul'u alacaktı, fakat önerdikleri koşula uyarsak onu da bırakacaklardır, anlamı mı çıkarılıyordu?
    Yoksa baylar, Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgalleri bir olupbittidir. İstanbul'un alınması da düşünülmektedir. Fakat Yunanlıları, Fransızları, İtalyanları girdikleri bölgelerde rahat ve güvenlik içinde bırakırsanız, onların işgallerini kabul ettiğinizi eylemli olarak gösterirseniz, İstanbul'u işgal düşüncesinden vazgeçeriz mi denilmek isteniyordu?
    Ya da baylar, İtilâf Devletleri, işgal bölgelerindeki düşman kuvvetlerine karşı Kuvayi Milliye'nin kurduğu cepheleri bozdurmayı, açtığı savaşları ve giriştiği hareketleri durdurmayı İstanbul Hükümetinin başaramayacağını iyice anladıkları için, Yunanlılara ve İtilâf Devletlerine yapılan saldırının önlenememiş ve aslı olmayan Ermeni kırımına son verilmemiş olduğu gibi uydurma nedenlerle İstanbul'u da mı işgal etmek düşüncesinde idiler?!
    Sonraki olaylar, bu son görüşün doğru olduğunu göstermiştir sanırım. Fakat, İstanbul Hükümetinin, İngiliz Temsilciliğinin önergesinden böyle bir anlam çıkarmaya yanaşmadığı; tersine, umuda kapıldığı görülüyordu.
    Baylar, yapılan önerinin ne denli yersiz olduğu üzerinde bir fikir verebilmek için, biz de o günlerle ilgili bazı durumları hatırlayalım. Kuşku edilmemek gerekirdi ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe uygun değildi. Tam tersine, güney bölgelerinde yabancı kuvvetlerce silahlandırılan Ermeniler, koruyucularından yüz bularak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. Öç alma düşüncesiyle her yerde acımaksızın öldürme ve yok etme yolunu tutmakta idiler. Maraş'taki o acıklı olay, bu yüzden meydana gelmişti. Yabancı kuvvetlerle birleşen Ermeniler, top ve ağır makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce güçsüz ve günahsız ana ve çocukları ezip yok etmişlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapanlar Ermenilerdi. Müslümanlar ancak namuslarını ve hayatlarını korumak kaygısıyla karşı koymuşlar ve savunmada bulunmuşlardı. Yirmi gün süren Maraş kırımında Müslümanlarla birlikte kentte kalan Amerikalıların, bu olay üzerine İstanbul'daki temsilciliklerine çektikleri tel, bu acıklı olayı yaratanları, yalanlanamaz bir biçimde belirlemekte idi.
    Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silahlandırılan Ermenilerin süngü baskısı altında, her dakika ölüm tehlikesi ile karşı karşıya idiler. Canını ve bağımsızlığını korumaktan başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etme siyasası, uygar insanlığın dikkatini, acıma duygularını çekecek nitelikte iken, olayların tam tersini ileri sürmek ve bundan vazgeçilmesini istemek gibi bir öneriye nasıl güvenilebilirdi?
    İzmir ve Aydın bölgesinde durum buna benzer ve belki daha da acıklı değil miydi? Yunanlılar her gün kuvvetlerini, savaş gereçlerini artırıyor ve saldırı hazırlıklarını tamamlıyorlardı. Bir yandan da bölge bölge saldırıdan geri durmuyorlardı. O günlerde İzmir'e yeniden bir piyade alayı ile tam donatılmış bir süvari alayı ve yirmi dört tane yük otomobiliyle pek çok yük arabası, altı tane top ve birçok savaş gereci çıkarıldığı ve cephelere pek çok cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı. Gerçek şu idi ki, ulusumuz hiçbir yerde, hiçbir yabancıya nedensiz saldırmıyordu.
    Şu duruma göre, baylar, yurdumuzun işgal edilmiş bölgelerinden düşmanların çekildiklerini görmeden ya da, hiç olmazsa, çekilecekleri kanısına tam olarak varmadan, aldatıcı sözlere gereğinden çok önem vermek akıllı işi miydi? Ülkenin geleceğine tek dayanak noktası olarak kalmış bulunan Kuvayi Milliye'yi dağıtma ereğini güden bu gibi öneri ve girişimleri anlamakta güçlük var mıydı? Gelecek kuşku dolu ve belirsizlik içinde iken hemen ulusal isteklerimizden vazgeçmek doğru olur muydu? Yalnız İstanbul'un değil, Boğazların, İzmir'in, Adana dolaylarının, kısaca ulusal sınırlarımız içindeki bütün yurt parçalarının egemenliğimiz altında bırakılması, ulusal amacımız değil miydi? Böyle bir durumda yalnız, İstanbul'un Osmanlı Devleti'ne bırakılacağına söz verilmesi karşısında, Osmanlı Devleti'nin Sadrazamı Ali Rıza Paşa sevinse de, Türk ulusunun sevineceği ve bununla yetinerek susacağı ve oturacağı nasıl düşünülebilirdi? Vahdettin'in sadrazamı, Kuvayi Milliye'yi dağıtma ereğini güden bütün bu girişimlerin tarihsel sorumluluğunu ölçüp düşünmek istemiyor muydu?
    Baylar, yabancıların önerisine ve onu uygulamaya kalkışan hükümetin istek ve buyruğuna, ulusça ve Kuvayi Milliye'ce uyulamayacağı doğaldı.

  8. #23
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Ulusal Bir Hükümet Kurulamayışı
    Saygıdeğer baylar, Rauf Bey, 19 Şubat 1920 günlü bir şifre ile hükümet ve Meclis üzerine pek düşündürücü bilgiler veriyordu. Bunları özetleyeyim:
    "Şubatın on dokuzuncu günü, Sadrazam ile Dahiliye Nazırı, Bahriye Nazırı, Felâhı Vatan Grubunun toplantısına gitmişler. Sadrazam, Kuvayi Milliye'nin ikinci bir hükümet gibi görünmemesini ve hükümet işlerine karışmamasını; Maraş dolaylarındaki çatışmaların daha ilerilere ***ürülmeyerek durdurulmasını, böylece düzenin ve güvenin sağlanmasını siyasa bakımından iyilik doğurucu gördüğünü söylemiş; Ziya Paşa'nın vali, Ahmet Fevzi Paşa'nın da kolordu komutanı olarak Ankara'ya gönderileceğini bildirmiş. Dahiliye Nazırı da özgür olarak görev yapmasına karışılmamasını söylemiş; Polis Müdürü ile Jandarma Komutanını değiştirmeye güçlerinin yetmediğini anlatmış. Eskiden beri dostu olan Keşfi Bey'in namuslu kişi olduğundan ve onu Bursa'ya vali, Faik Âli Bey'i de müsteşar yaptığından söz etmiş. Salih Paşa da, Maraş ve dolaylarında boşalttırılan yerlere, hükümetçe el koymayı siyasa bakımından olanaklı görmemiş; Fransız basınını bize karşıt duruma getirir, demiş. Padişah, hükümet üzerinde Meclisten daha çok egemen imiş. Meclisteki ruhsal duruma göre, bu hükümeti düşürüp yerine gerekli koşulları taşıyan ulusal bir hükümet kurulamazmış." (belge: 236)
    Bu bilgileri Anadolu ve Rumeli'de bulunan bütün komutanlara bildirirken şunu da ekledik:
    Heyeti Temsiliye, işgal altında ve çeşitli yabancı etkilerin baskısı altında bulunan İstanbul'da daha ulusal ve özverili bir hükümetin iş başına getirilmesindeki güçlüğü anladığı için Sadrazam Paşa'nın bilinen bildirisine karşılık, 17 Şubat 1920 günlü genelge ile görüşünü bütün örgütlerine duyurmuştu. Ulusal birliği bozma düşüncesiyle yapılacak her girişim ve saldırıyı akla uygun davranışlarla başarısızlığa uğratmak gereklidir. Ulusal isteklere uygun bir barış yapılmadıkça Kuvayi Milliye'nin işi bırakamayacağı üzerine ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, ulusal birlik ve dayanışmanın sağlamlaştırılması ve sürdürülmesi uğrunda her zamandan çok sağgörülü ve uyanık bulunulmasını özellikle diler ve rica ederiz. (belge: 237)
    Rauf Bey'e de, yanıt olarak şunu yazdım:
    21.2.1920
    Harbiye Nazırlığı Başyaveri Salih Bey'e
    Rauf Bey'e
    Y: 19.2.1920 şifreye:

    Felâhı Vatan Grubunun Sadrazam Paşa ve arkadaşlarıyla yaptığı tartışmaların tümünden açıkça anlaşıldığına göre, şimdiki hükümetin, Meclisi Milli'den aldığı güvene dayanarak, Kuvayi Milliye'nin yurttaki erkini ve etkisini ortadan kaldırmaya çalıştığı açıkça anlaşılıyor. Hükümetin, ulusal eyleme karşıcıl olması dolayısıyla görevinden çıkarılan Faik Âli Bey'i Müsteşarlığa, Ferit Paşa ve Ali Kemal ile birlikte çalışan Müsteşar Keşfi Bey'i Bursa Valiliğine ataması ve daha önce Ankara'ya atanıp ulusça kabul edilmeyen Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'yı da Ankara'ya göndermek için üstelemesi, açıktan açığa Kuvayi Milliye'ye karşı davranıldığının açık bir örneğidir. Hükümetle ulusun, tam bir birlik içinde çalışarak, önceden saptanan ilkelere göre ulusal isteklere uygun bir barış sağlanması gereğine her zamandan daha çok inandığımız için, hükümetin yürütümüne karşı koymaktan ve güçlük çıkarmaktan sakınmayı bir ödev sayıyoruz. Her şey bitmiş, ulusal amaca ulaşılmış değildir. Daha pek korkunç olasılıklar vardır. Geleceğin sonsuz belirsizlikleri içinde, Kuvayi Milliye'nin kurtarıcı çalışmasını umursayıp umursamadığını hükümetten sormak gerekir. Bize gelince tarihin bu ülkede şimdiye dek meydana getirmediği, bu ulusal birlik ve dayanışmayı bozma ereğini güden her davranışı bir yurt hainliği sayarak ona göre gerekli karşılık vermekten çekinmeyeceğiz. Bunu yapmak zorunda kalacağımızın hükümet üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır. Hükümetle aramızdaki uyumun ve birliğin korunması, ancak şimdiki durumun sürdürülmesiyle olanaklıdır. Gereksiz atamalar ve görevden çıkarmalar; özellikle ulusal eyleme karşı gelmesinden ötürü işten uzaklaştırılmış görevliler üzerinde direnilmesi, Kuvayi Milliye'ye bir düşmanlık sayılacağından bu gibilerin görev almalarına göz yumulmayacaktır. Hele Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'nın, gönderilirlerse hemen geri çevrilmelerinin bir olupbitti gibi görülmesi gerekir.
    Meclisi Milli'deki arkadaşların, bugünkü durumun ağırlığını kavradıkları halde, böyle olağandışı olaylar karşısında susmaları, her yandan kışkırtılan ve özendirilen hükümeti yüreklendireceğinden, amaca bağlı arkadaşların bu konuda da sağlam ve açık bir durum almaları gerekmektedir. Hükümetin Meclise üstün olması, denetlemeyi güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıkarsa yurdun kurtarılması yolunda doğru kararlar alınamayacağı ve sonuç olarak da ulusal amaçların gerçekleşemeyeceği apaçıktır. Bütün ulusça benimsenen ve kutsal sayılan Kuvayi Milliye amaçlarının, Meclisçe uygulanmasını ve hükümet işlerinin bu amaçlar açısından denetlenmesini sağlamak için yurtseverce son çabalarınızın esirgenmemesini önemle rica ederiz.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Rauf Bey'in bir başka yazısına da verdiğimiz yanıtı sunayım:
    Şifre
    21.2.1920
    Harbiye Nazırlığı Başyaveri Salih Bey'e
    Rauf Bey'e
    Y: 20.2.1920 şifreye:

    Hükümetin Meclisi Milli'deki Gruba karşı gözdağı verici bir durum takınmasının, Grubun dayanışık bir siyasal kuvvet halinde gelişip ortaya çıkamamasından ileri geldiği açıkça anlaşılmaktadır. Her şeyden önce Grubun, bu bakımdan bilinçli bir denetleme kuvveti haline getirilmesi gerektiği belli oluyor. Hükümetin sonradan, gönül almak amacıyla sizleri çağırması, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve güçleninceye dek oyalayıp zaman kazanmak istemesindendir. Hükümete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir. Sadrazama ve Dahiliye Nazına açıkça söylemek gerekir ki Kuvayi Milliye, sonuç alıncaya değin çalışacaktır.
    Ülkemizi işgal eden ve ulusumuzun tam tutsaklığını isteyen düşmanlarımız, Kuvayi Milliye'nin çalışmalarını istememekte kendilerini haklı bulabilirler. Ama, devleti ve ulusu kurtarmaya çalışan bir ulusal kuvvete, kendi hükümetinin sataşması ve saldırması şaşılacak bir şeydir.
    İstanbul'un Osmanlı egemenliği altında kalacağı yolundaki İtilâf Devletleri görüşü ne denli sevinçle karşılanmışsa, İzmir ve Adana cephelerinde savaşın bırakılması yolundaki istekleri de bizi o kadar şaşırttı. Harbiye Nazırına, İzmir ve Adana'nın da Osmanlı egemenliği altında kalması sağlanıncaya değin silahların elden bırakılamayacağı; Ermenilere bizim bir saldırıda bulunmadığımız, Fransızların silahlandırdıkları ve kışkırttıkları Ermenilerle aramızda bazı olaylar çıkmışsa, bunun sorumluluğunu Ermeni ulusçularına ve onları kışkırtanlara yüklenmesi gerektiği bildirilmiştir.
    Hükümetin, Maraş ve Urfa'dan ileriye gidilmemesi yolundaki önerisine karşı, ulusa güven vermek ve Kuvayi Milliye'yi durdurabilmek için, Fransızların Adana'yı hemen boşaltmaya başlamaları istenmelidir. Yoksa, Kuvayi Milliye'nin kurtarıcı eylemlerinin önlenemeyeceği ve bu ateşin Halep ve Suriye'ye yayılmak üzere bulunduğu; Fransızlar Adana ve dolaylarını boşaltmakta ne kadar çabuk davranırlarsa o kadar yarar sağlayacakları kendilerine açıkça anlatılmalıdır. Anadolu basınının sert dilinin yumuşatılması, İtilâf Devletlerinin zulüm ve saldırılarına son vermekle olanaklıdır. Bunca haksızlıklara, zulümlere; dahası, kırımlara karşı çığlık koparan suçsuz bir ulusu susturmak gibi bir zulüm bizden istenmemelidir. Doğrusu aranırsa, dünyanın her bucağında basın, bu denli sıkı bağlardan sıyrılmış olup özgür ve serbesttir.Akbaş Cephanesinden bir kısmının İngilizlere geri verilmesi için kesinlikle yardımda bulunmamanızı isterdik. Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha uygun olur düşüncesindeyiz.
    Hükümet, İtilaf Devletlerine karşı böyle yapmacıklı gönül alma gösterilerinde bulunmakla onları bize acındırabileceğini ve bu iki yüzlü davranışların barış koşullarını değiştirmeye etki yapacağını sanıyorsa, kendilerinin aymazlığına acırız. Kısacası, barışımızın söz konusu olduğu bu önemli zamanda, Kuvayi Milliye'yi güçsüz gösterecek her davranışın ulusal yazgımız üzerinde uğursuz bir etki yaratacağı kuşkusuz olduğundan, Meclisteki arkadaşlara düşen denetleme görevinin en büyük özveriyle yapılmasını özellikle rica ederiz.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal

  9. #24
    KNIGHT RIDER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Offline

    Uye No : 2072
    Üyelik tarihi
    02 Nisan 2014
    Konum
    türkiye
    Mesajlar
    464
     
     Uydu Alıcısı
     
     next 

    Standart

    Kuvayi Milliye'nin Çalışmalarını Sürdürmesi Konusunda Kamuoyunun Yoklanması
    Baylar, o sırada duyulan gereksinme üzerine Rauf Bey 'e gene o gün şu teli de yazdım. Bu gereksinme, Heyeti Temsiliye'nin ve Kuvayi Milliye'nin çalışmalarını sürdürmesi konusunda kamuoyunu yoklamaktı. Rauf Bey'e yazdığım bu teli, Erzurum'da Kâzım Karabekir Paşa'ya da çektirmiştim.
    Çok ivedi olup geciktirilemez.
    21.2.1920
    Rauf Bey'e
    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetinin biçimini değiştirmeye yetkili olacak kongrenin yapılması, tüzüğümüzün sonuncu maddesi gereğince, Meclisi Mebusan'ın tam güvenlik ve özgürlük içinde yasama görevini yaptığını bildirmesine bağlıdır. Heyeti Temsiliye'nin, genel örgütün başında, barışa değin biçimini değiştirmemesi gerektiği, bütün arkadaşların uygun görmeleri ve üstelemeleri üzerine kabul edilmiştir. Oysa, sanki hükümetçe özendirilen karşıcıl gazetelerin sataşmaları, Ayan'ın açık saldırıları, hükümetin tutumu ve yürütümü, özellikle Sadrazam Paşa'nın bildirisi ve Meclisi Mebusan'da Kuvayi Milliye'nin yasa dışı olduğunu ileri sürüp alkışlattıran söylevler, kamuoyuna ulusal örgütlerden yüz çevirtmekte ve Heyeti Temsiliye'mizi güç bir duruma sokmaktadır.
    Bir yandan Zeynelâbidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibi kişilerin Padişahın isteğine dayanarak ve yalnız Kuvayi Milliye'yi ortadan kaldırmak amacıyla, her yerde kurmaya çalıştıkları "Tealii İslam Cemiyeti" adı altındaki düzenler, ulusal örgütlere açıkça saldırılara başlamışlardır. Örneğin, Niğde ve Nevşehir'de: "Bu ayın on dokuzuncu günü Millet Meclisi açıldı; ulusal örgütleri Padişahımız istemiyor." gibi sözlerle halkı açık toplantılar ve gösteriler yapmaya sürüklemişlerdir. Bu tutumu, Sadrazam Paşa'nın bildirisini alan kimi görevliler de desteklemişlerdir. Bu olayın Konya'ya ve her yere yayılması olasılık dışında değildir. Onun için:
    1- Hükümetin, Kuvayi Milliye'nin yaşamasından yana olup olmadığını kesin olarak bildirmesi istenmelidir.
    2- Felâhı Vatan Grubu, söz konusu olan tam güven ve özgürlük içinde olduğunu ve Kuvayi Milliye'yi dağıtmak gereğine inandığını bildirmeli ya da, tersine öngörüyor ve Kuvayi Milliye'nin daha yaşamasına gereksinme duyuyorsa, ona göre hükümeti uyarmakla birlikte, Mecliste de gereğince savunması gerekir. Bu konunun Grupça görüşülüp tartışılması düşüncesindeyiz.
    3- Ulusal örgüt ve Kuvayi Milliye'nin ortadan kaldırılması, yurt yararı için yeğlenirse, İzmir, Maraş cephelerinde ve öteki cephelerde bulunan düşman kuvvetlerine karşı hükümetçe gereken önlem alınması sağlama bağlanmalıdır.
    Yukardaki dilek ve düşüncelerimizin büyük bir önemle dikkate alınmasını, gereğinin yapılmasını ve bizi de güç durumdan kurtarmak için sonucunun olabildiğince ivedilikle bildirilmesini rica ederiz. İstanbul'daki kimi arkadaşların, bunca emeklerle meydana getirilmiş olan birliğe ve Kuvayi Milliye'ye indirilen yumruklara karşı kesin önlem alma yolunda son çabayı ve dayancı göstermekten çok, dışardaki uzak kuvvetlerden büyük umutlara kapılarak avundukları kuşkusuna düşüyoruz. Biz elimizdeki kuvveti iyi kullanmazsak, dış kuvvetlerin de bize değer vermeyeceklerini aklınızda kalmak üzere bilginize sunarız.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal
    Kâzım Karabekir Paşa, bu tele verdiği 23 Şubat 1920 günlü yanıtında: "İstanbul'da Meclisi Milli'de beliren akıma karşı Heyeti Temsiliye'nin ve Kuvayi Milliye'nin karşıt ve üstün bir durumda olmasını hiç de uygun bulmuyorum. Ancak, Heyeti Temsiliye'nin, bu işin içinden onuruyla çıkmasını; işin sorumluluğunu ve durumun değerlendirilmesini, alınacak kararları Meclisi Milli'nin namusuna ve yurt severliğine bırakmasını düşünüyorum. Meclisi Milli, Kuvayi Milliye'nin ve Heyeti Temsiliye'nin yaşamalarını uygun bulmazsa... kongrelerin kararları gereğince tam güvenle yasama ve denetleme yetkisini elinde tuttuğundan, Heyeti Temsiliye'ye, artık kararları kendisine bırakarak dağılmasını ve iş başından çekilmesini yazar, bir de teşekkür eder. Fakat Meclisi Milli'nin böyle bir sorumluluğu yüklenerek durumlarının ve geleceklerinin güvenli olduğu yolunda bir karar alıp kamuya duyuracakları pek kuşku ***ürür. Rauf Beyefendi bu öneriyi yapar ve bu kararları aldırır da Heyeti Temsiliye'nin iş başından çekilmesini bildirirse, o zaman Heyeti Temsiliye bunu sevinçle kabul eder. Basına ve içeriye genelge ile duyurur ve artık iş başından uzaklaşır. Şeref ve onur yerini de yasal olarak saklı tutar. Kuşku yoktur ki, bir yıldan beri ulusun üstelemesi üzerine kurulmuş olan Aydın cephesi, ne dağılıp alınyazısını Yunanlıların eline bırakır, ne de hükümet bunları dağıtabilir. O savaşçılar, kendiliklerinden ve eskisi gibi savaşı sürdürürler. Fakat savaş, o yere bağlı kalır. Kolordu komutanları da kendi bölgelerinde bunu duruma ve amaca göre iyi bir biçimde yönetirler. Ondan sonra da, gelecekteki durumumuz ve davranışımız, olayların gidişine göre düzenlenir. İşte görüşlerimin bunlar olduğu bilginize sunulur." (belge: 238)

Sayfa 3/8 İlk ... 3 ... Son

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu an 2 kullanıcı var. (0 üye ve 2 konuk)

Benzer Konular

  1. korax v4 orginal ve dönüşüm bölüm kodları
    Korax Ip Plus Hd V4 forum içinde, yazan memoli1478
    Yorum: 4
    Son Mesaj: 10.Mayıs.2018, 00:15
  2. Ahmet Arif - Anadolu (Bölüm 2)
    Şiirler forum içinde, yazan pokker1
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 14.Ağustos.2017, 14:56
  3. Ahmet Arif - Anadolu (Bölüm 1)
    Şiirler forum içinde, yazan pokker1
    Yorum: 0
    Son Mesaj: 14.Ağustos.2017, 14:56
  4. Nutuk 2.bölüm
    Kütüphane forum içinde, yazan KNIGHT RIDER
    Yorum: 67
    Son Mesaj: 17.Ekim.2014, 17:35
  5. Nutuk 1.bölüm
    Kütüphane forum içinde, yazan KNIGHT RIDER
    Yorum: 27
    Son Mesaj: 17.Ekim.2014, 17:11

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Giriş

Facebook platformu Giriş